Hamas-İsrail Meselesi Üzerine Hoppe'ye Bir Reddiye


Walter E. Block Ve Alan G. Futerman


Özet


Block ve Futerman, klasik liberal politik ekonomi felsefesinin, doğru bir şekilde anlaşıldığı takdirde, İsrail'in 2023-2024 yılları arasında Hamas'a karşı yürüttüğü savunma savaşında sahip olduğu perspektif ile güçlü bir şekilde örtüştüğünü savunmaktadır. Ancak Hoppe (2024) bu görüşe şiddetle karşı çıkmakta ve iki yazarın çalışmalarına sert eleştiriler getirmektedir. Bu makale, Hoppe'nin eleştirisine karşı bir reddiye vazifesi görmektedir. Hoppe'un çalışmasına yönelik üç temel eleştiri sunmaktayız. İlk olarak, Hamas'ın görüşlerini eleştirmeden doğru kabul ederken İsrail'in iddialarını yanlış anlayarak ve çarpıtarak Hamas ile İsrail arasındaki çatışmayı temelden yanlış yorumladığını iddia ediyoruz. Ayrıca kendisi, Hamas'ın Yahudilere ve İsrail'e yönelik duyduğu nefretin süregelen çatışmanın ortaya çıkmasındaki rolünü de göz ardı etmektedir. İkinci olarak, Hoppe'nin Avusturya ekonomisi ve liberteryen teoriye yaptığı saygın katkılara rağmen, bu alanlardaki anlayışını eksik buluyoruz. Liberteryenizmi muhafazakâr bir teşebbüs olarak görmesi, mülkiyet hakları ve eşcinsellik ve alternatif inanç sistemlerine sahip olma gibi sosyal konularda problem teşkil eden sonuçlara yol açmaktadır. Son olarak, Hoppe saygın bir akademisyen olsa da, kullandığı üslup bilginin ve anlayışın ilerletilmesini amaçlayan akademik standartlarla uyumlu değildir. Avusturya-liberteryen akademisyenler arasında daha önce yaşanmış olan anlaşmazlıkların aksine, Hoppe'un kullandığı üslup sağlıklı bir diyaloğun gelişmesine imkân tanımaktan ziyade akademik söylemi zayıflatmaktadır. Akademik normlardan bu şekilde uzaklaşılması, hakikat arayışını ve entelektüel ilerlemeyi baltalamaktadır.

 

 

“Gerçek şu ki, eğer İsrail elindeki silahları bırakacak olsaydı, İsrail diye bir şey kalmazdı. Eğer Araplar da silahlarını bırakacak olsalardı savaş diye bir şey kalmazdı.”

Benjamin Netanyahu (14 Ağustos 2006, Globes, 2006'da alıntılanmıştır).

 

“Arapları kendi evlatlarımızı öldürdükleri için affedebiliriz. Ancak bizi kendi çocuklarını öldürmeye zorladıkları için onları asla affedemeyiz. Araplarla ancak çocuklarını bizden nefret ettiklerinden daha çok sevdikleri zaman barış yapabiliriz.”

Golda Meir (Jewish Virtual Library).

 

“Saygın insanların benimkinden farklı görüşlere sahip olabileceğini kabul ediyorum.”

Dalrymple (2024)


"Profesör Kahneman böyle bir dinamiği, ‘eleştiriler, yanıtlar ve reddiyelerden oluşan çirkin bir dünya’ ve ‘asıl amacın karşı tarafı utandırmak olduğu bir çekişme’ olarak tanımladığı ‘öfkeli bilim’ olarak görmüştür. Profesör Kahneman'ın ifadesiyle, bu çirkin dünyada yaşayanlar 'hedef pozisyonun özet bir karikatürünü sunar, bu karikatürdeki en zayıf argümanı çürütür ve rakibin pozisyonunun tamamen yok edildiğini ilan ederler. Ona göre öfkeli bilim 'aşağılayıcı bir deneyimdir'."

Sunstein, (2024).


GİRİŞ


Hoppe (2024) ile başlayan İsrail, Hamas ve liberteryenizm konusundaki mevcut tartışmanın liberteryen hareketin ruhu için bir mücadele olduğunu iddia etmek muhtemelen abartılı bir yaklaşım olacaktır.¹ Ama belki de o kadar da abartılı değildir. Ne de olsa bu ülkeye karşı olan isimler arasında Hoppe'nin yanı sıra Lew Rockwell, Murray Rothbard, Ron Paul ve bir dizi başka liberteryen düşünür de yer almaktadır. Elbette bu yazarlar dışında İsrail'i düşmanlarına karşı destekleyen çok sayıda başka liberteryen de var, ancak biz onların kendi adlarına konuşmalarına izin vereceğiz.² Bu makale, Hamas'ın ne kadar vahşi bir örgüt olduğunu, İsrail'in ise ne kadar medeni bir ülke olduğunu ve doğru anlaşıldığında liberteryenizmin, bu felsefenin pek çok temsilcisinin aksi yöndeki görüşlerine rağmen, birincisini değil ikincisini destekleyen bir felsefe olduğunu ortaya koymaya adanmıştır. Ancak, bu tartışmanın ayrıntılarına girmeden önce, münazara muhatabımız olan Hans-Hermann Hoppe hakkında bir şeyler söylemek istiyorum. Kendisi liberteryen teoriye son derece önemli katkılarda bulunmuştur.³ Hiç kimse onun anarko-kapitalizm üzerine yaptığı analizin son derece önemli olduğunu inkar edemez (Hoppe, 1991). Hatta bazı yorumcular⁴ onun etik argümanının tüm liberteryen yapıyı sağlam bir temele oturttuğunu düşünmektedir. Ancak Nevada Las Vegas Üniversitesi'nde ekonomi profesörü olarak görev yapan bu kişi ne yazık ki liberteryen teoriyi pek çok konuda yanlış yorumlamaktadır; öyle ki Hamas ve İsrail meselesi gibi karmaşık bir konuda söz konusu politik ekonomik felsefe adına etkili bir şekilde konuşup konuşamayacağı ciddi bir şekilde sorgulanmaya muhtaçtır. Kendisini salt liberteryenizmin savunucusu olarak lanse ettiği göz önüne alındığında, bu durum son derece önemlidir. Bu çok ciddi suçlamanın ayrıntıları nelerdir? Bu önde gelen liberteryen teorisyenin İsrail davasına yönelik düşmanlığının nedeni nedir? Buna yalnızca spekülatif olarak cevap verilebilir ancak bunun nedeni bu felsefeyi %100 doğru kavrayamamış olması olabilir. Başlangıç olarak, Hoppe'nin şu pasajına atıfta bulunmak gerekir (1991 [2007], s. 218):

 

"Liberteryen bir toplumsal düzende demokratlara ve komünistlere karşı tolerans gösterilemez. Fiziksel olarak ayrıştırılmaları ve toplumdan uzaklaştırılmaları gerekecektir... örneğin bireysel hedonizm, asalaklık, doğaya tapınma, eşcinsellik veya komünizm gibi alternatif, aile ve akraba merkezli olmayan yaşam tarzlarının savunucuları da, eğer liberteryen bir düzen sürdürülmek isteniyorsa, fiziksel olarak toplumdan uzaklaştırılmalıdır." (vurgu eklenmiştir)


Bir zamanlar bir an için bile olsa onun eşcinsellerin toplumdan uzaklaştırılması gerektiğini kastettiğini düşünmemiştik. Bunu, kendisinin yapmış olduğu bir yazım hatası olarak değerlendirdik. Genel olarak "toplumdan" değil, aşırı sağcı bir apartman topluluğundan uzaklaştırılmaktan bahsetmesi gerekirdi. Ayrıca, özgür bir toplumda eşcinsellerin de toplumdan uzaklaştırılması gerektiğini kastettiğini düşünmüyorduk. Sadece bu yaşam tarzına karşı olan apartman dairelerinden dışlanacaklarını kastettiğini düşünüyorduk.⁶ Ve yine de, ve yine de. Kendisi yıllar boyunca bu hatalı ifade biçimi veya liberteryenizmin doğru bir tasvirinden sapması nedeniyle sık sık eleştirilmiştir (Block, 2004). Kendisi bu hatasını kamuoyu önünde açıkça kabul etmeyi uygun görmemiştir. Belki de bir zamanlar onun adına bir hata olarak gördüğümüz şey aslında öyle değildi ve o gerçekten de söylediklerinde ciddiydi? Kendisinin liberteryenizmle bu kadar uyumsuz bir şekilde yalnızca bir kereliğine görüş bildirmiş olması da söz konusu değildir. Hoppe'ye yöneltilen bu suçlamayı reddetmek zordur, çünkü sözde liberteryen gerekçelerle şunlara karşı olduğunu tekrar etmektedir (1991 [2007], s. 206): "kabalık, müstehcenlik, küfür, uyuşturucu kullanımı, ahlaksızlık, pornografi, fuhuş, eşcinsellik, çok eşlilik, ..." gibi şeyleri uygulayan insanlar. "Anormal ve sapkın" olarak adlandırmaktan memnuniyet duyduğu kişilere yönelik saldırısı henüz bitmedi. Bu kadarı canınızı mı sıktı? İşte yine bu minvalde başka bir örnek daha var (Hoppe, 1991 [2007], p. 212):

"Sol-liberteryenler ve çok-kültürlü ya da karşı-kültürlü deneyselciler, herhangi bir suça karışmamış olsalar bile, davranışlarının bedelini bir kez daha ödemek zorunda kalacaklardır. Davranışlarını ya da yaşam tarzlarını sürdürdükleri takdirde, medeni toplumdan dışlanmaları ve fiziksel olarak toplumdan ayrı, gettolarda ya da toplumun kenarlarında yaşamaları gerekmektedir ve birçok pozisyon veya meslek onlar için erişilmez olmalıdır. Buna karşılık, toplum içinde yaşamak ve ilerlemek istiyorlarsa, girmek istedikleri toplumun ahlaki ve kültürel normlarına uyum sağlamaları ve asimile olmaları gerekmektedir. Bu bağlamda asimile olmak, kişinin sahip olduğu düşük standartlı ya da anormal davranış ya da yaşam tarzından tamamen vazgeçmesi gerektiği anlamına gelmez. Yalnızca kişinin artık ''açık bir şekilde'' ortaya çıkıp alternatif davranış ya da yaşam tarzını kamusal alanda sergileyemeyeceği anlamına gelir. Bu tür davranışlar gözlerden uzakta, gizli kalmalı ve fiziksel olarak kişinin kendi dört duvarı arasındaki mahremiyetle sınırlandırılmalıdır. Bu tür davranışların kamuya açık bir şekilde sergilenmesi ya da reklamının yapılması kişinin sınır dışı edilmesine yol açmalıdır."

Hoppe'nin bu tür düşünceleri temel alarak mevcut yazarlara liberteryen teorinin incelikleri hakkında ders vermeye kalkışması ilginçtir. Bu pasaj, Rothbardcı liberteryenizme uzaktan yakından benzeyen herhangi bir şey olmaktan çok, bir faşistin ya da muhafazakâr totaliter bir diktatörün düşüncelerine benzemektedir. Kendi kulaklarımıza bile, tüm bunları Hoppe'yi küçük düşürmek için uyduruyormuşuz gibi geliyor. Eşcinseller gizli bölmelere kapatılıyor, bir sürü insan gettolara ayrıştırılıyor... Sizi temin ederiz ki bu satırları gerçekten de yayınladı ve hiçbir şekilde geri almadı. Şunu herkes için açık ve net bir şekilde bir kereye mahsus olarak belirtmek gerekir ki, Hoppe'un “sapkınlık” olarak adlandırmaktan memnuniyet duyduğu eylemleri gerçekleştirdikleri için insanları toplumdan dışlamak ya da haklarını herhangi bir şekilde ihlal etmek liberteryen teori ile bağdaşmamaktadır. Hoppe'un “sapkın” olarak tanımladığı kişiler de haklara sahiptir. Onların hakları da diğer herkesinkilerle eşittir. Eşcinsellerin gizli bir şekilde yaşamaları gerektiğini ifade etmek, liberteryenizmin ne anlama geldiğini yanlış yorumlayan eleştirmenlerin sözlerine benziyor. Ancak Hoppe tam da bu tür bir hak ihlali için çağrıda bulunuyor. İnanılır gibi değil. Yine de bu cümleleri gerçekten de kaleme alıyor. Hoppe'nin liberteryenizmi bu durumda olduğundan daha ciddi bir şekilde nasıl yanlış yorumlayabileceğini görmek zordur. Merhum Ralph Raico (1977; 1995; 2010; 2012), Ron Hamowy (1961; 1977; 1978; 1979; 1984) ve Justin Raimondo (1992; 1993; 1996; 2000; 2007; 2008) kendi alanlarında seçkin liberteryenler ve Murray Rothbard'ın sadık dostları ve takipçileriydi. Her üçü de homoseksüeldi. Hoppe gerçekten de öylece karşımıza dikilip özgürlük felsefesine katkıda bulunan bu üç önemli düşünürün “anormal ve sapkın” olduklarını ve “toplumdan fiziksel olarak uzaklaştırılmaları” gerektiğini mi söylemek istiyor? Onları aynı zamanda Liberteryen hareketten de dışlar mıydı? Böyle bir olasılığın düşünülmesini bile son derece sorunlu buluyoruz. Günümüz yazarları politik olarak pek de doğru görüşlü kimseler değildir. Ancak eşcinsellerin gizli saklı yaşamaya geri dönmek zorunda kalacağı görüşü oldukça itici görünüyor. Bu liberteryenizm mi? Bu aynı zamanda Avusturya iktisadının bireyciliği ile de oldukça uyumsuzdur; Hoppe'nin kolektivizme saldırırken mevcut yazarları pataklamak için bir sopa olarak kullandığı bireycilik. Şimdi kim kolektivist? Ayrıca liberteryen felsefenin tam olarak anlaşılamaması da söz konusudur (Hoppe, 1991 [2007], s. 173):

“Özel mülkiyete dayalı bir işbölümü altında gerçekleştirilen emeğin daha verimli olduğunu anlamaktan tamamen aciz olan insan soyunun bir üyesi, tam anlamıyla bir birey (persona) değildir, bunun yerine bir hayvanla aynı ahlaki kategoriye girer - ya zararsız bir hayvan olarak (evcilleştirilecek ve bir üretici ya da tüketici malı olarak kullanılacak ya da ‘ serbest mal’ olarak zevk alınacak) ya da vahşi ve tehlikeli bir hayvan olarak (bir haşere olarak mücadele edilecek).”

 

Ancak bunlar üst üste yığılmaya başladığında, bu bahane giderek daha sorunlu görünmeye başlıyor. İşte felsefi açıdan bir başka hayret verici örnek daha (Hoppe, 1991 [2007], s. 189):

 

“Şimdi çağdaş muhafazakârlığın bir değerlendirmesini yapmama izin verin ve ardından günümüz muhafazakârlarının neden devlet karşıtı liberteryenler olması gerektiğini ve aynı derecede önemli olarak liberteryenlerin neden muhafazakâr olması gerektiğini açıklamaya devam edeyim.” Bu noktayı vurgulamaktadır (Hoppe, 1991 [2007], s. 208): “Başka bir deyişle, liberteryenler radikal ve uzlaşmaz muhafazakârlar olmalıdır.” Acaba Hoppe “muhafazakârları” nasıl tanımlıyor? Şöyle ifade etmektedir (Hoppe, 1991 [2007], 190): “Kendini muhafazakâr ilan eden çağdaş muhafazakârların çoğu, olması gerektiği gibi, aile kurumunun bozulması, boşanma⁷, yasadışı evlilikler, aile içi otorite kaybı, çok kültürlülük, alternatif yaşam tarzları, toplumsal çözülme, seks ve suç gibi konulardan endişe duymaktadır.

(vurgu eklenmiştir) Hoppe'nin tüm bu “skandal sapmalar” ile nasıl bir bağlantı kurduğu ve aklında ne tür bir “normallik” kavramı olduğu ya da tüm bunların liberteryanizmle nasıl bir ilişkisi olduğu merak edilebilir. Bizim görüşümüze göre, tam tersine, liberteryenler gelenekler ve kültür ile değil, hukukun adil olması ile ilgilenirler. Muhafazakâr normları ihlal etmek ahlaksızlık olabilir, ancak bunlar suç değildir. Hoppe, birbirinden keskin bir biçimde farklı olan bu iki siyasi felsefe arasındaki farkı öğrenmek için Spooner'a (1875) ve özellikle de Rothbard'ın bu özünde liberteryen (muhafazakâr değil) yayına yazdığı muhteşem girişe başvurmalıdır. Liberteryen ve muhafazakâr görüşlerin örtüştüğü ve bu iki farklı bakış açısının taraftarları arasında işbirliği yapıldığı örnekler olduğu doğrudur. Bu konuda The Federalist Society güçlü bir örnektir. Ayrıca, ekonomi söz konusu olduğunda muhafazakârların sol liberallere kıyasla liberteryenlerle çok daha yakın bir çizgide olduğu da yadsınamaz bir gerçektir. İster kültürel ister ekonomik olsun, Marksizm sağcılar için bir değer ifade etmemektedir. Ancak aynı şey soldaki dostlarımız için de söylenebilir. Uyuşturucu, kumar, pornografi, fuhuş, çok eşlilik ve benzeri kurbansız suçların yasallaştırılması söz konusu olduğunda muhafazakârlara kıyasla liberteryenlere çok daha fazla yakınlık göstermektedirler. Bu tür davranışlara karşı yaptırım çağrısında bulunan Hoppe, liberteryen olmaktan ziyade muhafazakârdır. Liberteryenlerin ve sol liberallerin işbirliği yaptığı kurumlar bile vardır. ABD'nin Vietnam Savaşı'na katılmasına karşı çıkan Barış ve Özgürlük hareketi buna bir örnektir. Bu hareket, komünist bir örgüt olan Progressive Labor, yarı komünist bir grup olan Troçkistler ve Murray Rotbard'dan başkasının liderlik etmediği liberteryenlerden oluşan bir birlikten oluşuyordu. Hoppe 1991 tarihli kitabının 11. Bölüm başlığını kısmen şöyle koymuştur: “Klasik Liberalizmin Hataları Üzerine.” Bu konuda ona katılıyoruz. Bizler de klasik liberaller değil anarko-kapitalistleriz. Ancak, aşağıda açıklanan nedenlerden dolayı⁸, konuyu daha güncel bir şekilde ele alma, siyasal hizipçilikten kaçınma, reel bir dünya meselesini karşılaştırmalı olarak analiz etme ve değerlendirme arzusuyla, Yahudi-Arap ihtilafını analiz ederken bu perspektifi benimsedik. Bu nedenle, Hoppe ile mevcut yazarlar birbirini anlamıyor. aynı noktada buluşamıyoruz. Bizi salt liberteryenizmin katı ilkelerine sadık kalmadığımız; İsrail'in siyasi liderleri gibi "gangster" olarak gördüğü yetkilileri kucakladığımız için karalıyor. Hamas'ın bir hükümet niteliği taşıdığı kuşkusuzdur, ancak açık bir şekilde bir devlet olarak tanımlanamaz. İki devletli "çözümün" mevcut olmadığı bir ortamda tipik bir hükümet olarak da görülemez. Dolayısıyla, Hoppe'nin tamamıyla haksız sayılmayacak devlet karşıtı eğilimleri onu bu manyak ve soykırımcı terör örgütüne meylettirmektedir. Yoksa Gazze'deki Hamas rejimi, Hoppe'nin yukarıdaki alıntılarında savunduğu kısıtlayıcı ve özgürlük düşmanı sistemle yakından örtüştüğü için mi böyle bir eğilim gösteriyor? Düşünmeye değer bir nokta. İşte bu yazarın savunmaya çalıştığı felsefenin en temel unsurlarını bile anlamakta başarısız olduğunun bir başka örneği. Hoppe (1991 [2007], s. 182) şöyle demektedir: "... kürtaj ... [başka] kimseyi [ilgilendirmeyen] bir konudur [ve] aile içinde hane reisi ya da aile üyeleri tarafından değerlendirilip karara bağlanmalıdır." Ancak bu karmaşık tartışmaya girmeksizin belirtmek gerekir ki⁹, kürtaj yanlısı taraf için bile nihai karar "aile reisi ya da aile üyeleri" tarafından değil, anne tarafından verilmelidir. Yine belki de Hoppe'nin aklında, Hamas'takine benzer bir şekilde, bir kadının yaşamak için bir erkeğin iznine ihtiyaç duyduğu bir sistem vardır? Ayrıca Hoppe (1991 [2007], 177, dn. 11) burada Yahudi Gettolarını ele almaktadır:

"Bu arada, Orta Çağ boyunca Avrupa şehirlerinin karakteristik özelliği olan ve çokça kötülenen Yahudi Gettoları, Yahudilere tanınan aşağı bir yasal statünün ya da Yahudi karşıtı ayrımcılığın göstergesi değildi. Tam tersine Getto, Yahudilerin tam bir özerkliğe sahip olduğu ve haham hukukunun uygulandığı bir yerdi." (vurgular orijinalinde)

Bekle, ne? "... çokça kötülenen Yahudi Gettoları" (vurgu eklenmiştir)? Gettolar "...Yahudilere tanınan aşağı bir yasal statünün ya da Yahudi karşıtı ayrımcılığın göstergesi değildi"? Orta Çağ Yahudi Gettoları, Nazi versiyonuyla karşılaştırıldığında her ne kadar daha insancıl görünse de, Hoppe'nin şaşırtıcı ve şok edici bir şekilde ima ettiği gibi ideal olmaktan çok uzaktı. Orta Çağ'da (ve sonrasında) Yahudiler, yasal statüleri Yahudi olmayanlara göre daha düşük olduğu için Gettolara zorunlu olarak kapatılmakla kalmamış, aynı zamanda her türlü düzenlemeye (örneğin meslekler, kıyafetler vb.), kısıtlamalara (bankacılık, mülk, ticaret vb.), zorla aşırı nüfus yoğunluğuna (Gettoların içermesine izin verilen alan nedeniyle), sokağa çıkma yasaklarına vb. özellikle maruz bırakılmışlardır. Eğer bunlar "aşağı bir yasal statü" ya da "Yahudi karşıtı ayrımcılık" göstergesi değilse, neyin göstergesi olduğunu bilmiyoruz. Dahası, ikinci cümle göz önüne alındığında, "tam bir özerk idarenin" varlığından söz etmek pek de geçerli değildir (ancak belli bir yere hapsedildiklerinden dolayı bir tür iç düzen kuracakları ve Yahudi oldukları için normlarının da Yahudi normları olacağı açıktır). Ayrıca, Gettolar hakkında ironik bir şekilde "çokça kötülenen" şeklinde söz etmek de neyin nesi? Hoppe acaba Yahudi Gettosunu herhangi bir özgür toplumun kentsel gelişimi ve yönetimi için bir model olarak mı görmektedir?¹⁰ Yoksa yalnızca Yahudiler için bir model olarak mı görmektedir? Yanıtını ve açıklamalarını dört gözle bekliyoruz. Bu noktada söyleyebileceğimiz tek şey "Oy vey!"(dehşet veya öfkeyi ifade eden Yidiş bir ifadedir.)  Hoppe'nin gerçek liberteryen teori ile bağının ciddi şekilde koptuğu bu çok sayıda konu göz önüne alındığında, onun liberteryen perspektifi tam olarak anlamadaki bariz başarısızlığının mevcut İsrail-Hamas bağlamında da onu yoldan çıkarıp çıkarmayacağı merak edilebilir. Öyle olduğunu kanıtlayacağız. "Aşırı rasyonalizm" konusunda bu denli usta olan Profesör Hoppe, belki de öne sürdüğü önermelerin mantığını derinlemesine incelemelidir. Gelin onun 2024 tarihli makalesinin ikinci paragrafını analiz edelim:

"...bu pozisyonda, eğer kendi şahsınızla yakından ilişkili bir kimse yoldan çıkar ve ciddi bir hataya düşerse, her daim tetikte olmak ve dikkat kesilmek neredeyse zorunlu hale gelir ve kendi kişisel ve entelektüel itibarınızı (Rothbard'ın ve tüm liberteryen entelektüel yapınınkiyle birlikte) korumak için bu kişiyle aranıza alenen mesafe koymak ve ilişkinizi kesmek zorunda kalabilirsiniz. Walter Block'un durumu da böyledir."

 

Evet, Profesör Hoppe, Futerman-Block tarafından kişisel olarak karalanmıyor. Dahası, bir bireyin "entelektüel itibarı" bahşedilmiş bir özelliktir, üzerinde hak iddia edilmez. Hoppe (sürpriz bir şekilde Hamas gibi) kendisini kurban olarak lanse ederken, aslında bize karşı saldırgan konumundadır. Madem itibar denen şey diğer insanların o kişiye duyduğu saygıdan kaynaklanıyor, o halde Rothbard'ın itibarı nereden kaynaklanıyor? Esas olarak ekonomi üzerine yaptığı çalışmalardan, siyaset felsefesinden değil. Dolayısıyla, bazı müritlerinin İsrail konusunda benimsediği bir tutum, Rothbard'ın başkaları nezdindeki saygınlığı açısından önemsiz olacaktır. İtibar konusunda değerlendirme yapanlar liberteryen değilse, bu durumda Rothbard'ı herhangi bir şeyden korumaya gerek yoktur, zaten onun duruşunu ve hareket içindeki seçkin konumunu bilmektedirler. Dahası, herhangi bir makul insan bir kimsenin müridinin o kimse ile aynı kişi olmadığını ve Rothbard'ın kendi müridinin perspektifleri üzerinde hiçbir sorumluluğu olmadığını anlayacaktır. Belki de Profesör Hoppe, Rothbard'ın bir tarikat lideri olduğunu ve onu dini bir otorite olarak takip etmemiz gerektiğini ve bu nedenle Dogma'dan sapmalarımızın onun kişiliğinde bir leke olduğunu düşünüyor. Liberteryenizm bir tarikat değildir. "Liberteryen entelektüel yapı" ile ilgili olarak, Hoppe'nin kendisinin de belirttiği gibi, bu belirli bir organizasyon değil, bir "entelektüel yapı"dır. Dolayısıyla, hiç kimse kendi fikirleri dışına atılamayacağı için, hiçbir ihraç işlemi gerçekleştirilemez. Kişi bu fikirlere uyar ya da uymaz, ama var olmayan bir örgütten kimseyi aforoz etmeye gerek ve hatta imkân yoktur. Ya da belki de Hoppe kendisini Torquemada gibi aforoz etme yetkisine sahip olduğu bir örgütün lideri olarak görmektedir. Bu arada, bir kimseyi bir hareketten ihraç etmeye karar vermek için kendisine liberteryenizmin temsilcisi sıfatını yakıştırmaktan daha kolektivist bir yaklaşım olamaz. Rothbard'dan (1967) yapılan bu uzun alıntıyı bir inceleyin. Bu alıntıyı paylaşıyoruz çünkü liberteryenizm alanında kaleme aldığımız çalışmaların neredeyse tamamı, bu yazarın liberteryenizmin ayaklarına serdiği meydan okumaya verdiğimiz yanıt olarak görülebilir. Biz, liberteryen mezhepçiler olmak istemiyoruz! İşte karşınızda Rothbard'ın en önemli ve her zamanki gibi parlak ifadelerinden biri:

"İster liberteryen, ister Marksist ya da dünya devleti yanlısı olsun, mezhepçilerin asıl sorunu, herhangi bir sorunun temel nedeniyle yetinme eğiliminde olmaları ve daha ayrıntılı ya da doğrudan etkileyen nedenlerle asla uğraşmamalarıdır. Kör, akılsız mezhepçiliğin en iyi ve neredeyse gülünç örneği, Amerikan yaşamı üzerinde hiçbir etkisi olmayan eski bir parti olan Sosyalist İşçi Partisi'dir. Sosyalist İşçi Partisi, işsizlik, otomasyon, Vietnam, nükleer testler ya da her neyse, dünyanın içinde bulunduğu durumun ortaya çıkarabileceği her türlü soruna karşı papağan gibi şunu tekrarlar: "Sosyalizmi benimseyin. İddia edildiği üzere tüm bu ve diğer sorunların temel nedeni kapitalizm olduğuna göre, sadece sosyalizm bu sorunları ortadan kaldıracaktır, Nokta. Bu şekilde bir mezhepçi, nihai temel nedeni doğru tespit etmiş olsa bile, kendisini reel dünyanın tüm sorunlarından izole eder ve daha da ironik bir şekilde, değer verdiği nihai hedefe yönelik herhangi bir etkide bulunmaktan kendini alıkoyar. Savaş suçluluğu konusunda, savaş ne olursa olsun, mezhepçilik çirkin ve bilgisiz başını Sosyalist İşçi Partisi'nin durgun alanlarının çok ötesine doğru yükseltmektedir. Liberteryenler, Marksistler, dünya devletçileri, her biri ayrı bir perspektifle, herhangi bir ihtilafın ayrıntılı artıları ve eksileriyle uğraşmaktan kaçınma eğilimindedir. Her biri savaşın temel nedeninin ulus-devlet sistemi olduğunu kabul eder; bu sistemin varlığı nedeniyle savaşlar her zaman meydana gelecek ve tüm devletler bu suçu paylaşacaktır.

"Özellikle liberteryenler, Devletlerin istisnasız olarak kendi vatandaşlarına karşı saldırgan olduğunu ve tüm savaşlarda her bir Devletin diğer Devlete 'ait' masum sivillere karşı saldırgan olduğunu kabul eder. Şimdi, savaş ve saldırganlığın temel nedenine ve devletin doğasına ilişkin bu tür bir kavrayış iyi bir şeydir ve dünyanın içinde bulunduğu duruma ilişkin kavrayış bakımından hayati derecede gereklidir. Ancak sorun şu ki, liberteryenler bu noktada takılıp kalma eğilimindedir ve herhangi bir savaşta ya da uluslararası çatışmada neler olup bittiği hakkında bilgi sahibi olma sorumluluğundan kaçarak, haksız bir şekilde, herhangi bir savaşta tüm Devletlerin eşit derecede suçlu olduğu sonucuna varma ve ardından konuyu ikinci kez düşünmeden işlerine devam etme eğilimindedir.

"Kısacası, liberteryen (ve Marksist ve dünya devleti taraftarı) kendisini konforlu bir 'Üçüncü Kamp' pozisyonuna sokma, herhangi bir çatışmada tüm tarafları eşit derecede suçlama ve konuyu bu şekilde bırakma eğilimindedir. Bu konforlu bir pozisyondur çünkü her iki tarafın taraftarlarını da yabancılaştırmaz. Herhangi bir savaşta her iki taraf da bu adamı umutsuzca 'idealist' ve mezhepçi bir adam olarak tanımlayacaktır; hatta bu adam, dünyada sürmekte olan herhangi bir savaş hakkında bilgi sahibi olmadan ya da taraf tutmadan yalnızca kendi 'saf' pozisyonunu papağan gibi tekrarladığı için oldukça sevilebilir bir adam olacaktır.

"Kısacası, her iki taraf da mezhepçiyi tam da önemsiz olduğu için ve önemsizliği olayların gidişatı ya da bu olaylarla ilgili kamuoyu üzerinde hiçbir etki yaratmamasını garanti ettiği için hoş görecektir. Hayır: Liberteryenler, nihai ilkeleri papağan gibi tekrarlamanın gerçek dünyayla başa çıkmak için yeterli olmadığını anlamalıdır. Tüm tarafların nihai Devlet suçluluğunu paylaşıyor olması, tüm tarafların eşit derecede suçlu olduğu anlamına gelmez. Aksine, neredeyse her savaşta bir taraf diğerinden çok daha suçludur ve saldırganlığın, fetih güdüsünün vb. temel sorumluluğu bir tarafa yüklenmelidir. Ancak herhangi bir savaşta hangi tarafın daha suçlu olduğunu tespit edebilmek için o çatışmanın tarihi hakkında derinlemesine bilgi sahibi olmamız gerekir ki bu da zaman ve düşünce gerektirir ve ayrıca bir tarafa ya da diğerine daha fazla suçluluk atfederek taraf tutarak konuyla ilgili hale gelmeye nihai olarak istekli olmayı gerektirir. Öyleyse -biz de konuyla ilgili olalım; ve bunu akılda tutarak, Orta Doğu'daki kronik ve mevcut şiddetli krizin temel tarihsel nedenlerini inceleyelim; ve bunu Suçluları keşfetmek ve değerlendirmek amacıyla yapalım."

 

Rothbard'ın büyük ya da küçük ölçüde suçluluğu belirttiği kısımları italik yazı ile gösterdik. Bunu birkaç kez tekrarlıyor. Belli ki bunun önemli olduğunu düşünüyor. Hoppe'ye karşı temel iddiamız, sanki bu pasaj yokmuş gibi yazmasıdır. Hoppe bu ihtilafın yalnızca İsrail tarafındaki kusurlara işaret etmekle yetiniyor. Peki herhangi bir kusur var mı? Elbette var. Ve zamanı geldiğinde biz de biraz İsrail'i eleştireceğiz. Ancak yalnızca tek bir tarafın hatalarına işaret etmek ve bununla yetinmek yeterli olmayacaktır. Çünkü Rothbard'ın tekrar tekrar vurguladığı gibi, şu anda yaptığımız şey bir kıyaslamadır ve Hoppe'nin hevesle yaptığı gibi yalnızca tek bir tarafın hatalarını vurgulamak yeterli olmayacaktır. Sanki Hoppe bir spor muhabiriymiş ve yakında birbirleriyle rekabet edecek iki beyzbol takımının olasılıklarını mukayese ediyormuş gibi. Hoppe şöyle bir şey söyleyebilir: A takımı B takımını yenecektir, çünkü ikincisinin vuruş ortalaması sadece .100'dür. Ancak bu en hafif tabirle eksiktir. Beyzbol rekabetçi, kıyaslamaya dayalı bir spordur. Böyle bir tespitte bulunabilmek için A takımının vuruş ortalamasının da bilinmesi gerekir. Bu bakış açısı hakkında söylenebilecek en iyi şey, bunun temelden eksik olduğudur. Futerman ve Block Arap ve Yahudilerin toprak taleplerini, savaş taktiklerini, sivillere yapılan muameleyi vs. karşılaştırmakta ve ikincisinin lehine sonuçlara varmaktadır. Hoppe ise tam tersine, Yahudilerin toprak taleplerinin zayıf olduğunu; İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF) şunu, bunu ve diğer korkunç hataları yaptığını; İsrail'in etnik temizlikten, soykırımdan, apartheid'dan vs. suçlu olduğunu iddia etmekle yetiniyor. Rothbard (1967) tarafından ortaya konan doğrultuda yaptığımız İsrail savunması, Hoppe'nin tüm suçlamaları doğru olsa bile¹¹, bu suçlamaların başarısız olacağı yönündedir. Evet, İsrail, Platoncu ideal formlar dünyasının aksine, Hans Hoppe'nin kendisi gibi gerçek dünyada yaşayan herhangi bir gerçek varlık gibi, her yönüyle mükemmellikten sapmaktadır. Ancak bunun konuyla ilgisi yoktur. İfade etmekten asla yorulmadığımız gibi, Rothbard (1967) böyle bir analize ihtiyaç duymamaktadır. Aksine, o, liberteryenleri¹² bir tarafı diğeriyle mukayese etmeye davet ediyor. İsrail yalnızca 0.100 vuruş yapsa bile, bu onların yarışmayı kaybettikleri anlamına gelmez.¹³ Hoppe'nin mezhepçi bakış açısında yatan temel sorun, aslında liberteryenizmin bir siyasi felsefe olarak temel amacını unutmasıdır: bireysel özgürlüğün savunulması. Bu bağlamda, bir coğrafyada mevcut olan reel koşullar, insanların yaşamlarını savunabilecek bir hükümet yerine uygulanabilir bir alternatife izin vermeyebilir. Örneğin, Chaim Weizmann'ın Evian Konferansı'ndan sonra açıkladığı gibi, 1938'de Yahudilerin gidecek bir yeri yoktu, dünya Yahudilerin yaşayamayacağı ve Yahudilerin gidemeyeceği yerler arasında bölünmüştü. Peki o dönemde Yahudilerin haklarını savunacak anarko-kapitalist cennet neredeydi? Hiçbir yerde. Yalnızca bir Yahudi devleti gerçek anlamda Yahudileri koruyabilirdi. Aynı şey şimdiki durum için de geçerlidir. Hoppe İsrail'in ortadan kalkmasının bölgede barışçıl işbirliğini ve refahı garanti edeceğini mi düşünüyor? Eğer bu şekilde düşünüyorsa, o zaman realiteye bir göz atması iyi olacaktır. Eğer İsrail ortadan kalkarsa Yahudiler serbest piyasa anarşizmi yerine 7 Ekim'in steroidli versiyonuna sahip olacaktır. Hamas, İsrail'e bir devlet olduğu için karşı çıkmıyor, İsrail'e bir Yahudi devleti olduğu ve Yahudilerle dolu olduğu için karşı çıkıyor. İsrail'in ortadan kalkması Yahudi nefretini (savaşın gerçek nedeni) ortadan kaldırmayacaktır. Hoppe, olguları kendi gözlükleriyle, kendi anlatısına uyacak şekilde okumak yerine, İsrail'in düşmanlarının gerçekte ne söylediğine ve ne yaptığına bakmalıdır. Steve Horwitz'in (2012) belirttiği gibi:

"Pek çok liberteryenle ilgili problemlerden biri, ki bu çeşitli konular için geçerlidir, 'özgürlük yanlısı' olmadan önce 'devlet karşıtı' olmalarıdır. Bununla kastettiğim şey, onların entelektüel-politik reflekslerinin, devletlerin faaliyetlerine karşı çıkmanın zaman içinde gerçekten de önemsediğimiz şeyi, yani özgürlüğü ilerletip ilerletmeyeceğini bilmek için gereken iki yönlü ahlaki muhasebeyi yapmadan hükümetlerin yaptığı her şeye şiddetle karşı çıkmak olmasıdır... Orta Doğu bağlamında, bence bu, hem karşılaştırmalı soruları sormadan hem de olası istenmeyen sonuçları araştırmadan İsrail'in şiddetle kınanması şeklinde ortaya çıkıyor. "Açık konuşayım: bu bölgede geniş anlamda klasik liberal değerlere dayanan tek bir devlet vardır, o da İsrail'dir. Hukukun üstünlüğü, bağımsız bir yargı, özel mülkiyeti koruyan aşağı yukarı bir piyasa ekonomisi ve siyasi kurumlarında yüksek derecede etnik/dinsel kapsayıcılık söz konusudur. Mükemmel olmaktan uzaktır, ancak bölgedeki en klasik liberal ülkedir.

"Bölgedeki tüm devletler eşit derecede kötüymüş gibi İsrail'i şeytanlaştıran ve çatışmanın çözümünde İsrail'in yer almaması gerektiğini düşünen liberteryenlere basit bir soru sormak gerekir: İsrail ortadan kalkarsa, elimizde ne kalır? Rothbard'cılar ve diğerleri havai fişekleri yakıp bir devletin yıkılışını kutlayabilir, ancak enkazından çıkacak olanın klasik liberal anlamda aynı derecede ya da daha liberal olacağını düşünen var mı? İsrail'in komşularına üstünkörü bir bakış bile size nasıl bir baskıcı, otoriter, çağ dışı bir devletle karşılaşacağınızı ve bunun kadınlar için daha da kötü olacağını gösterecektir.

"Bir devleti sona erdirmek, özgürlüğün temellerini oluşturmakla aynı anlama gelmez. Tek yaptığımız şey devletlere karşı mücadele etmek olduğunda, bazen bu süreçte özgürlüğü de yok etmiş oluruz."

Bir benzetme daha yapalım; bu noktayı vurgulamak çok önemli. Eğer Hoppe gibi parlak bir akademisyen bile Rothbard'ı (1967) bu noktada tamamen ve bariz bir şekilde yanlış anlayabiliyorsa, o zaman herkes bu hataya açıktır. Yazarlar kitaplarında (Gwartney, Lawson ve Block, 1996) 100'den fazla ülkede geçerli olan ekonomik özgürlüğü karşılaştırmaya çalışmışlardır. Bu kavramın tanımını dört kategoriye ayırmışlar: para, regülasyon, vergilendirme ve uluslararası ticaret; her ülkeye bu alt kategorilerin her birinde kaydettiği puan için 1 ila 10 puan verilmiştir. Parasal özgürlük başlığı altında, doğal olarak, hepsi de serbest piyasa ekonomisti olan yazarların odak noktası ilk olarak altına yönelmiştir.¹⁴ Eğer bir siyasi varlık altın standardına bağlıysa 10 puan alacaktır. Eğer bu metalden tamamen vazgeçmişse, sıfır. Eğer altını kısmen uyguluyorsa, o zaman orta bir puan alacaktır. Peki bu hesaplamalarda altın hiç hesaba dahil edildi mi? Hayır, dahil edilmedi. Peki niçin? Bunun nedeni her ülkenin kocaman bir sıfır puan alacak olması ve bu değişkenin bir ulusu diğerinden ayırt etmede hiçbir işe yaramayacak olmasıdır. Mesele şu ki, kullanılan her değişkenin bir siyasi varlık ile diğerleri arasında ayrım yapması gerekmektedir. Eğer bu işlevi yerine getirmiyorsa, araştırmacılar bu değişkeni kullanamazlardı, çünkü değişkenleri seçmelerindeki tek amaç buydu.

Benzer şekilde, Rothbard'ın (1967) mezhepçiliği reddettiği görüşünü benimseyeceksek, Hamas ve İsrail'in eylemlerini mukayese etmeli, aralarında karşıtlık kurmalı, fark gözetmeli ve birbirlerinden ayırt etmeliyiz. Hoppe'nin yaptığı gibi yalnızca ikinci tarafın sözde kusurlarına işaret edemeyiz. Üzgünüm, bir başka analojiden daha bahsetmeden edemeyeceğiz: ekonomide tam rekabet piyasası ile eksik rekabet piyasası arasındaki analoji. İlkinde, firma düz bir talep eğrisiyle karşı karşıyadır, kâr elde etmez, sonsuz derecede küçüktür, elinin altında tüm bilgi mevcuttur ve bu türden sınırsız sayıda kuruluş vardır. Oysa gerçek dünya şirketleri tüm boyutlarıyla tamamen farklıdır. Ana akım ekonomistlere göre, bu tam rekabetten herhangi bir sapma, firmayı anti-tröst cezalarına karşı potansiyel olarak savunmasız hale getirir. Hoppe'nin ekonomi alanında cahil olanları gerçekte hayvan olarak tanımlamasına dayanarak, kendisini bu tür bir mantıksızlıktan suçlu olamayacak kadar iyi bir ekonomist olarak gördüğü sonucuna varabiliriz - kasvetli bilimde. Ancak korkarız ki, Hamas ve İsrail'e ilişkin analizinde tam da bu tür bir hataya düşmektedir. Nasıl yani? Bu soruyu yanıtlamadan önce, Rothbard'ın kınadığı mezhepçilik anlayışından kaçınmak amacıyla liberteryenizmin aslında ne olduğunu incelememiz iyi olacaktır. Görüldüğü üzere, bu politik ekonomik felsefenin iki temel aksiyomu vardır: saldırmazlık ilkesi ve başlangıçta toprak sahibi olmayı ve daha sonra da her türlü gönüllü etkileşimi temel alan özel mülkiyet hakları. Ayrıca bu iki prensip ile ne kadar uyumlu olduklarına bağlı olarak bu perspektifin dört seviyesi vardır. En üstte bu temel ilkelerle tamamen uyumlu olan Anarko-kapitalizm yer alır. Bunun nedeni, tüm devletlerin bu ilkelerle bağdaşmayan iki uygulamada bulunmasıdır. Birincisi, sözleşme gereği böyle bir yükümlülükleri olmamasına rağmen insanları finansal varlıklarını kendilerine vermeye zorlarlar. Birisi bir başkasını kendisine para ödemeye zorladığı zaman, buna hırsızlık denir. İkinci olarak, devletler vatandaşlara sağladıklarını iddia ettikleri koruyucu hizmetler üzerinde bir tekel talep ederler. Anarko- Kapitalizmin, liberteryenizmin en üst seviyesi olduğunu herkesten daha fazla savunan düşünür, Hoppe'nin de öğrencisi olduğu Murray Rothbard'dır. Bu seviyenin hemen altında, hepsi de farklı derecelerde devletçiliği benimseyen üç seviye daha bulunmaktadır. Bu bağlamda ilk bahsedilmesi icap eden görüş, sınırlı hükümet ya da minarşizmdir. Burada hükümetin yalnızca üç meşru işlevi vardır: bizi yabancı düşmanlardan koruyacak olan ordu, ama dünyanın geri kalanına "demokrasi" ya da başka bir şey ihraç etmek değil. Ve bu koruma hizmeti yalnızca yurt içinde yaşayanlar için geçerlidir; yurt dışına çıktığınızda kendi başınızasınızdır.¹⁵ İkincisi, yerel suçları önlemek için polis, kurbansız suçları önlemek için değil. Ve üçüncüsü de mahkemeler. Bu görüşün önde gelen temsilcileri Ayn Rand ve Robert Nozick'tir. Daha sonra ABD anayasacılığı gelir. Herhangi bir Yüksek Mahkeme tarafından yorumlandığı şekliyle değil; Ron Paul gibi liberteryen bir görüşe sahip önde gelen bir temsilci tarafından yorumlandığı şekliyle. Bu seviye daha önce bahsedilen seviyenin altında yer alır çünkü yukarıda yer almayan iki işlevi de ilave eder: kamu yolları ve postaneler. Sonuncusu ve aslında en düşük olanı klasik liberalizmdir. Burada, bir dizi başka sözde "meşru" işlev eklenir. Örneğin, en meşhur iki taraftarından bahsetmek gerekirse, Milton Friedman'ın Federal Rezervi, negatif gelir vergisi ve okul kuponu programı¹⁶ ve Hayek'in katı Laissez Faire kapitalizminden verdiği sayısız taviz.¹⁷ Bu makalenin yazarları İsrail'i, liberteryenizmin en zayıf kategorisi olan klasik liberal gerekçelerle savunmayı tercih etmişlerdir¹⁸ ki bu bakış açısı, liberteryenizmin en saf versiyonu olan Anarko-Kapitalizmden en uzak olanıdır. Her ne kadar liberteryenizmin Rothbard’cı versiyonunu sadık bir şekilde destekliyor olsak da, kesinlikle Anarko-Kapitalizmi tercih edemezdik. Peki ya ama neden? Çünkü bunu yapmak bizi Rothbard'ın (1967) bizzat kendisinin etkili ve sert bir şekilde karşı çıktığı mezhepçiliğe sürüklerdi. Hoppe'nin Rothbard'ı savunuyormuş gibi görünmesi ve 2024 tarihli makalesiyle aslında Rothbard'a karşı çıkmış olması oldukça dikkat çekicidir. Zira birbiriyle ihtilaf halindeki tüm taraflar, ister İsrail örneğinde olduğu gibi resmen ve hukuken olsun, isterse Hamas örneğinde olduğu gibi en azından De Facto olsun, gerçekte birer hükümettir. Anarko-kapitalizmi ölçüt olarak kullanırsak, her ikisini de eşit derecede kınamak zorunda kalırız ve böylece Rothbard'ın (1967) uyardığı tuzağa düşmüş oluruz. Hoppe'nin eleştirisine yönelik temel itirazlarımızdan biri de tam olarak bu noktadır. O, hükümetleri daima ve sürekli bir şekilde "gangsterler" olarak suçlamaktadır. Ona göre, burada bir "gangster" orada bir "gangster", her yerde bir "gangster" vardır. Bu bizi Rothbard'ın (1967) karşı çıktığı tuzaktan kaçınmak konusunda kesinlikle hiçbir yere götürmez. Bunun aksine, Hoppe tuzağın içine düşmektedir. Ormanın o tarafında, hatta dünyanın her yerinde bulunan tüm siyasi aktörler "gangster"dir. Kimin daha suçlu olduğunu belirlemek istiyorsak, herkesin uymakta başarısız olduğu bir ölçüt kullanmamız mümkün değildir. Neden Rothbard'ın (1967) buyruğuna uymamızı sağlayacak olan liberteryanizmin diğer iki unsuru yerine klasik liberalizmi tercih ettik? Bilgisayarımız "minarşizmi" kabul etmedi; sürekli olarak bu kelimeyi "monarşizm" olarak değiştirmeye çalıştı ve bu asla işe yaramadı. Ama belki de Hoppe (2001) ikincisini kabul ederdi, ki görünüşe göre demokrasinin aksine reel dünyada var olan siyasi sistemlere ilişkin olarak savunmayı tercih ettiği "ikinci en iyi" budur. Saf liberteryenizm olarak gördüğü şeye olan güçlü bağlılığı göz önüne alındığında, "kusurlu" bir siyasi sistemi savunması gariptir. Monarşi söz konusu olduğunda, kendisi hiç de Rothbard'ın deyimiyle bir "mezhepçi" değildir. Ya da belki de bu konuya göre değişir? Daha ciddi bir not olarak, Nozick kesinlikle kayda değer bir teknik akademisyen olsa da, Rand genellikle akademide böyle görülmez; ayrıca, Hayek ve Friedman'ın görüşleri sadece dar profesyonel felsefe camiasında değil, kesinlikle bir bütün olarak dünyada çok daha iyi bilinmektedir. ABD Anayasacılığı fazla ABD merkezli olduğu için reddedilmiştir. O halde Klasik Liberalizm yalnızca tarihsel olarak uygulanmakla kalmamış, aynı zamanda bu açıdan "mezhepçilikten" kaçınmak ve gerçek dünyadaki olayları ideale yeterince yakın bir felsefeye göre değerlendirmek için uygun bir standart olmuştur. Bir sonraki nokta, kolektivizmdir. Hoppe bizi bu doktrini desteklemekle, bu doktrine angaje olmakla ve analizlerimizi buna dayandırmakla suçluyor. Bir anlamda haklı. Peki ya gerekçelerimiz nedir? Yine Rothbard (1967). Kolektivizm nerede devreye giriyor? Liberteryenizmin 2-4 seviyeleri vergilendirmeyi destekler. Vergilendirme kolektivizmdir. Vergilendirme toplumu iki farklı gruba ayırır: net vergi ödeyenler ve net vergiden yararlananlar (vergilendirme tüm ekonomiyi zayıflattığı için gerçekten kazançlı sayılmazlar, ancak vergi olarak ödediklerinden daha fazla sübvansiyon alırlar). Kolektivizmin bir diğer yönü de eşitlikçiliktir. Friedman (1962) negatif gelir vergisini savunduğu için bu konuda kesinlikle suçludur. Neden kolektivizme doğru bir yolculuk yapıyoruz? Eğer katı anarko-kapitalist tutumu Hamas ve İsrail mukayesesine uygulayacak olursak, "İkinizin de canı cehenneme" dememiz gerekir. Her ikisi de saldırmazlık teoremine ve Anarko-kapitalizmin özel mülkiyet hakları prensiplerine yakın bir noktada bile değildir.¹⁹ Ancak böyle bir şey yapmak, tam da Rothbard'ın bizi uyardığı mezhepçiliği benimsemek anlamına gelir. Bu nedenle ana kitabımızın başlığı anarko kapitalizmi özellikle reddetmiştir. Klasik liberalizm perspektifini kasıtlı olarak benimsemektedir. Kitabın başlığı da bu perspektifi yansıtmaktadır. Evet, birçok yönden liberteryen bir kitaptır, ancak bu felsefenin dört seviyesinden hangisini temsil etmektedir: anarko-kapitalizm mi? Hayır. Minarşizm, yine olumsuz cevap veriyoruz. Anayasalcılık? O bile değil. Hayır, biz klasik liberalizmi ve bu sistemle birlikte gelen sınırlı kolektivizmi benimsiyoruz. Bu konuda çok netiz. Diyoruz ki (2021, s. 370): " Hangi devletlerin saldırmazlık ilkesine diğer devletlerden nispeten daha uzak olduklarını değerlendirebilmek için katı liberteryenizm anlayışından uzaklaşmalı ve bir ihtilafı bireyler yerine gruplar (bizim deyimimizle 'kabileler') açısından analiz etmeliyiz. Bu tür göreceli iddiaları rasyonel bir şekilde analiz etmenin başka bir yolu yoktur." Hoppe kitabımızın bu bölümünü okudu mu? Belki de okumuştur. Ancak o, sanki bunu hiç okumamış gibi davranıyor. Oysa bu bizim bakış açımıza göre son derece önemlidir. Ulusal egemenlik de kolektivist bir kavramdır. Klasik liberalizm temelinde yazarken, zorunlu olarak bu tür bir kolektivizmi de benimsemeliyiz. Ancak tüm bunlar, mülkiyet haklarına meşru olarak sahip olabilecek tek kişilerin bireyler olduğu iddiasından keskin bir şekilde ayrılmalıdır. Hoppe, liberteryenizmin dört versiyonunda yer alan mutlak Cebelitarık Kayası olarak gördüğü şeye sözde bağlı kalmadığımız için bizi tekrar tekrar eleştirmektedir, ancak aşağıda onun yaptığı bu eleştirilerin yanlış olduğunu iddia ediyoruz. Bu giriş bölümü ile birlikte, artık Hoppe tarafından işlenen belirli hataları ele almaya ve çürütmeye hazırız. Prosedürümüz Hoppe'den (2024) bazı alıntılar yapmak ve bu alıntılara karşılık olarak kendi yanıtlarımızı sunmak olacaktır. Hoppe'ye karşı paragraf paragraf vereceğimiz bu yanıt çalışmasında Hoppe'nin kullanmış olduğu formatı taklit edeceğiz. I. bölümümüzde Hoppe'nin kaleme almış olduğu yazısında yer alan I numaralı bölümde sunduğu yorumlara karşı cevap vereceğiz. II. bölümümüzde ise yine kendisinin kaleme almış olduğu yazıda yer alan II numaralı bölümde sunduğu yorumlara karşı cevap vereceğiz. III. bölümümüzde ise onun, III. bölümünde dile getirdiği yorumlara cevap vereceğiz. Bundan sonra da sonuç kısmı yer almaktadır. Hoppe, kendisinin ve Block'un "... toplumsal entelektüel(ler) olarak ortak bir konuma sahip olduğunu ve her ikimizin de aynı öğretmenin, Murray N. Rothbard'ın önde gelen öğrencileri ve Rothbard tarafından kurulan modern liberteryen hareketin önde gelen entelektüel aydınları olarak isimlerimizin sıklıkla anıldığını" belirterek başlıyor. Yeterince doğru. Ancak daha sonra, "kendi kişisel ve entelektüel itibarının (Rothbard'ın ve tüm liberteryen entelektüel yapınınki ile birlikte)" gözden düşmemesi için İsrail karşıtı perspektifini Block'un bu ülkeye verdiği destekten ayırmanın "neredeyse zorunlu" olduğunu iddia ediyor. Bu iddianın doğruluk payı yok gibi görünmektedir. Hoppe'nin Hamas destekçisi olan arkadaşlarının, Block ile bu şekilde çok gevşek bir şekilde ilişkili olduğu için Hoppe'yi karalayacakları ciddi olarak iddia edilemez. Şüphesiz, olsa olsa, bu ilişkiden dolayı onu suçlamak yerine onunla dertleşeceklerdir. Sonuç bölümümüzde Hoppe'yi bu nefret dolu notu yazmaya gerçekten neyin motive ettiği konusunda spekülasyon yapıyoruz ve bu tavsiyelerimizden biri olmayacak. Dahası, Hoppe'nin yukarıda yer verdiğimiz (hiçbir zaman pişmanlık göstermediği) alıntıları göz önüne alındığında, "Rothbard'ın ve tüm liberteryen entelektüel yapınınkiyle birlikte" itibarının zedelenmesinden bu kadar endişe duyduğuna inanmak biraz zor olabilir. Bu noktada Hoppe, Block'u "soykırım dürtülerine kapılmış akli dengesi yerinde olmayan bir kolektivist..." olarak nitelendirerek hakaretlerine başlıyor.²⁰ Bize göre bu sözler bir âlimin sözleri değildir. Yine de biz akademisyenlerin elinde dil haricinde başka ne olabilir ki? Hoppe'nin makalesi boyunca yaptığı gibi, dili bu kadar ciddi bir şekilde kötüye kullanmak, bizce, onun mesajını zayıflatmaktadır.


Hoppe'un 1 Nolu Deliline Cevap


Murray Rothbard'ın izinden giderek hayatını liberteryen (Locke'cu, 1689) özel mülkiyet hakları teorisini aydınlatmaya, savunmaya ve açıklamaya adamış olan yazarımız, anlaşılmaz bir biçimde sözlerine çaylakça bir hata yaparak başlıyor. Şöyle iddia ediyor:

"Tüm mülkiyet daima ve değişmez bir şekilde belirli, tanımlanabilir birey(ler)in mülkiyetidir..."

Buna karşı verilebilecek örneklerden bazıları ortaklıklar, kat mülkiyeti, ev sahibi dernekleri ve şirketlerdir. Bu tür düzenlemelerde mülkiyet hiçbir şekilde Hoppe'nin öne sürdüğü kadar belirgin değildir. Ancak, yazarımızın "birey" kelimesinin çoğulunu kullandığına dikkat edin. Bu da onun iddiasını sentetik bir apriori ifadeye değil, bir totolojiye dönüştürmektedir. Dünyanın herhangi bir yerinde, "birey(ler)" tarafından sahip olunmayan herhangi bir mülkten bahsetmek imkansızdır. Bu iddiada yer alan daha ciddi bir kusur, Avrupalıların gelişinden önce Amerika kıtasında var olan Kızılderili kabilelerinin durumudur. Bu kabileler en azından bazı toprakları ortaklaşa ve kolektif olarak sahiplenmişlerdi. Elbette Hoppe iddiasını, Yahudilerin Orta Doğu'da tartışmalı topraklar üzerindeki hak iddialarını baltalamak için kullanıyor. Her biri tek başına onun bu iddiasını çürütmek için yeterli olan üç olası yanıt vardır. Birincisi, biz anarko-kapitalist katı liberteryen bir bakış açısı ile konuyu tartışmıyoruz. Aksine, Rothbard'ın (1967) görüşüne göre bu bakış açısını, tartışan her iki tarafın iddialarının mezhepçi bir şekilde reddedilmesine yol açtığı gerekçesiyle reddediyoruz. Bu tartışmada günümüzde yaşanan kavgaya dahil olabilmek istiyoruz ve bunu ancak klasik liberalizmi benimseyerek yapabiliriz.²¹ Dolayısıyla, günümüzde yaşayan herhangi bir Yahudi ile 2000 yıl öncesinde yaşayan Yahudiler arasında sıkı bir ilişki olmasa bile, Kohanim için bile, Klasik Liberalizmin gerektirdiği kolektivizm biçimi Hoppe'nin iddia ettiği gibi dava dışı bırakılmak zorunda değildir. Hadi yalnızca tartışma amaçlı olarak, bu 2000 yıllık bağlantının son derece zayıf olduğunu, belki de vuruş ortalaması yalnızca .100 olan bir Yahudi beyzbol takımına benzetilebileceğini kabul edelim. Peki diğer takımın, yani Arap takımının vuruş ortalaması nedir? Düz bir sıfır bile değildir; o düşük vuruş ortalamasını bile kaydetmemişlerdir. Neden mi? Çünkü o zamanlar bölgede varlık göstermiyorlardı. Müslümanların yalnızca 1423 yıldır var olduklarını hesap ediyoruz.²² Peki ya Yahudiler? Yaklaşık 3000 yıldır.²³ Yahudiler, birincilerin iki katından biraz daha uzun bir süredir varlıklarını sürdürmektedirler. Yahudiler, şu anda ihtilaf konusu olan bölgeleri ellerinde tuttukları ilave yüzyıllar boyunca öylece boş boş oturmadılar. Hayır, John Locke'un felsefesinde yer aldığı gibi, aktif bir şekilde emeklerini bu topraklara katarak burayı yurt ediniyorlardı. Mesele şu ki, Hoppe iddia sahibi taraflardan birinin savını inceliyor, eksik buluyor ve diğer tarafın haklı olduğu sonucuna varıyor. Ancak alternatif bakış açısının erdemlerini dikkate bile almıyor. Bunu tamamen görmezden geliyor. Rothbard eğer bu tutumu görmüş olsaydı bunu "mezhepçilik" olarak kötülerdi. Bu bakış açısına göre, her iki taraf da eşit derecede suçludur ama Hoppe'yi başka ne ile suçlarsak suçlayalım, bu kesinlikle doğru değildir. Bununla birlikte, Rothbard hangi tarafın daha fazla suçlu olduğunun analiz edilmesi yönünde bir çağrı yapar. Hoppe, neredeyse tüm dikkatini yalnızca tek bir tarafın (iddia edilen eksikliklerine) odaklayıp diğer tarafı neredeyse tamamen görmezden gelirken, kendisini bu meseleye nasıl odaklayabilir? Cevap: yapamaz. Dahası, bu konuda tek bir kanıt bile getirmeden, diğer tarafın doğru olduğunu dolaylı olarak varsaymaktadır. Hoppe'nin ima ettiği üzere, bu topraklar tamamen Araplara aittir. Aşağıdaki durumu ele alalım. Şu anda Kanada ve ABD arasında her şey barış içinde. Ancak, aniden, damdan düşer gibi, British Columbia'da bulunan Kanada ordusu sürpriz bir saldırı başlatır. Gerçekleştirdikleri sinsi bir saldırı ile tecavüz, işkence ve cinayete başvururlar. Çoğunluğu Montana, Idaho, Oregon, California ve Washington Eyaletlerinde yaşayan Amerikalıların %1'ini, yani toplamda yaklaşık 3,3 milyon kişiyi öldürürler. ABD bu saldırı karşısında kısa bir süre sersemledikten sonra karşılık verir. Savaşın sonucunda Britanya Kolumbiyası'nın tamamını işgal ederler. Hoppe bu vakayı nasıl analiz ederdi? Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail'e yönelik gerçekleştirdiği alçakça saldırı hakkında yazdıklarından yola çıkarsak, muhtemelen ölümlerin çoğunu "dost ateşi" gerekçesiyle mazur görecektir. İkinci olarak, tartışmalı bölgelerde yer alan Arap arazi tapularının birçoğunun uygunsuz olduğuna dair elimizde gerçekten de kanıtlar var. Bunlar Locke'cu, özgürlükçü, arazi sahibi olmaya dayanmıyor. Daha ziyade, bu araziler ekilemez olarak kabul ediliyordu ve dolayısıyla ekilmiyordu. Çoğunlukla çöl ve bataklıktan oluşuyorlardı. O halde bu arazinin mülkiyet hakkı nasıl ortaya çıktı? Devletlerin cömertliğine dayanıyordu; yani, yıllar boyunca Osmanlı ve İngiltere gibi çeşitli devletler yapay ve uygunsuz bir şekilde bu mülkiyeti tahsis etmişlerdi. O halde bu durum, tam da Hoppe'nin öne sürdüğü gerekçelerle özel mülkiyet haklarını geçersiz kılmıştır. Evet, Hoppe'un iddia ettiği gibi, varsayım her zaman mevcut mülk sahibinin lehinedir. Mülkiyet hakları gerçekten de hukukun onda dokuzunu oluşturur. Ancak, Arapların arazi tapularının kökeninde büyük hak ihlalleri yattığında, varsayım, beklenti 180 derecelik bir dönüş yapabilir. Üçüncü olarak, Hoppe hiç kanıt sunmadığımızı mı iddia ediyor? Aslında tam tersine, tezimiz için oldukça fazla kanıt sunuyoruz. Kitabımızın tamamı (Block ve Futerman, 2021), pratik olarak bir ucundan diğer ucuna kadar kanıtlar içeriyor. Bu bağlamda 1, 2, 3, 6 ve 7. bölümleri şiddetle tavsiye ediyoruz. Hoppe, sanki Araplar ve Yahudiler arasındaki en önemli anlaşmazlık noktasının toprak tapuları üzerindeki anlaşmazlık olduğunu zannederek yazmaktadır. Halbuki öyle değildir. Aksine, birincilerin ikincilere karşı dizginlenemez nefreti söz konusudur. Hamas'ın orijinal tüzüğünde (1988) İslami kaynaklardan alıntı yaparak ilan ettiği gibi:

"Müslümanlar Yahudilerle savaşmadan (Yahudileri öldürmeden), Yahudiler kayaların ve ağaçların arkasına saklanmadan Kıyamet Günü gelmeyecektir. O zaman kayalar ve ağaçlar Ey Müslümanlar, Ey Allah'ın kulları, arkamda bir Yahudi gizleniyor, gelin ve onu öldürün diyeceklerdir."

Hoppe ayrıca Hamas'ın "açıkça Yahudilere karşı değil, özellikle Siyonistlere karşı olduğunu" iddia etmektedir. Ancak Hoppe, bu konuda olduğu gibi diğer pek çok konuda da ne konuştuğunu bilmiyor. Hamas, kendi tüzüğünde de belirtildiği üzere (Madde 28), sadece İsrail'e değil, genel olarak Yahudilere karşı savaş açma niyetindedir:

"İsrail, Yahudilik ve Yahudiler İslam'a ve Müslüman halklara meydan okumaktadır. 'Korkaklar asla uyumasın'."

Araplar tarafından Yahudilere karşı başlatılan ve Yahudilerden yaklaşık 70 kişinin katledildiği 1929 Hebron pogromunu göz önünde bulundurun. Bu, 1948'de İsrail devletinin kurulmasından çok önceydi. O dönemde herhangi bir toprak gaspı söz konusu değildi. O zamanlar "apartheid", "etnik temizlik", "soykırım", "kolektif cezalandırma" vb. söz konusu değildi. Yahudileri en ağır şekilde eleştirenler bile böyle bir şikâyette bulunmadı. Yine de kitlesel katliamlar yaşandı. Evet, meşru toprak mülkiyeti herhangi bir liberteryen analizin temelinin önemli bir parçasını oluşturmalıdır, ancak bu, gerçekte Hoppe'nin onlara atfettiği aşırılık rolünü oynadıklarını göstermez. Yoksa Hoppe, İsrail'in ve Yahudilerin düşmanları olan kimselerin İslam'ın en şiddetli yorumuna dayanan soykırımcı bir nefretten ziyade katı Rothbardcı liberteryenizme bağlılıkları temelinde hareket ettiklerine mi inanmaktadır? Rose Wilder Lane'in Yahudilere yönelik nefretin oluşumunu açıklayan görüşlerine atıfta bulunuyoruz. Ya da Ludwig Von Mises'in. Bu, İsrail'i savunmamızın önemli bir parçasıdır, ancak Hoppe bunu anlamanın yakınından bile geçmiyor. Ya da belki de alternatif pozisyonu onaylıyordur. Bir de İngilizlerin Kutsal Topraklara gelen Avrupalı Yahudi göçmenlerin sayısını radikal bir şekilde azalttığı (aynı zamanda Arap göçünü de göz ardı ettiği) gerçeği var. Bunu yapmamış olsalardı, çok daha geniş araziler üzerindeki mülkiyet hakları meşrulaşmış olacaktı. Hoppe (2001, bölüm 7) uygun liberteryen perspektifin bu tür kısıtlamaları desteklediğini iddia etmektedir, ancak bu iddiasında yanılmaktadır. Tartışmalı bir şekilde, 3000 yıl önce Yahudilerin şu anda ihtilaf konusu olan bölgeyi haksız yere fethettiklerini kabul edelim. Böylece bölgenin tek sahibi oldular, ama bu uygunsuz bir şekilde gerçekleşti. Onlar dışında herhangi biri bu topraklar üzerinde daha fazla hak iddia edebilirdi, çünkü bu toprakları zorla ele geçirmişlerdi. Ancak, başka kimse hak iddia etmediği sürece, onların tamamen masum çocukları eninde sonunda bu bölgenin meşru sahipleri olacaklardı. Ve 2000 yıl öncesine kadar (yani Hoppe'nin bahsettiği İncil'deki Yeşu'dan 1000 yıl sonra) tarihi kayıtlarda da görüldüğü üzere, nihayetinde toprağın büyük bir kısmını yurt edinerek bunu gerçekleştirdiler.

Arapların uygunsuz bir şekilde (Locke'cu, yani liberteryen standartlar açısından) toprak sahibi olmaları göz önüne alındığında, aynı düşünce neden modern çağda geçerli değildir? Çünkü toprakların bir kısmının tapusuna sahiptiler ancak buraları yurt edinmemişlerdi. Bunun nedeni, bu çağlarda, özellikle İngiliz ve Osmanlı olmak üzere, bu toprak tapularını uygunsuz bir şekilde destekleyen hükümetlerin mevcut olmasıdır. Hoppe, 2000 yıl önce gerçekleşen ya da gerçekleşmeyen olaylara dayanarak Yahudiler için mülk tapularının zayıflığına yaptığı vurgu ile yanlış ağaca doğru havlamaktadır. Arazi tapularına ilişkin gerekçelerimiz bu tür mülahazalarla sınırlı değildir. Bu yazarın bile tam olarak reddetmediği Kohanim ile ilgili olarak Tapınak Tepesi ve benzeri diğer bölgeler önemli bir örnek teşkil etmektedir. Bize göre çok daha fazla arazi, daha yakın tarihli olaylara ilişkin değerlendirmelere dayanmaktadır. Başka bir deyişle, Hoppe'nin tamamen görmezden geldiği, günümüz Yahudilerinin geniş bakir toprakları somut olarak yurt edinmesi söz konusudur. Hoppe, Yahudilerin yüzyıllar önce Kohanim tarafından inşa edilen Tapınak Tepesi üzerindeki hak iddiasının "şüpheli" olduğunu savunmaktadır. Ancak bunun neden böyle olması gerektiğini açıklamaya tenezzül etmemektedir. Bu iddiası lehine, mevcut yazarlardan talep ettiği türden bir kanıt "kırıntısı" bile sunmamaktadır. Bu, tarihi iddialara dayanan eski Yahudi mülkiyeti için belki de en güçlü delildir. Eğer Yahudiler bu bölgeye gerçek anlamda sahip değillerse, Ortadoğu'da hiçbir şeye sahip değillerdir. Dahası, Hoppe alternatif için, yani Arapların bu toprakların gerçek sahipleri olduğuna dair ne gibi bir kanıt sunmaktadır? Hiçbir şey. Şimdi Hoppe'nin Avusturyalı bir iktisatçı olduğu iddiasının "şüpheli" olduğunu iddia ettiğimizi varsayalım. Serbest teşebbüsü gerçekten desteklediğinin de "şüpheli" olduğunu. Liberteryenizm ile bağlantısının "şüpheli" olduğunu. Söylemeye gerek yok, bu açıkça yanlış olan beyanlardan herhangi birini desteklemek için hiçbir kanıt sunmayacağız. Böyle bir şey yapsaydık, akademik seviyemiz nasıl değerlendirilirdi? Çok yüksek değil. Mevcut durumda aynı şeyi bu yazar için de söyleyebiliriz. Münazara muhatabımız bundan sonra şöyle demektedir: "Günümüz Yahudilerinin Filistin toprakları üzerinde bir vatan iddiasında bulunabilmeleri için, tüm liberteryen düşüncenin temelinde yatan ve karakteristik özelliği olan metodolojik bireycilikten, yani bireysel kişilik, özel mülkiyet, özel üretim ve başarım, özel suç ve özel suçluluk kavramlarından vazgeçilmesi gerekir. Bunun yerine, grup veya kabile mülkiyeti ve mülkiyet hakları, kolektif sorumluluk ve kolektif suçluluk gibi kavramlara izin veren bir tür kolektivizmi benimsemelisiniz." Burada Hoppe, değerden bağımsız Avusturya iktisadını değer yüklü liberteryen teori ile karıştırmaktadır. Biz Avusturyalılar olarak, Hoppe'nin "metodolojik bireycilik" vurgusunu tamamen destekliyoruz. Yalnızca bireyler insani eylemde bulunabilir. Bir grupta yer alan tüm bireyler gruptan ayrıldığında, geriye hiçbir şey, hiç kimse kalmaz. Onu oluşturan bireylerden ayrı olarak grup diye bir şey yoktur. Evet, Avusturyalı "metodolojik bireycilik" gerçekten de geçerli ve önemli bir kavramdır. Metodolojik kolektivizm yanlıştır. Ancak bu, siyasi bireyciliğe karşı siyasi kolektivizmden tamamen farklıdır. Burada her iki kavram da meşrudur. Hoppe bu konuda kendini biraz zora sokuyor: "Ancak çiftçilik 'Yahudiler' tarafından değil, belirli bir Ben veya Nate tarafından yapılır ve aynı şekilde Ben veya Nate'e karşı işlenen suçlar için tazminatlar 'Yahudilere' değil, mirasçıları olarak belirli bir David veya Moshe'ye ödenmelidir ve tüm 'İsrail' ile değil, belirli mülk parçaları ile ilgilidir. Eski Ben'in ya da Nate'in belirli bir mülk parçasının varisi olarak tanımlanabilecek herhangi bir mevcut David ya da Moshe bulunamadığından dolayı, herhangi bir mevcut mal sahibine yöneltilen tüm tazminat talepleri dayanaktan yoksundur." Hoppe burada yanılıyor; paradoksal bir şekilde kendisinin de katkıda bulunduğu liberteryen yurt edinme teorisini yanlış yorumluyor. Evet, özel mülkiyet hakları tipik olarak Ben ya da Nate, David ya da Moshe gibi bireyler için meşrulaştırılır. Bu kesinlikle yeterlidir, ancak pek de elzem değildir. Avrupalılar kitleler halinde Amerika'ya gelmeden önce Amerika'da bulunan Kızılderili kabilelerini ele alalım. Onlar bireysel olarak toprak sahibi olmadılar. Aksine, bunu bir topluluk halinde yaptılar. İçlerinden biri daha yeşil otlaklar için ayrıldığı zaman, müşterek topraklardaki "kendi" payını satamıyordu. Aksine, yalnızca uzak kıyılara göç ediyordu. Kızılderili Ben ya da Nate ya da David ya da Moshe bireysel olarak herhangi bir toprağa sahip değildi. Topraklara tüm kabile ortaklaşa sahipti. Bunu kolektif bir temelde yaptılar. Kolektif mülkiyet optimal midir? Hayır. Hoppe kolektif arazi sahipliğinin var olduğunu inkar etmekte haklı mıdır? Hayır. Her ikisi de doğrudur. Bu açıdan ve aynı nedenle, Tapınak Tepesi'ni inşa edenlerin bugünkü Yahudi mirasçılarının Tapınak Tepesi üzerinde hiçbir hakkı olmadığını, ancak bir şekilde İslami Vakfın hakkı olduğunu iddia etmek saçma olacaktır. Şimdi, Kızılderililerin Amerika kıtasının tamamına sahip olduğunu inkar etmek başka bir şeydir. Bu kesinlikle doğrudur. Modern çağda 330 milyon kişi bile hâlâ bu ülkeyi doldurabilmiş durumda değildir. New York'tan Los Angeles'a giden bir akşam uçağına biner ve pencereden dışarı bakarsanız, Mississippi'nin doğusunda pek çok ışık görürsünüz. Ancak bu nehrin batısında, Denver ve Las Vegas dışında, batı kıyısına varana kadar yanan bir ampul bile göremezsiniz. Avrupalılar doğu kıyılarına varmadan önce Kızılderililerin nüfusu için yapılan en iyi tahmin bir ila on iki milyon arasındadır. Arazi sahibi olma konusunda ne kadar liberal bir yorum yapılırsa yapılsın, en azından liberteryen gerekçelerle, bu insanların arazinin tamamını sahiplendikleri ve dolayısıyla arazinin gerçek sahipleri oldukları düşünülemez. Ancak Ben, Nate, David ya da Moshe adlı tek bir Kızılderili bile kendi başına bir mülk sahibi olmadığından, Kızılderililer "kolektivizm" uyguladıkları için hep birlikte hiçbir mülke sahip olmadıklarını, bu toprakların tek bir santimetrekaresine bile sahip olmadıklarını iddia etmek tamamen farklı bir konudur. Yine de, Hoppe'nin kendisini içine soktuğu köşe tam da budur. Tahminimizce bunu yapmasının nedeni, liberteryenizmi esasen sağcı ya da muhafazakâr bir teşebbüs olarak görmesi ve kolektivizmin herhangi bir biçiminin siyasi ekonomik sol-sağ yelpazesinde yer alan bu alan için bir anathema olmasıdır. Homesteading teorisine katkıda bulunmuş bir akademisyenin böylesine temel bir hata yapmış olması gerçekten de paradoksaldır. Kat mülkiyeti, kooperatifler, ev sahipleri dernekleri, şirketler ve benzeri diğer "kolektivizm" biçimlerinde doğrudan toprak sahibi olan tek bir Ben, Nate, David ya da Moshe yoktur. Yine de, bu tür gerekçelerle arazi veya gayrimenkul tapularını reddetmek liberteryen teorinin bir milyon mil yakınında bile yer almaz. Eğer bu Kızılderililer için doğruysa, Yahudiler ya da herhangi bir başkası için de geçerli olmalıdır. Hoppe'nin ruhsatlı arazi tapuları için öne sürdüğü şartlar bu nedenle çok katıdır. İlk bakışta, Ben, Nate, David ya da Moshe isimli Kızılderililere ayrı ayrı odaklanması son derece makul görünmektedir. Ancak biraz düşünüldüğü takdirde, bu gerekliliğin yeterli bir koşul değil, gerekli bir koşul olduğu anlaşılacaktır. Homesteading ve uygun toprak mülkiyeti konusunda azımsanmayacak kadar önemli bir otorite olan Rothbard, "kolektivizm" meselesinde Hoppe'nin değil, bizim değerlendirmemize katılmaktadır. Rothbard'ın (1975) kendisi şöyle demektedir:

"Williams, Massachusetts Körfezi'nin toplumsal yapısına bir başka temel darbe vurmaya devam etti. Kralın Massachusetts topraklarını kolonicilere keyfi olarak hibe etme hakkını reddetti. Yerlilerin toprağın gerçek sahibi olduğunu ve bu nedenle yerleşimcilerin toprağı onlardan satın alması gerektiğini savundu. Bu doktrin, Amerikan kolonizasyonunun kraliyet beratlarındaki keyfi toprak hibeleri şeklindeki yarı-feodal kökenine yönelik bir saldırı niteliğindeydi ve aynı zamanda Kızılderililerin acımasızca topraklarından sürülmesi politikasını da hedef alıyordu. Gerçekten de Williams, toprağın üzerindeki tam mülkiyet hakkının yerlilere ait olduğunu ve beyaz mülkiyetin ancak gerçek sahiplerinden satın alınarak geçerli bir şekilde elde edilebileceğini söyleyecek kadar cesur olan nadir beyaz koloniciydi. Williams'a göre beyazlar 'başkalarının mülklerini gasp etme günahı' altında yaşıyorlardı."

Williams'ın çağrıda bulunduğu satış faaliyetlerinde Kızılderili Ben, Nate, David ya da Moshe yer almıyordu. Umarım, otoriteden kaynaklı bir argümanı kullandığımız için suçlanmayız. Sırf Rothbard öyle diyor diye, bu onu doğru kılmaz. Ancak Hoppe'nin yorumunun bu destekten tamamen ayrı olarak geçersiz olduğu görülebilir. Hoppe'nin yorumu, Kızılderililer kolektivist oldukları için hiçbir toprağa sahip olmadıklarını ima etmektedir ve bunu liberteryenizm, John Locke ve homesteading teorisi hakkında bildiklerimizle bağdaştırmak son derece zordur. Peki ya devlet tarafından tahsis edilen arazi tapuları nedeniyle "Arap mülkiyetinin", Kızılderililerin ABD'de ya da Yahudilerin Tapınak Dağı'nda sahip oldukları topraklar üzerindeki kabul edilebilir kolektivist mülkiyetle uyumlu olduğunu iddia etmeye ne demeli? Bu geçerli değildir. Çünkü Arap toprağı olarak kabul edilen toprakların çoğu aslında hiçbir zaman Araplar tarafından yurt edinilmedi ya da en azından böyle bir kanıt yoktu. Çoğu ekilemez olarak kabul edildi, dolayısıyla ekilmedi ve böylece yurt edinilmedi. Tapınak Tepesi ya da bataklıkların tarım alanlarına ve işletmelere dönüştürülmesi gibi diğer Yahudi mülkleri için durum aynı değildi. Bunlar gerçekten de ya şimdi ya da daha önce Yahudilerin birey ya da grup olarak sahip oldukları mülklerdi. Araplar meşru olarak herhangi bir toprağa sahip miydi? Elbette sahiplerdi, ancak Yahudilerde olduğu gibi bunun sadece bir kısmına sahiptiler (Hoppe'den bir ifade ödünç alırsak, tüm arazi ile karşılaştırıldığında Yahudilerden daha az "yetersiz" değildi). Ya da ABD'deki Kızılderililer için olduğu gibi. Ancak bu, Hoppe'nin Araplar için dolaylı olarak varsaydığı gibi, tüm arazinin tam mülkiyeti anlamına gelmez. Başka bir deyişle, arazi tapuları ancak belirli bir mülkün mülkiyetine ilişkin tapular oldukları ölçüde, yani ilk etapta bir tarafın mülkiyeti mevcut ise meşrudur. Tapu tek başına hiçbir şey ifade etmez ve mülkiyet hükümet kararnamesiyle değil, (ister bireysel ister kolektif olsun) toprağı işleme yoluyla kazanılır. Başka bir deyişle, felsefi olarak (Locke'çu bakış açısıyla), bir tapu mülkiyeti onaylar, onu bahşetmez. Eğer herhangi bir mülkiyet yoksa, zira herhangi bir toprak edinimi gerçekleşmemişse, liberteryenizme göre tapu geçersizdir. Peki ya İsrail kurulmadan önce Yahudilerin toprak satın almalarına ne demeli? O dönemde yasal olarak toprak satın almanın tek yolu bu olmakla kalmıyor, aynı zamanda bu toprakları yurt edinmenin de tek yolu buydu. Elbette Yahudiler boş bir arazinin üzerine yerleşip orayı yurt edinebilecek olsalardı, bunu yaparlardı. Ancak yasal olarak çalışabilmek ve üzerine yapı inşa edebilmek için önce arazi tapusu satın almaları gerekiyordu. Ancak bu, Yahudilerin ne bu tapuların çoğunun satıcılarına felsefi meşruiyet tanıdığı ne de satın alımların bu tapulara felsefi meşruiyet kazandırdığı anlamına gelir. Aslında Siyonistler hem Osmanlıyı hem de İngilizleri gayrimeşru işgalciler olarak görüyordu. Ve pek çok Arap da gönüllü olarak Yahudilere toprak sattı. Kısacası, Yahudilerin o zamanki koşullar nedeniyle yapmak zorunda kaldıkları şey buydu: esas olarak toprak işlemeye değil, hükümet imtiyazlarına dayanan tapular için ödeme yapmak. Ancak buradaki kilit nokta, satın aldıkları arazileri işlemiş olmalarıdır. Bu bağlamda, Anti-Siyonistlerin yanlış bir şekilde iddia ettiği gibi hiçbir şey çalmadılar, İsrail'i satın aldılar ve inşa ettiler. Bu klasik liberalizm ile uyumlu mudur? Elbette uyumludur. Klasik liberalizm ile (ve bu bağlamda liberteryenizm ile) uyumlu olmayan şey, Arapların sahip olduğu varsayılan toprakların büyük bir kısmında görüldüğü üzere, toprağı işlemeden mülk edinmektir. Profesör Hoppe şunu savunmaktadır:

"Günümüz Yahudilerinin Filistin toprakları üzerinde vatan iddiasında bulunmaları ancak tüm liberteryen düşüncenin temelinde yatan ve karakteristik özelliği olan metodolojik bireycilikten, yani bireysel şahsiyet, özel mülkiyet, özel ürün ve başarı, özel suç ve özel suçluluk kavramlarından vazgeçilmesi halinde geçerli olabilir. Bunun yerine, grup veya kabile mülkiyeti ve mülkiyet hakları, kolektif sorumluluk ve kolektif suçluluk gibi kavramlara olanak tanıyan bir tür kolektivizmi benimsemelisiniz."

Bu iddia sıra dışıdır çünkü Hoppe'nin üstü kapalı temel öncülünü sergilemektedir: Daha sonra, günümüz Yahudilerinin eski anavatanlarında toprak sahibi olduğunu kabul etse bile ("En iyi ihtimalle, mevcut İsrail topraklarının yalnızca yüzde 7'si 1948'den önce Yahudiler tarafından düzenli olarak edinilmiş veya satın alınmıştır ve bu nedenle meşru Yahudi mülkü olarak iddia edilebilir. "), ki bu da tek başına "Günümüz Yahudilerinin Filistin'de bir anavatan iddiasını" (prensipte, İsrail'in bugünkü büyüklüğünden bağımsız olarak) haklı çıkarmak için yeterli olmalıdır, ancak o yukarıda yer alan alıntısında bu iddianın meşruiyetini destekleyebilecek tek şeyin kolektivizm olduğunu iddia etmektedir. Peki ya Arapların mülkiyeti ne olacak? Tek kelime bile yok. Çünkü Hoppe dolaylı olarak tüm toprağın Araplara ait olduğunu, hiçbir Yahudi'nin gerçekten toprak sahibi olmadığını ve Yahudi oldukları için satın alma işlemlerinin hepsinin gayrimeşru olduğunu varsaymaktadır. Aksi takdirde yukarıda bahsi geçen iddiada bulunamazdı. Eğer bu kolektivizm değil ise, başka ne olduğunu bilmiyoruz. Peki bu zımni varsayımına ilişkin kanıtı nedir? Hiçbir şey, çünkü hiçbiri mevcut değildir. Ancak burada, sofistike olan tartışma partnerimizin gözünden kaçmış gibi görünen başka kavramlar da söz konusudur. Bunlardan biri ve en önemlisi egemenlik kavramıdır. Belki de devletleri "çeteler" olarak aşağılamakla meşgul olduğu için bu onun dikkatinden kaçıyor. Hoppe, "... mülkiyet hakları ve tazminat taleplerinin ... genetik ve kültürel benzerlikle de gerekçelendirilebileceği" yönündeki teorimize soğuk su döküyor. Hoppe, genetik ve kültürel benzerliğin ihtilaflı mülkiyet haklarında adaletin belirlenmesinde herhangi bir rol oynayabileceği yönündeki iddiamızı "düpedüz saçma" olarak nitelendirmektedir. İşte bu konudaki görüşümüz (2021, s. 50):

"Şu anda İsrail Devleti olarak bilinen toprakların tamamının, sırf 2000 yıl önce aynı toprakların bazı kısımlarına yerleşmiş olan farklı bir grupla kültürel devamlılık söz konusu olduğu için günümüzde yaşayan tüm Yahudilere ait olduğunu iddia etmiyoruz. Demek istediğimiz şu ki, eğer 1) günümüz Yahudilerinin en azından bir kısmının hem kültürel hem de (veya özellikle) fiziksel olarak Roma döneminde Filistin'de (Yahudiye) toprak sahibi olan insanların soyundan geldiği kanıtlanabilirse ve 2) bu modern Yahudiler daha önce mülk edinilmiş bu topraklar üzerinde hak iddia ediyorsa ve 3) daha önce mülk edinilmiş bu topraklara dair kanıtlar bugün hala mevcutsa, o zaman klasik liberal ve liberteryen hukuka göre, daha önce mülk edinilmiş bu belirli topraklar, başlangıçta bu toprakları işleyen Yahudilerin mirasçılarına aittir. Yasal mirasçı statüsü, kültürel olduğu kadar genetik olarak da belirlenebilen en yakın akraba tarafından belirlenecektir. Eğer bir arsa tek bir mirasçıya atfedilemiyorsa, teorik olarak söz konusu arazide eşit pay için başvurabilecek bir topluluğa ait olacaktır."

Block ve Futerman'ın çalışmasında (2021, s. 50) yazdıklarımızı tekrardan gözden geçirdiğimiz zaman, bu iddiaların hiç de "saçma" olmadığını gözlemliyoruz. Hoppe, söz konusu zamanaşımı kararı için liberteryen bir gerekçelendirmenin bulunmadığını kabul etmektedir. Tarihte ne kadar geriye gidersek, herhangi bir şeyi kanıtlamanın o kadar zor olduğu ve buna ek olarak, ispat yükünün her zaman davacı tarafta olduğu ölçüde, her zaman doğal bir zamanaşımı süresi vardır. Ancak, dikkat ediniz, ihtirazi kayıtlar listesine "Söylediğimiz şey, eğer kanıtlanabilirse..." ifadesini eklemeye ve ardından bir dizi ihtirazi kayıt sıralamaya çok dikkat ediyoruz. Hoppe, bizim burada yaptığımız gibi, asıl sözlerimizden alıntı yapma ve ardından onlara yanıt verme onurunu bize bahşetmiyor. Bunun yerine, sahip olduğumuz görüşleri kendi tatmin olacağı şekilde "özetlemekte" ve ardından gerçekte ne söylediğimize dair kendi saman adam versiyonunu yorumlamaktadır. "İlginç bir şekilde, eski zamanlarda yaşamış olan Yahudiler ile en yakın genetik benzerliğin yerli Hıristiyan Filistinliler arasında olduğu görülmektedir" iddiasına gelecek olursak, bu sadece din değiştirmelerin gerçekleştiğine dair bir kanıttır. Bunun doğru olduğunu varsaysak bile, İbranilerin toprak taleplerine ilişkin liberteryen iddiamıza yönelik bir engel teşkil etmemektedir. Aynı zamanda savımız Hoppe'nin şu iddiasına karşı dirençlidir: "O halde, günümüz Yahudilerinin eski Yahudilerle genetik olarak ilişkilendirilmesi imkânsız bir iş haline gelmektedir." Peki, eğer iddiamızın kanıtlanması imkânsız ise, ki biz bunu bir an bile doğru bulmuyoruz, kitabımızda yer alan aksi yöndeki kanıtlarımıza bir göz atabilirsiniz, tezimiz henüz yanlışlanmış sayılmaz. Çünkü şu koşulumuzu hatırlayın: "Söylediğimiz şey, eğer kanıtlanabilirse..." Hoppe, iddialarımızı bize atfederken gerçekten de daha dikkatli olmalıdır. Hoppe, "En iyi ihtimalle, bugünkü İsrail topraklarının yalnızca yüzde 7'sinin 1948'den önce Yahudiler tarafından düzenli olarak edinildiğini veya satın alındığını ve dolayısıyla meşru Yahudi mülkü olarak iddia edilebileceğini" iddia etmektedir. Kitabımızda (2021, s. 367-368) bunu açıklıyoruz:

"İsrail'in 1948 yılında, Rothbard'ın ve onu takip eden Mosquito'nun meşru Yahudi toprağı olduğunu kabul ettiği toprakların tam olarak %7'si ile başladığını varsayalım. Şimdi biraz gerçeğe aykırı tarihle uğraşalım. Arapların bu 'meşru' İsrail devletine karşı tepkisi ne olurdu? Bu kurgusal varsayım çerçevesinde, o dönemde gerçekte gösterdikleri tepkinin aynısını göstereceklerini varsaymak çok da büyük bir yanılgı sayılmaz. Yani, Suriye, Mısır, Mavera-i Ürdün, Lübnan, Irak, Suudi Arabistan ve Yemen ulusları bu yeni kurulan ulusa saldırırlardı. Hem de bu 'meşru' ulus daha da zayıf olacağından, belki daha da hırslı bir şekilde saldırırlardı. Araplar Yahudileri sinelerindeki bir engerek yılanı olarak görüyorlardı. Bu iddianın kanıtı, 1948'de Yahudi devletinin kurulmasından çok önce Arapların Yahudilere karşı düzenledikleri sayısız ayaklanma ve katliamda yatmaktadır."

Dahası, tıpkı 1948'de fiilen meydana gelen savaşta olduğu gibi, Yahudilerin mücadeleyi kazandığını varsayalım. İsrail'i en sert şekilde eleştirenlerin bile Yahudilerin meşru olarak bazı topraklara sahip olduğunu, bu temelde bir hükümet kurmaya herkes kadar hakları olduğunu ve saldıran Arap ordularının hatalı olduğunu kabul etmeleri gerektiği göz önüne alındığında. O zaman ne olacak, söyler misiniz? Bu senaryoyu devam ettirirsek, Yahudiler savaşın sonunda işgal edecekleri ilave topraklardan feragat etmeye zorlanmalı mıdır? Eğer liberteryen cezalandırma teorisinin devreye girmesine izin verilirse hayır. Çünkü burada, adaletsizliğin failleri olan suçlular, başlattıkları şiddet için ciddi bir bedel ödemeye zorlanmalıdır. Sadece bu bile, daha önce Yahudiler tarafından işgal edilen topraklardan çok daha büyük bir "büyük İsrail"i haklı çıkarabilir. Daha sonra, Hoppe bir reductio ad absurdum kullanmaktadır. Şöyle diyor: "... ya genetik benzerlik yoluyla mülk edinme ve miras bırakmaya ilişkin bu hayali yeni teori tüm kabilelere ve etnik kökenlere genelleştirilirse? İnsanlık tarihinde bir grubun ya da kabilenin başka bir grup ya da kabile tarafından mülksüzleştirilmesi ve sürülmesine ilişkin sayısız vaka vardır; mağdurlar ve failler arasında Yahudi olmayanların yanı sıra günümüz Yahudileri de yer almaktadır." Birincisi, "bizim hayali yeni teorimiz", tüm liberteryenlerin ve hatta klasik liberallerin bağlı olduğu Locke'çu mülk edinme teorisinin bir uygulamasıdır. Eğer genetik bağlantı kanıtlanabilirse ve yalnızca kanıtlanabilirse ve yalnızca diğer kanıtlarımızla bağlantılı olarak, o zaman mülkiyet haklarının yeniden oluşturulması meşru olacaktır. İkinci olarak, elbette bu durum Orta Doğu'daki Yahudilerle sınırlandırılamaz. Eğer ABD'deki bir Kızılderili kabilesinin üyesi şu anda kendisine ait olmayan bir mülkün sahibi olduğunu kanıtlayabilirse, bu mülk ona tahsis edilmelidir. Harlem'de yaşayan bir siyahi, büyük büyük dedesinin Louisiana'da belirli bir plantasyonda çalıştığını kanıtlayabilirse, 1865'te adaletli bir şekilde atasına verilmesi gereken mülkün mülkiyeti ona da tahsis edilmelidir. Hoppe bu olasılığa açık görünmemektedir. Uzak geçmişte meydana gelmiş adaletsizliklere yönelik her türlü tazminata karşı çıkarken liberteryenlerin değil muhafazakarların yanında yer alıyor gibi görünüyor. Konumumuzun "genetik benzerlik yoluyla mülk edinme ve miras" gibi "hayali yeni bir teori" olarak tasvir edilmesi, yalnızca genetik faktörün hangi bağlamda ve ne ölçüde devreye girebileceğini iddia ettiğimizi göz ardı etmekle kalmayıp, aynı zamanda genetik bir testin miras haklarını sürdürmek için bir bağlantıyı kanıtlamanın birçok yolundan yalnızca biri olduğu gerçeğini de göz ardı eden konumumuzla alay etme girişiminden başka bir şey değildir. Başka bir deyişle, ilgili kısım "genetik benzerlik" değil, diğer bazı hususlarla birlikte bu yöntemle desteklenen mülkiyet iddiasıdır. Aynı şekilde, benzer miras talepleri için başka bağlamlarda da böyle bir yöntem kullanılmaktadır. Ancak temel unsur mülkiyet iddiasıdır, bunu sürdürmek için kullanılan yöntem değil. Ya da daha iyi bir ifadeyle, ilgili husus genetik benzerlik değil, diğer faktörlerle birlikte bununla tanımlanabilen mirastır. Hoppe'nin Tapınak Tepesi'nin gerçek sahibinin kim olduğuna karar vermek için herhangi bir alternatifi varsa, kendisini bunu sunmaya davet ediyoruz. Bu durum, İslami Vakfın fiili olarak tüm mekanın sahibi olması gerektiğini savunmadığı sürece geçerlidir. Başka bir deyişle, Tapınak Tepesi örneğinde belirli bir mülkün sahiplerini tespit edebilmek için yalnızca olası bir yöntem uyguluyoruz çünkü bu hem Yahudiler hem de Araplar için önemli (hatta en önemli) bir ihtilaf kaynağı olan son derece karmaşık bir konudur. Bu, herhangi bir durumda mülk sahipliğini belirlemek için kullanılabilecek tek veya en iyi yöntem midir? Elbette değildir. Ancak bu son derece karmaşık durumda alternatif seçenekler ne olabilir? Hoppe'yi bir alternatif sunmaya davet ediyoruz. Eğer yazar bu yöntemle ilgili bir sorun buluyorsa, akla gelebilecek her durumda tüm genetik testlere karşı çıkmalıdır. Ancak burada önemli olan genetik değil, mülkiyettir. Belirli bir Yahudi grubunun, Kohanim'in, daha iyi hak iddia eden başka bir grup ya da bireyin yokluğunda, hem genetik hem de kültürel olarak yapıyı inşa edenlerle bağlantılı oldukları için bu spesifik mülk parçası üzerinde hak sahibi olduklarını iddia ettik ve hala da iddia ediyoruz. Filistinli Araplar sürekli olarak "Siyonistlerin" El Aksa'yı kendilerinden nasıl çaldıklarını dile getirdikleri için bu durum bir örnek teşkil etmektedir. Aslında 1400 yıl önce Tapınak Tepesi'ni Yahudilerden çalanlar Araplardı. Dolayısıyla bizim davamız, Yahudilerin 2000 yıl önce sahip oldukları bu mülkü ele geçirmek için şiddet kullanmalarının adil olduğu değil, Kohanim'in var olduğunu ve başka hiçbir grup ya da bireyin bu mülk üzerinde kendilerinden daha fazla hak iddia edemeyeceğini kanıtlayabildiğimiz için bu mülkün onlara tahsis edilmesi gerektiği yönündedir. Alternatif ne olabilir? Arapların İslami Vakıflar aracılığıyla bunu fiilen ellerinde tutmaları mı? Bu Hoppe için kolektivist bir yaklaşım değil midir? Bu yazarın bu tarihi alanın önemi konusunu tamamen göz ardı etmesinin nedeninin, mülkiyet hakları ya da bölgedeki diğer haklar konusunda adaletle ilgilendiği için değil, İsrail'e karşı olduğu için olduğuna inanıyoruz. Ve bu iki sayfalık çok kısa örneği, tam olarak geliştirmemiz 500 sayfa süren bir argümanın ana özelliğiymiş gibi yansıtıyor. Onun makalesi, bizim pozisyonumuzun kasıtlı bir çarpıtmasıdır. Ve Arapların neredeyse tüm topraklara sahip olduğu yönündeki gerçek anlamda kolektivist önermeyi dolaylı olarak varsaymaktadır; oysa gerçekte Arapların sahip oldukları toprakların sadece küçük bir kısmında (sahip olmadıkları ve tüm bölgenin %70'inden fazlasını kapsayan topraklardan bahsetmiyorum bile) toprağı yurt edindiklerine dair kanıtlar vardır. Ne genel olarak Yahudilerin her toprak parçası üzerinde hak sahibi olduğundan bahsettik ne de bu genetik ve kültürel benzerlik durumunun mülkiyet hakkı sahiplerini belirlemek için her yerde uygulanacak genel bir ilke olduğundan. Bu yalnızca belirli bir sorunu klasik liberal/liberteryen açıdan çözmenin yenilikçi bir yoludur. Profesör Hoppe bunu nasıl çözerdi? Ona göre Tapınak Tepesi kime aittir? Ayrıca, Kohanim gibi Yahudi grupların veya Müslüman grupların (eğer uygun olanlar varsa) ya da herhangi bir grubun, diğer gruplar veya bireyler tarafından ortaya konan daha iyi iddialar olmadığı takdirde, diğer belirli mülkler üzerinde benzer iddialar ortaya koyabilmesi halinde, bu hakların onlara verilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu tür tarihsel karmaşıklıklara sahip ihtilaflı mülkiyet hakları sorununu çözebilmek için yapılabilecek en iyi şey budur. En azından klasik ve liberteryen perspektiften bakıldığında bu doğrudur, ki bu perspektif kesinlikle var olan tek perspektif değildir, ancak bizim kullandığımız bir perspektiftir. Bununla birlikte, bilgili meslektaşımız "bunun sonucunun hukuki kargaşaya, bitmez tükenmez çekişmelere, çatışmalara ve savaşlara yol açacağı" konusunda ısrar etmektedir. Burada kendisini deontolojik bir liberteryen olarak değil, bir tür faydacı ya da pragmatist olarak ortaya koymaktadır. "Gökler yıkılsa da adalet yerini bulmalıdır" kavramı onun için geçerli değildir. "Adalet yoksa barış da yoktur"; " hukuki kaostan, bitmek tükenmek bilmeyen çekişmelerden, çatışmalardan ve savaşlardan" kaçınmanın en iyi yolunun özel mülkiyet haklarını ilga etmek değil, gerekirse bu haklara sonuna kadar sahip çıkmak olduğu liberteryenlerin temel önermesidir. Diplomat olan meslektaşımız makalesinin bu bölümünü şu notla bitiriyor: "Eğer bu kolektivist saçmalık Block'u bir liberteryen olarak tasfiye etmek için yeterli değilse, bunun korkunç sonuçlarını gösteren aşağıdaki bölüm, onun bir liberteryen, bir Rothbard'cı ya da iyi kalpli bir insan olduğuna dair kalan en ufak bir şüpheyi bile ortadan kaldırmalıdır." Durumun böyle olup olmadığını bir sonraki bölümde göreceğiz.


Hoppe'un 2 Nolu Deliline Cevap


Bölüm iki: Değerli meslektaşımız, Block ve Futerman'ın (2023) (mevcut yazarları) ... liberteryen doktrinin ikinci, tamamlayıcı temel direği olarak saldırmazlık ilkesine bağlı liberteryen(ler) olarak değil, ... akli dengesi yerinde olmayan, kana susamış canavar(lar) şeklinde açığa vurduklarını iddia etmektedir." Hoppe bir "kanıt" destekçisidir. Bu iyi bir şeydir. Yine de, kendisi söz konusu belgeler mevcut olmadığı halde tartışmalı iddialarda bulunmaktadır. Örneğin, "...bu tür kayıpların [7 Ekim 2023'te Hamas tarafından verilenler] önemli bir kısmının aslında İsrail Savunma Kuvvetleri tarafından helikopter ile gerçekleştirilen 'dost ateşi' sonucu meydana geldiğini" ileri sürmektedir (vurgu eklenmiştir). Bu alçakça olayla ilgili olarak bizzat Hamas mensubu katiller tarafından geniş çapta yayınlanmış olan görüntüler göz önüne alındığında, bu olağanüstü bir iddiadır. Diğer her türlü kanıtın yanında. Ve bu, "helikopter" iddiasının Hoppe'nin açık mektubunu yayınlamasından çok önce, uzun zamandır çürütülmüş olan tam bir aldatmaca olduğu gerçeğinden ayrıdır (Czopek, 2023)... Ancak bu sonuncusu, Hoppe'nin yaklaşımının bir başka önemli dersini göstermektedir. Futerman & Block'da (2023B), Hoppe'nin kesinlikle iyi bir örnek teşkil ettiği Anti-Siyonist zihniyeti izah etmeye çalışıyoruz. Anti-Siyonist zihinsel süreç, "İsrail'in tüm kötülüklerin kaynağı olduğunu" iddia eden totolojik bir önerme ile aynı yapıyı paylaşmaktadır. Refusenik Natan Sharansky'ye göre Anti-Siyonizm 3 ayrı madde ile tanımlanabilir: Gayrimeşrulaştırma, Şeytanlaştırma ve Çifte Standart. Birincisi, Yahudilerin ulusal yurdu olan İsrail'in hiçbir şekilde var olma hakkı olmadığını ima eder. İkincisi, İsrail'in tüm kötülüklerin kaynağı olduğu, dolayısıyla İsrail'i tanımlamak için kullanılan dilin "Apartheid" veya "Naziler" gibi en kötü iftiraları içermesi gerektiği anlamına gelir. Üçüncüsü ise İsrail'in eylemlerine saplantılı bir şekilde odaklanmak ve dünyanın geri kalanına uygulanandan farklı bir standart uygulamaktır. Ayrıca şunu da açıkladık: Futerman & Block (2023B)

"Dolayısıyla, İsrail tarafından iyi bir şeyler yapıldığı zaman (örneğin Haiti'deki bir doğal afet sırasında yardım etmek) aslında kötü niyetleri olduğu (afetten etkilenenlerin organlarını çalmak gibi) ve İsrail'in asla iyilik yapamayacağı iddia edilir. Bu yaklaşıma göre, dünyanın herhangi bir yerinde kötülük ortaya çıktığı zaman, bunun arkasında İsrail'in olması akla yatkındır. Elbette bu, bir zamanlar Yahudilere uygulanan ve şimdi ise Yahudi devletine uygulanan aynı 'Mantık'tan başka bir şey değildir. Bu arada, bu düşünce yapısı, savunucularının her yerde görmekten kendilerini alamadıkları komplo teorilerinin mantıksal yapısıyla aynıdır".

Hoppe, her ne kadar Hamas gaddarca eylemlerde bulunmuş olsa da, kurbanların "önemli bir kısmının" bizzat İsrail ordusu tarafından katledildiğini ima etmektedir. Yani, İsrail'e karşı yapılan kötülükler kanıtların çokluğu nedeniyle görmezden gelinemediği zaman, Anti-Siyonistlere göre yine de İsrail suçlanabilir (ve suçlanmalıdır). İsrailli kurbanlar IDF'nin "dost ateşi" nedeniyle ölmüş olsalar bile, Hoppe yine de nedensellik zincirini karşılıklı çatışmanın yaşandığı saniyelerin dışına taşıyarak, bu zincirin İsrail'in binlerce Hamaslı soykırımcı katil tarafından işgal edilmesiyle başladığını ve bunun için de bölgede böyle bir helikopterin uçuyor olması gerektiğini tespit etmelidir. Hoppe'nin işaret ettiği nokta ve ima ettiği şey ancak yukarıda bahsedilen Anti-Siyonist zihniyete, yani İsrailliler öldürüldüğünde bile İsrail'i suçlama takıntısına atıfta bulunarak açıklanabilir. Hoppe şöyle diyor: "Bir liberteryen bu (7 Ekim 2003) olaydan ne anlam çıkarmalıdır? Öncelikle, hem Hamas'ın hem de İsrail Devleti'nin gönüllü üye katkılarıyla değil, gasp, vergilendirme, el koyma ve kamulaştırma yoluyla finanse edilen gangsterler olduğunu kabul etmelidir. Hamas bunu Gazze'de yaşayan insanlara karşı gerçekleştirirken, İsrail Devleti de hem İsrail'de yaşayan insanlara hem de Batı Şeria'da yaşayan Filistinlilere karşı gerçekleştirmektedir." Eğer hatalı bir ahlaki değerlendirme konusunda bir ödül verilseydi, bu kesinlikle pastayı kapardı. İlerleyin millet, görülecek fazla bir şey yok. Bu iki siyasi oluşum, Hamas ve İsrail arasında ahlaki açıdan gerçek bir fark yoktur. Her ikisi de eşit derecede anarko-kapitalist liberteryen hukuka aykırıdır. Her ikisi de aynı derecede, aynı niyetle, çaresiz kadınlara tecavüz etmekte, bebekleri öldürmektedir? Bu alanda ciddi bir akademisyenin, ki Hoppe bu konuda uzman olduğunu iddia etmektedir, böyle bir yazı yazacağına inanmak güçtür. Evet, IDF masum Gazzelileri öldürüyor, ancak bu üzüntü duyulacak bir ikincil zarar meselesidir ve İsrail ordusu bu tür katliamları sınırlandırabilmek için mümkün olan her şeyi yapmaktadır. IDF askerlerinin masum sivilleri kasten öldürmek, kadınlara tecavüz etmek ya da Hamas'ın 7 Ekim'de yaptığı gibi aileleri diri diri yakmak gibi bir niyeti yoktur. Bu iki grubu liberteryen hukuktan eşit derecede uzak olarak konumlandırmak inanılmazdır; hayal gücünü zorlamaktadır. Hoppe'ye göre, "... İsrail Devleti, dünyanın en güçlü ve en varlıklı çetesi olan ABD tarafından uzun süreli ve ciddi bir şekilde sübvanse edilmektedir." Öncelikle, bu "çete" meselesi de neyin nesi? Elbette Hamas, İsrail, ABD, İsviçre ve dünya üzerindeki diğer tüm devletler gerçekten de birer "çete "dir. Fakat bu tutum bizi hiçbir yere götürmez. Meseleleri bu şekilde nitelendirmek, Rothbard'ın (1967) mezhepçiliğe karşı yaptığı savunmayı görmezden gelmektir. Rothbard liberteryenleri bu alakasız bakış açısından kaçınmaya davet eder. Bu konuda Rothbard'ı titizlikle takip ediyoruz; Hoppe bu konuda sanki Rothbard (1967) hiç yokmuş gibi yazmaktadır. Her ne kadar kendisi bunu tam da "Rothbard'ın ve tüm liberteryen entelektüel yapının" itibarını korumak için yaptığını iddia etse de. İkinci olarak, evet, ABD Orta Doğu'dan çekilmelidir. Zira faydadan çok zarar getirmektedir. Özellikle, ABD'nin Orta Doğu'daki varlığı, İsraillilerin kendi güvenlik ve askeri stratejilerini tam anlamıyla uygulamalarını engelliyor. ABD'nin politikaları, İsraillileri düşmanlarına karşı savaşırken bir elleri arkadan bağlıymış gibi sınırlı ve kısıtlı hareket etmeye zorluyor. İsrail'in politikacıları sürekli olarak ABD'nin tepkilerinden çekindikleri için kararlarını dikkatle gözden geçirmek zorunda kalıyorlar. Bu durum, İsrail'in bağımsız ve etkin bir şekilde kendi düşmanlarıyla mücadele etme kapasitesini ciddi şekilde kısıtlıyor. Üçüncü olarak ise, evet, Hoppe bir noktada haklıdır: İsrail, ABD dış yardımlarının en önemli "faydalanıcısıdır". Ancak ABD vatandaşlarından toplanan vergilerin ne kadarının bu tek ülkeye gittiğini, tüm düşmanlarının toplamıyla karşılaştırdığınızda ortaya çok farklı bir tablo çıkıyor. Dahası, bu yardım aslında ABD silah endüstrisine (İsrail'in geliştirdiği ve kimsenin inkar edemeyeceği ileri askeri teknoloji karşılığında aldığı) yönelik bir sübvansiyondur ve örneğin Ukrayna'ya sağlanan yardımın önemli bir kısmında olduğu gibi İsrail'e yönelik bir ekonomik yardım transferi değildir. Hoppe Gazze'yi "bir açık hava toplama kampı" olarak tanımlamaktadır. Bu ifadeyle birlikte Hoppe, bu bölgeyi "açık hava hapishanesi" olarak niteleyen İsrail karşıtı alışılagelmiş tanımlamanın ötesine geçmektedir. Laf kalabalığının bu denli artması insanı hayrete düşürüyor. Yukarıda bahsettiğimiz Anti-Siyonist zihniyet bir şeyler çağrıştırıyor olabilir. Ancak bu bilgili akademisyenin tanımına yönelik daha ciddi bir eleştiri mevcut: Hoppe, Gazze'nin neden "İsrail tarafından sıkı bir kara, hava ve deniz ablukasına tabi tutul(duğunu)" ya da bu ülkenin neden bu bölgeye bir dizi başka kısıtlama ve düzenleme uyguladığını belirtmiyor. Hoppe'ye bir ipucu verelim: Hamas'ın aldığı büyük dış "yardımlar" sayesinde İsrail'e saldırmak için tüneller inşa etmeyi seçmesi; İsrail'i bombalamak için roketatarlar üretmesi; okullarında Yahudilere karşı nefret aşılaması. Eğer İsrail'in elinde olsaydı, Gazzelilere Orta Doğu'nun Hong Kong'u olma yolunda yardım ederdi. Mevcut durumun aksine desalinasyon tesisleri, güzel sahil[1] boyunca lüks oteller, yüksek teknolojili fabrikalar vs. kurabilirdi. Mesele şu ki, İsrail'in bu tür müdahaleleri saldırgan değil savunmacı nitelikteydi. Bunun Hoppe'nin liberteryen hukuk kaygılarını tatmin edeceği düşünülebilirdi. Belli ki etmemiş. Dahası, Gazze "ablukası" mallara değil silahlara yönelikti. Yakın zamanda gördüğümüz alçakça olaylardan sonra, en başta neden silah ablukası uygulandığı yeterince açık olmalıdır. Dahası, Hamas'ın bunca yıldır biriktirebildiği bol miktarda cephaneliğin de gösterdiği gibi, bu önlemler bile yeterli olmaktan uzaktı. Mısır'ın da Gazze'ye bir sınırı var ve benzer bir abluka uyguluyor ama İsrail işin içinde olmadığı için Hoppe dahil kimsenin umurunda değil gibi görünüyor. Yoksa Hoppe'den Gazze'deki "toplama kampının" İsrail'in olduğu kadar Mısır'ın da hatası olduğuna dair bir açıklama mı bekleyeceğiz? Bundan şüpheliyiz, aksi takdirde mektubunda bunu belirtirdi. Dahası, Gazze'de yaşayan binlerce kişinin İsrail'de çalışma iznine sahip olması bu suçlamayı daha da saçma kılıyor. Bunlardan bazılarının 7 Ekim pogromuna hazırlanmak için teroristlerle birlikte plan yaptıklarından şüpheleniliyor. Ancak Gazze'ye hiçbir yardımın ulaşmadığı iddiası tamamen uydurmadır. IDF, 7 Ekim 2023'ten 15 Mart 2024'e kadar 215.160 ton gıda, 27.040 ton su, 19.180 ton tıbbi malzeme, 187 yakıt tankı ve 350 yemeklik gaz tankı da dahil olmak üzere 319.110 ton yardımın (17.186 kamyon) Gazze'ye girişine izin verdi. Hoppe Hamas'ın "7 Ekim'de olduğu gibi terör eylemlerinden" suçlu olduğunu kabul ediyor. Bu iyi bir şey, zira kendisi bile IDF'nin Gazze'ye yönelik saldırılarını bu şekilde nitelendirmemişti. Ancak bu durum karşısında, Hamas'ın haklı, İsrail'in ise haksız olduğu sonucuna nasıl vardığı merak konusu. Bilgili dostumuz "... barış sürecini sekteye uğratmaya çalışan ve bunu Batı Şeria'yı İsrail'in kontrolünde bitişik olmayan açık hava hapishanelerine bölen ve bir Filistin devletini esasen imkansız hale getiren Yahudi yerleşim yerlerinin inşasını artırarak başaran, giderek daha etkili olan radikal İsrailli gruplara" atıfta bulunuyor. En azından burada "toplama kampları" yerine "hapishaneler" ifadesini kullanıyor. Bununla birlikte, analizinde zorluklar bulunmaktadır. Bir kere, Hoppe "barış süreci" ifadesi ile ima edildiği üzere iki devletli bir çözümü destekliyor gibi görünmektedir. Bu durum, Hoppe'nin taraflar arasında bölgenin anarko-kapitalist bir sisteme dönüştürülmesini içeren bir müzakere sürecinden haberdar olmadığı sürece geçerlidir. Eğer öyleyse, mevcut yazarlar böyle bir şeyi hiç duymamışlardır. Ne Filistin Yönetimi'nden, ne de Hamas'tan. Görünüşe göre Hoppe "iki devletli çözüm "e inanıyor. Ancak, yüksek matematik yasalarına göre, iki birden büyüktür. Hoppe sürekli olarak hükümetler aleyhinde konuşuyor; insan onun, bu kötü kurumların sayısını azaltmak için kesinlikle kasıtlı olarak hareket etmeyen "aşırılık yanlısı İsrailli grupların" çabalarını destekleyeceğini düşünüyor. Ancak bunların hepsi lafın gelişi. Orta Doğu uzmanımızın bu pasajında yer alan zorluk, meseleleri tam olarak tersinden ele almasıdır. İsrailliler, özellikle de sol görüşlü olanlar, Likud partisinin ortaya çıkışından önce, Araplarla barış için yanıp tutuşuyorlardı. Barış için çok sayıda toprak verilmesi yönünde anlaşmalar teklif etmişlerdi. Bu teklifler Arap muhatapları tarafından her zaman reddedilmiştir. Ancak görünen o ki Hoppe'ye göre Filistinli Arapların son yirmi yılda gerçekleştirdiği ve yüzlerce İsraillinin ölümüne neden olan binlerce cani saldırı "barış sürecinin sekteye uğramasıyla" ilgili değildir. Hoppe ayrıca "Yahudi yerleşimlerini" de suçluyor. Ancak İsrail'i yok etme hedefi, İsrail'in 1967'de Gazze'nin kontrolünü Mısır'dan ele geçirmesinden öncesine dayanıyor ve İsrail'in 2005'te kendi halkını sürme pahasına Gazze'yi Filistinlilere teslim etmesinden sonra da devam etti. Nefret aynı zamanda İsrail'in 1967'deki Altı Gün Savaşı'ndan sonra Yahudiye ve Samiriye'yi ele geçirmesinden çok daha öncesine dayanıyor. Dahası, Yahudiye ve Samiriye'deki Filistinli Arapların çoğu İsrail'in değil Filistin Yönetimi'nin idari kontrolü altında yaşamaktadır. Gazze'de artık "Yahudi yerleşimi" yok ve bu da Hamas'ı durdurmadı, aksine bu terör örgütünü cesaretlendirdi. Yahudiye ve Samiriye'de var olanlar ise Yahudiler tarafından sıfırdan inşa edildi; bu bölgeleri yurt edindiler. Bunlar Yahudiye'de yaşayan Yahudilerdir. Koyu bir anarşist olan Hoppe, sözde "bir Filistin devletini esasen imkânsız hale getirdikleri" için bu yerleşim birimlerine neden muhalefet etsin ki? Bu inanılır gibi değil. Radikal liberteryen anarko-kapitalist neden bir Filistin Devletini desteklesin ki? Bu oluşum bir "çete" teşkil etmez mi? Kendisi çetelere karşı değil miydi? Her halükarda, değerli meslektaşımız bu yerleşimlere başka bir mal sahibinin mülkünü işgal ediyor olsalardı karşı çıkmalıydı, ancak bunlar esasen sahipsiz topraklardı. Yahudi oldukları için Yahudilerin bakir toprakları yurt edinmelerine izin verilmemesi mi gerekiyor? Filistinli Arapların mülkleri üzerinde Yahudiler tarafından bazı inşaat çalışmaları yapıldığında bile İsrail Yüksek Mahkemesi ilkini değil ikincisini desteklemiştir. Hoppe bunu biliyor mu? Elbette, bilgili profesörümüz dolaylı olarak her karış toprağın Araplara ait olduğunu varsaydığı için, bu onun bakış açısını açıklamaktadır. Ancak bu, herhangi bir liberteryen standarttan ya da empirik kanıttan değil, kendi hayal gücünden kaynaklanmaktadır. Dahası, Yahudi yerleşim birimleri prensip olarak neden bir Filistin Arap devletinin kurulmasını engellesin ki? Hoppe böyle bir devletin Judenfrei olması gerektiğine mi inanmaktadır? İsrail %20 Arap nüfusuna sahiptir ve bu durum Yahudi Devleti'nin varlığını engellemediği gibi Arap vatandaşlarının haklarını da aşağılamamaktadır. Belki de bir Filistin Arap devletinde Yahudilerin olmaması gerektiği (ya da Yahudilerle birlikte var olamayacağı) varsayımının ardındaki örtük fikir, savaşın gerçek nedenidir. Daniel Doron'un (2009) açıkladığı gibi:

 

"'Yasadışı yerleşim yerlerinin' barışın önünde bir engel teşkil ettiği iddiası da saçmadır. Yahudi yerleşimleri Batı Şeria topraklarının %4'ünden daha azını kaplamaktadır ve çoğunlukla terk edilmiş devlet arazileri üzerine inşa edilmiştir. Arapların bu yerleşimlerin kaldırılmasını istemelerinin (ancak İsrail'deki Arap yerleşimlerinin kaldırılmasını istememelerinin) nedeni, radikal liderlerinin kendi aralarında yaşayan Yahudilere tahammül edememeleridir. Tüm Arap toprakları 1948'den sonra etnik olarak temizlendi ve bir milyondan fazla Yahudi, Müslüman işgalinden çok önce yaşadıkları ülkelerden kaçmak zorunda kaldı."

Şimdi de İsrail'e karşı son derece alçakça, belden aşağı bir vuruş geliyor. Hoppe şöyle diyor: "İsrail'in Hamas'a destek vermek gibi tuhaf görünen bu kararının nedenine ilişkin spekülasyonlar var. Oldukça makul: çünkü 7 Ekim'deki gibi olaylar İsrail tarafından, İsrail-Filistin meselesine asla iki devletli bir çözüm bulunamayacağı ve bölgesel barış için İsrail'in daha da genişletilmesi ve tek bir devlet olarak sözde orijinal, Kutsal Kitap'ta belirtilen boyutuna geri döndürülmesi gerektiği yönündeki uzun süredir devam eden iddiasının dramatik bir kanıtı ve kamuoyu önünde gösterimi olarak kullanılabilir ve kullanılmaktadır." Başka bir deyişle, eğer bu satırların ardında yatan düşünceleri doğru bir şekilde okuyabilirsek, kendisi İsrail'in 7 Ekim 2023 tarihinde Hamas tarafından gerçekleştirilen alçakça saldırıyı gerçekten memnuniyetle karşıladığını iddia etmektedir. Yukarıda bahsettiğimiz Anti-Siyonist zihniyet size bir şeyler çağrıştırıyor mu? Hoppe aslında bahsettiği "dost ateşi"nin o kadar da dost ateşi olmayabileceğini söylüyor. Başka bir deyişle, Hamas bu civarda halkını kalkan olarak kullanan, onları hırsları uğruna kurban eden tek grup olmayacaktır. İsrail de bu tür iğrenç, dehşet verici, korkunç ve gaddarca davranışlardan suçlu olabilir. Hoppe'nin mantığına göre 7 Ekim 2023'te yaşanan tek sorun, Yahudilerin ölü sayısının çok "az" olmasıydı. Kurbanların sayısı, tecavüzlerin sayısı, öldürülen bebeklerin sayısı, rehin alınanların sayısı ikiye ya da üçe katlansaydı İsrail daha da rahat ederdi. Hoppe böyle bir "spekülasyondan" bahsetmek için bile hangi kanıtı sunuyor? Hiçbir kanıt yok. Peki, bu nereden kaynaklanıyor? Bir kez daha Anti-Siyonist zihniyetten. Şimdi, bu tür suçlamalarda bulunmakta yanlış bir şey yok, tabii ki eğer bunları destekleyecek kanıt benzeri bir şey gösterilebilirse. Ne de olsa ayakkabı uyuyorsa giyilir. Ancak saygıdeğer meslektaşımız kendi iddialarımız için "bir parça kanıt" talep ediyor. Böyle bir şey olmadığında da nutuk çekiyor. Bu spekülasyon için en ufak bir kanıt kırıntısı bile sunuyor mu? Bunu sormak cevap vermek demektir: hayır, vermiyor. Yanına bile yaklaşmıyor. Görünüşe göre, ne kadar ciddi bir suçlamada bulunduğunun farkında değil. Daha önce onun ahlaki eşdeğerlik konusunda "pastayı kaptığı" ile ilgili söylediklerimizi geri alıyoruz. Hayır, şimdiki suçlaması daha da acımasız. Bir kez ve herkes için yüksek sesle ve açıkça söylenmesine izin verin, mevcut çatışmada halkını harcanabilir bir kalkan olarak kullanan tek bir taraf vardır. O da İsrail değildir. Peki ya "Hamas'a destek verme" suçlamasına ne demeli? Bu suçlama 7 Ekim pogromundan beri (ve hatta ondan önce) devam ediyor. Hoppe gibi anti-Siyonistler her iki şekilde de davranamazlar. Birincisi, mantıksal olarak İsrail'in hem Hamas'ı yok etmeye çalıştığı için hem de Hamas'ı desteklediği için suçlu olduğunu iddia edemez. Gerçek şu ki, Siyonizm karşıtlarının İsrail'in Hamas'a "desteği" olarak nitelendirdikleri şey aslında İsrail'in Hamas'a gönülsüzce müsamaha göstermesidir. Yani, 2007'de Hamas'ın Şerid'i ele geçirmesinden bu yana her iki yılda bir savunma operasyonları düzenleyerek Hamas'ı tamamen yok etmek yerine Hamas'ın kapasitesini azaltmaya çalışmak. Neden mi? Siyonizm karşıtlarının şu anda şikayet ettiği durumdan, yani IDF'nin Hamas'ı kesin olarak yok etmek üzere Gazze'ye geniş çaplı bir operasyon düzenlemesinden kaçınmak için. Filistinli Arapların 2006'da Hamas'ı bizzat seçim yolu ile başa getirdikleri (Hoppe bunu neden yaptıklarını ve bunun şu anki kargaşa ile bir ilgisi olup olmadığını kendisine sorabilir) ve Hamas'ın Gazze'yi fiilen yönettiği göz önüne alındığında, İsrail'in Hamas'a silah akışını durdurmak için elinden gelen her şeyi yapmaktan başka gerçekçi olarak ne yapması beklenebilirdi ki? Bölgedeki somut siyasi durumun İsrail'e dayattığı diğer şeylerin yanı sıra, şeride elektrik sağlamaya, İsrail'deki Gazzelilere sağlık hizmeti vermeye, mal akışına izin vermeye, binlerce Gazzeliye çalışma izni vermeye (Luttwak, 2023) ve elbette Katar ve diğerlerinden Hamas'a finansman akışına göz yummaya devam etmek zorundaydı. Bunları Hamas'ın yarı hükümet olarak işlev görebilmesi için yaptı (UNRWA tesislerinin ve personelinin çalışmasına izin vermek de dahil. Hamas bunları kendi altyapısı olarak kullandı ve hatta bazı üyeleri 7 Ekim'deki dehşete aktif olarak katıldı).

Tüm bunların Hamas'ı "desteklemek" anlamına geldiğini düşünmek Anti-Siyonist zihniyetin bir parçasıdır. Ama diyelim ki İsrail Gazze'ye elektrik ya da su vermeyi kesti ya da Gazzelilere İsrail'de çalışma izni vermedi ya da İsrail'deki Gazzelilere sağlık hizmeti vermeyi reddetti, bu durumda da aynı Anti-Siyonist zihniyet İsrail'i Gazzelilerin temel ihtiyaçlarına erişimini engellemekle suçlayacaktır. Başka bir deyişle, yaparsan da yapmazsan da lanetlenirsin. Benzer şekilde, İsrail şu anda kuzeydeki Gazzeli sivilleri zarar görmemeleri için Şeridin güneyine gitmeye teşvik ettiğinde, Anti-Siyonist zihniyete göre bu "etnik temizlik"tir; ancak kalıp Hamas'ın onları canlı kalkan olarak kullanması sonucu ikincil hasar olarak ölürlerse bu "soykırım "dır. Başka bir deyişle, hiçbir yanlış yapmamak için İsrailliler adına tek kaçış yolu hiçbir şey yapmamak, yani intihar etmektir. Ancak tüm bunları görmezden gelebileceğimizi, statükonun siyasi olarak uygulanabilir tek seçenek olmadığını ve İsrail'in bir şekilde Gazze'de Hamas'tan sivil kayıpları da içeren geniş çaplı bir işgal olmadan (muhtemelen sihirle) kurtulabileceğini varsayalım. Bu bağlamda bir başka anti-Siyonist argüman da İsrail'in bir Filistin Arap Devleti kurulmasını engellemek için Hamas'ı Filistin Yönetimi'ne tercih ettiği yönünde olacaktır. Ancak bu, Filistin Yönetimi'nin de barış yanlısı bir ortak olmadığı gerçeğini göz ardı etmektedir. Filistin Yönetimi ancak Hamas'la karşılaştırıldığında barışçıl ve "ılımlı" görünmektedir. Oysa durum bunun tam tersidir. Kendilerine sunulan tüm barış tekliflerini reddetmekle, çocuklarına Yahudilerden nefret etmeyi aşılamakla ve toplu katliamcılara maaş ödemekle kalmayıp, tarihleri de şiddet ve cinayetle doludur. Filistin Yönetimi'nin geçmişte Hamas ile ortaklık kurmasının nedeni de budur. Farklı olarak görülmelerinin temel nedeni (ideolojileri dışında) Gazze'de bir iç savaş yaşamış olmaları ve Hamas'ın 2007'de Gazze Şeridi'nin kontrolünü tamamen ele geçirmek için aşırı şiddet kullanarak Filistin Yönetimi'ni bölgeden çıkarmasıdır (aslında iki "çete" arasında bir mücadele). Hamas olmadan barış olacağını ve bir Filistin Arap Devleti kurulacağını varsaymak Oslo Anlaşmalarından bu yana tarihi görmezden gelmektir. Hamas'ın yok edilmesini geciktirmek bir hata mıydı? Elbette hataydı. Alternatif neydi? Hamas'ı yok etmek. Anti-Siyonistler her iki seçeneği de beğenmezler çünkü tek makul yolun İsraillilerin intihar etmesi olduğunu varsayarlar. İsrailliler bunu yapmayı saygıyla reddediyor. Gerçek şu ki Hamas, 1987 yılında İhvânü'l-Müslimîn takipçileri tarafından kurulan ve 2007 yılından bu yana Gazze Şeridi'ni kontrol eden soykırımcı, katil bir İslamcı gruptur. Anti-Siyonistlerin ima ettiği gibi (Bard, 2021-A, 2021-B) İsrail tarafından kurulmamış ve İsrail tarafından desteklenmemiştir. İran (Abu-Toameh, 2023A; 2023B), Katar ve Türkiye tarafından finanse edilmekte ve desteklenmektedir. Ve 2007'den beri İsrail'e karşı savaş halinde ve aradan geçen yıllar boyunca IDF tarafından birçok operasyon düzenlendi. Bunu, on binlerce adet roket içeren sürekli saldırıları durdurmak için yaptı. İsrail'in amacının " Kutsal Kitap'taki boyutuna " geri dönmek olduğu şeklindeki tamamen uydurma iddianın dışında (ki Hoppe her zamanki gibi kendi iddiaları dışında hiçbir kanıt sunmamaktadır), Anti-Siyonist zihinsel mekaniği bir kez daha gözlemleyiniz: Hoppe'ye göre savaş için suçlanması gereken Hamas ve onun motivasyonları değil, bunun yerine savaş olmasını istediği için Hamas'ı destekleyen İsrail'dir. Anti-Siyonistler için genellikle olduğu gibi, Hamas gibi Filistinli Araplar kitlesel katliam ve savaşı teşvik etme niyetinde olsalar bile, sonuçta suçlanması gereken taraf İsrail'dir. Hoppean zihniyetine göre Filistinli Arapların hiçbir failliği yoktur, yalnızca İsrailli Yahudilerin vardır. Hamas, Gazze'de Filistinli Araplar tarafından seçildiği için (ve büyük bir kısmı hala desteklediği için) değil, İsrail tarafından "teşvik edildiği" için iktidara gelmiştir. Aynı şey Hamas'ı İsrail'in yarattığı fikri için de geçerlidir: Hoppe'nin çok iyi bir şekilde temsil ettiği Anti-Siyonist zihniyete göre, Filistinli Araplar ortaçağdan kalma soykırımcı bir örgüt yaratmış olsalar bile, bu da İsrail'in suçudur. Hoppe'nin bir sonraki hamlesi aşağıdaki gibidir:

"Her halükarda, bu arka plandan önce, bir liberteryen 7 Ekim olaylarına nasıl tepki vermeli ve değerlendirmelidir? Öncelikle, her iki çetenin liderlerine ve savaşan iki çeteden birine kendi halklarından çalınan fonlarla destek vermiş ve vermeye devam eden yabancı devletlerin tüm çete liderlerine lanet etmek isteyecektir. Aynı zamanda Hamas'ın İsrail'e yönelik saldırısının, Rusya'nın kısa bir süre önce Ukrayna'ya yönelik saldırısından daha 'tamamen provoke edilmemiş' olmadığını da kabul edecektir. İsrail'e yönelik saldırı kesinlikle İsrail'in kendi siyasi yönetiminin davranışları tarafından kışkırtılmıştır, tıpkı Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırısının Ukrayna yönetimi tarafından kışkırtılmış olması gibi."

Hoppe'nin sürekli anarko-kapitalist çıkışlarına bir son vermesini diliyoruz. Her üçümüz de, Hoppe ve mevcut yazarlar, bu görüşe kesinlikle katılıyoruz. Bu bizi hiçbir yere götürmez ve Rothbard'ın (1967) bu tür mezhepçilikten vazgeçme çağrısının güçlü bir reddidir. Hoppe ahlaki eşdeğerlik alanında Nobel Ödülü almayı mı umuyor? Sürekli olarak hem Hamas'ın hem de İsrail'in başına bela olmasını dilediği göz önüne alındığında, kendisini bu onura aday göstermeye hazırız. "Provokasyon" konusuna gelince, Block Rusya-Ukrayna savaşı konusunda Hoppe ile hemfikir, Futerman ise değil. Ancak her iki yazar da, İsrail'in Hamas'ı o gün gerçekleştirdiği ve sonsuza kadar unutulmayacak olan vahşi saldırıya "kışkırtıp kışkırtmadığı" konusunda tartışma ortağımızdan keskin bir şekilde ayrılıyor. Yani, İsrail yönetimi tecavüzlerden, sivillerin kasıtlı olarak öldürülmesinden ve o vicdansız günün geri kalanında yaşananlardan tamamen sorumlu muydu? Bu, Harvard'daki 31 öğrenci grubunun tam olarak savunduğu görüştür. Hoppe'un bu yersiz iddiayı desteklemek için uzun uzun anlattığı "kanıt kırıntısı" nerede? Hiçbir yerde, işte orada. Genel olarak Siyonizm karşıtlarında görüldüğü üzere Hoppe'ye göre de İsraillilere yönelik korkunç bir şey yapıldığı zaman herkes suçludur (Hoppe'nin başlangıçta iddia ettiği gibi) ama aslında yalnızca Yahudiler suçludur (Hoppe'nin sonunda ima ettiği gibi). Hamas gerçekten nasıl suçlanabilir ki? Hoppe'a göre sorumlu olan başından beri İsrail yönetimidir. Bu bağlamda Hoppe, İsraillilerin bunu hak ettiği gibi çok daha kötü bir şeyi ima etmektedir. Hoppe ayrıca şunu da ekliyor: "...her iki durumda da, hem İsrail'in hem de Ukrayna'nın provokasyonları, ABD hükümetinin tepesinde yer alan ağırlıklı olarak Yahudi Neo-con çete yönetimi tarafından teşvik edilmiş ve desteklenmiştir." ABD hükümetini Yahudiler mi yönetiyor? Bunu daha önce nerede duymuştuk?... Yazarımız devam ediyor: "Bunun dışında, bir liberteryenin barış, görüşmeler, müzakereler ve diplomasi lehine sesini yükseltmekten başka yapabileceği çok az şey vardır." "Acil ateşkes" çağrısında bulunuyor. Hamas hâlâ yenilgiye uğratılmamışken ateşkes mi? Ellerinde hala İsrailli rehineler varken mi? Bu terör örgütünün birçok kez 7 Ekim katliamının tekrarlanacağı sözünü verdiğini unutmak çok kolay. Devasa tüneller ve Gazze'den atılan on binlerce roket sayesinde vatandaşlarının sayısız kez öldürülmesinin ardından IDF nihayet harekete geçti. Şu anda biz yazarken Hamas'ı tamamen yok etmenin eşiğinde. Hangi liberteryen bu soykırımcı terörist grubun varlığını sürdürmesini isteyebilir ki? İsrail'in hiç mi meşru müdafaa hakkı yok? Belki de bu Hoppe'nin hassasiyetleri için fazla "kolektivist" bir yaklaşımdır. Belki de kolektivist IDF yerine bireysel İsrailliler Hamas'ın yakasına yapışmalıdır? Hayır, bu da olmaz, zira Hoppe "derhal ateşkes" çağrısında bulunuyor. Bilgili dostumuz, meşru müdafaa hakkının saldırmazlık ilkesi ve özel mülkiyetin yurt edinilmesi gibi liberteryen ikiz sütunlardan çıkarılabileceğinin farkında değil gibi görünüyor. İsrail ordusu, Hamas tamamen sona erdirilmeden ve üyeleri adalete teslim edilmeden önce durur ve vazgeçerse adalet için üzücü bir gün olacaktır. Taraflardan biri diğerinin yok edilmesini istediği sürece müzakere edilecek bir şey yoktur. Tabii Hoppe katliamı destekleyen taraftan yana değilse. Başka bir deyişle, bir kundakçı ile ateşkes mümkün değildir. Hamas liderleri 7 Ekim olaylarını ve daha fazlasını tekrarlamak niyetinde olduklarını defalarca ilan ettiler. Nitekim Hamas'ın siyasi büro üyesi Gazi Hamad 24 Ekim 2023'te Lübnan televizyonuna verdiği demeçte Hamas'ın 7 Ekim katliamlarını tekrarlamaya hazır olduğunu belirtmiştir (MEMRI, 2023):

"İsrail'e bir ders vermeliyiz ve bunu tekrar tekrar yapacağız. El Aksa Tufanı sadece bir ilkti ve ikincisi, üçüncüsü, dördüncüsü olacak çünkü savaşma kararlılığımız, azmimiz ve kabiliyetimiz var. Bir bedel ödemek zorunda kalacak mıyız? Evet ve biz bunu ödemeye hazırız. Bize şehitler milleti deniyor ve biz şehit vermekten gurur duyuyoruz."

Hamas liderlerinden biri olan İsmail Haniye, Uluslararası Müslüman Âlimler Birliği'nin (IUMS) Katar'daki bir konferansında (9 Ocak 2024) şunları söylemiştir (MEMRI, 2024A):

"7 Ekim'de elde edilen zafere sıkı sıkıya sarılmalı ve bunun üzerine yenilerini ilave etmeliyiz."

Bir başka Hamas yetkilisi olan Ali Baraka ise 30 Ocak 2024'te Lübnan televizyonunda şunları söylemiştir (MEMRI, 2024B):

"7 Ekim'i birçok kez tekrarlayabiliriz, çünkü bir kez baskın yaptığınızda çökerler."

Hoppe'nin IDF'nin bu türden pislikleri tamamen ortadan kaldırma girişiminden vazgeçmesi gerektiği yönündeki görüşünü anlamak mümkün değildir. Bunu, saldırıya karşı savunmaya büyük önem veren liberteryen felsefe ile bağdaştırmak mümkün değildir. Hamas tarafından gerçekleştirilen yıkımın büyüklüğünü anlayabilmek için, ABD nüfusuna oranla öldürülen insan sayısının 40 bin civarında olması gerekir (birkaç bin kişi daha kaçırıldı ve daha da fazlası yaralandı). Ancak hepsi bu kadar da değil, çünkü kilit unsurlardan biri de bu insanların nasıl bir şekilde öldürüldükleri idi. Çocuklar, kadınlar ve yaşlılar öldürüldü, parçalara ayrıldı, diri diri yakıldı ve daha pek çok sadist ahlaksızlık yapıldı. Ve tüm bunlar tek bir gün içinde gerçekleşti. Hamas ve destekçilerinin 7 Ekim sırasında ve hemen sonrasında yaptıkları kutlamalar gerçek niyetlerinin ne olduğunu göstermektedir. Hoppe hangi ateşkesten bahsediyor? Hoppe İsraillilere yönelik tavsiyelerini de henüz bitirmedi. Tavsiyesi şu şekildedir: "Ancak her durumda ve her ne pahasına olursa olsun kaçınılması gereken şey, İsrail ordusunun Hamas'ın Gazze'de barındığı ve saklandığı yerlere karşı büyük bir misilleme saldırısı düzenleyerek silahlı çatışmayı tırmandırmasıdır. Bu daha da önemlidir, zira 2 milyon Arap azınlığı da dahil olmak üzere yaklaşık 10 milyon nüfusa sahip İsrail'in etrafı, toplam nüfusları yüz milyonları bulan, pek de dostane olmayan, hatta açıkça düşmanca davranan komşu devletlerle çevrilidir ve İsrail ile Hamas arasındaki çatışmanın tırmanması, tüm Yakın ve Orta Doğu bölgesini içine alacak şekilde genişleyebilir ve topyekün bir savaşa dönüşebilir." Hoppe burada pragmatik, faydacı yüzünü gösteriyor ama bu yüz liberteryen değildir. Peki ya adalet? Nefsi müdafaa? Hamas 7 Ekim 2023'te olduğu gibi daha fazla olay yaşanacağı sözünü verdi. Hoppe'nin İsrail'in etrafını saran çok sayıdaki düşmanı karşısında güvenliği için timsah gözyaşları dökmesine gerek yok. Bugünkünden çok daha zayıf oldukları 1948'de (ve daha sonra birkaç kez), çok sayıda işgalci orduya karşı gayet iyi iş çıkardılar, çok teşekkür ederim. Peki ya "her ne pahasına olursa olsun" iddiası? Bu ne anlama geliyor Profesör Hoppe? İsrail'in Hamas'ı yok etmek için "ne pahasına olursa olsun" yapılması gereken ahlaki bir görevi olduğu iddiamıza şiddetle itiraz ettiniz (ki bunu aşağıda daha detaylı açıklıyoruz). Ancak, sizin için "ne pahasına olursa olsun" ifadesinin soykırım anlamına geldiği göz önüne alındığında, sizin "ne pahasına olursa olsun" ifadeniz (ki bu açıkça aynı ifadenin farklı bir şekilde ifade edilmesidir) İsrail'in tüm Yahudi nüfusunun (ve 7 Ekim'de birçok kişiyi öldürdüklerinde açıkça gösterdikleri gibi Hamas katliamcıları tarafından hain olarak görülecek olan Arap vatandaşlarının da) yok edilmesi ve ardından kamulaştırılması, işkence edilmesi ve toplu olarak öldürülmesi anlamına mı gelmektedir? Orta Doğu'da barış için tek umut İsraillilerin pasif bir şekilde toplu katliam ya da intiharı kabul etmeleri değil (görünüşe göre Hoppe'yi tatmin edecektir), Arap uluslarının (ve özellikle İran rejiminin) nihayet İsrail'in kendi refahları ve hatta kendilerini korumaları için düşmandan çok daha iyi bir dost olacağını anlamalarıdır; çocuklarını Nate, Ben, David ve Moshe'den nefret ettiklerinden daha çok sevmeye başladıklarında. Başka bir deyişle, bazı Arap ülkelerinin zaten yaptığı gibi, İbrahim Anlaşmalarının (Abraham Accords) ardında bulunan ruhu takip ettiklerinde. Hoppe'nin değerlendirmesine göre Netanyahu "tam da Block'un istediği şeyi yaptı." Hem evet hem hayır. Evet, çünkü İsrail halkını savunmak gibi onurlu bir çabaya kararlı ve cesur bir şekilde girişti. Hayır, çünkü şu anda Gazze'deki tünellerde ve evlerde göğüs göğüse çarpışırken gereksiz yere ölen 200'den fazla IDF askeri var. Bu hayatların her biri çok değerlidir. Eğer Netanyahu, ABD'nin de aralarında bulunduğu ağır diplomatik baskılar nedeniyle bir eli arkasında savaşıyor olmasaydı, bu genç askerlerin çoğu hala hayatta olacaktı. Masum Gazzelilerin uğradığı ikincil zarardan elbette üzüntü duyuyoruz. Ancak bu tamamen ve bütünüyle Hamas'ın sorumluluğundadır. Teslim oldukları ve kaçırdıkları tüm kurbanları serbest bıraktıkları anda bu kayıplar sona erecektir. Eğer rehineler olmasaydı, Gazze'den fırlatılan büyük roketler olmasaydı, 7 Ekim olmasaydı, İsrail'in Gazze'ye herhangi bir saldırısı da olmayacaktı. Hamas yarattığı ve yol açtığı yıkımdan sorumludur. Hoppe neden Hamas'ın teslim olması ve rehineleri serbest bırakması gerektiğinden bahsetmiyor da ateşkes ve müzakere çağrısı yapıyor? Neyi müzakere edecek? Kiminle? Kadınları, bebekleri ve yaşlıları kaçırıp öldüren aynı insanlarla mı? İnsan Hoppe'nin benzer bir durum karşısında ne düşündüğünü merak ediyor. Polisler ve soyguncular arasında bir "ateşkesi" mi savunuyor? Polis ve tecavüzcüler arasında? Kaliforniya'da 950 doların altında hırsızlık yapılmasını yasallaştıran yasayı destekliyor mu? Eğer değilse, neden? Hamas'ın sıradan cani suçlulardan farkı nedir? Hoppe'un bu soruya vereceği yanıtı merakla bekliyoruz. Fakat bir yanıt almayı beklemiyoruz. Evet, New York polisleri de o şehirdeki yağmacılar da "çetelerin" parçasıdır. Ancak bu iki "çete" arasında hiçbir fark görmemek son derece sorunludur. Tıpkı ikincisi yağmaya devam ederken aralarında ateşkes, duraklama ya da barış çağrısı yapmak gibi. Şimdi sıra, değerli meslektaşımızın mevcut yazarlara yönelttiği bir dizi soruya/ meydan okumaya geliyor. Onları burada, çok az değiştirerek, yanıtlarımızla birlikte listeliyoruz: Hoppe: "(İsrail'e) destek (çağrınız) Batılı Devletlerin başındaki çeşitli çetecilerin kendi halklarından zorla aldıkları vergileri de içeriyor mu?" Block ve Futerman: Bu kitabımızı (2021) yazarken aklımızda finansal destek yoktu; daha ziyade duygusal destek, BM'de destek (örneğin ABD'nin veto yetkisi ile) vb. konulara odaklanmıştık. Ancak, ABD'den İsrail hükümetine yapılan gerçek fon transferlerini ele alalım. Anarko-kapitalistler olarak, elbette sadece bu tür transferleri değil, aynı zamanda bu paraların ilk etapta ABD veya Avrupa sakinlerinden toplanmasını da kınamalıyız. Ancak, zaman zaman, birden fazla vesileyle duyurduğumuz ve eleştirmenimizin aklından çıkmış gibi göründüğü üzere, anarko-kapitalist perspektiften yazmıyoruz. Aksine, ana katkımız olan 2021 kitabımızın başlığından da anlaşılacağı üzere, bu meseleleri klasik liberal bir bakış açısıyla ele alıyoruz; bu bakış açısına göre sadece vergiler değil, dış "yardımlar" da haklıdır. Neden böyle yapıyoruz? Neden son derece doğru bir felsefeyi bırakıp, onun yerine çok daha düşük bir felsefeyi benimsiyoruz? Bunu, Rothbard'ın (1967) tüm liberteryenlere mezhepçiliğe saplanmamaları için yaptığı çağrıya uygun davranmak için yapıyoruz. Hoppe bizi tam tersi bir yöne itebilir, ama biz hareket etmeyeceğiz. Hem İsrail hem de Arap devletleri yardım alıyor, bu basit bir gerçek ve bu sadece "yardım" olarak kullanılmıyor, aynı zamanda yardım alan ülkeyi etkilemek için bir dış politika aracına dönüşüyor. Bu, "teşekkür ederim ama sizde kalsın" demek kadar basit değildir. Yine de ABD'nin İsrail'e yönelik yaptığı yardımlara karşı çıkıyor muyuz? Evet, tıpkı düşmanlarına yapılan yardımları reddettiğimiz gibi. Yardım almayı durdurmak İsrail'e zarar vermez (Siegel & Leibovitz, 2023), aksine kendisini savunmak için uygun gördüğü şeyi yapması için onu güçlendirir. Yardımlar GSYH'sinin çok küçük bir kısmını oluşturmaktadır. Aynı şey, siyasi ve ekonomik modelleri durgunluk ve çürümeden başka bir şeyi garanti etmediği için, kelimenin tam anlamıyla yardıma dayalı olarak yönetilen ve on yıllardır bunu yapan Hamas veya Filistin Yönetimi için söylenemez. Belki Hoppe farkında değil ama bu örgütler kontrol ettikleri topraklarda laissez faire kapitalizmini tam olarak teşvik etmiyorlar. Öte yandan İsrail, anarko-kapitalist bir ideal olmasa da girişimci kapitalizmin bir örneğidir. Belki de Hoppe, Rothbard'ın (1967) uyardığı "mezhepçiliği" benimseyerek her ikisi arasında bir fark görmeyecektir. Neyse ki hem Yahudiler hem de İsrail'in Arap vatandaşları kesinlikle görüyor. Daha sonra Hamas'ın "Nazilerle aynı nedenle ve aynı yöntemle yok edilmesi" çağrısında bulunuyoruz. Hoppe şöyle diyor: "'Naziler' o dönemde Almanya'da yaşayan tüm Almanları, Nazi olmayanları, Nazi karşıtlarını ve tüm Alman bebekleri ve çocuklarını mı ifade ediyor; ve onların yok edilme yöntemi Dresden gibi çoğunlukla masum sivillerle dolu tüm şehirlerin halı bombardımanını da içeriyor mu?" Block ve Futerman'ın kısa cevabı: Hayır. Uzun cevap: Dresden'in bombalanması, Müttefiklerin Nazi rejimine zarar vermek için Nazi olan ve olmayan Alman sivilleri kasıtlı olarak cezalandırmak amacıyla kullandıkları bir yöntemdi. Bu anlamda bir kolektif cezalandırmaydı. Ancak Nazileri yok etmenin birincil yöntemi bu değildi, bizzat savaşın kendisiydi. Dolayısıyla, Hoppe Nazi rejiminin yok edilmesinin, Nazi savaş makinesinin yok edilmesini gerektirmek yerine sivil bir nüfusun bombalanmasına eşit olduğuna inanmıyorsa, ifadelerimizi söz konusu bombalama veya sivillerin kasıtlı olarak öldürülmesi ile ilişkilendirmeye gerek yoktur... Naziler yok edilirken Hamas'ın da yok edilmesinden bahsediyoruz, bağımsız bir hedef olarak Filistinli Arapları cezalandırmaktan değil. Dahası, İkinci Dünya Savaşı öncelikle Dresden'in bombalanmasıyla değil, Nazi rejiminin savaş yürütme kapasitesinin tamamen yok edilmesiyle kazanılmıştır. Hoppe, Nazi rejiminin yıkılması için neden ilk olarak Dresden'in bombalanması olayını gündeme getirmektedir? Nazi rejiminin yıkılmasının, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir soykırımcı rejim tarafından işletilen savaş makinesinin askeri olarak imha edilmesi yerine, esas olarak masum bir sivil nüfusun bombalanmasından ibaret olduğunu mu düşünüyor? Hoppe'ye bir sorumuz daha var: Dresden'in bombalanması dışında, Müttefiklerin Nazilerle savaşırken haklı olduğunu düşünüyor mu (bu arada, sivil nüfusun bombalanmasına ve endüstriyel ölçekte toplu katliamlara hevesle katılan)? Naziler kazanmalı mıydı?... Her halükarda, anketler Filistinli Arapların çoğunun 7 Ekim'deki katliamları desteklediğini gösteriyor diye, örneğin Yahudiye ve Samiriye'deki Ramallah'ın bombalanmasını destekleyecek değiliz. Ramallah'ı bombalamak Hamas'ı yok etmek için hiçbir işe yaramaz. Hamas'ı yok etmenin yöntemi Nazileri gerçekten yok eden yöntemle aynıdır. Sadece Hamas'ın altyapısına, tünellerine ve tetikçilerine saldırmak bunu sağlayacaktır. İşte tam da bu nedenle IDF operasyonu, yalnızca Hamas canilerinin (ya da Nazilerin) gururla destekleyeceği bir sivil nüfusun soykırımına değil, bu tür altyapı ve savaş kabiliyetlerine odaklanmıştır. Eğer durum tam tersi olsaydı ve İsrail'in amacı soykırım olsaydı, Gazze nüfusu şu anda yok olurdu. Ancak Nazi kıyaslamasına devam edecek olursak, Hamas, Nazilerin aksine, Yahudilere yönelik toplu katliamını gizlemeye çalışmamış, aksine bu yıkımı kaydedip yayınlayarak tüm dünyaya gururla göstermiştir. Dahası Hamas, Nazilerin 1945'te Berlin'de yaptığı gibi, (saldırıları ve operasyonları için kasıtlı olarak hazırlık alanı olarak kullandığı) birçok altyapı yok edilene kadar teslim olmayı reddederek kendi halkına benzer bir saygı göstermektedir. Eğer Hoppe bizim açıklamamızdan düşmanın saldırı kabiliyetlerini yok etmeye odaklanmak yerine sivil bir nüfusa yönelik kasıtlı saldırıyı yorumluyorsa, bu onun suçudur, bizim değil. Bir nokta daha var: Hamas'ın Nazilere yönelik gösterdiği yoğun sempati göz önünde bulundurulduğunda (Kavgam'a olan düşkünlükleri ve 7 Ekim'de Einsatzgruppen'inkiyle kıyaslanabilecek çılgınca yağmalamaları bunun kanıtıdır), onlarla kıyaslama yapmak daha yerinde olacaktır. İsrail'in Hamas'ı yok etmek için ne gerekiyorsa yapmaya hakkı olduğunu söylediğimizde ne demek istiyoruz? Bunun anlamı, bizi hiçbir yere götürmeyecek olan mezhepçi anarşist görüş yerine klasik liberalizmin felsefi çerçevesi içinde (Rothbard'ı takiben, 1967) İsrail'in vatandaşlarını korumak ve bu tehdidi sonsuza dek sona erdirmek için ahlaki bir hakka ve ahlaki bir göreve sahip olduğudur. Bu da İsrail'in tam ve mutlak zaferi anlamına gelmektedir. Aksini söylemek insani bir tutum değil, tek gerçek alternatifi savunmak anlamına gelir: Yahudilerin soykırımını ve Arapların teokratik diktatörlüğünü desteklemek. Hamas var olduğu sürece İsrail'deki Yahudi ve Yahudi olmayanların yaşamları büyük bir tehlike altındadır. Bu durdurulmalıdır ve her namuslu insan bu eylemi desteklemelidir. Profesör Hoppe'nin İkinci Dünya Savaşı sırasında Dresden ve Alman siviller ile ilgili sorduğu soruyla ima ettiği yaklaşım ışığında birkaç sözümüz daha var. Kısa bir otobiyografisinde Hoppe şöyle demektedir:

"İkinci Dünya Savaşı'nın bitiminden kısa bir süre sonra, 1949 yılında, Batı Almanya'nın İngiliz işgali altında bulunan bölgesinde doğdum. Annem de babam da mülteciydi, Sovyet[1] işgali altında bulunan Doğu Almanya'daki evlerinde tehlike içindeydiler ya da evlerinden zorla çıkarılmışlardı. Benim kuşağımdan olan sayısız kişi gibi, ben de korkunç bir askeri yenilgi yaşamış ve ardından düşman yabancı işgalciler tarafından sert ve çoğu zaman acımasız muameleye maruz kalmış bir ebeveyn ve öğretmen kuşağı tarafından yetiştirildim. Aşağılanan, istismar edilen ve korkutulan ebeveynlerimin nesli büyük ölçüde sessiz kaldı ve Batı'da ABD tarafından giderek daha fazla dikte edilen ''gidişata'' itaat ettiler. Dolayısıyla, benim neslimin 'eğitimi' büyük ölçüde Anglo-Amerikan propagandası ve telkinlerinin bir sonucuydu" (Hoppe, 2023, 179).

Profesör Hoppe'nin öğretmenlerini ya da ebeveynlerini (yukarıda "Nazi olmayanlardan, Nazi karşıtlarından..." bahsettiği noktada bize yönelttiği sorunun aksine) Müttefikler tarafından kurtarılmış Almanlar olarak tasvir etmediğini gözlemlemekten kendimizi alamıyoruz. Aksine, onları "korkunç bir askeri yenilgi yaşamış ve ardından düşman yabancı işgalciler tarafından sert ve genellikle acımasız muameleye maruz kalmış bir ebeveyn ve öğretmen nesli" olarak tanımlıyor. Açıkçası, Nazi olmayan Almanlar ve Nazi rejimine karşı olan Almanlar yenilgiye uğratılmamış, ancak Nazi rejiminden kurtarılmışlardır. Nazilere karşı olan herkes için gerçek "işgalciler" bunlardı, müttefikler (kurtarıcılar) değil. Dahası, Hoppe'ye göre, (Batı Almanya'da) diğer Batılı ulusların sahip olduğu (Doğu Almanya'nın aksine) ve önceki totaliter Nazi rejiminin aksine aynı derecede özgürlüğe sahip olmak yerine "Aşağılandılar, istismar edildiler ve korkutuldular". Dahası, Nazi savaş makinesinin bir parçası olan Almanlar "korkunç bir askeri yenilgi" yaşamadılar, ancak başlattıkları şeyin bir sonucu olarak hak ettiklerini elde ettiler: tüm Avrupa kıtasını ve dünyayı çılgın bir kitlesel katliam ve yıkım alemine sürüklediler. Aynı bağlamda, değerli meslektaşımız kendi eğitiminin de "büyük ölçüde Anglo-Amerikan propagandası ve telkinlerinin bir sonucu olduğunu" iddia etmektedir. Kullandığı kelimelere bakılırsa Profesör Hoppe, Almanya'nın Müttefikler tarafından kurtarılmasını olumlu bir olay olarak görmüyor. Belki de bu yüzden Nazilerin yenilgisinden bahsederken, öncelikle Nazi savaş makinesinin yok edilmesi yerine Dresden'in bombalanması fikri akla geliyor. Belki de Nazileri kurban olarak görüyordur? Eğer öyleyse (ve bize cevap verme lütfunda bulunmadığı sürece bunu kesinlikle bilemeyiz), aynı fikirde olmadığımızı belirtmek isteriz. Hamas ve destekçilerinin günümüzde yaptığı gibi o zamanlar da Nazilerin eylemleri vardı. Ve kendi yıkımlarını kendileri getirdiler. Hoppe: "Peki ya savaşa karşı çıkan İsrailli Yahudiler? Ne pahasına olursa olsun onları da mı susturalım?" Block ve Futerman: Biz nerede böyle bir şey söyledik? Hoppe'un yazılarımızdan geçersiz sonuçlar çıkarması ve bunlara dayanarak saman adamlar inşa etmesi gerçekten dikkat çekicidir. Biz ifade özgürlüğünden ve genel olarak özgürlükten yanayız. Profesör Hoppe'un aksine, aynı fikirde olmadığımız insanların "fiziksel olarak ayrılması ve toplumdan kovulması..." gerektiğini savunmuyoruz ve kesinlikle ifade özgürlüğünün ortadan kaldırılmasından yana değiliz. Ne kadar yanlış ya da hatalı olursa olsun, fikir beyan etmek suç değildir. Ancak Hoppe, Rothbard'ı savunmakta ve temsil etmekte bu kadar usta olduğuna göre, konuyu tersine çevirelim ve üçümüzün de büyük hayranlık duyduğu kişinin konumunu ele alalım: Murray Rothbard. Akıl hocamız iki savaşı desteklemiştir: Bunlardan biri, 1776'da Büyük Britanya'dan ayrılmak için başarılı bir girişimde bulunan 13 koloninin savaşıydı. Akıl hocamız Devrim Savaşı sırasında İngiltere'ye sadık olanlara nasıl davranırdı? Bu sorunun cevabı ne olursa olsun, iyi bir Rothbardcı olmak için ülkelerinin Hamas'a karşı yürüttüğü savunma savaşına karşı çıkan İsrailli pasifistlere de aynı muamelenin yapılmasını savunmamız gerekirdi, değil mi? Muhtemelen, olabildiğince nazik. En azından, tamamen Rothbardcı kimliği göz önüne alındığında, Hoppe kesinlikle itiraz etmezdi. Dahası, bu bağlamda ve 1949'da Arapların İsrail'i yok etme girişiminin başarısız olmasının ardından yüz binlerce Arap'ın İsrail'e dönmesine izin verilmesi gerektiği fikriyle ilgili olarak, Amerikan Devrim Savaşı sona erdikten sonra geri dönmek isteyen Sadıklar hakkında aşağıdakileri bir düşünün:

"İngiltere'ye sadık birçok sömürgecinin Kanada'ya kaçtığı Amerikan Devrimi dönemiyle de bir paralellik kurulabilir. İngilizler yeni kurulan cumhuriyetin, sadıkların mülklerini talep etmek için geri dönmelerine izin vermesini talep etti. Benjamin Franklin, İngiliz müzakereci Richard Oswald'a yazdığı 26 Kasım 1782 tarihli bir mektupta bu öneriyi reddetti:

'Bakanlarınız, en azılı düşmanlarımız olan kişileri tekrar bağrımıza basmamızı ve bizim mallarımızı yok edenlerin mallarını geri vermemizi istiyorlar; hem de bize açtıkları yaralar hâlâ kanarken!" (Bard, 2012, 161).

Hoppe: "(Sizin) İsrail'de uygulanan apartheid türü hakkındaki görüşünüz nedir?" Block ve Futerman: Profesör Hoppe bu soruya dört kenarlı üçgen, üç kenarlı kare ve tek boynuzlu atlar hakkındaki görüşlerimizi de ekleyebilir. Çünkü İsrail'de Apartheid diye bir şey yoktur. Tam tersine, Profesör Hoppe Filistin Yönetimi'nin kontrolü altında olan Filistinli Arap kasabalarında Yahudilere toprak satmanın cezasının ne olduğunu kontrol etse iyi olur. Bu gerçekten de Apartheid ile uyumlu olacaktır. Ya da 1948'den önce ve sonra Arap ülkelerinde yaşayan Yahudilerin durumunu incelesin. Ya da bugün Arap ülkelerinde yaşayan Yahudilerin durumunu (ipucu: 1 milyonu sürüldükten ve mülkleri ellerinden alındıktan sonra neredeyse hiç Yahudi kalmadı). Bu Apartheid iftirasına kitabımızda, örneğin 3. Bölümde (2021, 112-113) değindik. Hoppe'nin kitabı okuyup okumadığını gerçekten merak ediyoruz. Ayrıca bkz. bu Block (2024A). Hoppe: "Yani Hamas üyeleri ile genel olarak Gazze sakinleri arasında ayrım yapmaya gerek yok mu? Bebekler ve çocuklar da dahil olmak üzere hepsi ayrım gözetmeksizin suçludur, ahlaksız bir kültürün parçasıdır ve bir an önce kökü kazınması gereken kolektif bir kötülüktür öyle mi?" Block ve Futerman: Hamas'ın gerçekten de "kökü bir an önce kazınmalıdır". Kalkanlarına gelince, Profesör Hoppe, bir manyak size doğru koşsa, "liberteryeni öldürün" diye bağırsa, yani siz, elinde bir bıçak ya da silahla, fakat önünüzde çocuğunu tutarak koşsanız ve kendinizi savunmanın tek yolu, en doğru yolu, nefsi müdafaa için bebeğine ateş edip onu öldürmek olsa ne yapardınız? Eğer o bebeği ve babasını öldürmezseniz, öleceksiniz. Siz ne yapardınız, Profesör Hoppe? Liberteryen cevabın ne olduğunu biliyoruz. Kendinizi savunmak. Sadece pragmatik açıdan bakıldığında, eğer bu tür kalkanları delip geçmek uygunsuz olsaydı, suçlular, Hamas'ın ortaya koyduğu emsali takip ederek, giderek daha fazla bu tür alçakça eylemlerde bulunacaktı. Profesör Hoppe'ye sormak istiyoruz: İsrail'in karşı karşıya olduğu senaryoyu daha da gerçekçi kılmak için, önünüzde kendi "bebekleriniz ve çocuklarınız" olduğunu ve hem bu manyağı hem de çocuğunu vurmazsanız, sadece sizin değil, kendi neslinizin de öleceğini varsayalım. Bu soruyu görmezden gelmeyin, sizden rica ediyoruz. Bu mikro bir meydan okumaydı. Şimdi makro düzeye geçelim. Şu anda, bu yazı yazılırken, Hamas hâlâ 100'den fazla İsrailliyi rehine olarak tutuyor. Onları infaz ettiklerini varsayalım, her birini, her zamanki gibi listelerinin başında kadın ve çocuklar olmak üzere. Sonra da kafalarını sivri uçlu sopalara geçirip bir geçit töreninde onlarla birlikte yürüyorlar. Hoppe'nin savunduğu bu halk böylesi bir hayvanlığı yapabilir mi? Bu soruyu sormak, cevaplamak demektir. Kesinlikle yapabilirler. Dahası, bu geçit törenini filme alma konusunda da son derece yeteneklidirler ve kendi türlerinden olan diğerleri de bu faaliyetleri alkışlayacaktır. Şimdi İsraillilerin önünde üç seçenek var. Birincisi, BM'ye şikayette bulunmak. İkincisi, Hamas'ı ele geçirmeye çalışarak şu anda yaptıklarından kesinlikle daha fazlasını yapmamak. Üçüncüsü, Biden (Netanyahu'nun yaptığı "aşırı") ve Schumer (İsrail Başbakanından kurtulmak, Hamas'la barış ilan etmek, İsrail hapishanelerinde karşılığında çok fazla insan talep etmeden tüm rehineleri serbest bırakmalarını ummak ve daha fazla 7 Ekim olmaması için dua etmek) gibi kişilerin "tavsiyelerine", aslında üstü kapalı tehditlerine uymak.

Burada asıl mesele Hoppe'nin asıl noktayı kaçırmasıdır. Hamas'ın kullandığı kalkanların ne kadar güçlü bir demagojik araç olduğunun farkında değil. Kendisi gibi sivri dilli bir yorumcu bile bu oyuna kanıyor. Elbette "bebeklerin ve çocukların" öldürülmesini savunmak kulağa korkunç, haddini aşan, zalimce ve olağandışı geliyor. Hamas tam da bu sonuca varmayı umuyor ve Hoppe de bu tuzağa kökten düşmüş durumda. Ancak işin aslı tam tersidir: Masum bebekleri ve çocukları İsrail'in kendini savunmasına karşı kalkan olarak kullanarak ölüme mahkum eden daha ziyade Hamas'tır. Hoppe'nin öfkesi neden Hamas'a yönelmiyor? Bu caniler yalnızca masum İsrailli bebekleri ve çocukları kasten öldürmekle kalmıyor, aynı zamanda kendi çocuklarını da kalkan olarak kullanıyorlar? Nasıl olur da bu senaryoda ana odak noktası bu olmaz? Bunu ancak Anti-Siyonist zihniyet açıklayabilir. Ancak daha da önemlisi, Profesör Hoppe neden yazısında ima ettiği gerçek soruyu sormuyor? Bu soru "Hamas üyeleri ile genel olarak Gazze sakinleri arasında ayrım yapmaya gerek olup olmadığı" ya da "bebekler ve çocuklar da dahil olmak üzere hepsinin ayrım gözetmeksizin suçlu olup olmadığı" değil, bu soruyu ilk etapta ortaya çıkaran böyle bir senaryonun neden var olduğudur. Başka bir deyişle, masum çocukların hayatları neden tehlikede? Çünkü Hamas, Londra metrosu büyüklüğünde bir tünel ağı (Bell, 2023) da dahil olmak üzere tüm altyapısını yerleşim alanlarının altına inşa etmiş durumda ve dahası camileri (Fabian, 2023B), okulları (Falk, 2023), hastaneleri (İsrail Savunma Kuvvetleri, 2023A) ve sivil binaları roket fırlatma alanı, silah deposu ve üs olarak kullanıyor. Hamas bunu yapıyor çünkü kurbanları ister Yahudi ister Arap olsun, insan hayatına verdikleri değer sıfır. Dahası, ölümü hoş bir şekilde karşılamakta ve bunu bir propaganda aracı olarak kullanarak Profesör Hoppe gibi insanların dikkatlerini saldırgan taraf yerine kendini savunan (ve bu şekilde kendi nüfusunu feda eden) tarafa çevirmelerini sağlamaktadırlar. İsrail'in amacının soykırım yapmak olmadığı gerçeği bizzat Hoppe tarafından da zımnen kabul edilmektedir. Hoppe şöyle yazıyor: "Gazze küçük, fakir ve yoğun nüfuslu bir bölge ve Hamas da buna bağlı olarak küçük, düşük bütçeli bir çete, yalnızca ayak takımı bir ordusu ve az sayıda ve çoğunlukla düşük kaliteli silahlara sahip. İsrail ise çok daha büyük, çok daha müreffeh ve daha az nüfuslu bir bölgedir ve İsrail Devleti, dünyanın en güçlü ve en zengin çetesi olan ABD tarafından uzun[1] süreli ve yoğun bir şekilde sübvanse edilen, atom bombaları da dahil olmak üzere mevcut en sofistike ve yıkıcı silahlarla donatılmış, büyük, iyi eğitimli profesyonel bir orduya sahip, büyük ve yüksek[1] bütçeli bir çetedir." O halde Hoppe bu yazının yazıldığı sırada İsrail'in beş ay sonra hala Hamas'la savaşıyor olmasını nasıl açıklayabilir? Çünkü IDF sivil kayıpları önlemek için elinden geleni yaparken (Magid, 2023), Hamas da Londra Metrosu'ndan daha büyük bir tünel ağında faaliyet göstererek sivil kayıpları arttırmak için elinden geleni yapıyor. Görüldüğü üzere Hamas "düşük bütçeli bir çete" değildir, zira altyapısı, silahları ve operasyonları İran ve Katar'daki kukla efendileri (diğer kuruluşların yanı sıra) tarafından sağlanan milyarlarca dolara tekabül etmektedir. İsrail, Gazze'de Hamas ve Lübnan'da Hizbullah ile karşı karşıya geldiği zaman gerçekte İran ile bir vekalet savaşı vermektedir (Nakhoul, 2023; Said, Faucon & Kalin, 2023; Abu Toameh, 2023B). Hamas Başkan Yardımcısı Saleh Al Arouri 30 Aralık 2017'de Al-Quds TV'ye verdiği bir röportajda şöyle demiştir (MEMRI, 2017):

"Bizim İran ile olan ilişkilerimiz, İran'ın Siyonist varlığa karşı dünyadaki en [düşmanca] ülke olduğu gerçeğine dayanmaktadır. İran, bu varlığın kanserli olduğunu ve bölgeden sökülüp atılması gerektiğini söyleyen tek ülkedir. İran'ın resmi pozisyonu budur ve bu varlığa karşı savaşan Filistinli ve diğer direniş hareketlerine gerçek ve açık destek sağlamaya isteklidir. Kardeşim, eğer herhangi bir resmi kurum bize destek verirse - askeri yardımdan bahsetmiyorum çünkü İran dışında kimse bize askeri destek vermiyor. Biri bize yardım ederse, bunu açıklamayacağımıza dair bize yüz kere yemin ettirir, çünkü dünya düzeninden korkar.

"Öte yandan İranlılar Filistin direnişine yardım ediyor ve bunun sonuçlarından endişe etmiyorlar. Belirtmek istediğim önemli bir nokta var. İran'ın direnişe yaptığı yardımın sadece sembolik olmadığını halkımıza ve kardeşlerimize anlatıyoruz. Bu, direnişin devam etmesi ve etkili olması için gerekli olan gerçek bir yardımdır. İkinci olarak, birçok insan şöyle diyor: İran şimdiye kadar Filistin davası için ne yaptı? [Bana İsrail'in varlığıyla nerede karşı karşıya geldiğini gösterin diyorlar. Ben ülkemi savunan bir İranlı değilim. Ben Hamas'tan Sünni Arap bir Filistinliyim ama ben gerçeklerden bahsediyorum. Bir tarafta İsrail'i destekleyen, onunla her gün komplo kuran, Kudüs'ü ve kutsal yerleri feda eden ülkeler var, diğer tarafta ise İsrail varlığına karşı bize yardım eden [İran] var.

"İran'ın İsrail ile karşı karşıya gelmesini sorgulayanlara şunu söylüyorum: İsrail devletini kovana kadar Lübnan'daki direnişi kim destekledi? İran'dı. Gazze ve Filistin'deki direnişi kim destekliyor? İran. Bizimle birlikte İsrail'e karşı koyan İran ve Hizbullah'tır."

İranlı yetkili Muhammed Mehdi Shariatmadar 26 Ocak 2024'te Suudi Arabistan'da yayın yapan Asharq News TV'ye verdiği röportajda şunları söylemiştir (MEMRI, 2024C):

"[Kudüs] Gücü Siyonist varlıkla yüzleşmek için nerelerden gelecek? Ürdün buna izin verecek mi? Suriye, işgal altındaki topraklarda savaşabilmeleri için İranlı savaşçıların geçişine izin verecek mi? Farklı bir milliyete sahip olan ve çatışmada İran tarafından desteklenen savaşçılar ile [gerçek İranlı] savaşçıların gönderilmesi arasındaki fark nedir? Açıkçası İran bunu yaptı. İran geçmişte Güney Lübnan'a ve Suriye'ye askeri güç gönderdi. Bugün Irak, Ürdün, Mısır, Suriye ya da Lübnan İran'ın doğrudan askeri varlığına izin veriyorsa, bu İran'ın askeri varlığının bir parçasıdır. İran'ın şimdiye kadar tam olarak anlaşılamayan stratejik sabrı doğrultusunda ve planının bir parçası olarak bir çatışma yaşanacağına inanıyorum. Her halükarda çatışma devam ediyor. Bu çatışma Golan Tepeleri, Ürdün, Filistin ya da Suriye vb. sınırlarla sınırlı değil."

İsrail'in yanı başında şeytani, ahlaksız bir kültürün yaşadığı iddiamıza ne demeli? Çocukların Yahudileri öldürmeye endoktrine edildiği, intihar bombacılarının rol model olarak görüldüğü ve şiddetin övüldüğü bir yerde bunun böyle olduğu oldukça açıktır. Elan Journo'nun (2023) açıkladığı gibi:

"Filistinli fraksiyonlar nerede kendi kendini yönetme ve toprak kontrolü elde ettiyse orada militan diktatörlükler kurdu: Ürdün'de (1968-1970), Lübnan'da (1970-1982), Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nde (1993'ten itibaren). Bunların bir sonucu olarak ilk kurbanlar Filistinlilerin kendileri oldu. Bu toplum için mücadele ettiklerini iddia etmelerine rağmen, Filistinli liderler ifade özgürlüğünü ortadan kaldırarak, keyfi tutuklamalar yaparak, mülkleri kamulaştırarak, ateistlere, Hıristiyanlara, eşcinsellere zulmederek demir yumrukla hüküm sürdüler. "Kendi halklarına boyun eğdirirken, Filistinli liderler İsraillilere karşı düşmanlığı körükledi ve onlara savaş açtı. Konuşmalarda, radyo programlarında, televizyon programlarında, haber medyasında, sınıflarda Filistin davası İsraillilerin katledilmesini yüceltiyor. Ve onları terörize etmek için kasıtlı zulümler işledi.

"...Filistin davası içerisinde yer alan fraksiyonlar, korkunç saldırılar gerçekleştirerek (hatta öldürülen kişi sayısını şişirerek) prestij ve taraftar kazanmak için yarıştılar. Ne kadar militan olurlarsa, onurları ve meşruiyetleri de o kadar artıyordu. Esasen, kimin daha cani olduğunu kanıtlamak için yarıştılar.

"Daha sonra bu taktik, diskolarda, otobüslerde, alışveriş merkezlerinde, restoranlarda intihar saldırılarına dönüştü. Kudüs'teki bir pizzacıda bir Hamas 'şehidi' 5-10 kg'lık bir bombayı, maksimum katliam için çiviler, cıvatalar ve vidalarla bir gitar kutusunun içine gizleyerek patlattı. Patlama restoranı yerle bir etti. Enkazda bebek arabaları ve bebek taşıyıcıları yatıyordu. Bu tür saldırılar Hamas'ın öne çıkmasının bir parçasıydı. Rakiplerini katletti. Bu İslami totaliter grup, vahşet yoluyla İsrail'i yok etme kararlılığını gösterdi."

O halde Hamas, böylesine ahlaksız eylemlerde bulunabilen ahlaksız bir kültürün açık bir ifadesidir (Abu Toameh, 2023A):

"2002 yılında Hamas, İsrail'in Netanya kentinde Yahudilerin Hamursuz Bayramı sırasında en ölümcül katliamlarından birini gerçekleştirdi. Kadın kılığına girmiş bir Hamas teröristinin, Yahudilerin Hamursuz Bayramı'nı kutladıkları otelin yemek salonunda güçlü patlayıcılarla dolu bir bavulu patlatması sonucu 30 sivil öldürüldü ve 140 kişi yaralandı. Kurbanların çoğu yaşlı vatandaşlardan (70 yaş ve üzeri) oluşuyordu. En yaşlı kurban 90, en genci ise 20 yaşındaydı."

Ölümün bu şekilde yüceltilmesi Hamas tüzüğünün 8. Maddesinde savunulmaktadır:

"Allah onun gayesidir, Peygamber onun modelidir, Kuran onun anayasasıdır: Cihat onun yoludur ve Allah uğruna ölüm onun isteklerinin en yücesidir."

Ölümü yüceltmek, diktatörlükler kurmak, korkunç kitlesel katliamlar yapmak ahlaksız, şeytani bir kültürün işareti değil midir? Tersine, ne tür sağlıklı, barışçıl bir kültür bu şekilde ölüm ve yıkıma değer verir? Belki de Profesör Hoppe bu eylemleri olumlu görüyor ve cinayet çağrılarını kötü bir kültürün tam tersi özellikler olarak değerlendiriyor, ama biz öyle düşünmüyoruz. Hoppe: "O halde, ABD'nin yaklaşık seksen yıl önce Hiroşima ve Nagazaki'deki sivil halka Japon hükümet çetesi tarafından işlenen suçlar için toplu ceza olarak yaptığı gibi Gazze'ye atom bombası atmaya ne dersiniz?" Block ve Futerman: Hükümet-çete meselesini bırakın lütfen. Burada hepimiz anarko[1] kapitalistiz. Bu sürekli vurgunun doğrudan Rothbard'ın (1967) uyardığı mezhepçiliğe yol açtığından tekrar bahsetmeyeceğiz. Hoppe akıl hocasını dinlemelidir, zira tüm amacı itibarını bizim gibilerden korumaktır. Hoppe'un bu atom bombası sorusunu gündeme getirmesi, Hamas kalkanı şemasına ne kadar derinden inandığını göstermektedir. Bunun bizim pozisyonumuza karşı bir reductio ad absurdum oluşturduğunu düşünüyor. Hayır değildir. İsrail'in Gazze'de asla atom bombası kullanmayacağı gerçeği tam da Hamas'ın kalkan taktiğinin hem askeri hem de propaganda düzeyinde etkili olmasının nedenidir. Çünkü İsrail sivilleri doğrudan hedef almamakta ve dahası sivil kayıpları azaltmaya çalışmaktadır. Aksi takdirde, İsrail "atom bombası" ya da eşdeğerini atıp herkesi dakikalar içinde yok edip öldürebileceği için bunun hiçbir anlamı olmazdı. Profesör Hoppe böyle bir şeyi destekleyip desteklemeyeceğimizi sorarsa, buna zaten Dresden örneği ile cevap verdik. Hoppe daha sonra Wall Street Journal'da yer alan şu açıklama için bizi sorumlu tutuyor: 

"Sadece zafer yeterli değildir. İsrail bugüne kadar girdiği her savaşı kazandı. Bu seferki zafer o kadar kapsamlı ve kesin olmalı ki, bu ülke için başka bir savaş asla söz konusu olmamalı."

Hoppe: "Bunu daha önce de duymamış mıydık: tüm savaşları sona erdirecek bir savaş!"

Block ve Futerman: Ne? Bunun bize özgü olduğunu sanıyorduk. Daha ciddi bir not olarak, bunu en azından bir kez daha duymamız gerekmez mi? Hayır, çok, çok daha fazla kez. Sonuçta kim savaş ister ki? Şüphesiz, iyi niyetli herkes artık kimsenin savaşa girmediği bir durumun özlemini çeker. Orta Doğu'ya barış ne zaman gelecek? İsrail'in komşuları İsrail'in hafife alınmaması gerektiğini öğrenir öğrenmez, bundan bir dakika önce değil. Saldırıya uğramayacak. Üzerine roketler fırlatılmayacak. Vatandaşları tecavüze uğramayacak ve öldürülmeyecek. Gemileri açık denizlerde rahatsız edilmeyecektir. Medeni bir komşuya nasıl davranılırsa, ona da öyle davranılacaktır. Bazıları bu dersi çoktan aldı, örneğin İbrahim Anlaşmalarını imzalayan ve mevcut çatışmalar sırasında barışçıl tutumlarını sürdüren ülkeler. IDF şu anda bazı komşularına bu çok önemli dersi verme sürecindedir. Ancak ve ancak o zaman barış olabilir. Adalet yoksa barış da yok. Üstelik bu "tüm savaşları sona erdirecek bir savaş" değil, yalnızca İsrail'in savaşını sona erdirecek bir savaş. Yoksa Profesör Hoppe çevredeki tek savaşın İsrail'i ilgilendiren savaş olduğunu mu düşünüyor? Belki de bu, onun bu tek ülkeye olan takıntısını açıklar. Yoksa dünya klasmanında ekonomist ve filozof olan bu kişi İsrail'e karşı ebedi bir savaştan mı yana? Bunu bilmek ilginç olurdu. Acaba cevap vermeye tenezzül edecek mi? Devam ediyoruz: "İsrail'in işi bitirmek için ahlaki bir hakkı ve Batı'nın da onu desteklemek için ahlaki bir görevi var. Bırakın İsrail bu savaşı mümkün olan en hızlı şekilde, en az sivil ve askeri kayıpla bitirmek için ne gerekiyorsa yapsın." Hoppe: "Sivil kayıpların önemsizliği konusunda daha önce aksi yönde söylenen onca şeyden sonra ne kadar düşüncesizce ve tamamen anlamsız, hatta utanç verici!" Block ve Futerman: Tartışmayı sorun etmiyoruz. Hans Hoppe gibi seçkin bir liberteryenin bu tür önemli konularda bizi aydınlatmaya tenezzül etmesinden onur duyuyoruz. Bizim gerçekte söylediğimiz şeyleri eleştirdiği zaman, her şey yolunda demektir. Cevap verebiliriz. Konumumuzu savunabiliriz. Ancak ağzımıza alçakça kelimeler yerleştirdiği zaman, öfkelenmekte haklıyız. Milyon yıl geçse de "sivil kayıpların önemsizliğine" uzaktan yakından benzeyen bir şey söylemedik, yazmadık ya da yayınlamadık. Liberteryen hareketin bu temsilcisinden, tüm saygımızla, bize yönelik bu uygunsuz suçlamanın dayanağını bulmasını ve bu iğrenç sözlerin kalemimizden çıktığı yeri tam olarak belirtmesini istiyoruz. Yazdığımız şey "Hamas'ın sivil kayıplardan sorumlu olduğu ve olacağı "dır ve bu gerçekten de doğrudur, sivil kayıpların "önemsiz" olduğu değil. Sivil kayıplar "önemsiz" değildir. Tam tersi. Çok önemlidirler, bu yüzden Hamas kalkan taktiğiyle sivil kayıpları teşvik etmektedir. Ve İsrail'in bunları en aza indirecek şekilde hareket etmesinin nedeni de budur. Bu noktada Hoppe bu ileri geri formatını bırakıyor ve daha geleneksel sunumuna devam ediyor. Biz de onu yine bu formatta takip edeceğiz. Liberteryen kahramanımızın bir sonraki iddiası nedir? Burada tetikleyici bir uyarımız var: pek hoş değil:

"Block'un bu çıkışları her ne olursa olsun, liberteryenizmle hiçbir ilgisi yoktur. Aslında, masumların ayrım gözetmeksizin katledilmesini savunmak, liberteryenizmin ve saldırmazlık ilkesinin tamamen ve bütünüyle yadsınmasıdır. Benim tanıdığım Murray Rothbard olsa bunları derhal akıldışı, canavarca, vicdansızca ve mide bulandırıcı olarak nitelendirir ve Block'u bir Rothbard'cı olarak alenen alaya alır, ihbar eder, 'arkadaşlıktan çıkarır' ve aforoz ederdi."

Bunları histerik iddialar olarak görüp görmezden gelme eğilimindeyiz. Bu ayartmaya kapılmayacağız. Biz "masumların ayrım gözetmeksizin katledilmesini savunmuyoruz". Bunun yerine, Hoppe'nin Hamas'ın kalkan kullanımının demagojik gücüne yeterince dikkat etmediğini iddia ediyoruz. Bu Hamas açısından çok güçlü bir araçtır ve Hoppe bunun kurbanı olmuştur. Hoppe'un fark etmediği şey, neredeyse tüm savaşlarda çok sayıda masumun öldüğüdür. Bu neredeyse gerekli ve talihsiz durumu kınaması onu gerçekte bir pasifist haline getirmektedir. Ancak, Rothbard'ın tüm savaşlara karşı çıkmadığını unutmayın. Hoppe, Rothbard'ın desteklediği 1776 ve 1861 savaşlarında çok sayıda masumun öldüğünün farkında değil midir? Bu seçkin iktisat profesörü hiçbir savaşı desteklemiyor mu? Savunma amaçlı olanları bile mi? Eğer öyleyse, en azından kullandığı hatalı mantığı ciddiye alırsak, bu tip her çatışmada masumlar öldüğüne göre, kendisi aslında bir cinayet hayranıdır. Bu arada, sanki hiç önemi yokmuş gibi, 7 Ekim 2023'te başlayan bu savaşı kim başlattı? İsrail mi? Belki Hamas? Hoppe'yi okurken, onun bu soruya nasıl yanıt vereceğini anlamakta zorlanıyoruz. Belki de isteksizce Hamas olduğunu kabul edebilir? O zaman soruyoruz, bu savaşları başlatanlara karşı savunma savaşlarını desteklemiyor mu? Öte yandan, çok acele konuşuyor da olabiliriz. Zira Açık Mektup'ta ortaya koyduğu materyaller okunduğunda, İsrail'in Gazze'ye uyguladığı "abluka", "açık hava toplama kampı" vs. ile bu savaşı 7 Ekim 2023'ten önce başlattığını söylediği düşünülebilir. Ancak, tartışmalı bir şekilde, buna kim ihtiyaç duymaya başladı? İsrail, Hoppe unutmasın, 2005 yılında o bölgeden çekildi ve yönetimi tamamen Filistinli Araplara bıraktı. Kendilerine verilen bu egemenlikle ne yaptılar? Okullara, hastanelere, çocuk parklarına, pazar yerlerine vs. tüneller ve roketatarlar inşa ettiler. Hoppe konuşmasına devam ediyor: "Gerçekten de, affedilmez bir şekilde, WSJ'deki yazısıyla Block, 7 Ekim olaylarının ardından gelen ve hala devam eden dehşete katkıda bulunmuştur: Gazze'nin neredeyse tamamen yok edilmesi ve devasa bir moloz yığını ve geniş bir harabe alanı haline gelmesi, on binlerce masum sivilin İsrail ordusu tarafından katledilmesi ve silahlı çatışmanın şu ana kadar Lübnan ve Yemen'i de kapsayacak şekilde sürekli genişlemesi..." Block'un birkaç kez yardımcı yazarlığına, küçük benliklerimize böyle bir güç atfettiği için son derece minnettarız. Her şeyden önce Block, tek başına bu "affedilemez" köşe yazısının tüm kredisini alamaz. Futerman en azından yarım krediyi hak etmiştir. İkinci olarak, biz birlikte bir değil iki Wall Street Journal makalesinin ortak yazarlarıyız (Block & Futerman 2023A; Futerman & Block, 2023A). İnsan neden bunlardan sadece birine odaklandığını merak ediyor. Ze uzzer vun'u (the other one) sevmedi mi? Üçüncüsü, her ne kadar "iltifatınız" için teşekkür etsek de, Orta Doğu'daki gerçek olaylarla çok fazla ilgimiz olduğundan şüpheliyiz (ancak görünüşe göre Profesör Hoppe için çok önemliyiz!). Evet, Wall Street Journal devasa bir megafon, ancak bu gazete için yazan tek kişi biz değiliz. Dördüncüsü, sürekli tekrarlaması biraz yorucu olmaya başladı. Tüm esaslı suçlamalarına zaten yanıt verdik, bu nedenle bize yöneltmek istediği bir sonraki suçlamaya geçeceğiz. Suçlandığımız bir sonraki iddia, henüz ifade etmediğimiz bir başka iddiadır. Hoppe şöyle diyor: "Esasen [argümanımız] şuna dayanıyor: İsrail'deki Yahudiler, kendi kontrolleri altındaki toprakları Arapların kontrol ettikleri topraklarda yaptıklarından ya da yapmakta olduklarından daha fazla ve daha iyi bir şekilde kullanmışlardır; dolayısıyla Yahudiler ihtilaflı topraklar üzerinde Araplardan daha fazla hak iddia etmektedirler." Tekrar etmek gerekirse, söylediklerimize yönelik eleştirileri yadırgamıyoruz, hatta takdir ediyoruz. Ancak yayınlamadığımız bir materyali bize atfetmek ve sonra da bunun için bize saldırmak biraz aşırıya kaçmaktır. Burada Hoppe bizi Coase (1960) ile karıştırıyor. Bu tam da Nobel Ekonomi Ödülü sahibi bu iktisatçının yapacağı türden bir argümandır. Ona göre, zenginliği maksimize etmek göz önünde bulundurmamız gereken hemen hemen her şeydir ve kesinlikle İsrailliler Arap komşularından çok daha üretken olmuşlardır. Block, Coase'yi işlem maliyetleri ve mülkiyet haklarında adalet pahasına GSYİH'yi maksimize etme konusunda oldukça eleştirmektedir. Hoppe'nin dünya çapında bir ekonomist olarak tamamen haklı olan referansları, bu ikisinin görüşlerini birbirinden ayırt edemediği için burada biraz kayıyor.


Hoppe'un 3 Nolu Deliline Cevap


Şimdi Hoppe'nin "üçüncü bulgusuna geçiyoruz: Bu, Block'un (2023x) Kevin Duffy'nin (2023) kısa bir yazısına karşı verdiği yanıtla ilgilidir." Duffy (2023) Block ve Futerman'ın (2023A) Rothbard (1973) ile uzlaştırılamayacağını savunmaktadır. Hoppe, mevcut yazarları "topyekûn, sınırsız savaş savunuculuğu" yapmakla suçlamaktadır. Bu suçlamanın karşılığını zaten verdik, bu yüzden devam edeceğiz. Bu mükemmel liberteryen teorisyen daha sonra şöyle demektedir: "Rothbard'ın [desteklemek için] aklında olan şey, ayrılıkçı hareketlerin savaş yoluyla ayrılmalarını engellemeye çalışan bazı merkezi işgalci güçlere karşı kullandıkları savunma amaçlı şiddetti, yani Block tarafından savunulan topyekûn savaştan açıkça farklı bir şeydi." Hoppe burada yanılıyor. Evet, Rothbard'ın 1776'da 13 koloniyi desteklemesi bu tanımlamaya mükemmel bir şekilde uymaktadır. Ancak bu, hikayenin sadece küçük bir kısmıdır. Rothbard bir liberteryen olduğu ölçüde, ki bu tam olmasa da çok büyük bir ölçüde böyledir, Hoppe'un iddia ettiği gibi yalnızca "ayrılıkçı hareketlerin" savaşlarını değil, tüm gerçek savunma savaşlarını desteklemesi gerekir. Evet, Tayvan Çin'den ayrı kalmak istemektedir, dolayısıyla Rothbard'ın Çin'e karşı birincisini destekleyeceğini tahmin etmek kolaydır. Ancak insanlık tarihi boyunca, yine Hoppe'un iddia ettiği gibi, ayrılma ile hiçbir ilgisi olmayan sayısız savaş örneği olmuştur ve yine de açık bir saldırgan ve aynı zamanda açık bir mağdur-savunucu vardı. Mevcut yazarlar gibi bir Rothbard'ın, sırf ayrılmanın konuyla ilgisi olmadığı için ikincisini destekleyemeyeceğini söylemek son derece sorunludur. Elbette Rothbard'ın 7 Ekim 2023'teki alçakça olaylardan kaynaklanan mevcut çatışmada İsrail'i değil Hamas'ı destekleme olasılığına açığız, ancak bunun nedeni Hoppe'un iddia ettiği gibi ayrılma ile uzaktan yakından ilgisi olamaz. Bunu başka kelimelerle ifade edelim. Hoppe, Rothbard'ın Hamas'a karşı İsrail'i desteklemiş olamayacağını, çünkü Bay Liberteryen'in herhangi bir savaşta herhangi bir tarafı desteklediği tek zamanın ayrılma girişiminde bulunduğu zaman olduğunu iddia etmektedir. Bu açıkça yanlıştır. Rothbard büyük olasılıkla İsrail'i değil Hamas'ı desteklerdi, ancak bu onun özel mülkiyet haklarındaki tarihsel adalet yanılgısı olarak gördüğümüz şeyden kaynaklanırdı ve Hoppe gibi ayrılma ya da ayrılmama ile hiçbir ilgisi olmazdı. Hoppe'nin temel liberteryen savaş teorisi konusunda bir derse ihtiyacı vardır. Rothbard, ABD'nin dahil olduğu yalnızca iki savaşı desteklemiştir: 1776 Devrim Savaşı ve 1861 İç Savaşında yer alan Güney tarafı. Ancak ABD uzun tarihi boyunca düzinelerce başka savaşa da dahil olmuştur. Bu, Rothbard'ın ABD'ye karşı düzinelerce başka savaşı desteklediği anlamına mı geliyor? Tam olarak değil. Kesin olarak bildiğimiz şey, Rothbard'ın bir savaşın saldırı tarafı olarak gördüğü şeye karşı çıktığı, ancak savunmayı desteklediğidir. Ve birçok savaş söz konusu olduğunda hüküm vermemiştir. A ülkesinin B ülkesini işgal ettiğini varsayalım, tersini değil. O zaman, Rothbard ve liberteryenizmin temel ilkesi olan saldırmazlık ilkesini ciddiye alan herkes, Hoppe'nin aksine, A Ülkesini değil B Ülkesini desteklerdi. Rus[1]Japon Savaşı (1904-05) sırasında ilkinin ikincisine saldırdığını, tersinin olmadığını varsayalım. Dolayısıyla, eğer saldırmazlık ilkesinden yola çıkarsak, liberteryenler Japonya'yı desteklemeli ve Rusya'ya karşı çıkmalıdır. İsrail'in 1948'deki bağımsızlık savaşında Rothbard'ın işgalci Arap ordularını destekleyeceğine dair çok az şüphe vardır, ancak bunun nedeni İsraillilerin Arap topraklarını çaldığını ve dolayısıyla bu savaşı fiilen başlattığını, dolayısıyla saldırgan pozisyonunu aldığını düşünmesidir. Biz bu değerlendirmeden ayrılıyoruz çünkü uygun toprak tapuları ve İsrail'in kuruluşunu ve Siyonist hareketi çevreleyen tarihsel gelişmeler konusunda Rothbard'dan farklı düşünüyoruz; ayrıca 1948'den çok önce Araplar tarafından Yahudilere karşı başlatılan pogromlara gerekli ağırlığı vermediğini ve 1948'den önce bölgedeki durum konusunda kesinlikle doğru bilgilere sahip olmadığını iddia ediyoruz. Hamas ve İsrail arasındaki 2023 savaşı ne olacak? Doğru bir liberteryen analiz için bunu kimin başlattığını sormalıyız? Savaşı başlatan kimdi? Hangi grup saldırgan, hangisi savunmacıydı? Bu konuda Hamas'ı haksız görmemiz şaşırtıcı olmayacaktır. Hoppe devam ediyor: " Ancak Block, Rothbard'ın 'savaşa tamamen karşı olmadığını' belirterek, Rothbard'dan ayrılmasının sadece küçük bir sapma olduğunu, sadece bir düzey meselesi olduğu gibi aldatıcı bir izlenim yaratmaya çalışmaktadır." Hayır, burada hiçbir şekilde ayrışma yoktur. Duffy, Rothbard'ın tüm savaşlara karşı olduğunu söylüyor. Block sadece Duffy'yi bu noktada düzeltmiştir. Şimdi Duffy ile meselenin özüne geliyoruz. Bu yazar, Block ve Futerman'ın bu belirli noktada Rothbard'dan ayrıldıkları için, her ikisinin de izinsiz, AWOL olduklarını iddia ediyor. Orduda bu bir suçtur. Duffy'nin bakış açısına göre bu durum, bu kişilerin artık kendilerini liberteryen olarak göremeyecekleri anlamına gelmektedir. Ancak liberteryenizm, Papa ve Katoliklik gibi kabul edilmiş bir lideri olan bir din değildir. Evet, Rothbard kesinlikle bu felsefenin öncüsüdür. Onun yaygın ve doğru bir şekilde "Bay Liberteryenizm" olarak selamlanması boşuna değildir. Ancak, bu AWOL meselesi "kesinleşmiş bilim" kadar mantıklı değildir. Her iki alanda da böyle bir şey yoktur. Block (2023), diğer önde gelen Avusturya liberteryenlerinin de AWOL olduklarını ve onların da Duffy tarzı aforoz edilmeleri gerektiğini düşünmenin aptalca olduğunu belirterek Duffy'yi çürütmeye çalışmıştır. Bu bağlamda Joe Salerno, Peter Klein ve Hans Hoppe'nin kendisinden bahsetmiştir. Hoppe, “Gerçekten de Rothbard bu tür sapmalardan bazılarını (örneğin benimkileri) benimsemiştir” derken oldukça haklıdır. Block, Rothbard'ın tekel teorisine çok farklı bir bakış açısıyla yaklaştığı İnsan, Ekonomi ve Devlet adlı eserinin 9. bölümünde, Mises'e karşı AWOL durumuna düştüğünü de belirtmiştir. Ancak Hoppe, Block'un Duffy'ye karşı yaptığı savunmanın hiçbirini kabul etmiyor. Bunu “Grotesk” olarak nitelendirir. Devam ediyor: "Block'un bu değerlendirmesi olsa olsa ölçü ve orantı anlayışını kaybettiğini gösterir.

Onun savaş sorununa ilişkin kendi sapmacı tutumunun mazereti ve gerekçesi olarak bahsettiği diğer 'sapmacı' yazıların hiçbiri, hayal gücünün herhangi bir uzantısı tarafından Avusturya[1] liberteryen entelektüel yapılanmasının temel ilkelerinden bir kopuş ya da bunlardan vazgeçme olarak yorumlanamaz.

Ancak onun topyekûn ve sınırsız savaş ve masum sivillerin ayrım gözetmeksizin katledilmesi çağrısı, aslında Rothbardcı sistemin temel taşlarından birini oluşturan saldırmazlık ilkesinin tamamen ve sınır tanımaksızın reddi ve feshedilmesidir.

İşte, bir kez daha. Hoppe, bilimsel tartışmalarda yeri olmayan bir dil kullanmaktadır. Üstelik, içeriğe ilişkin konularda da bir kez daha hataya düşüyor. Bunu iki şekilde yapıyor. Birincisi, Block Duffy'ye “savaş sorunundaki kendi sapkın pozisyonu için bir mazeret ve gerekçe olarak” yanıt vermemiştir. “Savaş sorunu” bu tartışmanın sadece arka planında yer alıyordu. Daha ziyade, AWOL kavramı ile ilgiliydi: mevcut yazarlar gibi liberteryenleri liberteryen hareketten aforoz etmek. İkinci olarak, Hoppe'nin savaş ve barışın kendisinin, Salerno'nun ve Klein'ın Rothbard'dan sapmaları konusundan daha önemli olduğu iddiasını ele alalım. Evet, birincisi ölüm kalım meselesi, ikincisi değil. Ancak bu, konuyu tamamen değiştirmektir. Duffy ve Block, bizatihi sapmaları ve bunların aforoz edilmeyi haklı çıkarıp çıkarmayacağını tartışıyorlardı. Bu iki yazar sapmaların ciddiyetini tartışmıyordu. Sanki Duffy ve Block tüm zamanların en iyi beyzbol oyuncusunun kim olduğunu tartışıyorlarmış da Hoppe gelip Block ve Duffy'yi daha önemli bir konuyu tartışmadıkları için eleştiriyormuş gibi. Block ve tüm iyi niyetli insanlar, Hoppe'nin savaş ve barışın anti-tröst yasaları (Rothbard), uzmanlaşma ve işbölümü (Klein) ve servet ya da gelir ile zaman tercihi (Salerno) arasındaki ilişkiye dair teorik tartışmalardan daha önemli olduğuna dair değerlendirmesini kesinlikle paylaşmaktadır. Duffy ve Block basitçe önemi temel alan konular üzerinde tartışmıyorlardı. Tek anlaşmazlıkları AWOL üzerineydi. Hoppe'yi (örneğin, Hoppe, 2001) kitaplarındaki sayfaların çoğunu savaş ve barışa daha fazla odaklanmadığı için boşa harcamakla da eleştirebiliriz. Bu, Block'un Duffy'ye karşı bu özel Hoppe eleştirisi kadar ilgili olurdu.


SONUÇ


Şimdi biraz da teori üzerine konuşmak istiyoruz. Nasıl oluyor da makullüğü, rasyonelliği, sakin müzakereciliği, homesteading'e dayalı özel mülkiyet haklarına güçlü bağlılığı ile bilinen bir hareket olan Avusturya-liberteryen hareketinin yadsınamaz önderlerinden biri olan Hoppe, bu özelliklerden böylesine devasa bir derecede sapmış olabiliyor. Hoppe, kuşkusuz, mevcut yazarları fiili şiddet başlatmakla suçlamıyor. Bizi herhangi bir masumu kasten öldürmekle suçlamıyor. Daha ziyade, ona göre, IDF'nin iddia edilen bu tür hak ihlallerine yönelik yardım ve yataklıktan suçluyuz. Biz de burada yalnızca liberteryen teoriyi karmaşık bir meseleye uygulamaya çalıştığımızı sanıyorduk. Hoppe'nin bu konuda sergilediği davranışın bir başka açıklaması da, artık Amerikalı bir akademisyen olmamasına rağmen, şu anda o çevrelerde popüler olan “abartılı üslubu” (Gutkin, 2024) benimsemesidir. Hoppe liberteryenizmin lekelenmesinden korkmakta oldukça haklıdır. Kamuoyunun gözü önünde liberteryenizmi bir şekilde baltalayanları eleştirmekte tamamen haklıdır. Bu hepimizi çok kötü bir duruma düşürür. Liberteryenizm zaten soluk bir parıltıdan ibarettir. Söndürüldüğünde ise medeni bir düzene dair umutlar büyük ölçüde azalır. O, mevcut yazarları böyle korkunç bir davranışla suçluyor. Biz de bu suçlamaya karşılık veriyoruz. Onun yaptığı analiz, Hamas'ın barbarlığı ile İsrail'in medeni davranışını aynı kefeye koymaktadır. Hayır, hatta bunu da bırakın. Ona göre İsrail bu konuda birincisinden çok daha kötüdür. Politika konusunda yaptığı açıklamalar, İsrail devletinin ve aptalca bir şekilde orada kalmayı tercih eden tüm Yahudilerin fiili intiharından ne daha fazlasını ne de daha azını ima ediyor; aslında çoğu yorumcunun zihninde bu, Araplara Naziler tarafından başlatılan işi tamamlamaları için bir çağrı olarak yorumlanacaktır. Bu tür bir analizin genel kamuoyunun gözünde liberteryenizmin itibarını nasıl koruyacağını anlamak son derece zordur. Hoppe nasıl olur da liberteryenizmin izinden bu kadar uzaklaşabilir? Birkaç açıklama üzerinde düşünelim. Bunlardan biri, bu felsefeye önemli katkılarda bulunmuş olmasına rağmen liberteryenizm konusundaki tutumunun o kadar da sağlam olmamasıdır. Kendisi göç, kürtaj, homesteading'de kolektivizme karşı bireycilik, politik ekonomik spektrumdaki uygun yeri, insanları eylemleri için değil görüşleri için (diğerlerinin yanı sıra) “toplumdan” uzaklaştırma gibi konularda liberteryenizmin perspektifi ile ilgili hatalı görüşler ortaya koymuştur. Birçok açıdan kayda değer bir teorisyendir. Ancak dikkatli bir araştırmacı değildir. Kullandığı üst düzey dilin yanı sıra, hedef aldığı kişilerden, bu örnekte olduğu gibi, doğrudan alıntı yapmaya tenezzül etmiyor. Bunu yapmış olsaydı, bireyciliğe karşı kolektivizm veya sınırlı hükümet liberteryenizmine karşı anarko-kapitalizm gibi bazı önemli konularda sahip olduğumuz görüşleri bu kadar ciddi biçimde yanlış tanımlamazdı. Hoppe'nin Block-Futerman tezine karşı kullandığı, ancak esas olarak bu ikilinin ilki olan Block'a yönelik kinini bir göz önünde bulundurun. Bu neredeyse, hatta gerçek histerinin nedeni ne olabilir? Bu tür demagojik, bilimsel olmayan davranışları açıklayabilecek birkaç hipotez vardır. Hoppe, Block ile “kamusal bir entelektüel olarak ortak bir konuma sahip olduklarını ve her ikimizin de aynı hocanın, Murray N. Rothbard'ın önde gelen talebeleri ve Rothbard tarafından kurulan modern liberteryen hareketin önde gelen entelektüel aydınları olarak isimlerimizin sıklıkla anıldığını” kabul etmektedir. Bir anlamda Hoppe, her ikisinin de akıl hocası olan Rothbard'ın halefi olma konusunda Block ile eşit konumdadır. Şu anda yanıt verme çabasında olduğumuz bu makale bir eşitliği bozma girişimi olarak değerlendirilebilir. Eğer Hoppe, Block'un aleyhine “ itibar” kazanabilirse, Rothbard'ın uzun süredir ve çok iyi bir şekilde sahip olduğu liberteryen tahtın tek varisi olabilir. Öte yandan, bize göre, Hoppe tarafından böyle bir başarı elde edilmemiştir. Bunun yerine tam tersi gerçekleşmiştir. Hoppe şöyle demektedir: “Benim tanıdığım Murray Rothbard bunları derhal akıldışı, canavarca, vicdansız ve mide bulandırıcı olarak nitelendirir ve Block'u bir Rothbardcı olarak alenen alaya alır, ihbar eder, ‘arkadaşlıktan çıkarır’ ve aforoz ederdi.” Ancak, Block'un tanıdığı Murray Rothbard, ki Block onu Hoppe'den daha uzun yıllardır tanıyordu, farklı tepki verirdi. Hoppe ile esas itibariyle aynı fikirde olabilirdi (bundan kuvvetle şüpheleniyoruz), ancak son derece karmaşık bir liberteryen mesele üzerine yaşanan bir fikir ayrılığı yüzünden Block ya da başka bir liberteryen ile dostluğunu bozmazdı. Bu iddianın kanıtı nedir? Öncelikle Murray felsefi bir anlaşmazlık yüzünden hiçbir Avusturya liberteryeniyle yollarını ayırmamıştır. Evet, meselenin aslından saptıklarını düşündüğü birkaç takipçisinden daha fazlasını eleştirmiştir, ancak hiçbir zaman onları amiyane tabirle “kesip atmamıştır”.

İkincisi, Block birçok kez Rothbard'ı eleştirmiştir. Yine de ikisi, 1995'te vakitsiz bir şekilde vefat ettiği güne kadar arkadaştılar. Bir de Hoppe'un kullandığı üslup söz konusu: “akli dengesi yerinde olmayan, kana susamış canavar”, “soykırım dürtülerine kapılmış akli dengesi yerinde olmayan bir kolektivist”, “utanç verici”, “affedilemez”. Bu tür ifadeler gerçekten gerekli mi? Bize öyle geliyor ki bu, İsrail hakkında sahip olduğumuz görüşlere yönelik eleştirisini güçlendirmek yerine zayıflatıyor. Kirzner ve Rothbard da ekonomik meselelerde birbirleriyle anlaşmazlığa düşmüşlerdir. Ancak hiçbiri böyle bir dil kullanmaya tenezzül dahi etmemiştir. Rothbard ve Ron Paul kürtaj konusunda birbirine zıt görüşlere sahiptiler. Yine de, herhangi birinin diğerine karşı böyle bir dil kullanması düşünülemezdi ve bu konu aynı zamanda bir yaşam ve ölüm meselesidir. Hoppe, Block ve Futerman'ı liberteryen hareketten dışlamak istiyor. Biz onun dışlanması için çağrıda bulunarak karşılık vermeyeceğiz. Rothbard “her köpek bir ısırık alabilir” derdi. Biz de bunu görüyor ve yükseltiyoruz: “Her köpek yarım düzine ısırık alabilir.” Hoppe'nin görüşlerinin İsrail-Hamas meselesinin yanı sıra diğer birçok konuda da liberteryenizmle bağdaşmadığını düşünüyoruz. Yine de onu, kendisini haklı çıkaran konularda önde gelen bir liberteryen teorisyen olarak kabul ediyoruz. Ne Rothbard'ın ne de Kirzner'in, kasvetli bilimin(dismal science) çeşitli konularında birbirlerinden ciddi şekilde ayrılmış olsalar da, hiçbir zaman diğerini Avusturyan iktisatçı kimliğinden dışlamaya çalışmadıklarını belirtmek isteriz. Aynı şey Murray Rothbard ve Ron Paul için de geçerlidir. Hoppe'nin İsrail'e karşı aşırı, hatta histerik muhalifliğinin bir başka olası açıklaması da yine liberteryenizmi yanlış kavramasından kaynaklanmaktadır: Hoppe liberteryenizmi sağın bir parçası olarak algılamaktadır. Ona göre liberteryenizm esasen muhafazakâr bir girişimdir. Hem Hoppe hem de Block, Avusturya-liberteryen hareketin önde gelen üyeleri olmalarına rağmen, Hoppe'nin prestijli Wall Street Journal'da hiç makalesi yayınlanmazken, Block'un neredeyse bir düzine makalesinin yayınlanmış olması bir kıskançlık kaynağı olabilir mi? Bu hipotez, Hoppe'nin Block-Futerman pozisyonuna duyduğu öfkenin orada yayınlanan bir köşe yazısına dayanması gerçeğiyle güçlenmektedir. Bu durum oldukça merak uyandırıcıdır, zira entelektüel bir düşmanın (Block) yayınlamış olduğu tek bir köşe yazısından ziyade, konu ile ilgili yazılmış koca bir kitabın daha uygun bir hedef teşkil etmesi beklenirdi. Başka bir olasılık daha var: Hoppe Yahudilerin kendilerini savunmalarını bir türlü kabullenemiyor. İsrail'in kendisini savunmaya yönelik gerçekleştireceği herhangi bir eylem onun tarafından bir haksızlık olarak yorumlanacaktır. Belki de Yahudi öz savunmasının tek alternatifi olan Yahudi intiharını tercih ediyordur. 1939-1945 yılları arasında olduğu gibi düşmanlarının onları kitlesel olarak öldürmesine izin vermek. Ya da 7 Ekim 2023'te. Ancak bugün Yahudiler, Profesör Hoppe'nin ifadelerini ödünç alarak, düşmanları tarafından “fiziksel olarak toplumdan uzaklaştırılmayı” ya da “medeni toplumdan men edilmeyi ve gettolarda fiziksel olarak ayrı yaşamayı...” kabul etmeyecektir. Hayır, Hoppe itiraz etse de, görüşlerimizi “akıl dışı, canavarca, vicdansızca ve mide bulandırıcı” olarak değerlendirse de, İsrail kendini savunacaktır. Yahudiler yaşayacak ve gelişecektir. Düşmanlarıyla savaşacaklar ve Hoppe'nin itirazlarına rağmen kazanacaklardır. Yahudiler toplu katliamları, tecavüzleri ve yıkımı kabul etmeyecek insanlardır. Bir daha asla. Profesör Hoppe buna alışmalıdır. Hoppe'nin aksi yöndeki görüşlerine rağmen, Hamas ve diğer düşmanları karşısında İsrail lehine olan tutumun liberteryen temellerde savunulabileceği sonucuna varıyoruz. Bunu üç düşünceye dayandırıyoruz. Bir, homesteading'e dayalı bireysel özel mülkiyet hakları; iki, egemenlik; üç, Hoppe'nin Hamas ve benzeri diğer terörist grupların Yahudilere karşı duyduğu inkar edilemez ve önüne geçilemez nefreti dikkate almaması. Hoppe'un anarko-kapitalizmin bir savunucusu olarak itibarını zedelemeye çalıştığımızı varsayalım. Kendisini, 2001 tarihli “Democracy, the God that Failed” adlı kitabında monarşizmi desteklediği gerekçesiyle anarko-kapitalist hareketten dışlamaya çalıştığımızı varsayalım. Bunu yaptığı için, Murray Rothbard'dan bizlere kalan ortak mirası çöpe attığı gerekçesiyle ona “canavar” diyebilirdik. Ancak bu bizim açımızdan yanlış olurdu. Bu değerli akademisyen aslında yalnızca monarşiyi desteklemiyordu. Aksine, kendi değerlendirmesine göre birçok açıdan anarko-kapitalizme demokrasiden daha yakın olduğuna işaret ediyordu. Biz de 2021 yılında yayınladığımız kitabımızda aynı şeyden “suçluyuz”. Rothbard'ın (1967) mezhepçilik karşıtı ilkelerini takip ederek ve bunu yaparken klasik liberalizme başvurarak İsrail'i mukayeseli bir temelde analiz ediyoruz.



Çeviren: Howard Phillips

Orijinal Yazı: XXIV_Block_Futerman.pdf (meste.org)


DİPNOT 


1. Aksi belirtilmedikçe, sonraki tüm referanslar Hoppe'nin bu tek çalışmasına yönelik olacaktır.

2. Bunlardan belki de en ünlüsü Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei'dir. Bu konuda bkz. https://www.reuters.com/world/argentinas-president-milei-visit-israel-display-support-2024-01-26/. Diğer liberteryenler de Hoppe'nin Block'a saldırısını reddetmektedir, örneğin Huebert, 2024.

3. Aynı şey Avusturya iktisadı ve praksiyolojisi için de geçerlidir, ancak bu düşünce ekolü ele alınan konularla tam olarak ilgili olmadığından, bu önemli gerçeği belirtmekle yetiniyoruz.

4. İlk bahsi geçen mevcut yazarlar da dahil olmak üzere.

5. Joe Biden, İsrail ordusunun 7 Ekim 2023'te Hamas'ın gerçekleştirdiği vahşete karşı verdiği tepkiyi Hoppe'nin de katılacağı bir şekilde aşırı olarak nitelendirdi.

6. Ona şüpheyle yaklaşıyorduk, ki bu onun karşılık vermediği bir şeydi.

7. Hoppe'nin kendisi de boşanmıştır. Muhtemelen bu durum onu “anormal ve sapkın” kılmaktadır. Ayrıca, bu ikiyüzlülüktür. Kendisini böyle bir eleştiriye açık bırakmasına ancak şaşılabilir. Yazarımızın burada muhafazakârlığı doğru bir şekilde değerlendirdiğini inkâr etmek zordur. Ancak biz liberteryeniz, muhafazakâr değil; ikisi arasında, bu yorumcunun gözünden kaçmış gibi görünen devasa bir uçurum bulunmaktadır.

8. Ve kitabımızda, Block & Futerman (2021, Bölüm 6).

9. Bu konuda bakınız Block (1977A; 1977B; 1978; 2001; 2004D; 2008; 2010D; 2011A; 2011B; 2012; 2014A; 2014B; 2014C; 2018C; 2021), Block ve Whitehead (2005), Dyke ve Block (2011).

10. Gettolardan bahseden yukarıdaki alıntısı (Hoppe, 1991 [2007], s. 212) göz önüne alındığında, bunları pek de önemsiyor gibi görünmüyor...

11. Aşağıda ve bu konudaki birçok yazımızda gösterdiğimiz gibi, bunlar doğru olmaktan çok uzaktır.

12. Ve aslında, onun sözlerinden çıkarım yaparsak, tüm rasyonel yorumcular.

13. Bize göre, eğer vuruş skorları hükümet eylemlerinin meşruiyetini yansıtıyorsa, bu ülke şaşırtıcı bir şekilde .950 vuruş yapıyor. Bu ülkeye yönelik temel eleştirilerimiz, hâlâ çok sosyalist olduğu ve düşmanlarına karşı kendini yeterince güçlü bir şekilde savunmadığı yönündedir. Ayrıca Avrupa ve ABD'deki kamuoyuna çok fazla bağlı kalmaktadır.

14. Bu metal elbette ekonomik özgürlük için yalnızca bir göstergedir. Eğer piyasa gümüş ya da platine ya da gönüllü olarak ticareti yürütmek için başka herhangi bir araca yönelmiş olsaydı, bu da aynı şekilde ekonomik özgürlüğün bir göstergesi olurdu. Serbest girişimcilerin altına yönelmesinin tek nedeni, piyasa katılımcıları seçim yapmakta özgür oldukları zaman genellikle altını tercih etmeleridir.

15. Minarşistler arasında bu konuda tartışmalar vardır.

16. Bkz: Rothbard (2002).

17. Bkz: Block, (1996, 2006B, 2006C).

18. 2021 kitabımızın başlığı The Classical Liberal Case for Israel'dir.

19. Gerçi Hoppe'nin “sapkınlar” olarak gördüğü insanlar İsrail'de gerçekten de hayatta kalabiliyorlar. Oysa Hamas yönetimindeki Gazze Şeridi'nde durum böyle değil. Bu açıdan okuyucu hangi toplumun liberteryen ideale daha yakın olduğuna karar verebilir.

20. Ve muhtemelen Alan Futerman da, her ne kadar eleştirilerinin çoğu ilkine odaklanmış olsa da. Ancak bize göre her iki yazar da Hamas'a karşı İsrail'i desteklemekten eşit derecede “suçludur”.

21. Ya da en azından yukarıda bahsedilen sınırlı devlet liberteryen pozisyonlarından biri.

22. Block and Futerman (2021; see Section 6.6).

23. Ibid

24. Hoppe ayrıca şöyle demektedir: “...Yahudiler yüzlerce yıl boyunca Mısır'da yaşadılar ve sonunda ‘vaat edilmiş topraklara’ ulaştıklarında burası hiç de boş değildi. Tesniye ve Yeşu'ya göre, toprakları ele geçirmeden önce epeyce öldürme, yağmalama ve tecavüz yapılması gerekiyordu. Eski Yahudiler sadece yerleşimci değil, aynı zamanda birer suç failiydi..." Ancak Profesör Hoppe, bizim argümanımızın, İncil metninin teolojik gerekçelerle toprağın kime ait olduğu konusunda otorite olarak kabul edilmesini içeren türden dini bir argüman olmadığını görememektedir; daha ziyade, bizim argümanımız tarihsel bir argümandır (Talmud'u kullanmamız da aynı yolu izlemektedir, yani dini otoriteye sahip olduğu için değil, Kudüs'teki Tapınak Tepesi'nin nasıl inşa edildiğinin belirli yönlerini anlamak için tarihsel öneme sahip olduğu için): Yahudiler 2,000 yıl önce Yahudiye'de miydi? Evet. Günümüz Yahudileri var mı? Evet. Buna karşılık, İncil'deki Yeşu'nun savaştığı ve İsrail topraklarını talep eden halkların günümüzdeki temsilcileri var mı? Bildiğimiz kadarıyla yok (ne Hoppe'nin ne de bir başkasının).

25. Rothbard bu noktada şunları söylemektedir: “Hayır: Liberteryenler, nihai ilkeleri papağan gibi tekrarlamanın gerçek dünya sorunlarıyla başa çıkmak için yeterli olmadığını anlamalıdır. Tüm tarafların nihai bir Devlet olma suçunu paylaşıyor olması, tüm tarafların eşit derecede suçlu olduğu anlamına gelmez. Aksine, neredeyse her savaşta bir taraf diğerinden çok daha suçludur ve saldırganlığın, işgal güdüsünün vb. temel sorumluluğu bir tarafa yüklenmelidir." Rothbard'dan bu konuda bir değil iki kez alıntı yaptığımızın farkındayız. Tek mazeretimiz bunun çok önemli olması ve Hoppe'nin bu konuda Rothbard'a yanıt vermemesi. Buna karşılık, bu konuya yaptığımız katkıların neredeyse tamamı bu konuya bir cevap (girişimi) niteliğindedir.

26. Hoppe, Rothbard ile birlikte, Yahudilerin iddia ettikleri şeyin %7'sine haklı olarak sahip olduklarını kabul etmektedir. Bunu aşağıda tartışıyoruz.

27. Hoppe'nin bundan Hamas tarafından gerçekleştirilen toplu tecavüzlere bir çıkarım yapıp yapmayacağı merak ediliyor. Eğer öyleyse, İsrail askerleri Arap kadınlara tecavüz etmeye niyetliydi. Ancak kafaları karıştı ve bu suçu İsrailli kadınlara karşı işlediler. Hayır, Hamas tecavüzü bir savaş taktiği olarak kullanıyor; IDF bunu yapmıyor. IDF, 7 Ekim 2023'teki o rezil günde kendi vatandaşlarından kitleleri, yüzlercesini de vurmadı. İsrail'in dostu olmayan BM bile bunu kabul etmiştir; bkz. Kampeas, (2024).

28. Sözlerinin hiçbir yerinde “nefret” kelimesi geçmemektedir.

29. “Hebron Katliamı” için bkz. https://www.jewishvirtuallibrary.org/the-hebronmassacre-of-1929

30. Rose Wilder Lane (1943, 79-80) bu konuda şunları söylemiştir: “Bugün Yahudi olarak adlandırılan insanların [...] tek bir ortak noktası var, o da bir gelenek. Bu Amerikalıların sahip olduğu gelenektir - bir zamanlar tüm dünyaya karşı insanların özgür olduğunu iddia eden insanlardan kalan bir miras. Eski Dünya'nın Yahudilerden nefret etmesinin bir sebebi vardı. Dört bin yıl önce bir Yahudi insanların özgür olduğunu söyledi. İki bin yıl önce bir Yahudi insanların özgür olduğunu vaaz etti. Ortaçağ Avrupa'sında Yahudiler, insanların özgür olduğunu bildikleri için İspanya'dan geldiler. Bu bilgi tüm Eski Dünya'nın evren ve insan kavramını yok edecek, Eski Dünya uluslarının ve devletlerinin temellerini yıkacak ve tebaalarının yaşamlarının temelini paramparça edecektir. Bu yüzden Yahudi'den korkuyorlar. Onu uzak tutarlar; onu dışlarlar; etrafına duvarlar örerler; onu öldürürler. Eylemleri korktuklarını göstermektedir. Bu ülkenin devlet üniversitelerinden dışlanmalarından gettolara ve bugün Polonya'daki katliamlara kadar Yahudilere yönelik her saldırı, korkan insanların eylemleridir. Peki bu saldırıları kim yönetiyor? Bir tiran. Tiranlığın en güçlü olduğu her yerde -15. yüzyıl İspanya'sında, Çarlık Rusya'sında, Nazi Almanya'sında- Yahudilere yönelik saldırılar en acımasız şekilde gerçekleşmiştir. Eski Dünya'nın her yerinde, iki bin yıl boyunca Yahudilere karşı nefret tekrar tekrar alevlendi. Bu nefret her zaman korkudan kaynaklanır ve her zaman -her zaman, her örnekte- insanların özgür olduğu bilgisinden korkan insanlar tarafından başlatılır ve beslenir.” Muhtemelen, Hoppe'nin görüşüne göre, bir liberteryen olarak güvenilirliği artık şüphelidir.

31. Ludwig Von Mises (1944, 184-185): "Antisemitizm sorunuyla ilgilenen hemen hemen tüm yazarlar, Yahudilerin davranışları veya tutumlarıyla antisemitizmi şu veya bu şekilde tahrik ettiklerini göstermeye çalışmışlardır. Yahudi yazarlar ve Yahudi olmayan antisemitizm karşıtları bile bu görüşü paylaşmaktadır; onlar da Yahudi olmayanları antisemitizme iten Yahudi hatalarını aramaktadır. Ancak antisemitizmin nedeni gerçekten Yahudilerin ayırt edici özelliklerinde bulunacak olsaydı, bu özelliklerin Yahudileri insanlığın seçkinleri olarak nitelendirecek olağanüstü erdemler ve faziletler olması gerekirdi. İdealleri sürekli savaş ve kan dökmek olan, şiddete tapan ve özgürlüğü yok etmeye hevesli kişilerin onları kendi çabalarının en tehlikeli muhalifleri olarak görmelerinin suçlusu Yahudilerin kendileriyse, bunun nedeni Yahudilerin özgürlük, adalet ve uluslar arasında barışçıl işbirliğinin savunucuları arasında en önde yer almaları olmalıdır. Eğer Yahudiler kendi davranışlarıyla Nazilerin nefretini kazanmışlarsa, bunun nedeni hiç şüphesiz Alman ulusunun büyük ve asil olan her şeyinin, Almanya'nın geçmişindeki tüm ölümsüz başarıların ya Yahudiler tarafından gerçekleştirilmiş olması ya da Yahudi zihnine uygun olmasıdır. Modern uygarlığı yok etmek ve barbarlığa geri dönmek isteyen partiler antisemitizmi programlarının en başına koyduklarına göre, bu uygarlık görünüşe göre Yahudilerin eseridir. Bir birey ya da grup için, uygarlığın ölümcül düşmanlarının onlara zulmetmek için haklı nedenleri olmasından daha gurur verici bir şey söylenemez”. Muhtemelen, Hoppe'nin görüşüne göre, bir liberteryen olarak güvenilirliği de artık şüphelidir. Antisemitizmin doğasıyla ilgilenen herhangi bir liberteryen, Mises'in Omnipotent Government, Kısım III, Bölüm VIII'ini okumakla iyi yapacaktır. Bu arada, Mises burada Nazi Anti-Semitizmi ile uğraşıyordu. Aynı Naziler, Filistin Arap ulusal hareketinin babası Emin El-Hüseyni'nin de müttefikiydi. Ve bugün Hamas katilleri için de ilham kaynağı olan kişi.

32. Block (1998; 2004B; 2011D, 2011E; 2013A; 2016A; 2016B; 2016C; 2016D, 2017A; 2018), Block and Brekus (2019), Block and Callahan (2003), Deist (2018), Gregory and Block (2007).

33. Büyük ölçüde meskûn olmayan bataklık ve çölden oluşuyordu ve çoğu ekilemez olarak kabul ediliyordu. Yani o dönemde Araplar için. Ancak Yahudiler satın alabildikleri topraklarda “çölün yeşermesini” sağlayabildiler ve böylece bu tür arazilere sahip olabildiler, çünkü buraları işlediler.

34. Tapınak Tepesi Yahudiliğin en kutsal mekânıdır. El Aksa Camii ise Arap Müslümanlar için en saygı duyulan yapılardan biridir. Hangisi diğerinin üzerine inşa edilmiştir? Cevap: Tapınak Tepesi, Mescid-i Aksa'nın altında yer almaktadır. Bu, Yahudilerin Araplardan önce orada bulunduğuna dair arkeoloji alanından çıkan en olumlu kanıttır. Bu nedenle o bölgede daha önceki Yahudi varlığına dair kanıtları silmek için her türlü girişimde bulunulmuştur (bkz. Block & Futerman, Bölüm 1).

35. Ya da kat mülkiyeti, kooperatifler, gönüllü ev sahipleri dernekleri, şirketler vb. gibi gönüllü grupları da kapsayacak şekilde genişletilebilir.

36. Kolektivizm, Hoppe'un bahsettiği gibi yalnızca kötü bir kelime olmamalıdır. Ne de olsa gönüllü kolektivizm diye bir şey var. Örneğin, Kibbutz.

37. Rakamlar farklıdır ve tarihçiler arasında tartışmalar vardır, ancak örneğin bkz. https://www.statista.com/statistics/1171896/precolonization-population-americas/

38. En fazla kabaca %20 (yine nominal olarak), Yahudiler ise %7 (en fanatik Anti-Siyonistlerin bile kabul edeceği gibi) ile kabaca %10 (bazı tahminlere göre biraz daha fazla) arasında bir orana sahipti. İsrail Devleti kurulmadan önce bölgedeki toprak mülkiyetinin gerçek durumu hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler kitabımızın 2, 3, 4, 6 ve 7. Bölümlerine göz atabilirler (Block & Futerman, 2021). 3. Bölüm ayrıca Hoppe'nin de katılıyor gibi göründüğü Araplara yönelik etnik temizlik mitini uzun uzadıya ele almaktadır (Hoppe “...1948'de İsrail devletinin kurulmasından hemen önce ve sonrasında yüz binlerce Filistinli Arap'ın sürülmesinden” bahsetmektedir). Bölüm 2 ve 6, Hoppe'nin Siyonizm ve bölgedeki Yahudi varlığı hakkında bahsettiği yanılgıların çoğunu ele almaktadır. Hoppe'nin mektubunda iddia ettiklerine bakılırsa, kitabımızın tamamını okuduğundan şüpheliyiz, ancak umutsuzluğa kapılmasın, Profesör Hoppe'nin veya herhangi birinin açıkça anlayabilmesi için toprak mülkiyeti konusunu da kısaca sunduğumuz bir özetimiz yakında çıkacak (Futerman & Block, Forthcoming). Ayrıca, “Yeni Tarihçiler ‘in en önemlisi tarafından yazılan 1948’de neler olduğuna dair kısa bir açıklama Morris (2008) adresinde görülebilir.

39. Yine de bu, her Yahudi satın alımının gayrimeşru Arap sahiplerden yapıldığı anlamına gelmez. Mülklerini gönüllü olarak Yahudilere satan meşru Arap mülk sahipleri kesinlikle vardı. Ve bu gibi durumlarda mülk, liberteryen standartlara göre artık Yahudi alıcılarına aitti. Ancak burada sözde Araplara ait olan toprakların çoğundan bahsediyoruz (ki bu topraklar, önce Osmanlı hükümetine, daha sonra da İngilizlere ait olan tüm toprakların sadece bir kısmıydı), ki bu topraklar kesinlikle Araplar tarafından sahiplenilmemişti ve çoğunlukla hükümet imtiyazlarından oluşuyordu.

40. İngilizler sadece Yahudi göçüne değil, aynı zamanda toprak alımına da kısıtlamalar getirerek Siyonist girişimi zora soktu.

41. Yine, arazi durumunun tam bir açıklaması için Block ve Futerman'a (2021, bkz. 2, 3, 4, 6 ve 7. Bölümler) bakınız.

42. Ancak Arapların nominal olarak sahip olduğu ancak o dönemde mülk edinmedikleri toprakların çoğu (ve bir bütün olarak sorumlu hükümetin sahip olduğu toprakların çoğu) daha sonra onlar tarafından mülk edinilmiş ve böylece mülklerine meşruiyet kazandırılmış olabilir mi? Evet, ama o zaman durum böyle değildi, Locke'çu analizimizle ilgili olan tek şey de bu. Daha sonra Japonlar ya da Perulular tarafından da mülk edinilmiş olabilir. Ya da Yahudiler de dahil olmak üzere başka herhangi biri tarafından da mülk edinilebilirdi. Ve 1948'den sonra Yahudiler büyük ölçüde bunu gerçekleştirdi. Peki ya bölgede devlete ait olan (önce Osmanlı, sonra İngiliz) toprakların çoğunun felsefi statüsü ne olacak? Bu topraklar üzerinde herhangi bir liberteryen savunma yapılamazdı çünkü bu topraklar tapusuzdu. İsrail Devleti, bölgedeki bu diğer hükümetleri takip eden siyasi varlık olarak (topraklarını savunma savaşlarında kazanmıştır), bu tür topraklar için aynı statüyü miras almıştır. Bu açıdan ilginç bir not: liberteryen Anti-Siyonistlerin modern İsrail'de toprak mülkiyeti konusunda kafaları karışık görünmektedir. Devletin nominal olarak toprağın çoğuna “sahip olduğu” doğrudur, zira bu İngilizlerden ve daha önce Osmanlılardan miras kalan modeldir. Ancak bunun gerçekte hiçbir özel mülkiyetin var olmadığı tamamen devletçi bir sistem anlamına geldiği doğru değildir. Bu sadece, devletin bir asırlığına ya da ebediyen (yenileme ile) hibe ettiği gibi, aslında toprağa sahip olan (ya da homesteading yoluyla sahip olan) kişiler için mülkiyet haklarını etkilemeyen farklı bir nominal mülkiyet biçimidir. Bu durum uygulamada diğer Batılı ülkelerin medeni kanunlarındaki mülkiyet hakkı sisteminden farklı değildir. Ve buna modern İsrail'de hem Yahudilerin hem de Arapların sahip olduğu topraklar da dahildir (İsrail'deki birçok Arap kasabasında kolayca görülebileceği gibi). Optimal mi? Elbette değil (biz tam özelleştirmeden yanayız). Gerçekte, bazı liberteryen Anti-Siyonistlerin ima ettiği gibi tam bir devletçilik ya da komünizm mi söz konusudur? Kesinlikle değildir. İsrail'de gayrimenkul (ya da bu bağlamda tarımsal çabalar) tam olarak küçümsenen bir sektör değildir ve ekonominin bu sektörü mülkiyet haklarına (özellikle toprakta) saygı göstermeyen ülkelerde tam olarak gelişmez. Belki de liberteryen Siyonizm karşıtları, söz konusu olguya ilişkin sınırlı anlayışlarına göre basit tanımları takip etmek yerine, ampirik kanıtlara dikkat gerektiren konular için tamamen rasyonalist kategorilerini terk etmelidir. Nihayetinde felsefi açıdan esas önemli olan, mülk edinmedir, bunun belirli resmi yasal statüsü değil (elbette bu konuyla ilgilidir ve birçok türde teşvik mekanizması yaratır).

43. Anarko-kapitalist dostlar olarak bu konuda onu coşkuyla destekliyoruz (tabii bizi bu kategoriden henüz başarıyla aforoz etmediğini varsayarak; eğer ettiyse vay halimize). Ancak yine de burada Rothbard'ın (1967) ilkelerini takip ediyoruz.

44. Hoppe de bu kategoriye girmektedir. Mosquito hakkında bkz. Farber, Block ve Futerman (2018).

45. Bunu yapan tek halk onlar değildir. Ne yazık ki bu durum günümüzde de devam etmektedir.

46. Rothbard'a göre (1998, s. 88, ft. 6): "Orantılı ceza teorimizin - insanların başkalarının haklarını ihlal ettikleri ölçüde haklarını kaybederek cezalandırılabilecekleri - açık bir şekilde kısasa kısas teorisi, bir ‘dişe diş (ya da iki diş)’ teorisi olduğu açık olmalıdır. Kısas, filozoflar arasında kötü bir şöhrete sahiptir ve genellikle bu kavramı 'ilkel' ya da 'barbarca' bularak hızlıca reddederler ve ardından diğer iki büyük ceza teorisi olan caydırıcılık ve rehabilitasyon tartışmasına geçerler. Ancak bir kavramı yalnızca 'barbarca' diye reddetmek yeterli olmayabilir; sonuçta bu durumda 'barbarlar' modern inançlardan daha üstün bir kavram bulmuş olabilirler." Ayrıca bakınız Block (2009A; 2009B, 2017B), Dalrymple (2020), Kinsella (1996A; 1997; 1998-1999), Loo ve Block (2017-2018), Olson (1979), Rothbard (1977; 1998), Whitehead ve Block (2003).

47. Genetik atalarına dayatılmış olan kölelik için günümüz siyahlarına tazminat ödenmesini savunan liberteryen görüşler için bkz: Alston ve Block (2007), Amos ve Block (2022), Block (1993; 2001; 2002; 2014; 2019A; 2020A; 2020B), Block ve Yeatts (1999-2000), Crepelle ve Block (2017), Nouveau ve Block (2020).

48. Açık mektubunda, eğer varsa, alternatif teorisini açıklayan hiçbir şey yoktur.

49. Belki de Profesör Hoppe Hamas tüzüğünün 11. Maddesine katılıyordur: “İslami Direniş Hareketi, Filistin topraklarının kıyamet gününe kadar gelecek Müslüman nesiller için kutsanmış bir İslami Vakıf olduğuna inanmaktadır...”

50. Yüzde 7'sinin Yahudilere ait olduğunu kabul ediyor.

51. Hoppe'un mülkiyet hakkı sahiplerinin belirlenmesi için bu ikinci en iyi yönteme karşı çıkması ama aynı zamanda monarşiyi demokrasiye tercih etmesi oldukça gariptir. Sonuçta, bu iki sistem de anarşizme göre daha aşağıdır, öyleyse neden aralarında seçim yapalım? Neden bu konuda bir “ mezhepçi ” olmayalım? Hoppe gibi bir “salt liberteryen” tüm ikinci, üçüncü, dördüncü, n'inci, en iyileri her zaman reddetmeli ve bunun yerine nihai liberteryen ütopyayı tercih etmelidir. Yoksa Hoppe ikinci en iyilere sadece Yahudiler söz konusu olduğunda mı karşı çıkıyor?

52. İlginçtir ki Hoppe bu terörist suç örgütünden “sözde Hamas” olarak bahsetmektedir.

53. Hoppe, Hamas'ın toplu katliamlarının çoğundan Yahudilerin sorumlu olduğunu ima eden saldırgan ve asılsız “helikopter” iddiasını geri alacak mı? Eğer makalenin başında yer verdiğimiz Hoppe'nin utanç verici alıntıları bize yol gösterici olacaksa, muhtemelen hayır.

54. Bu kavramın çoğu zaman zararlı olduğu için aşağılayıcı bir ifade olduğu konusunda defalarca ısrar eden Peter Bauer'in onuruna korkutucu alıntılar. Kendisi çok daha tarafsız ve dolayısıyla bu bağlamda doğru olan “hükümetten hükümete fon transferi” ifadesini tercih etmiştir.

55. Verilere buradan ulaşabilirsiniz: https://www.foreignassistance.gov

56. BM istatistiklerine bakıldığında bile en fanatik Siyonizm karşıtları bile Hamas'ın 2007'de yönetimi devralmasından bu yana Gazze'ye hem malların hem de insanların girip çıktığını kabul etmek zorunda kalmaktadır ( United Nations Office for the Coordination of Humanitarian Affairs, 2023). Ayrıca bakınız Bard (2021-B).

57. Israel National Digital Agency - Govextra. 2024. “En son güncelleme: 15 Mart 2024.” 15 Mart. Bu konuda daha fazla bilgi için bkz. Magid & AFP (2023).

58. Gazze bir “açık hava” hapishanesi midir? Kanıtlara göre değildi. Bu konuda Zivotofsky'ye (2023) bakınız. Bir hapishane olmasının tek açıklaması, totaliter bir İslamcı rejim olan Hamas tarafından kontrol edilmesidir.

59. Hoppe gibi seçkin bir liberteryenin “aşırılığı” bu şekilde eleştirmesi pek anlaşılır değildir. O, mevcut iki yazarla birlikte, sık sık piyasa köktenciliği, yani ekonomik özgürlük lehine aşırılık pozisyonuna sahip olmakla suçlanmıştır. Gariptir ama bu konuda Hoppe'nin uygun gördüğü durumlarda salt liberteryenizmden vazgeçtiği görülmektedir; üstelik aynı makalede kendisi de bu kadar yüksek standartlara sahip olmadığımız için bize saldırmaktadır.

60. Yine de bu Yahudi “yerleşimleri” (Hoppe'nin farklı bir bağlamdaki ifadesini ödünç alırsak, Yahudiye ve Samiriye'nin “yetersiz” bir bölümünü oluşturmaktadır) herhangi bir Filistin Arap devletinin önünde engel değildir çünkü (İsrail'in gerçek barış tekliflerinde önerildiği gibi) Filistinli Araplara İsrail'de toprak karşılığında İsrail kontrolündeki Yahudi yerleşimlerini bırakacak şekilde toprak takası yapmak mümkündür. Örneğin Ehud Olmert yaklaşık on beş yıl önce İsrail Başbakanı iken “...İsrail Savunma Kuvvetleri'nin tüm varlığını Yahudiye ve Samiriye'den çekme sözü verdi; Batı Duvarı da dahil olmak üzere Doğu Kudüs ve Tarihi Şehir üzerindeki egemenliği kabul etti! Yahudiye ve Samiriye topraklarının %94'ünü teklif etti ve geri kalan %6'lık kısmın, Gazze'yi Batı Şeria'ya bağlayacak bir tünel de dahil olmak üzere İsrail'in merkezi bölgelerinde toprak takasıyla Filistinlilere verileceğini söyledi. Olmert, Ebu Mazen'e yalvardı: 'Filistinliler 50 yıl sonra bile böyle bir teklif alamayacaklar!" (Baratz, 2017). Hoppe bunu ya bilmiyor (muhtemelen) ya da görmezden geliyor (daha da kötüsü). Bu seçkin liberteryen teorisyenin barışın sağlanamamasından dolayı İsrail'i ve “barış sürecini” sekteye uğratmaktan dolayı “aşırılık yanlısı İsrailli grupları” suçladığı düşünüldüğünde, Filistinli Arapların sunduğu çözüm önerisinin ne olduğundan bahsetmesi iyi olurdu. Hoppe bundan hiç bahsetmiyor, çünkü böyle bir teklif yok. Tek teklif İsrail'in varlığının sona ermesi. Ancak bu Anti-Siyonist isteğe rağmen bu gerçekleşmeyecek. Aslında, bir Filistin Arap Devleti kurmak için adım atan bir taraf varsa o da İsrail'dir. İsrail 90'lı yıllarda Oslo Anlaşmalarını imzalayarak tarihteki ilk idari özerk Filistinli Arap oluşumunu oluşturmakla kalmadı (özellikle Gazze'de ve Yahudiye ve Samiriye'nin “A Bölgesi ‘nde), aynı zamanda 2005 yılında Gazze Şeridi'nin %100’ünü Filistin Yönetimi'ne teslim etti. Diğer tarafta ne oldu? İkinci İntifada, Gazze'de Hamas'ın iktidara gelmesi, toplu katliamcılara maaş ödenmesi, Yahudi nefretinin kitlesel olarak aşılanması ve hiçbir makul insan tarafından barışı teşvik ettiği şeklinde yorumlanamayacak daha birçok adım. Bu durumda yalnızca Anti-Siyonist zihniyet öncelikle İsrail'e odaklanabilir.

61. Sadece 1949'da, İsrail'in ülkeden ayrılan Arapların geri dönmesine izin vermediği dönemde, Filistinlilere ait mülklerden büyük çapta toprak hırsızlığı yapıldığını varsayalım (Unutmayalım ki “geri dönüş hakkı ”na izin verilmesi halinde İsrail, ülkelerinin altını oyacak ve ellerinden geldiğince çok sayıda Yahudi'yi öldürecek insanlarla dolup taşacak, başka bir deyişle 7 Ekim'deki vahşetler kat be kat devam edecektir). Peki ya Mısır, Suriye, Lübnan, Irak gibi Arap ülkelerindeki mülklerinden gönüllü olarak ayrılmayan yaklaşık 1.000.000 Yahudi ne olacak? Hoppe onlardan bir kez bile bahsetmeye tenezzül etmiyor. Onların mülkleri Filistinli Araplarınkinden daha mı az meşru? (Burada bir uyumsuzluk var: Yahudiler hiçbir suç işlemediler ve ev sahibi ülkeler için hiçbir tehdit oluşturmadılar. Aynı şey Filistinli Arapların çoğu için söylenemez; ama bunları geçelim). Burada Profesör Hoppe'nin ilginç bir miyopluğuna dikkat çekiyoruz. Hoppe, Araplara karşı Yahudilerin (sözde) toprak hırsızlığı ile ilgilenmekte, ancak bunun tersi ile hiç ilgilenmemektedir. Hazlitt (1946) bizi onun tek dersini benimsemeye çağırmıştır: “İktisat sanatı, herhangi bir eylemin ya da politikanın sadece anlık değil uzun vadeli etkilerine bakmaktan ibarettir; bu politikanın sadece bir grup için değil tüm gruplar için sonuçlarının izini sürmekten ibarettir” (vurgular mevcut yazarlar tarafından eklenmiştir). Saygıdeğer profesörümüz Hoppe henüz bu dersi almamıştır. Ayrıca bakınız Block & Futerman (2021, Bölüm 3).

62. Ayrıca bkz. Wistrich (2014).

63. UNRWA hakkında bkz: Joffre (2023), Goldenberg, Jobain & Jeffery (2024), Kingsley & Bergman (2024B), Reuters (2024), Fabian (2024). Ayrıca, “Hamas, enklavda yaşayan insanların ihtiyaçlarını tamamen göz ardı edebilecek bir konumdadır. Gıda, eğitim ve sağlık gibi temel ihtiyaçlar Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA), 30 kadar ülkeden 100'den fazla STK ve Filistinlilerle dayanışma göstermek isteyen ülkelerin sık sık yaptığı bağışlarla karşılanmaktadır. Bazı durumlarda, (sic) yabancı bağışçılar yerel yönetimdeki personelin maaşlarını bile ödemektedir” (Taheri, 2023).

64. Tıpkı Nazi SA'sının SS'lere kıyasla ılımlı olması gibi. Filistin Yönetimi gerçekte bir diktatörlüktür.

65. Dahası, farz edelim ki Yahudiye, Samiriye ve Gazze'de Filistin Yönetimi'ne bağlı bir Filistin Arap Devleti olsun. Peki bu durumda İsrail, Hamas'ın 2007'de Gazze'de yaptığı gibi Filistin Yönetimi'ni yerinden ederek yönetimi ele geçirmeyeceğini, ancak daha geniş bir bölge olan Yahudiye ve Samiriye'yi kontrol ederek 7 Ekim'i birkaç kat daha kötü bir şekilde gerçekleştirmeyeceğini nasıl garanti edebilir? Filistinli Arapların çoğunun Hamas'ı desteklediği ve Hamas'ın Gazze'de kontrolü ele geçirmesiyle yukarıda anlatılanların gerçekleştiği gerçeği, aklı başında herkesin, bir Filistin Arap Devletinin İsraillilere karşı soykırım girişiminde bulunma olasılığının çok yüksek olduğunu ve dolayısıyla şimdikinden çok daha kötü bir savaşa yol açacağını ciddi bir şekilde düşünmesini sağlar. Anti- Siyonistler bu senaryodan bahsetmiyor bile. Filistinli Arapların barış tekliflerini kabul etmesini ya da Gazze gibi belirli bir bölgeyi büyük bir saldırı kaynağına dönüştürmeden tam olarak yönetmesini imkansız kılan şey aslında savaşı teşvik eden Yahudi nefreti iken, savaşı körükleyen nefreti yaratanın bir Filistin Arap Devletinin olmaması olduğunu varsaymaktadır.

66. Hamas'ın “...aslında başlangıçta, daha büyük, daha ılımlı ve daha iyi finanse edilen seküler yeraltı direniş grubu El Fetih'in ve Tunus'ta sürgünde bulunan FKÖ liderliğinin artan etkisine karşı bir denge unsuru olarak inşa edilmesi için İsrail'den de finansman aldığını” söyleyen Hoppe de dahil. Aslında İsrail başlangıçta Hamas'ı dikkate almadı çünkü asıl düşman FKÖ'ydü, FKÖ'den daha çılgın ve kötü bir düşman yaratma niyetinde olduğu için değil.

67. Hoppe'nin bizi “ ihraç etme ” girişimine rağmen, biz Murray Rothbard'ın takipçileriyiz.

68. Bkz. Koenig (2023).

69. Bir “liberteryen” in her şeyden önce rehinelerin geri verilmesini talep edebileceği Hoppe'un aklına gelmiyor.

70. Hamas'ın en hararetli destekçilerinden biri olan Hoppe bile bu nitelemeye katılmaktadır.

71. Mevcut yazarlar Hamas'ı pek çok iğrenç eylemle suçlamışlardır. Ancak, bu tür tehditlerde bulunduklarında dürüst olduklarına inanıyoruz. Dolayısıyla, onları her zaman %100 eleştirdiğimiz söylenmesin...

72. Ayrıca, Gazze'ye yakın yaşayan 250.000'den fazla İsrailli bölgeden tahliye edilmek zorunda kaldı. Bu durum nedeniyle 700,000'den fazla kişi çalışamaz ya da askerlik hizmetini yerine getiremez hale geldi. Hamas ayrıca 7 Ekim'den bu yana İsrailli sivilleri hedef alan 13 binden fazla roket fırlattı. Ancak 7 Ekim'in başka sonuçları da oldu: Saldırıya maruz kalan kurbanları ve genel olarak İsrail'deki sivilleri psikolojik olarak nasıl etkilediği (Kuttler, 2024). Hamas saldırısı İsrailli siviller için muazzam sonuçlar doğurmuştur.

73. “Barış Süreci” ve İsrail'in düşmanlarıyla müzakere etme (ve onlara taviz verme) stratejisinin şimdiye kadar nasıl gittiğine dair bir analiz için (özet: iyi değil) kitabımızın 4. Bölümüne bakınız (Block & Futerman, 2021).

74. Hoppe'nin İsrail'in %20 Arap vatandaşı olduğunu kabul etmesi güzel. Belki de Filistin Yönetimi, Hamas ve genel olarak Arap dünyası altındaki topraklardaki Yahudi nüfusuna da bakması iyi olur. Çok fazla bulamayacağına (ya da hiç bulamayacağına) göre, belki de tüm bu durumun en başta bununla bir ilgisi olduğunu ve nefret ve saldırganlığın gerçekte nereden kaynaklandığını anlaması için bir gösterge olacaktır.

75. Devamlılık için; eklediğimiz materyaller parantez içinde verilmiştir

76. Örneğin, Palestinian Center for Policy and Survey Research (2023) tarafından yapılan bir anket, “Hamas'ın 7 Ekim'deki saldırısına geniş bir kamuoyu desteği olduğunu, ancak büyük çoğunluğun Hamas'ın İsrailli sivillere karşı vahşet işlediğini reddettiğini” ortaya koymuştur.

77. El Fetih'in üst düzey yetkililerinden Cibril Rajoub (Pacchiani, 2023) bile, “El Fetih Merkez Komitesi Genel Sekreteri... Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'de çoğu sivil binden fazla kişiyi öldürdüğü katliamı ‘halkımızın yürüttüğü savunma savaşı bağlamında’ bir eylem olarak gerekçelendirdi.”

78. Bu, dünyanın herhangi bir yerindeki Yahudi yaşamları için de geçerlidir.

79. Pozisyonumuzu tümüyle kötülemesinin temelinde Wall Street Journal'daki bir ya da iki köşe yazımızı okumuş olması mümkün mü? Meraklı zihinler bilmek istiyor.

80. Kalkan konusunda liberteryen bir analiz için bakınız Block (2010E; 2011; 2019B).

81. Bu, muhtemelen Hoppe'nin mantıksal olarak desteklemesi gereken 7 Ekim katliamlarından sadece İsrail'i sorumlu tutan 31 kötü şöhretli Harvard öğrenci örgütünü de kapsamaktadır.

82. Bir mizah anlayışımızın olduğunu kanıtlamalıyız, değil mi?

83. Block (2024B).

84. İsrail Savunma Kuvvetleri 7 Ekim 2023'ten bu yana, tam da sivil kayıpları azaltmak amacıyla Filistinli Arap sivillere tahliye uyarıları içeren on binlerce telefon görüşmesi yapmış, milyonlarca kayıtlı mesaj göndermiş, milyonlarca broşür atmış ve milyonlarca kısa mesaj göndermiştir (Fabian, 2023A). Başka hangi ordu bu uygulamaya uzaktan yakından benzeyen bir şey yapmıştır? Hiçbiri.

85. Bir zamanlar İsrail tarafından altı günlük bir savaşa girişilmişti. Eğer İsrail ordusu Hamas'a karşı tüm gücünü ortaya koysaydı ve Hoppe'nin iki ordunun göreceli gücüne ilişkin doğru analizinin de kanıtladığı gibi, ikincil ölümler konusunda hiç endişe duymasaydı, bu beş günlük bir savaş olurdu. Yazarımız burada mantıksal bir çelişkiye düşmektedir.

86. Nükleer silahların liberteryen bir analizi için Block ve Block'a (2000) bakınız.

87. Hamas'ın İsrailli kadınlara tecavüzleri hakkında bkz: Botbol (2023), Gettleman, Schwartz ve Sella (2023), Frey (2024), BM Toplantıları Kapsamı ve Basın Açıklamaları (2024), Nichols (2024), BBC (2024), Times of Israel Personeli (2024), Kingsley ve Bergman (2024A), Sky News (2024).

88. Kendi adına konuşacak konumda olmayan biri adına konuşmak biraz küstahlıktan öte, hatta belki de küstahlığın bu tarafı gibi görünüyor. Ne de olsa Rothbard yaşının ilerlediği dönemlerde birçok önemli konuda pozisyonunu değiştirmiştir. Sınırlı hükümet liberteryenizmi pozisyonundan anarko-kapitalizme geçti; liberteryenizm için doğal haklar gerekçesinden vazgeçti ve Hoppe'nin argümantasyon argümanını benimsedi. Bir zamanlar açık sınırlar liberteryen pozisyonunu desteklemiş, ancak daha sonra göç konusunda hükümet sınırlamalarını haklı bulmuştur. Kim bilir, eğer Hamas'ın masum kadın ve çocuklara uyguladığı vahşi muameleye tanık olsaydı, belki de bu terörist gruba karşı tutumunu değiştirirdi. Entelektüel alçakgönüllülük Hoppe'nin güçlü yanlarından biri değildir. Murray Rothbard bir keresinde bu satırların yazarlarından birine (Block) Hoppe'nin UNLV'de meslektaşı olmasının zor olduğunu, çünkü Hoppe'nin sık sık ve alenen, çoğu ikisine dostça yaklaşmaya ve destek olmaya meyilli olan profesör arkadaşlarına saldırdığını söylemişti.

89. Görünüşe göre Profesör Hoppe saldırganlık ile güç kullanımı arasında bir ayrım yapmamaktadır. Birincisi ikincisini ima eder ancak tersi zorunlu değildir. Dahası, ikinci seçenek savunma durumlarında kullanılabilir ve kullanılmalıdır da, tam da birincisinin reddedilmesi gerektiği aynı nedenden ötürü.

90. Gazze'deki durum için bu tür kavramların kullanılmasına hiçbir şekilde katılmıyoruz. Tabii Profesör Hoppe, Hamas gibi İslamcı totaliter bir grubun kontrolü altındaki bir bölgeden “açık hava toplama kampı” olarak bahsetmiyorsa, bu durumda kesinlikle haklı olacaktır.

91. Hoppe, Hulsmann ve Block (1998), Block, Kinsella ve Hoppe (2000), Hoppe ve Block (2002).

92. Sanki Profesör Hoppe günahlarımızı affedebilecek (ya da affetmeyecek) liberteryen bir Papa olacakmış gibi.

93. Yahudi anne oğluna iki gömlek alır. Oğlu bunlardan birini giymek için odasına koşar. Aşağı inip annesine üzerinde nasıl durduğunu gösterir. Annesinin yanıtı, “Ze uzzer vun, beğenmedin mi?” İsrail üzerine diğer çalışmalarımız Block, Futerman & Farber (2016; 2021), Block & Futerman (2023B; 2023C; 2023D; 2024A; 2024B), Futerman & Block (2023A; 2023B; 2023C; 2023D; 2023E; 2023F; 2023G; 2023H; 2023I; 2023J), Futerman, Block & Farber (2016; 2020).

94. Hoppe'nin IDF'nin on binlerce masum sivili katlettiği iddiasıyla ilgili olarak, IDF'nin bu tür kayıpları azaltmak için elinden gelen her şeyi yaptığı, Hamas'ın ise bu kayıpları arttırmayı amaçladığı gerçeğini bir kenara bırakarak soruyoruz: Peki ya Hamas üyeleri? Hoppe'ye göre tek bir kişi bile öldürülmedi mi? IDF şu ana kadar siyasi liderlik üyeleri, tugay komutanları, tabur komutanları ve bölük komutanları da dahil olmak üzere yaklaşık 10.000 Hamas katilinin ölümünü sağladı. Gazze'de 30.000 Hamas hedefi IDF tarafından vuruldu ve 3.000'den fazla Hamas askeri alanı bulunarak imha edildi. Bulunan binden fazla tünelden yüzlercesi çökertildi. Sivil kayıplar konusunda ise Hamas'ın açıkladığı rakamlar ciddi bir kaynak olarak kullanılamaz (Wyner, 2024). İslami Cihad tarafından bombalanan AlAhli Hastanesi vakası, İsrail'in başlangıçta haksız yere (ve otomatik olarak) suçlanmasının (UN News, 2023) yanı sıra kayıp sayısının da şişirildiği bir başka vakadır (Israel Defense Forces, 2023B).

95. Bize göre kötü reklam diye bir şey yoktur. Hoppe'a Açık Mektubu nedeniyle son derece minnettarız; bunun konuyla ilgili 2021 kitabımızın bilinirliğini büyük ölçüde artıracağından hiç şüphemiz yok.

96. Barnett and Block (2007A; 2009B), Block (1977, 1995, 1996, 2000, 2003, 2006A, 2010A, 2010B, 2010C, 2011F, 2013B, 2014, 2015-2016), Block, Barnett and Callahan (2005).

97. Parantez içindeki materyaller mevcut yazarlar tarafından sağlanmıştır. Baştan sona, Hoppe'nin sözlerini açıklığa kavuşturmak amacıyla biraz düzenledik. Kendisinin bizi intihal yapmakla, söylediklerinin anlamını değiştirmekle ya da benzeri şeylerle suçlamayacağına inanıyoruz. Ancak, kendisi saldırgan bir tutum sergilediği için bundan emin olamıyoruz.

98. Hiç kimse bir felsefeyi mükemmel bir şekilde tam olarak somutlaştıramaz (Hoppe de dahil, her ne kadar Açık Mektup'unun gösterdiği gibi kendisinin bunu yaptığını düşünse de; bu yanıtın ilk bölümünde açıkladığımız gibi öyle değildir). Rothbard'ın Avusturya-liberteryen tezlerinin Avusturya-liberteryen bir perspektiften eleştirileri için bakınız Barnett ve Block (2004; 2005; 2005-2006; 2007B; 2009B; 2012), Block (1998; 2003; 2004A; 2011A; 2011B; 2022), Block ve Futerman (2021), Block, Barnett ve Salerno (2006), Block, Klein ve Hansen (2007). Ancak Hoppe'nin umutsuzluğa kapılmasına gerek yok, ne onu ne de Rothbard'ı liberteryanizmden ihraç etmeyeceğiz.

99. Ayrıca Arapların Yahudilere yönelik ezeli nefretine gereken önemi vermediği için de.

100. Block'un bu bölümüne bakınız (2024C).

101. Bu durumda bile, bu dinin diğer liderleri arasında görüş ayrılıkları vardır. Zaman zaman bölünmeler oluyor.

102. Bu, Hoppe'nin argümantasyonu ile ilgili kayda değer katkısına atıfta bulunmaktadır. Eğer Rothbard, Duffy tarafından belirlenen modeli takip etseydi, Hoppe'yi bu hayati katkıyı yaptığı için liberteryen hareketten ihraç ederdi (sanki böyle bir şey yapabilirmiş gibi, ki yapamaz; düşününce Hoppe de yapamaz). Hoppe'un bu son derece önemli içgörüsü hakkında daha fazla bilgi için bakınız Block (2004C; 2011F), Gordon (1988), Hoppe (1988; 1993; 1995), Kinsella (1996B; 2002), Meng (2002), Rothbard (1998).

103. Rothbard'ın iki takipçisinden hangisi, Hoppe veya Block, herhangi bir yayının ortak yazarıdır? İpucu, birincisiyle değil ikincisiyleydi: Rothbard ve Block (1987). Bu kulağa alakasız gelebilir, ancak belki de Rothbard'ın Block'un kendi düşüncesiyle ilgili anlayışını Hoppe'den daha iyi bildiğinin bir göstergesidir.

104. Gordon ve Njoya (2024) da Hoppe gibi tezimizi oldukça eleştirmektedir. Yine de, Hoppe'nin değil, onların sunumu Avusturya-liberteryenizminin bu ilkeleriyle tamamen uyumludur. Bu sakin ve bilinçli yaklaşıma yönelik cevabımıza bakınız: Futerman ve Block, yakında çıkacak. Senatore (2023) gibi diğer yazarlar ise bizim pozisyonumuzu desteklemiştir.

105. İma yoluyla, örneğin Amerikan Kızılderililerinin, bireysel olarak değil, toplu olarak yurt edindikleri ölçüde hiçbir mülke sahip olamayacaklarını savunmaktadır.

106. Kendisi liberteryenizmin “muhafazakâr” bir görüş olduğunu savunmaktadır, oysa liberteryenizm ne sağda ne de solda yer almakta, aksine kendine özgü ve sui generis bir görüştür.

107. Yani, bu konuyu ele aldığımız uzun çalışmamızı (Block & Futerman, 2021) görmezden geliyor ve çoğunlukla Wall Street Journal'da yayınlanan bir köşe yazımızı eleştirmekle yetiniyor.

108. Block'un (Futerman'la birlikte) “dışavurumları”. Yani, İsrail'i ve İsrail Savunma Güçlerini (IDF) savunan yayınları.

109. Block, Murray ile ilk kez 1966'da tanıştı.

110. See Barnett and Block (2004; 2005; 2005-2006; 2007; 2009; 2012), Block (1998; 2003; 2004A; 2011A; 2011B; 2022), Block and Futerman (2021), Block, Barnett and Salerno (2006), Block, Klein and Hansen (2007).

111. Hoppe'ye verdiğimiz yanıt, onun bu tehlikeli entelektüel sulara ilk girişinden biraz daha uzun. Bu konudaki savunmamız, ilk etapta yanlışları benimsemenin onları düzeltmekten daha kolay olduğudur. Çok kısa ve öz bir şekilde 2+2=5 olduğu söylenebilir. Bunun neden yanlış olduğunu göstermek için biraz daha fazla laf kalabalığı yapmak gerekir. İyi dostumuz Profesör Gustavo Perednik'in sık sık söylediği gibi, bazı insanlar bazen birkaç cümle ve paragraf yazarlar ve biz kelimelerden daha fazla hata bulabiliriz.


KAYNAKLAR


Abu Toameh, K. (2023A). Hamas and Iran: Slaughtering Jews for Decades. Gatestone Institute, October 12. Retrieved from https://www.gatestoneinstitute.org/20045/hamas-iran-slaughtering-jews

 

Abu Toameh, K. (2023B). How Iran, the 'Head of the Snake,' Directly Helped Hamas's Assault on Israel. Gatestone Institute, October 16. Retrieved from https://www.gatestoneinstitute.org/20059/iran-helped-hamas-assault

 

Alston, W. D. & Block, W. E. (2007, Sep). Reparations, Once Again. Human Rights Review, 9(3), 379- 392. http://tinyurl.com/2b75fl; https://philpapers.org/rec/ALSROA; https://link.springer.com/article/10.1007/s12142-007-0055-x

 

Amos, J.-P., & Block, W. E. (2022). Contra Horowitz: A Case for Reparations to Blacks for Slavery. International Studies, 22(2), 37-57. https://hrcak.srce.hr/medunarodnestudije; https://hrcak.srce.hr/en/broj/21807; https://hrcak.srce.hr/file/416288; https://hrcak.srce.hr/clanak/416288

 

Baratz, R. (2017). Mr. President: It’s a Fake Deal. Mida, May 22. Retrieved from http://en.mida.org.il/2017/05/22/mr-president-fake-deal/

 

Bard, M. G. (2012). Myths and Facts, A Guide to the Arab-Israeli Conflict. American-Israeli Cooperative Enterprise. Retrieved from https://www.jewishvirtuallibrary.org/myths-and-facts-toc

 

Bard, M. (2021a). Myth: Israel Created Hamas. Retrieved from https://www.jewishvirtuallibrary.org/myths-facts-online-exclusives#343

 

Bard, M. (2021b). Myth: Israel is Blockading Gaza. Retrieved from https://www.jewishvirtuallibrary.org/myths-facts-online-exclusives#343

 

Barnett, W. II, & Block, W. E. (2004). On the Optimum Quantity of Money. Quarterly Journal of Austrian Economics, 7(1), 39-52.

 

Barnett, W. II, & Block, W. E. (2005). Money: Capital Good, Consumers’ Good, or (Media of) Exchange Good? Review of Austrian Economics, 18(2), 179-194.

 

Barnett, W. II, & Block, W. E. (2005-2006). Mises, Rothbard and Salerno on Costs. Corporate Ownership & Control, 3(2), 204-206.

 

Barnett, W. II, & Block, W. E. (2007a). Coase and Van Zandt on Lighthouses. Public Finance Review, 35(6), 710-733.

 

Barnett, W. II, & Block, W. E. (2007b). Saving and Investment: A Praxeological Approach. New Perspectives on Political Economy, 3(2), 129-138. Retrieved from http://pcpe.libinst.cz/nppe/3_2/nppe3_2_1.pdf

 

Barnett, W. II, & Block, W. E. (2009a). Coase and Bertrand on Lighthouses. Public Choice, 140(1-2), 1– 13.

 

Barnett, W. II, & Block, W. E. (2009b). Investment and Consumption: A critique of Rothbard’s claim that there can be no such thing as governmental ‘investment’. Journal of Public Finance and Public Choice, 27(2-3), 183-188.

 

Barnett II, W., & Block, W. E. (2012). The Optimum Quantity of Money, Once Again. Economics, Management, and Financial Markets, 7(1), 9-24. BBC. (2024). UN: 'Convincing information' sexual violence committed against hostages in Gaza.

 

BBC News. March 5. Retrieved from https://www.bbc.co.uk/news/world-middle-east-68474899

 

Bell, S. (2023). Hamas's tunnels are bigger in scale than the Tube in London - what can Israel do? Sky News. December 11. Retrieved from https://news.sky.com/story/why-israel-is-struggling-to-tackle-hamass-alien-tunnel-network-under-gaza-13025769

 

Block, W. E. (1977). Coase and Demsetz on Private Property Rights. The Journal of Libertarian Studies, 1(2), 111-115. http://www.mises.org/journals/jls/1_2/1_2_4.pdf

 

Block, W. E. (1977a). Toward a Libertarian Theory of Abortion. The Libertarian Forum, 10(9), 6-8.

 

Block, W. E. (1977b). L’Aborto: Una Legittima Difesa. Claustrofobia, 1(3), 16-22.

 

Block, W. E. (1978). Abortion, Woman and Fetus: Rights in Conflict? Reason, 9(12), 18-25.

 

Block, W. E. (1993). Malcolm X. Fraser Forum, January, 18-19. Retrieved from http://mises.org/Community/forums/t/5361.aspx

 

Block, W. E. (1995). Ethics, Efficiency, Coasean Property Rights and Psychic Income: A Reply to Demsetz. Review of Austrian Economics, 8(2), 61-125.

 

Block, W. E. (1996a). O.J.'s Defense: A Reductio Ad Absurdum of the Economics of Ronald Coase and Richard Posner. European Journal of Law and Economics, 3, 265-286.

 

Block, W. E. (1996b). Hayek's Road to Serfdom. Journal of Libertarian Studies, 12(2), 327-350.

 

Block, W. E. (1998). A Libertarian Case for Free Immigration. Journal of Libertarian Studies, 13(2), 167- 186. Retrieved from http://www.mises.org/journals/jls/13_2/13_2_4.pdf

 

Block, W. E. (1999). Market Inalienability Once Again: Reply to Radin. Thomas Jefferson Law Review, 22(1), 37-88.

 

Block, W. E. (2000). Private Property Rights, Erroneous Interpretations, Morality and Economics: Reply to Demsetz. Quarterly Journal of Austrian Economics, 3(1), 63-78.

 

Block, W. E. (2001a). Stem Cell Research: The Libertarian Compromise. Retrieved from http://archive.lewrockwell.com/block/block5.html

 

Block, W. E. (2001b). The Moral Dimensions of Poverty, Entitlements and Theft. The Journal of Markets and Morality, 4(1), 83-93.

 

Block, W. E. (2002a). On Reparations to Blacks for Slavery. Human Rights Review, 3(4). 53-73.

 

Block, W. E. (2002-2003). Berman on Blackmail: Taking Motives Fervently. Florida State University Business Review, 3(1), 57-114.

 

Block, W. E. (2003a). Libertarianism vs. Objectivism: A Response to Peter Schwartz. Reason Papers, 26, 39-62.

 

Block, W. E. (2003b). The Non-Aggression Axiom of Libertarianism. Retrieved from http://archive.lewrockwell.com/block/block26.html

 

Block, W. E. (2003c). Private property rights, economic freedom, and Professor Coase: A Critique of Friedman, McCloskey, Medema and Zorn. Harvard Journal of Law and Public Policy, 26(3), 923-951.

 

Block, W. E. (2003d). Toward a Libertarian Theory of Inalienability: A Critique of Rothbard, Barnett, Gordon, Smith, Kinsella, and Epstein. Journal of Libertarian Studies, 17(2), 39-85.

 

Block, W. E. (2004). The State Was a Mistake. Book review of Hoppe, Han-Hermann, Democracy, The God that Failed: The Economics and Politics of Monarchy, Democracy and Natural Order, May 25.

 

Block, W. E. (2004a). Austrian Law and Economics: The Contributions of Adolf Reinach and Murray Rothbard. Quarterly Journal of Austrian Economics, 7(4), 69-85.

 

Block, W. E. (2004b). Reply to Frank van Dun’s ‘Natural Law and the Jurisprudence of Freedom’. Journal of Libertarian Studies, 18(2), 65-72.

 

Block, W. E. (2004C). Are Alienability and the Apriori of Argument Logically Incompatible? Dialogue, 1(1). Retrieved from http://www.svishtov.bg/dialog/2004/256gord6.pdf

 

Block, W. E. (2004D). Libertarianism, Positive Obligations and Property Abandonment: Children's Rights. International Journal of Social Economics, 31(3), 275-286.

 

Block, W. E. (2006A). Coase and Kelo: Ominous Parallels and Reply to Lott on Rothbard on Coase. Whittier Law Review, 27(4), 997-1022.

 

Block, W. E. (2006B). Fanatical, Not Reasonable: A Short Correspondence Between Walter E. Block and Milton Friedman (on Friedrich Hayek's Road to Serfdom). Journal of Libertarian Studies, 20(3), 61-80.

 

Block, W. E. (2006C). Radical Libertarianism: Applying Libertarian Principles to Dealing with the Unjust Government, Part II. Reason Papers, 28, 85-109.

 

Block, W. E. (2009A). Toward a Libertarian Theory of Guilt and Punishment for the Crime of Statism. In J. G. Hulsmann & S. Kinsella (Eds.), Property, Freedom and Society: Essays in Honor of Hans-Hermann Hoppe (pp. 137-148). Auburn, AL: Ludwig von Mises Institute.

 

Block, W. E. (2009B). Libertarian punishment theory: working for, and donating to, the state. Libertarian Papers, 1.

 

Block, W. E. (2010A). A Response to Brooks' Support of Demsetz on the Coase Theorem. Dialogue, 2. Retrieved from http://www.uni-svishtov.bg/dialog/2010/2.10.WB.pdf

 

Block, W. E. (2010B). Rejoinder to Brooks on Coase and Demsetz. Quarterly Journal of Austrian Economics, 13(4), 56-73.

 

Block, W. E. (2010C). Rejoinder to Boettke on Coasean Economics and Communism. Romanian Economic and Business Review, 5(3), 9-90. Retrieved from http://www.rebe.rau.ro/REBE%205%203.pdf

 

Block, W. E. (2010D). A libertarian perspective on the stem cell debate: compromising the uncompromisible. Journal of Medicine and Philosophy, 35(4), 429-448. Retrieved from https://academic.oup.com/jmp/issue/35/4

 

Block, W. E. (2010E). Response to Jakobsson on human body shields. Libertarian Papers. Retrieved from http://libertarianpapers.org/2010/25-block-response-to-jakobsson-on-human-body-shields/

 

Block, W. E. (2011). The Human Body Shield. Journal of Libertarian Studies, 22, 625-630. Retrieved from http://mises.org/journals/jls/22_1/22_1_30.pdf

 

Block, W. E. (2011A). Response to Wisniewski on Abortion, Round Three. Libertarian Papers, 3(37), 1- 21. Retrieved from http://libertarianpapers.org/articles/2011/lp-3-37.pdf

 

Block, W. E. (2011B). Terri Schiavo: A Libertarian Analysis. Journal of Libertarian Studies, 22, 527–536.

 

Block, W. E. (2011C). Rejoinder to Bertrand on lighthouses. Romanian Economic and Business Review, 6(3), 49-67. Retrieved from http://www.rebe.rau.ro/REBE%206%203.pdf

 

Block, W. E. (2011DA). Hoppe, Kinsella and Rothbard II on Immigration: A Critique. Journal of Libertarian Studies, 22(1), 593–623.

 

Block, W. E. (2011EB). Rejoinder to Hoppe on Immigration. Journal of Libertarian Studies, 22(1), 771– 792.

 

Block, W. E. (2011F). Rejoinder to Murphy and Callahan on Hoppe's Argumentation Ethics. Journal of Libertarian Studies, 22, 631–639.

 

Block, W. E. (2012). A Not So Funny Thing Happened to Me in Tampa. Retrieved from http://archive.lewrockwell.com/block/block208.html

 

Block, W. E. (2013A). Rejoinder to Todea on the 'Open' Contract of Immigration. The Scientific Journal of Humanistic Studies, 8(5), 52-55.

 

Block, W. E. (2013B). The Dangerous Fanatic Ronald Coase, RIP. Retrieved from http://www.economicpolicyjournal.com/2013/09/walter-block-on-dangerous-fanatic.html?utm_source=feedburner&utm_medium=email&utm_campaign=Feed%3A+econo micpolicyjournal%2FKpwH+%28EconomicPolicyJournal.com%29

 

Block, W. E. (2014). Coase and the Chicago School. Retrieved from http://archive.lewrockwell.com/lrc-blog/coase-and-the-chicago-school

 

Block, W. E. (2014A) "Should abortion be criminalized? Rejoinder to Akers, Davies and Shaffer on Abortion." Management Education Science Technology (MEST) Journal, 2(1), 33-44.

 

Block, W. E. (2014B) "Evictionism and Libertarianism." Journal of Medicine and Philosophy, 35(2), 290- 294.

 

Block, W. E. (2014C) "Toward a libertarian theory of evictionism." Journal of Family and Economic Issues, 35(2), 290-294. http://link.springer.com/article/10.1007%2Fs10834-013-9361-4

 

Block, W. E. (2015) "On immigration." December 21. http://www.economicpolicyjournal.com/2015/12/walter-block-on-immigration.html

 

Block, W. E. (2015-2016) "On Ronald Coase as political economist." Rutgers Law Record, 43, 117-132.

 

Block, W. E. (2016A) "Does Rothbard contradict himself on punishment theory? No." May 7. https://www.lewrockwell.com/lrc-blog/rothbard-contradict-punishment-theory-no/

 

Block, W. E. (2016B) "Russian Roulette: Rejoinder to Robins." Acta Economica et Turistica, 1(2), 197- 205. https://www.researchgate.net/publication/309300488_Russian_Roulette_Rejoinder_to_Robins

 

Block, W. E. (2016CA) "Contra Hoppe and Brat on immigration." Management Education Science Technology journal, 4(1), 1-10. http://mest.meste.org/MEST_1_2016/Sadrzaj_eng.html

 

Block, W. E. (2016D) "A response to the libertarian critics of open-borders libertarianism." Lincoln Memorial University Law Review, 4(1), 142-165. http://digitalcommons.lmunet.edu/lmulrev/vol4/iss1/6/

 

Block, W. E. (2017A) "Immigration and Homesteading." The Journal Jurisprudence, 35, 9-42.

 

Block, W. E. (2017B) "Libertarian punishment theory and unjust enrichment." Journal of Business Ethics, 154(1), 103-108.

 

Block, W. E. (2018A) "A libertarian theory of immigration." The Scientific Journal of Humanistic Studies, Issue18, 34-42.

 

Block, W. E. (2018B) "The case for punishing those responsible for minimum wage laws, rent control and protectionist tariffs." Revista Jurídica Cesumar – Mestrado, 18(1), 235-263. http://periodicos.unicesumar.edu.br/index.php/revjuridica/article/view/6392/3190

 

Block, W. E. (2018C) "Judith Jarvis Thomson on abortion; a libertarian critique." DePaul Journal of Health Care Law, 19(1), 1-17. http://via.library.depaul.edu/jhcl/vol19/iss1/3

 

Block, W. E. (2019A) "Return of Stolen Property: A Libertarian Case for Reparations." December 23. https://www.theepochtimes.com/return-of-stolen-property-a-libertarian-case-for-reparations_3177301.html

 

Block, W. E. (2019B) "Human shields, missiles, negative homesteading and libertarianism." Ekonomia Wroclaw Economic Review, 25(1), 9-22.

 

Block, W. E. (2020A) "Reparations." February 16. https://www.unz.com/article/reparations/

 

Block, W. E. (2020B) "Return of Stolen Property: A Libertarian Case for Reparations." December 18. https://www.theepochtimes.com/return-of-stolen-property-a-libertarian-case-for-reparations_3177301.html

 

Block, W. E. (2021) Evictionism: The compromise solution to the pro-life pro-choice debate controversy. Springer Publishing Company.

 

Block, W. E. (2022) "Contra Rothbard on Abortion and the Beginning of Human Life." The Journal of Libertarian Studies, 26(1), 1-10.

 

Block, W. E. (2023) "Have I gone AWOL?" November 13. https://walterblock.substack.com/p/have-i-gone-awol

 

Block, W. E. (2024A) "Israel is an Apartheid Country? No." January 31. https://www.mindingthecampus.org/2024/01/31/israel-is-an-apartheid-country-no/

 

Block, W. E. (2024B) "Schumer got it wrong. Israel will be a pariah state if it adheres to Schumer's suicidal advice." March 22. https://www.israelhayom.com/opinions/schumer-got-it-wrong/

 

Block, W. E. (2024C) "Israel's opponents will always find a way to blame it." February 26. https://www.israelhayom.com/opinions/israels-opponents-will-always-find-a-way-to-blame-it/

 

Block, W. E., William Barnett II, & Gene Callahan. (2005) "The Paradox of Coase as a Defender of Free Markets." NYU Journal of Law & Liberty, 1(3), 1075-1095.

 

Block, W. E., William Barnett II, & Joseph Salerno. (2006) "Relationship between wealth or income and time preference is empirical, not apodictic: critique of Rothbard and Hoppe." Review Austrian Economics, 19(2), 69-80.

 

Block, W. E., & Matthew A. Block. (2000) "Toward a Universal Libertarian Theory of Gun (Weapon) Control." Ethics, Place and Environment, 3(3), 289-298.

 

Block, W. E., & Drew Brekus. (2019) "On the Problem of 3 Billion Immigrants Crashing the Border." April 21. https://www.targetliberty.com/2019/04/on-problem-of-3-billion-immigrants.html?utm_source=feedburner&utm_medium=email&utm_campaign=Feed:+Target Liberty+(Target+Liberty)

 

Block, W. E., & Gene Callahan. (2003) "Is There a Right to Immigration? A Libertarian Perspective." Human Rights Review, 5(1), 46-71.

 

Block, W. E., Alan G. Futerman, & Rafi Farber. (2016) "A Libertarian Approach to the Legal Status of the State of Israel." Indonesian Journal of International and Comparative Law, 3(3), 435-553. https://thejewishlibertarian.com/tag/the-legal-status-of-the-state-of-israel/

 

Block, W. E., & Alan G. Futerman. (2021) The Classical Liberal Case for Israel. With commentary by Benjamin Netanyahu. Springer Publishing Company

 

Block, W. E., & Alan G. Futerman. (2023A) "The Moral Duty to Destroy Hamas." The Wall Street Journal, October 11. https://www.wsj.com/articles/the-moral-duty-to-destroy-hamas-ba626a41

 

Block, W. E., & Alan G. Futerman. (2023B) "Kristof on Gazan children: A Rejoinder." The Jerusalem Report, November, 25.

 

Block, W. E., & Alan G. Futerman. (2023C) "Thomas Friedman Is at It Again." Merion West, December 31. https://merionwest.com/2023/12/31/thomas-friedman-is-at-it-again/

 

Block, W. E., & Futerman, A. G. (2023D). What anti-Israel critics get wrong about morality in war. Israel Hayom. https://www.israelhayom.com/opinions/what-anti-israel-critics-get-wrong-about-morality-in-war/

 

Block, W. E., & Futerman, A. G. (2024A). Pacifism is not Peaceful, Only Justice Is. ISGAP. https://isgap.org/flashpoint/pacifism-is-not-peaceful-only-justice-is/

 

Block, W. E., & Futerman, A. G. (2024B). Collective Punishment for Gaza? No. Collateral Damage? Unfortunately, Yes. Merion West. https://merionwest.com/2024/01/19/collective-punishment-for-gaza-no-collateral-damage-unfortunately-yes/

 

Block, W. E., Kinsella, S., & Hoppe, H-H. (2000). The Second Paradox of Blackmail. Business Ethics Quarterly, 10(3), 593-622.

 

Block, W. E., Klein, P., & Hansen, P. H. (2007). The Division of Labor under Homogeneity: A Critique of Mises and Rothbard. The American Journal of Economics and Sociology, 66(2), 457-464.

 

Block, W. E., & Whitehead, R. (2005). Compromising the Uncompromisable: A Private Property Rights Approach to Resolving the Abortion Controversy. Appalachian Law Review, 4(2), 1-45.

 

Block, W. E., & Yeatts, G. (1999-2000). The Economics and Ethics of Land Reform: A Critique of the Pontifical Council for Justice and Peace’s ‘Toward a Better Distribution of Land: The Challenge of Agrarian Reform.’ Journal of Natural Resources and Environmental Law, 15(1), 37-69.

 

Botbol, A. (2023). Global women’s rights groups silent as Israeli women testify about rapes by Hamas. The Times of Israel. https://www.timesofisrael.com/global-womens-rights-groups-silent-as-israeli-women-testify-about-rapes-by-hamas/

 

Caplan, B. (2015). The Mellow Heuristic. EconLog Post. https://www.google.com/search?q=The+Mellow+Heuristic

 

Coase, R. (1960). The Problem of Social Cost. Journal of Law and Economics, 3, 1–44.

 

Crepelle, A., & Block, W. E. (2017). Property Rights and Freedom: The Keys to Improving Life in Indian Country. Washington & Lee Journal of Civil Rights and Social Justice, 23(2), 314-342.

 

Czopek, M. (2023). No, this video doesn’t show Israeli military killing people at Oct. 7 concert in Israel. Politifact. https://www.politifact.com/factchecks/2023/nov/17/stew-peters/no-this-video-doesnt-show-israeli-military-killing/

 

Dalrymple, T. (2024). Crime and Punishment, Justice Underserved. https://www.takimag.com/article/justice-underserved

 

Dalrymple, T. (2020). Justice Means Punishment. https://lawliberty.org/justice-means-punishment/

 

Deist, J. (2018). Block on immigration. Mises Institute. https://mises.org/library/immigration-roundtable-walter-block

 

Dyke, J., & Block, W. E. (2011). Explorations in Property Rights: Conjoined Twins. Libertarian Papers, 3. http://libertarianpapers.org/2011/38-dyke-block-conjoined-twins/

 

Doron, D. (2009). Say No To A Palestinian State. Forbes. https://www.forbes.com/2009/05/16/israel-palestinians-arab-state-opinions-contributors-obama.html

 

Duffy, K. (2023). Invasion of Gaza - Rothbard vs. Block. Lew Rockwell. https://www.lewrockwell.com/2023/11/kevin-duffy/invasion-of-gaza-rothbard-vs-block/

 

Fabian, E. (2023A). IDF: Some 300 Gaza detainees questioned, give vital details on Hamas bases in hospitals. The Times of Israel. https://www.timesofisrael.com/idf-some-300-gaza-terrorists-questioned-give-details-on-hamas-bases-in-hospitals/

 

Fabian, E. (2023B). IDF says it found Hamas rocket-making lab, weapons and tunnel entrance inside Gaza City mosque. The Times of Israel. https://www.timesofisrael.com/liveblog_entry/idf-says-it-located-hamas-rocket-making-lab-weapons-and-tunnel-entrance-inside-gaza-city-mosque/

 

Fabian, E. (2024, February 10). Directly beneath UNRWA’s Gaza headquarters, IDF uncovers top secret Hamas data center. The Times of Israel. https://www.timesofisrael.com/directly-beneath-unrwas-gaza-headquarters-idf-uncovers-top-secret-hamas-data-center/

 

Falk, P. (2023, November 8). Israel says these photos show how Hamas places weapons in and near U.N. facilities in Gaza, including schools. CBS News. https://www.cbsnews.com/news/israel-photos-hamas-gaza-weapons-un-facilities-including-schools/

 

Farber, R., Block, W. E., & Futerman, A. (2018). Reply to Mosquito on Israel and libertarianism. Review of Social and Economic Issues, 1(5), 29-38. http://rsei.rau.ro/images/V1N5/3- REPLY%20TO%20MOSQUITO%20ON%20ISRAEL-RSEI%205_2018.pdf

 

Frey, S. (2024, March 7). UN report confirms sexual violence during Hamas attack on Israel. Le Monde. https://www.lemonde.fr/en/international/article/2024/03/07/un-report-confirms-sexual-violence-during-hamas-attack-on-israel_6595811_4.html

 

Friedman, M. (1962). Capitalism and Freedom. Chicago: University of Chicago Press

 

Futerman, A. G., & Block, W. E. (2023A, December 17). How Jews Escaped Their Dismal Fate. Wall Street Journal. https://www.wsj.com/articles/how-jews-escaped-their-dismal-fate-zionism-israel-war-gaza-oct-7-persecution-479544f2?st=ri7xawjnpj1d6z5&reflink=desktopwebshare_permalink

 

Futerman, A. G., & Block, W. E. (2023B, December 28). The mental mechanics of anti-Zionism. Israel Hayom. https://www.israelhayom.com/opinions/the-mental-mechanics-of-anti-zionism/

 

Futerman, A. G., & Block, W. E. (2023C, November 9). Let's give peace a chance in Gaza? Israel Hayom. https://www.israelhayom.com/2023/11/09/lets-give-peace-a-chance-in-gaza/

 

Futerman, A. G., & Block, W. E. (2023D, December 11). Israeli versus Arab land claims. Israel Hayom. https://www.israelnationalnews.com/news/381754

 

Futerman, A. G., & Block, W. E. (2023E, December 24). Oct. 7 shows that antisemitism is mainstream. Israel Hayom. https://www.israelhayom.com/opinions/oct-7-shows-that-antisemitism-is-mainstream/

 

Futerman, A. G., & Block, W. E. (2023F, December 19). Hamas has a choice. Israel Hayom. https://www.israelhayom.com/opinions/hamas-has-a-choice/

 

Futerman, A. G., & Block, W. E. (2023G, November 27). New York Times: Kristof on Gaza. Israpundit. https://www.israpundit.org/kristof-on-gaza/

 

Futerman, A. G., & Block, W. E. (2023H, November 14). Israel's critics don't know what they are talking about. Israel Hayom. https://www.israelhayom.com/opinions/is-it-reasonable-to-demand-proportionality-of-isarel/

 

Futerman, A. G., & Block, W. E. (2023I, December). Come and See. Quadrant Magazine, 602, 14-18. https://quadrant.org.au/magazine/2023/12/come-and-see/

 

Futerman, A. G., & Block, W. E. (2023J, December 4). What anti-Israel critics get wrong about morality in war. Israel Hayom. https://www.israelhayom.com/opinions/what-anti-israel-critics-get-wrong-about-morality-in-war/

 

Futerman, A. G., Farber, R., & Block, W. E. (2016, October 13). The Libertarian Case for Israel. Forward. https://forward.com/scribe/351957/tk-tk/

 

Futerman, A. G., Block, W. E., & Farber, R. (2020, March 15). The True Nature of the BDS Movement. The Jerusalem Post. https://www.jpost.com/Opinion/The-true-nature-of-the-BDS-movement-620988

 

Futerman, A. G., & Block, W. E. (Forthcoming). The Classical Liberal Case for Israel: A Summary. In Cosmos + Taxis, Symposium on The Classical Liberal Case for Israel.

 

Futerman, A. G., & Block, W. E. (Forthcoming). Rejoinder to Gordon and Njoya on Israel, Hamas and Libertarianism.

 

Gettleman, J., Schwartz, A., & Sella, A. (2023, December 28). ‘Screams Without Words’: How Hamas Weaponized Sexual Violence on Oct. The New York Times. https://www.nytimes.com/2023/12/28/world/middleeast/oct-7-attacks-hamas-israel-sexual-violence.html

 

Globes. (2006, August 14). Olmert: We will continue to pursue Hizbullah leaders. http://www.globes.co.il/en/article-1000122795

 

Goldenberg, T., Jobain, N., & Jeffery, J. (2024, January 29). Document spells out allegations against 12 UN employees Israel says participated in Hamas attack. AP. https://apnews.com/article/israel-hamas-war-news-01-29-2024-4c49c2fb89c3bfd4963f2260b34943c1

 

Gordon, D. (1988, November). Radical & Quasi-Kantian. Liberty, 46–47.

 

Gordon, D., & Njoya, W. (2024, February 2). The Classical Liberal Case For Israel. LewRockwell. https://www.lewrockwell.com/2024/02/no_author/the-classical-liberal-case-for-israel/

 

Gordon, D. (2023, July-August). Slobodian Contra Rothbard. The Austrian, 9(4), 22-25. https://mises.org/es/library/slobodian-contra-rothbard

 

Gregory, A., & Block, W. E. (2007). On Immigration: Reply to Hoppe. Journal of Libertarian Studies, 21(3), 25-42.

 

Gutkin, L. (2024, February 5). The Hyperbolic Style in American Academe. Chronicle. https://www.chronicle.com/article/the-hyperbolic-style-in-american-academe?utm_source=Iterable&utm_medium=email&utm_campaign=campaign_8956763_nl_ Academe-Today_date_20240206&cid=at&sra=true

 

Gwartney, J., Lawson, R. W., & Block, W. E. (1996). Economic Freedom of the World, 1975-1995. Vancouver, B.C. Canada: the Fraser Institute. http://www.fraserinstitute.ca/pdf/catalogue.pdf; isbn: 0-88975-157-9

 

Hamas Covenant. (1988). The Avalon Project, Yale Law School. https://avalon.law.yale.edu/20th_century/hamas.asp

 

Hamowy, R. (1961). Hayek’s Concept of Freedom: a Critique. New Individualist Review. http://oll.libertyfund.org/index.php?Itemid=280&id=1267&option=com_content&task=view

 

Hamowy, R. (1977). Medicine and the crimination of sin: 'self-abuse' in 19th century America. The Journal of Libertarian Studies, 1(3), 229-270

 

Hamowy, R. (1978). Law and the liberal society: F.A. Hayek’s constitution of liberty. The Journal of Libertarian Studies, 2(4), 287-297

 

Hamowy, R. (1979). The Early Development of Medical Licensing Laws in the United States, 1875-1900. Journal of Libertarian Studies, 3(1), 73-119. https://mises.org/sites/default/files/3_1_5_0.pdf

 

Hamowy, R. (1984). Canadian Medicine: A Study in Restricted Entry. Vancouver: The Fraser Institute

 

Hazlitt, H. (2008). Economics in One Lesson.

 

Hazlitt, H. (2008). Economics in One Lesson. Auburn, AL: Mises Institute. [PDF]. http://mises.org/books/economics_in_one_lesson_hazlitt.pdf

 

Hoppe, H.-H. (1988). Utilitarians and Randians vs Reason. Liberty, (November), 53–54.

 

Hoppe, H.-H. (1993). The Economics and Ethics of Private Property. Boston: Kluwer Academic Publishers.

 

Hoppe, H.-H. (1995). Economic Science and the Austrian Method. Auburn, AL: The Ludwig von Mises Institute. [PDF]. http://www.mises.org/esandtam/pes1.asp; http://www.mises.org/esandtam/pfe3.asp

 

Hoppe, H.-H., Hulsmann, G., & Block, W. E. (1998). Against Fiduciary Media. Quarterly Journal of Austrian Economics, 1(1), 19-50. [PDF]. http://www.mises.org/journals/qjae/pdf/qjae1_1_2.pdf

 

Hoppe, H.-H. (2001). Democracy - The God That Failed: The Economics and Politics of Monarchy, Democracy, and Natural Order. New Jersey: Transaction Publishers.

 

Hoppe, H.-H., & Block, W. E. (2002). Property and Exploitation. International Journal of Value-Based Management, 15(3), 225-236. [PDF]. http://www.mises.org/etexts/propertyexploitation.pdf

 

Hoppe, H.-H. (2023). The Making of an Anarchist: Rothbard’s For a New Liberty at Fifty (1973–2023). U Cavallo, J.A., Block, W.E. (eds) Libertarian Autobiographies. Cham: Palgrave Macmillan.

 

Hoppe, H.-H. (2024). An Open Letter to Walter E. Block. https://www.lewrockwell.com/2024/01/hans-hermann-hoppe/breaking-up-is-hard-to-do-but-sometimes-necessary/

 

Horwitz, S. (2012). ‘Anti-State’ or ‘Pro-Liberty’? Some Thoughts on Israel. Bleeding Heart Libertarians. https://bleedingheartlibertarians.com/2012/11/anti-state-or-pro-liberty-some-thoughts-on-israel/

 

Huebert, J. (2024). Statement on Hoppe, Block, Hamas, Israel. https://twitter.com/JacobHuebert/status/1752857894591053940

 

Israel Defense Forces. (2023A). The Shifa Hospital: Live Updates Regarding All Terrorist Infrastructure Located. https://www.idf.il/en/mini-sites/hamas-israel-war-24/all-articles/the-shifa-hospital-live-updates-regarding-all-terrorist-infrastructure-located/

 

Israel Defense Forces. (2023B, Oct 18). Gaza Hospital Blast: Initial IDF Al-Ahli Report. https://www.idf.il/en/mini-sites/hamas-israel-war-24/all-articles/al-ahli-al-ma-amadani-hospital-initial-idf-aftermath-report-october-18-2023/

 

Israel National Digital Agency - Govextra. (2024). Most recent update: Mar. 15, 2024. https://govextra.gov.il/cogat/humanitarian-efforts/home/

 

Jewish Virtual Library. (N. D.). Golda Meir quotes on Israel and Judaism. Retrieved from https://www.jewishvirtuallibrary.org/golda-meir-quotes-on-israel-and-judaism

 

Joffre, T. (2023). UNRWA continues to teach and spread hate to Palestinians, report states. The Jerusalem Post. https://www.jpost.com/middle-east/article-734321

 

Journo, E. (2023). Hamas’s savagery reflects its nihilistic goal. New Ideal. https://newideal.aynrand.org/hamass-savagery-reflects-its-nihilistic-goal/

 

Kampeas, R. (2024). UN report validates ‘clear and convincing’ allegations of Hamas sexual violence. Jewish Telegraphic Agency. https://www.jta.org/2024/03/04/politics/un-report-validates-clear-and-convincing-allegations-of-hamas-sexual-violence

 

Kingsley, P., & Bergman, R. (2024a). Israeli hostage says she was sexually assaulted and tortured in Gaza. The New York Times. https://www.nytimes.com/2024/03/26/world/middleeast/hamas-hostage-sexual-assault.html

 

Kingsley, P., & Bergman, R. (2024b). U.N. agency in Gaza fought Hamas infiltration; not hard enough, Israel says. The New York Times. https://www.nytimes.com/2024/02/10/world/middleeast/unrwa-hamas-gaza.html

 

Kinsella, S. (1996a). New rationalist directions in libertarian rights theory. Journal of Libertarian Studies, 12(1), 323–338. Kinsella, S. (1996b). Punishment and proportionality: the estoppel approach. The Journal of Libertarian Studies, 12(1), 51–74. http://www.mises.org/journals/jls/12_1/12_1_3.pdf

 

Kinsella, S. (1997). A libertarian theory of punishment and rights. Loyola of Los Angeles Law Review, 30, 607–645.

 

Kinsella, S. (1998-1999). Inalienability and punishment: A reply to George Smith. Journal of Libertarian Studies, 14(1), 79–93. http://www.mises.org/journals/jls/14_1/14_1_4.pdf

 

Kinsella, S. (2002). Defending argumentation ethics: Reply to Murphy & Callahan. Anti-state.com. https://www.anti-state.com

 

Koenig, M. (2023). Thirty-one Harvard organizations blame Israel for Hamas attack: ‘Entirely responsible’. New York Post. https://nypost.com/2023/10/09/thirty-one-harvard-organizations-blame-israel-for-hamas-attack/

 

Kuttler, H. (2024). Israel’s mental health tsunami. Tablet. https://www.tabletmag.com/sections/community/articles/israel-mental-health-tsunami

 

Locke, J. (1689). Second Treatise. In The Founder’s Constitution (Vol. 1, Ch. 16, Doc. 3). The University of Chicago Press. http://press-pubs.uchicago.edu/founders/documents/v1ch16s3.html

 

Loo, A., & Block, W. E. (2017-2018). Threats against third parties: A libertarian analysis. Baku State University Law Review, 4(1), 52–64. http://lr.bsulawss.org/archive/volume4/issue1/

 

Luttwak, E. N. (2023). Israel’s intelligence failure. Tablet. https://www.tabletmag.com/sections/israel-middle-east/articles/israel-intelligence-failure-hamas-edward-luttwak

 

Magid, J., & AFP. (2023). Israel agrees to allow 100 trucks of humanitarian aid into Gaza each day — official. The Times of Israel. https://www.timesofisrael.com/israel-agreed-to-allow-100-trucks-of-humanitarian-aid-into-gaza-each-day-official/

 

Magid, J. (2023). Biden aide: Israel taking steps to protect civilians that even US might not have done. The Times of Israel. https://www.timesofisrael.com/liveblog_entry/biden-aide-israel-taking-steps-to-protect-civilians-that-even-us-might-not-have-done/

 

MEMRI. (2017). Hamas Political Bureau Deputy Head Saleh Al-'Arouri: Iran is the only country that provides real and public support to the Palestinian resistance. https://www.memri.org/tv/hamas-political-bureau-deputy-head-saleh-arouri-iran-only-country-provides-real-support-palestinian-resistance

 

MEMRI. (2023). Hamas Official Ghazi Hamad: We will repeat the October 7 attack, time and again, until Israel is annihilated; We are victims – everything we do is justified. https://www.memri.org/tv/hamas-official-ghazi-hamad-we-will-repeat-october-seven-until-israel-annihilated-victims-everything-we-do-justified

 

MEMRI. (2024a). Hamas Leader Ismail Haniyeh: We should hold on to the moment of the victory of October 7 and build upon it; Time is on our side; Donations to Gaza are not 'humanitarian aid' but 'financial jihad'. https://www.memri.org/reports/hamas-leader-ismail-haniyeh-we-should-hold-moment-victory-october-7-and-build-upon-it-time

 

MEMRI. (2024b). Hamas Official Ali Baraka on Hizbullah TV: We can repeat October 7 many times; The Mujahideen stormed the Gaza envelope and tomorrow they will storm the Galilee, Israel from wherever they can. https://www.memri.org/tv/hamas-official-ali-baraka-hizbullah-tv-repeat-october-seven-mujahideen-gaza-envelope-tomorrow-storm-galilee-israel

 

MEMRI. (2024c). Former Iranian Cultural Attaché to Lebanon Mohammad Mehdi Shariatmadar: Every bullet, rocket, UAV fired against Israel from any place was either made in Iran or is the product of Iranian training. https://www.memri.org/tv/fmr-iran-cultural-attache-lebanon-mohammad-mehdi-shariatmadar-bullet-rocket-uav-fired-israel-anywhere

 

Meng, J. C. S. (2002). Hopp(e)ing onto new ground: A Rothbardian proposal for Thomistic natural law as the basis for Hans-Hermann Hoppe’s praxeological defense of private property. Working paper. http://www.mises.org/journals/scholar/meng.pdf

 

Mises, L. von. (1944). Omnipotent Government. Yale University Press. Liberty Fund and The Ludwig Von Mises Institute. https://mises.org/library/omnipotent-government-rise-total-state-and-total-war

 

Morris, Benny. 2008. “Israel and the Palestinians. Madam, - Israel-haters are fond of citing - and more often, mis-citing - my work in support of their arguments.” Irish Times, February 21; https://www.irishtimes.com/opinion/letters/israel-and-the-palestinians-1.896017

 

Nakhoul, S. (2023). How Hamas secretly built a 'mini-army' to fight Israel. Reuters. https://www.reuters.com/world/middle-east/how-hamas-secretly-built-mini-army-fight-israel-2023-10-13/

 

Nichols, M. (2024). UN team says rape, gang rape likely occurred during Hamas attack on Israel. Reuters. https://www.reuters.com/world/middle-east/un-team-says-rape-gang-rape-likely-occurred-during-hamas-attack-israel-2024-03-04/

 

Nouveau, L., & Block, W. E. (2020). A comment on reparations for slavery. Libertas: Segunda Epoca. http://www.journallibertas.com/online-first.html

 

Olson, C. B. (1979). Law in anarchy. Libertarian Forum, 12(6), 4. http://64.233.167.104/u/Mises?q=cache:gFT18_ZusWoJ:www.mises.org/journals/lf/1979/1979 _11-12.pdf+two+teeth+for+a+tooth&hl=en&ie=UTF-8

 

Pacchiani, G. (2023). Senior Fatah official justifies Oct. 7 massacre as ‘defensive war’ against Israel. The Times of Israel. https://www.timesofisrael.com/senior-fatah-official-justifies-oct-7- massacre-as-defensive-war-against-israel/

 

Palestinian Center for Policy and Survey Research. (2023). Public Opinion Poll No (90) December 13. Preuzeto sa https://www.pcpsr.org/sites/default/files/Poll%2090%20English%20Full%20text%20Dec%2020 23.pdf

 

Raico, R. (1977). Classical Liberal exploitation theory: a comment on Professor Liggio's paper. The Journal of Libertarian Studies, 1(3), 179-184. http://mises.org/daily/4567/

 

Raico, R. (1995). The Austrian school and classical liberalism. Advances in Austrian Economics, 2A, 3- 38. http://www.mises.org/etexts/austrianliberalism.asp

 

Raico, R. (2010). Great Wars and Great Leaders: A Rebuttal. Auburn, AL: The Mises Institute.

 

Raico, R. (2012). Classical Liberalism and the Austrian School. Auburn, AL: The Mises Institute.

 

Raimondo, J. (1992). John T. Flynn: Exemplar of the Old Right. The Journal of Libertarian Studies, 10(2), 107-125.

 

Raimondo, J. (1993). Reclaiming the American Right. Burlingame, CA: Center for Libertarian Studies.

 

Raimondo, J. (1996). Civil Rights for Gays? The Free Market, 14(1). https://mises.org/library/civil-rights-gays

 

Raimondo, J. (2000). An Enemy of the State: The Life of Murray N. Rothbard. Amherst, NY: Prometheus Books.

 

Raimondo, J. (2007). Cato Institute VP Sneers At Ron Paul: He’s Not Our ‘Kind of Person!’. Preuzeto sa http://www.antiwar.com/blog/2007/12/07/cato-institute-vp-sneers-at-ron-paul-hes-not-our-kind-of-person/

 

Raimondo, J. (2008). Libertarianism’s Divergent Roads. Taki’s Magazine. Preuzeto sa http://www.takimag.com/site/article/libertarianisms_divergent_roads/

 

Reuters. (2024). Hamas had tunnels under UN Gaza HQ, Israel says. February 11. Preuzeto sa https://www.youtube.com/watch?v=CkXWcEScWGg

 

Rothbard, M. N. (1967). “War Guilt in the Middle East.” Left and Right. Volume 3, Number 3; Spring-Autumn, pp. 20-30; http://mises.org/journals/lar/pdfs/3_3/3_3_4.pdf; reprinted:http://archive.lewrockwell.com/rothbard/rothbard217.html; http://original.antiwar.com/rothbard/2010/03/02/war-guilt-in-the-middle-east/; http://www.lewrockwell.com/2014/07/murray-n-rothbard/war-guilt-in-the-middle-east/; https://www.panarchy.org/rothbard/palestina.html; http://original.antiwar.com/rothbard/2010/03/02/war-guilt-in-the-middle-east/

 

Rothbard, M. N. (1973). For A New Liberty. Macmillan, New York; https://cdn.mises.org/For%2520a%2520New%2520Liberty%2520The%2520Libertarian%2520 Manifesto_3.pdf

 

Rothbard, M. N. (1975). Conceived in Liberty, Volume I--A New Land, A New People, The American Colonies in the Seventeenth Century. New Rochelle, NY: Arlington House Publishers. https://mises.org/library/libertarian-origins-rhode-island

 

Rothbard, M. N. (1977). “Punishment and Proportionality.” In R. E. Barnett and J. Hagel, III (eds.), Assessing the Criminal: Restitution, Retribution, and the Legal Process. Cambridge, MA: Ballinger Publishing Co., pp. 259-270.

 

Rothbard, M. N., & Block, W. E. (1987). Introductory Editorial. The Review of Austrian Economics, 1, ix-xiii.

 

Rothbard, M. N. (1988, Nov). Beyond Is and Ought. Liberty. pp: 44–45.

 

Rothbard, M. N. 1998. The Ethics of Liberty. New York: New York University Press. https://cdn.mises.org/The%20Ethics%20of%20Liberty%2020191108.pdf; Rothbard, M. N. (2002, Fall). Milton Friedman Unraveled. Journal of Libertarian Studies, 16(4), 37-54. http://www.mises.org/journals/jls/16_4/16_4_3.pdf

 

Said, S., Faucon, B., & Kalin, S. (2023, Oct 8). Iran Helped Plot Attack on Israel Over Several Weeks. The Wall Street Journal. https://www.wsj.com/world/middle-east/iran-israel-hamas-strike-planning-bbe07b25

 

Senatore, T. D. (2023, Nov 29). Review: The Liberal Case for Israel by Walter Block and Alan Futerman. The Times of Israel Blogs, https://blogs.timesofisrael.com/review-the-classical-liberal-case-for-israel-by-block-and-futerman/; https://blogs.timesofisrael.com/review-the-liberal-case-for-israel-by-walter-block-and-alan-futerman/

 

Siegel, J., & Leibovitz, L. (2023, Jul 16). End U.S. Aid to Israel.” Tablet. https://www.tabletmag.com/sections/news/articles/end-american-aid-israel

 

Spooner, L. (1875). Vices are not crimes. Auburn, AL: Mises Institute. https://cdn.mises.org/vices_are_not_crimes.pdf

 

Sunstein, C. R. (2024, Apr 1). The Nobel Winner Who Liked to Collaborate with His Adversaries. The New York Times. https://www.nytimes.com/2024/04/01/opinion/nobel-daniel-kahneman-collaboration.html

 

Taheri, A. (2023, Oct 15). Hamas and Israel: What Next? Gatestone Institute. https://www.gatestoneinstitute.org/20048/hamas-israel-what-next

 

Times of Israel Staff. (2024, Feb 21). Israel submits report to UN on Hamas’s mass weaponization of rape.” The Times of Israel. https://www.timesofisrael.com/israeli-report-submitted-to-un-on-hamass-mass-scale-weaponization-of-rape/

 

United Nations Office for the Coordination of Humanitarian Affairs. (2023, Sep 18). Movement in and out of Gaza: update covering August 2023. https://www.ochaopt.org/content/movement-and-out-gaza-update-covering-august-2023

 

UN News. (2023, Oct 17). UN chief ‘horrified’ by strike on Gaza hospital, as warring sides blame each other. https://news.un.org/en/story/2023/10/1142472

 

UN Meetings Coverage and Press Releases. (2024, Mar 11). Reasonable Grounds to Believe Conflict-Related Sexual Violence Occurred in Israel During 7 October Attacks, Senior UN Official Tells Security Council. 9572ND Meeting (PM) SC/15621. https://press.un.org/en/2024/sc15621.doc.htm

 

Sky News. (2024, Feb 1). Women's genitals 'systemically mutilated' in Hamas attack, says Israeli reservist who dealt with bodies. Sky News. https://news.sky.com/story/womens-genitals-systemically-mutilated-in-hamas-attack-says-israeli-reservist-who-dealt-with-bodies-13060959

 

Whitehead, R., & Block, W. E. (2003, Fall). Taking the assets of the criminal to compensate victims of violence: a legal and philosophical approach. Wayne State University Law School Journal of Law in Society 5(1), 229-254

 

Wilder Lane, R. (1943). The Discovery of Freedom: Man's Struggle Against Authority. New York: The John Day Company.

 

Wistrich, R. S. (2014). Gaza, Hamas, and the Return of Antisemitism. Israel Journal of Foreign Affairs, 8(3), 35-48. DOI 10.1080/23739770.2014.11446601

 

Wyner, A. (2024, Mar 7). How the Gaza Ministry of Health Fakes Casualty Numbers. Tablet. https://www.tabletmag.com/sections/news/articles/how-gaza-health-ministry-fakes-casualty-numbers

 

Zivotofsky, A. (2023, Oct 27). Is Gaza actually an open-air prison? - opinion. The Jerusalem Post. https://www.jpost.com/opinion/article-770411







 










Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İsrail Bir Apartheid Ülkesi midir? Hayır

Michael Huemer - İsrail-Arap Meselesini Neden Çözemiyoruz?