Hamas-İsrail Meselesi Üzerine
Hoppe'ye Bir Reddiye
Walter E. Block Ve Alan G. Futerman
Özet
Block ve
Futerman, klasik liberal politik ekonomi felsefesinin, doğru bir şekilde
anlaşıldığı takdirde, İsrail'in 2023-2024 yılları arasında Hamas'a karşı
yürüttüğü savunma savaşında sahip olduğu perspektif ile güçlü bir şekilde
örtüştüğünü savunmaktadır. Ancak Hoppe (2024) bu görüşe şiddetle karşı çıkmakta
ve iki yazarın çalışmalarına sert eleştiriler getirmektedir. Bu makale,
Hoppe'nin eleştirisine karşı bir reddiye vazifesi görmektedir. Hoppe'un
çalışmasına yönelik üç temel eleştiri sunmaktayız. İlk olarak, Hamas'ın görüşlerini
eleştirmeden doğru kabul ederken İsrail'in iddialarını yanlış anlayarak ve
çarpıtarak Hamas ile İsrail arasındaki çatışmayı temelden yanlış yorumladığını
iddia ediyoruz. Ayrıca kendisi, Hamas'ın Yahudilere ve İsrail'e yönelik duyduğu
nefretin süregelen çatışmanın ortaya çıkmasındaki rolünü de göz ardı
etmektedir. İkinci olarak, Hoppe'nin Avusturya ekonomisi ve liberteryen teoriye
yaptığı saygın katkılara rağmen, bu alanlardaki anlayışını eksik buluyoruz.
Liberteryenizmi muhafazakâr bir teşebbüs olarak görmesi, mülkiyet hakları ve
eşcinsellik ve alternatif inanç sistemlerine sahip olma gibi sosyal konularda
problem teşkil eden sonuçlara yol açmaktadır. Son olarak, Hoppe saygın bir
akademisyen olsa da, kullandığı üslup bilginin ve anlayışın ilerletilmesini
amaçlayan akademik standartlarla uyumlu değildir. Avusturya-liberteryen
akademisyenler arasında daha önce yaşanmış olan anlaşmazlıkların aksine,
Hoppe'un kullandığı üslup sağlıklı bir diyaloğun gelişmesine imkân tanımaktan
ziyade akademik söylemi zayıflatmaktadır. Akademik normlardan bu şekilde
uzaklaşılması, hakikat arayışını ve entelektüel ilerlemeyi baltalamaktadır.
“Gerçek şu
ki, eğer İsrail elindeki silahları bırakacak olsaydı, İsrail diye bir şey
kalmazdı. Eğer Araplar da silahlarını bırakacak olsalardı savaş diye bir şey
kalmazdı.”
Benjamin Netanyahu (14 Ağustos 2006, Globes, 2006'da
alıntılanmıştır).
“Arapları
kendi evlatlarımızı öldürdükleri için affedebiliriz. Ancak bizi kendi
çocuklarını öldürmeye zorladıkları için onları asla affedemeyiz. Araplarla
ancak çocuklarını bizden nefret ettiklerinden daha çok sevdikleri zaman barış
yapabiliriz.”
Golda Meir (Jewish Virtual Library).
“Saygın
insanların benimkinden farklı görüşlere sahip olabileceğini kabul ediyorum.”
Dalrymple (2024)
"Profesör
Kahneman böyle bir dinamiği, ‘eleştiriler, yanıtlar ve reddiyelerden oluşan
çirkin bir dünya’ ve ‘asıl amacın karşı tarafı utandırmak olduğu bir çekişme’
olarak tanımladığı ‘öfkeli bilim’ olarak görmüştür. Profesör Kahneman'ın
ifadesiyle, bu çirkin dünyada yaşayanlar 'hedef pozisyonun özet bir
karikatürünü sunar, bu karikatürdeki en zayıf argümanı çürütür ve rakibin
pozisyonunun tamamen yok edildiğini ilan ederler. Ona göre öfkeli bilim
'aşağılayıcı bir deneyimdir'."
Sunstein, (2024).
GİRİŞ
Hoppe (2024)
ile başlayan İsrail, Hamas ve liberteryenizm konusundaki mevcut tartışmanın
liberteryen hareketin ruhu için bir mücadele olduğunu iddia etmek muhtemelen
abartılı bir yaklaşım olacaktır.¹ Ama belki de o kadar da abartılı değildir. Ne
de olsa bu ülkeye karşı olan isimler arasında Hoppe'nin yanı sıra Lew Rockwell,
Murray Rothbard, Ron Paul ve bir dizi başka liberteryen düşünür de yer
almaktadır. Elbette bu yazarlar dışında İsrail'i düşmanlarına karşı destekleyen
çok sayıda başka liberteryen de var, ancak biz onların kendi adlarına
konuşmalarına izin vereceğiz.² Bu makale, Hamas'ın ne kadar vahşi bir örgüt
olduğunu, İsrail'in ise ne kadar medeni bir ülke olduğunu ve doğru
anlaşıldığında liberteryenizmin, bu felsefenin pek çok temsilcisinin aksi
yöndeki görüşlerine rağmen, birincisini değil ikincisini destekleyen bir
felsefe olduğunu ortaya koymaya adanmıştır. Ancak, bu tartışmanın ayrıntılarına
girmeden önce, münazara muhatabımız olan Hans-Hermann Hoppe hakkında bir şeyler
söylemek istiyorum. Kendisi liberteryen teoriye son derece önemli katkılarda
bulunmuştur.³ Hiç kimse onun anarko-kapitalizm üzerine yaptığı analizin son
derece önemli olduğunu inkar edemez (Hoppe, 1991). Hatta bazı yorumcular⁴ onun
etik argümanının tüm liberteryen yapıyı sağlam bir temele oturttuğunu
düşünmektedir. Ancak Nevada Las Vegas Üniversitesi'nde ekonomi profesörü olarak
görev yapan bu kişi ne yazık ki liberteryen teoriyi pek çok konuda yanlış
yorumlamaktadır; öyle ki Hamas ve İsrail meselesi gibi karmaşık bir konuda söz
konusu politik ekonomik felsefe adına etkili bir şekilde konuşup konuşamayacağı
ciddi bir şekilde sorgulanmaya muhtaçtır. Kendisini salt liberteryenizmin
savunucusu olarak lanse ettiği göz önüne alındığında, bu durum son derece
önemlidir. Bu çok ciddi suçlamanın ayrıntıları nelerdir? Bu önde gelen
liberteryen teorisyenin İsrail davasına yönelik düşmanlığının nedeni nedir?
Buna yalnızca spekülatif olarak cevap verilebilir ancak bunun nedeni bu
felsefeyi %100 doğru kavrayamamış olması olabilir. Başlangıç olarak, Hoppe'nin
şu pasajına atıfta bulunmak gerekir (1991 [2007], s. 218):
"Liberteryen bir toplumsal düzende demokratlara ve komünistlere karşı tolerans gösterilemez. Fiziksel olarak ayrıştırılmaları ve toplumdan uzaklaştırılmaları gerekecektir... örneğin bireysel hedonizm, asalaklık, doğaya tapınma, eşcinsellik veya komünizm gibi alternatif, aile ve akraba merkezli olmayan yaşam tarzlarının savunucuları da, eğer liberteryen bir düzen sürdürülmek isteniyorsa, fiziksel olarak toplumdan uzaklaştırılmalıdır." (vurgu eklenmiştir)
Bir zamanlar bir an için bile olsa onun eşcinsellerin toplumdan uzaklaştırılması gerektiğini kastettiğini düşünmemiştik. Bunu, kendisinin yapmış olduğu bir yazım hatası olarak değerlendirdik. Genel olarak "toplumdan" değil, aşırı sağcı bir apartman topluluğundan uzaklaştırılmaktan bahsetmesi gerekirdi. Ayrıca, özgür bir toplumda eşcinsellerin de toplumdan uzaklaştırılması gerektiğini kastettiğini düşünmüyorduk. Sadece bu yaşam tarzına karşı olan apartman dairelerinden dışlanacaklarını kastettiğini düşünüyorduk.⁶ Ve yine de, ve yine de. Kendisi yıllar boyunca bu hatalı ifade biçimi veya liberteryenizmin doğru bir tasvirinden sapması nedeniyle sık sık eleştirilmiştir (Block, 2004). Kendisi bu hatasını kamuoyu önünde açıkça kabul etmeyi uygun görmemiştir. Belki de bir zamanlar onun adına bir hata olarak gördüğümüz şey aslında öyle değildi ve o gerçekten de söylediklerinde ciddiydi? Kendisinin liberteryenizmle bu kadar uyumsuz bir şekilde yalnızca bir kereliğine görüş bildirmiş olması da söz konusu değildir. Hoppe'ye yöneltilen bu suçlamayı reddetmek zordur, çünkü sözde liberteryen gerekçelerle şunlara karşı olduğunu tekrar etmektedir (1991 [2007], s. 206): "kabalık, müstehcenlik, küfür, uyuşturucu kullanımı, ahlaksızlık, pornografi, fuhuş, eşcinsellik, çok eşlilik, ..." gibi şeyleri uygulayan insanlar. "Anormal ve sapkın" olarak adlandırmaktan memnuniyet duyduğu kişilere yönelik saldırısı henüz bitmedi. Bu kadarı canınızı mı sıktı? İşte yine bu minvalde başka bir örnek daha var (Hoppe, 1991 [2007], p. 212):
"Sol-liberteryenler
ve çok-kültürlü ya da karşı-kültürlü deneyselciler, herhangi bir suça
karışmamış olsalar bile, davranışlarının bedelini bir kez daha ödemek zorunda
kalacaklardır. Davranışlarını ya da yaşam tarzlarını sürdürdükleri takdirde,
medeni toplumdan dışlanmaları ve fiziksel olarak toplumdan ayrı, gettolarda ya
da toplumun kenarlarında yaşamaları gerekmektedir ve birçok pozisyon veya
meslek onlar için erişilmez olmalıdır. Buna karşılık, toplum içinde yaşamak ve
ilerlemek istiyorlarsa, girmek istedikleri toplumun ahlaki ve kültürel
normlarına uyum sağlamaları ve asimile olmaları gerekmektedir. Bu bağlamda
asimile olmak, kişinin sahip olduğu düşük standartlı ya da anormal davranış ya
da yaşam tarzından tamamen vazgeçmesi gerektiği anlamına gelmez. Yalnızca
kişinin artık ''açık bir şekilde'' ortaya çıkıp alternatif davranış ya da yaşam
tarzını kamusal alanda sergileyemeyeceği anlamına gelir. Bu tür davranışlar
gözlerden uzakta, gizli kalmalı ve fiziksel olarak kişinin kendi dört duvarı
arasındaki mahremiyetle sınırlandırılmalıdır. Bu tür davranışların kamuya açık
bir şekilde sergilenmesi ya da reklamının yapılması kişinin sınır dışı
edilmesine yol açmalıdır."
Hoppe'nin bu
tür düşünceleri temel alarak mevcut yazarlara liberteryen teorinin incelikleri
hakkında ders vermeye kalkışması ilginçtir. Bu pasaj, Rothbardcı
liberteryenizme uzaktan yakından benzeyen herhangi bir şey olmaktan çok, bir
faşistin ya da muhafazakâr totaliter bir diktatörün düşüncelerine
benzemektedir. Kendi kulaklarımıza bile, tüm bunları Hoppe'yi küçük düşürmek
için uyduruyormuşuz gibi geliyor. Eşcinseller gizli bölmelere kapatılıyor, bir
sürü insan gettolara ayrıştırılıyor... Sizi temin ederiz ki bu satırları
gerçekten de yayınladı ve hiçbir şekilde geri almadı. Şunu herkes için açık ve
net bir şekilde bir kereye mahsus olarak belirtmek gerekir ki, Hoppe'un
“sapkınlık” olarak adlandırmaktan memnuniyet duyduğu eylemleri
gerçekleştirdikleri için insanları toplumdan dışlamak ya da haklarını herhangi
bir şekilde ihlal etmek liberteryen teori ile bağdaşmamaktadır. Hoppe'un
“sapkın” olarak tanımladığı kişiler de haklara sahiptir. Onların hakları da
diğer herkesinkilerle eşittir. Eşcinsellerin gizli bir şekilde yaşamaları
gerektiğini ifade etmek, liberteryenizmin ne anlama geldiğini yanlış yorumlayan
eleştirmenlerin sözlerine benziyor. Ancak Hoppe tam da bu tür bir hak ihlali
için çağrıda bulunuyor. İnanılır gibi değil. Yine de bu cümleleri gerçekten de
kaleme alıyor. Hoppe'nin liberteryenizmi bu durumda olduğundan daha ciddi bir
şekilde nasıl yanlış yorumlayabileceğini görmek zordur. Merhum Ralph Raico (1977;
1995; 2010; 2012), Ron Hamowy (1961; 1977; 1978; 1979; 1984) ve Justin Raimondo
(1992; 1993; 1996; 2000; 2007; 2008) kendi alanlarında seçkin liberteryenler ve
Murray Rothbard'ın sadık dostları ve takipçileriydi. Her üçü de homoseksüeldi.
Hoppe gerçekten de öylece karşımıza dikilip özgürlük felsefesine katkıda
bulunan bu üç önemli düşünürün “anormal ve sapkın” olduklarını ve “toplumdan
fiziksel olarak uzaklaştırılmaları” gerektiğini mi söylemek istiyor? Onları
aynı zamanda Liberteryen hareketten de dışlar mıydı? Böyle bir olasılığın
düşünülmesini bile son derece sorunlu buluyoruz. Günümüz yazarları politik
olarak pek de doğru görüşlü kimseler değildir. Ancak eşcinsellerin gizli saklı
yaşamaya geri dönmek zorunda kalacağı görüşü oldukça itici görünüyor. Bu
liberteryenizm mi? Bu aynı zamanda Avusturya iktisadının bireyciliği ile de
oldukça uyumsuzdur; Hoppe'nin kolektivizme saldırırken mevcut yazarları
pataklamak için bir sopa olarak kullandığı bireycilik. Şimdi kim kolektivist?
Ayrıca liberteryen felsefenin tam olarak anlaşılamaması da söz konusudur
(Hoppe, 1991 [2007], s. 173):
“Özel
mülkiyete dayalı bir işbölümü altında gerçekleştirilen emeğin daha verimli
olduğunu anlamaktan tamamen aciz olan insan soyunun bir üyesi, tam anlamıyla
bir birey (persona) değildir, bunun yerine bir hayvanla aynı ahlaki kategoriye
girer - ya zararsız bir hayvan olarak (evcilleştirilecek ve bir üretici ya da
tüketici malı olarak kullanılacak ya da ‘ serbest mal’ olarak zevk alınacak) ya
da vahşi ve tehlikeli bir hayvan olarak (bir haşere olarak mücadele edilecek).”
Ancak bunlar
üst üste yığılmaya başladığında, bu bahane giderek daha sorunlu görünmeye
başlıyor. İşte felsefi açıdan bir başka hayret verici örnek daha (Hoppe, 1991
[2007], s. 189):
“Şimdi
çağdaş muhafazakârlığın bir değerlendirmesini yapmama izin verin ve ardından
günümüz muhafazakârlarının neden devlet karşıtı liberteryenler olması
gerektiğini ve aynı derecede önemli olarak liberteryenlerin neden muhafazakâr
olması gerektiğini açıklamaya devam edeyim.” Bu noktayı vurgulamaktadır (Hoppe,
1991 [2007], s. 208): “Başka bir deyişle, liberteryenler radikal ve uzlaşmaz
muhafazakârlar olmalıdır.” Acaba Hoppe “muhafazakârları” nasıl tanımlıyor?
Şöyle ifade etmektedir (Hoppe, 1991 [2007], 190): “Kendini muhafazakâr ilan
eden çağdaş muhafazakârların çoğu, olması gerektiği gibi, aile kurumunun
bozulması, boşanma⁷, yasadışı evlilikler, aile içi otorite kaybı, çok
kültürlülük, alternatif yaşam tarzları, toplumsal çözülme, seks ve suç gibi
konulardan endişe duymaktadır.
(vurgu
eklenmiştir) Hoppe'nin tüm bu “skandal sapmalar” ile nasıl bir bağlantı kurduğu
ve aklında ne tür bir “normallik” kavramı olduğu ya da tüm bunların
liberteryanizmle nasıl bir ilişkisi olduğu merak edilebilir. Bizim görüşümüze
göre, tam tersine, liberteryenler gelenekler ve kültür ile değil, hukukun adil
olması ile ilgilenirler. Muhafazakâr normları ihlal etmek ahlaksızlık olabilir,
ancak bunlar suç değildir. Hoppe, birbirinden keskin bir biçimde farklı olan bu
iki siyasi felsefe arasındaki farkı öğrenmek için Spooner'a (1875) ve özellikle
de Rothbard'ın bu özünde liberteryen (muhafazakâr değil) yayına yazdığı
muhteşem girişe başvurmalıdır. Liberteryen ve muhafazakâr görüşlerin örtüştüğü
ve bu iki farklı bakış açısının taraftarları arasında işbirliği yapıldığı
örnekler olduğu doğrudur. Bu konuda The Federalist Society güçlü bir örnektir.
Ayrıca, ekonomi söz konusu olduğunda muhafazakârların sol liberallere kıyasla
liberteryenlerle çok daha yakın bir çizgide olduğu da yadsınamaz bir gerçektir.
İster kültürel ister ekonomik olsun, Marksizm sağcılar için bir değer ifade
etmemektedir. Ancak aynı şey soldaki dostlarımız için de söylenebilir.
Uyuşturucu, kumar, pornografi, fuhuş, çok eşlilik ve benzeri kurbansız suçların
yasallaştırılması söz konusu olduğunda muhafazakârlara kıyasla liberteryenlere
çok daha fazla yakınlık göstermektedirler. Bu tür davranışlara karşı yaptırım
çağrısında bulunan Hoppe, liberteryen olmaktan ziyade muhafazakârdır.
Liberteryenlerin ve sol liberallerin işbirliği yaptığı kurumlar bile vardır.
ABD'nin Vietnam Savaşı'na katılmasına karşı çıkan Barış ve Özgürlük hareketi
buna bir örnektir. Bu hareket, komünist bir örgüt olan Progressive Labor, yarı
komünist bir grup olan Troçkistler ve Murray Rotbard'dan başkasının liderlik
etmediği liberteryenlerden oluşan bir birlikten oluşuyordu. Hoppe 1991 tarihli
kitabının 11. Bölüm başlığını kısmen şöyle koymuştur: “Klasik Liberalizmin
Hataları Üzerine.” Bu konuda ona katılıyoruz. Bizler de klasik liberaller değil
anarko-kapitalistleriz. Ancak, aşağıda açıklanan nedenlerden dolayı⁸, konuyu
daha güncel bir şekilde ele alma, siyasal hizipçilikten kaçınma, reel bir dünya
meselesini karşılaştırmalı olarak analiz etme ve değerlendirme arzusuyla,
Yahudi-Arap ihtilafını analiz ederken bu perspektifi benimsedik. Bu
nedenle, Hoppe ile mevcut yazarlar birbirini anlamıyor. aynı noktada
buluşamıyoruz. Bizi salt liberteryenizmin katı ilkelerine sadık kalmadığımız;
İsrail'in siyasi liderleri gibi "gangster" olarak gördüğü yetkilileri
kucakladığımız için karalıyor. Hamas'ın bir hükümet niteliği taşıdığı
kuşkusuzdur, ancak açık bir şekilde bir devlet olarak tanımlanamaz. İki
devletli "çözümün" mevcut olmadığı bir ortamda tipik bir hükümet
olarak da görülemez. Dolayısıyla, Hoppe'nin tamamıyla haksız sayılmayacak
devlet karşıtı eğilimleri onu bu manyak ve soykırımcı terör örgütüne
meylettirmektedir. Yoksa Gazze'deki Hamas rejimi, Hoppe'nin yukarıdaki
alıntılarında savunduğu kısıtlayıcı ve özgürlük düşmanı sistemle yakından
örtüştüğü için mi böyle bir eğilim gösteriyor? Düşünmeye değer bir nokta. İşte
bu yazarın savunmaya çalıştığı felsefenin en temel unsurlarını bile anlamakta
başarısız olduğunun bir başka örneği. Hoppe (1991 [2007], s. 182) şöyle
demektedir: "... kürtaj ... [başka] kimseyi [ilgilendirmeyen] bir konudur
[ve] aile içinde hane reisi ya da aile üyeleri tarafından değerlendirilip
karara bağlanmalıdır." Ancak bu karmaşık tartışmaya girmeksizin belirtmek
gerekir ki⁹, kürtaj yanlısı taraf için bile nihai karar "aile reisi ya da
aile üyeleri" tarafından değil, anne tarafından verilmelidir. Yine belki
de Hoppe'nin aklında, Hamas'takine benzer bir şekilde, bir kadının yaşamak için
bir erkeğin iznine ihtiyaç duyduğu bir sistem vardır? Ayrıca Hoppe (1991
[2007], 177, dn. 11) burada Yahudi Gettolarını ele almaktadır:
"Bu arada, Orta Çağ boyunca Avrupa şehirlerinin
karakteristik özelliği olan ve çokça kötülenen Yahudi Gettoları, Yahudilere
tanınan aşağı bir yasal statünün ya da Yahudi karşıtı ayrımcılığın göstergesi
değildi. Tam tersine Getto, Yahudilerin tam bir özerkliğe sahip olduğu ve haham
hukukunun uygulandığı bir yerdi." (vurgular orijinalinde)
Bekle, ne? "... çokça kötülenen Yahudi Gettoları"
(vurgu eklenmiştir)? Gettolar "...Yahudilere tanınan aşağı bir yasal
statünün ya da Yahudi karşıtı ayrımcılığın göstergesi değildi"? Orta Çağ
Yahudi Gettoları, Nazi versiyonuyla karşılaştırıldığında her ne kadar daha
insancıl görünse de, Hoppe'nin şaşırtıcı ve şok edici bir şekilde ima ettiği
gibi ideal olmaktan çok uzaktı. Orta Çağ'da (ve sonrasında) Yahudiler, yasal
statüleri Yahudi olmayanlara göre daha düşük olduğu için Gettolara zorunlu
olarak kapatılmakla kalmamış, aynı zamanda her türlü düzenlemeye (örneğin
meslekler, kıyafetler vb.), kısıtlamalara (bankacılık, mülk, ticaret vb.),
zorla aşırı nüfus yoğunluğuna (Gettoların içermesine izin verilen alan
nedeniyle), sokağa çıkma yasaklarına vb. özellikle maruz bırakılmışlardır. Eğer
bunlar "aşağı bir yasal statü" ya da "Yahudi karşıtı
ayrımcılık" göstergesi değilse, neyin göstergesi olduğunu bilmiyoruz. Dahası,
ikinci cümle göz önüne alındığında, "tam bir özerk idarenin"
varlığından söz etmek pek de geçerli değildir (ancak belli bir yere
hapsedildiklerinden dolayı bir tür iç düzen kuracakları ve Yahudi oldukları
için normlarının da Yahudi normları olacağı açıktır). Ayrıca, Gettolar hakkında
ironik bir şekilde "çokça kötülenen" şeklinde söz etmek de neyin
nesi? Hoppe acaba Yahudi Gettosunu herhangi bir özgür toplumun kentsel gelişimi
ve yönetimi için bir model olarak mı görmektedir?¹⁰ Yoksa yalnızca Yahudiler için
bir model olarak mı görmektedir? Yanıtını ve açıklamalarını dört gözle
bekliyoruz. Bu noktada söyleyebileceğimiz tek şey "Oy vey!"(dehşet
veya öfkeyi ifade eden Yidiş bir ifadedir.) Hoppe'nin gerçek liberteryen teori ile bağının
ciddi şekilde koptuğu bu çok sayıda konu göz önüne alındığında, onun
liberteryen perspektifi tam olarak anlamadaki bariz başarısızlığının mevcut
İsrail-Hamas bağlamında da onu yoldan çıkarıp çıkarmayacağı merak edilebilir.
Öyle olduğunu kanıtlayacağız. "Aşırı rasyonalizm" konusunda bu denli
usta olan Profesör Hoppe, belki de öne sürdüğü önermelerin mantığını
derinlemesine incelemelidir. Gelin onun 2024 tarihli makalesinin ikinci
paragrafını analiz edelim:
"...bu pozisyonda, eğer kendi şahsınızla yakından
ilişkili bir kimse yoldan çıkar ve ciddi bir hataya düşerse, her daim tetikte
olmak ve dikkat kesilmek neredeyse zorunlu hale gelir ve kendi kişisel ve
entelektüel itibarınızı (Rothbard'ın ve tüm liberteryen entelektüel
yapınınkiyle birlikte) korumak için bu kişiyle aranıza alenen mesafe koymak ve
ilişkinizi kesmek zorunda kalabilirsiniz. Walter Block'un durumu da
böyledir."
Evet,
Profesör Hoppe, Futerman-Block tarafından kişisel olarak karalanmıyor. Dahası,
bir bireyin "entelektüel itibarı" bahşedilmiş bir özelliktir,
üzerinde hak iddia edilmez. Hoppe (sürpriz bir şekilde Hamas gibi) kendisini
kurban olarak lanse ederken, aslında bize karşı saldırgan konumundadır. Madem
itibar denen şey diğer insanların o kişiye duyduğu saygıdan kaynaklanıyor, o
halde Rothbard'ın itibarı nereden kaynaklanıyor? Esas olarak ekonomi üzerine
yaptığı çalışmalardan, siyaset felsefesinden değil. Dolayısıyla, bazı
müritlerinin İsrail konusunda benimsediği bir tutum, Rothbard'ın başkaları
nezdindeki saygınlığı açısından önemsiz olacaktır. İtibar konusunda
değerlendirme yapanlar liberteryen değilse, bu durumda Rothbard'ı herhangi bir
şeyden korumaya gerek yoktur, zaten onun duruşunu ve hareket içindeki seçkin
konumunu bilmektedirler. Dahası, herhangi bir makul insan bir kimsenin
müridinin o kimse ile aynı kişi olmadığını ve Rothbard'ın kendi müridinin
perspektifleri üzerinde hiçbir sorumluluğu olmadığını anlayacaktır. Belki de
Profesör Hoppe, Rothbard'ın bir tarikat lideri olduğunu ve onu dini bir otorite
olarak takip etmemiz gerektiğini ve bu nedenle Dogma'dan sapmalarımızın onun
kişiliğinde bir leke olduğunu düşünüyor. Liberteryenizm bir tarikat değildir.
"Liberteryen entelektüel yapı" ile ilgili olarak, Hoppe'nin
kendisinin de belirttiği gibi, bu belirli bir organizasyon değil, bir
"entelektüel yapı"dır. Dolayısıyla, hiç kimse kendi fikirleri dışına
atılamayacağı için, hiçbir ihraç işlemi gerçekleştirilemez. Kişi bu fikirlere
uyar ya da uymaz, ama var olmayan bir örgütten kimseyi aforoz etmeye gerek ve
hatta imkân yoktur. Ya da belki de Hoppe kendisini Torquemada gibi aforoz etme
yetkisine sahip olduğu bir örgütün lideri olarak görmektedir. Bu arada, bir
kimseyi bir hareketten ihraç etmeye karar vermek için kendisine
liberteryenizmin temsilcisi sıfatını yakıştırmaktan daha kolektivist bir
yaklaşım olamaz. Rothbard'dan (1967) yapılan bu uzun alıntıyı bir inceleyin. Bu
alıntıyı paylaşıyoruz çünkü liberteryenizm alanında kaleme aldığımız
çalışmaların neredeyse tamamı, bu yazarın liberteryenizmin ayaklarına serdiği
meydan okumaya verdiğimiz yanıt olarak görülebilir. Biz, liberteryen mezhepçiler
olmak istemiyoruz! İşte karşınızda Rothbard'ın en önemli ve her zamanki gibi
parlak ifadelerinden biri:
"İster
liberteryen, ister Marksist ya da dünya devleti yanlısı olsun, mezhepçilerin
asıl sorunu, herhangi bir sorunun temel nedeniyle yetinme eğiliminde olmaları
ve daha ayrıntılı ya da doğrudan etkileyen nedenlerle asla uğraşmamalarıdır. Kör, akılsız mezhepçiliğin
en iyi ve neredeyse gülünç örneği, Amerikan yaşamı üzerinde hiçbir etkisi
olmayan eski bir parti olan Sosyalist İşçi Partisi'dir. Sosyalist İşçi Partisi,
işsizlik, otomasyon, Vietnam, nükleer testler ya da her neyse, dünyanın içinde
bulunduğu durumun ortaya çıkarabileceği her türlü soruna karşı papağan gibi
şunu tekrarlar: "Sosyalizmi benimseyin. İddia edildiği üzere tüm bu ve
diğer sorunların temel nedeni kapitalizm olduğuna göre, sadece sosyalizm bu
sorunları ortadan kaldıracaktır, Nokta. Bu şekilde bir mezhepçi, nihai temel
nedeni doğru tespit etmiş olsa bile, kendisini reel dünyanın tüm sorunlarından
izole eder ve daha da ironik bir şekilde, değer verdiği nihai hedefe yönelik
herhangi bir etkide bulunmaktan kendini alıkoyar. Savaş suçluluğu konusunda,
savaş ne olursa olsun, mezhepçilik çirkin ve bilgisiz başını Sosyalist İşçi
Partisi'nin durgun alanlarının çok ötesine doğru yükseltmektedir.
Liberteryenler, Marksistler, dünya devletçileri, her biri ayrı bir
perspektifle, herhangi bir ihtilafın ayrıntılı artıları ve eksileriyle
uğraşmaktan kaçınma eğilimindedir. Her biri savaşın temel nedeninin ulus-devlet
sistemi olduğunu kabul eder; bu sistemin varlığı nedeniyle savaşlar her zaman
meydana gelecek ve tüm devletler bu suçu paylaşacaktır.
"Özellikle
liberteryenler, Devletlerin istisnasız olarak kendi vatandaşlarına karşı
saldırgan olduğunu ve tüm savaşlarda her bir Devletin diğer Devlete 'ait' masum
sivillere karşı saldırgan olduğunu kabul eder. Şimdi, savaş ve saldırganlığın
temel nedenine ve devletin doğasına ilişkin bu tür bir kavrayış iyi bir şeydir
ve dünyanın içinde bulunduğu duruma ilişkin kavrayış bakımından hayati derecede
gereklidir. Ancak sorun şu ki, liberteryenler bu noktada takılıp kalma
eğilimindedir ve herhangi bir savaşta ya da uluslararası çatışmada neler olup
bittiği hakkında bilgi sahibi olma sorumluluğundan kaçarak, haksız bir şekilde,
herhangi bir savaşta tüm Devletlerin eşit derecede suçlu olduğu sonucuna varma
ve ardından konuyu ikinci kez düşünmeden işlerine devam etme eğilimindedir.
"Kısacası, liberteryen (ve Marksist ve dünya devleti
taraftarı) kendisini konforlu bir 'Üçüncü Kamp' pozisyonuna sokma, herhangi bir
çatışmada tüm tarafları eşit derecede suçlama ve konuyu bu şekilde bırakma
eğilimindedir. Bu konforlu bir pozisyondur çünkü her iki tarafın taraftarlarını
da yabancılaştırmaz. Herhangi bir savaşta her iki taraf da bu adamı umutsuzca
'idealist' ve mezhepçi bir adam olarak tanımlayacaktır; hatta bu adam, dünyada
sürmekte olan herhangi bir savaş hakkında bilgi sahibi olmadan ya da taraf
tutmadan yalnızca kendi 'saf' pozisyonunu papağan gibi tekrarladığı için
oldukça sevilebilir bir adam olacaktır.
"Kısacası, her iki taraf da mezhepçiyi tam da önemsiz
olduğu için ve önemsizliği olayların gidişatı ya da bu olaylarla ilgili kamuoyu
üzerinde hiçbir etki yaratmamasını garanti ettiği için hoş görecektir. Hayır:
Liberteryenler, nihai ilkeleri papağan gibi tekrarlamanın gerçek dünyayla başa
çıkmak için yeterli olmadığını anlamalıdır. Tüm tarafların nihai Devlet
suçluluğunu paylaşıyor olması, tüm tarafların eşit derecede suçlu olduğu
anlamına gelmez. Aksine, neredeyse her savaşta bir taraf diğerinden çok daha
suçludur ve saldırganlığın, fetih güdüsünün vb. temel sorumluluğu bir tarafa
yüklenmelidir. Ancak herhangi bir savaşta hangi tarafın daha suçlu olduğunu
tespit edebilmek için o çatışmanın tarihi hakkında derinlemesine bilgi sahibi
olmamız gerekir ki bu da zaman ve düşünce gerektirir ve ayrıca bir tarafa ya da
diğerine daha fazla suçluluk atfederek taraf tutarak konuyla ilgili hale
gelmeye nihai olarak istekli olmayı gerektirir. Öyleyse -biz de konuyla ilgili
olalım; ve bunu akılda tutarak, Orta Doğu'daki kronik ve mevcut şiddetli krizin
temel tarihsel nedenlerini inceleyelim; ve bunu Suçluları keşfetmek ve
değerlendirmek amacıyla yapalım."
Rothbard'ın büyük ya da küçük ölçüde suçluluğu belirttiği
kısımları italik yazı ile gösterdik. Bunu birkaç kez tekrarlıyor. Belli ki
bunun önemli olduğunu düşünüyor. Hoppe'ye karşı temel iddiamız, sanki bu pasaj
yokmuş gibi yazmasıdır. Hoppe bu ihtilafın yalnızca İsrail tarafındaki
kusurlara işaret etmekle yetiniyor. Peki herhangi bir kusur var mı? Elbette
var. Ve zamanı geldiğinde biz de biraz İsrail'i eleştireceğiz. Ancak yalnızca
tek bir tarafın hatalarına işaret etmek ve bununla yetinmek yeterli
olmayacaktır. Çünkü Rothbard'ın tekrar tekrar vurguladığı gibi, şu anda
yaptığımız şey bir kıyaslamadır ve Hoppe'nin hevesle yaptığı gibi yalnızca tek
bir tarafın hatalarını vurgulamak yeterli olmayacaktır. Sanki Hoppe bir spor
muhabiriymiş ve yakında birbirleriyle rekabet edecek iki beyzbol takımının
olasılıklarını mukayese ediyormuş gibi. Hoppe şöyle bir şey söyleyebilir: A
takımı B takımını yenecektir, çünkü ikincisinin vuruş ortalaması sadece
.100'dür. Ancak bu en hafif tabirle eksiktir. Beyzbol rekabetçi, kıyaslamaya dayalı
bir spordur. Böyle bir tespitte bulunabilmek için A takımının vuruş
ortalamasının da bilinmesi gerekir. Bu bakış açısı hakkında söylenebilecek en
iyi şey, bunun temelden eksik olduğudur. Futerman ve Block Arap ve Yahudilerin
toprak taleplerini, savaş taktiklerini, sivillere yapılan muameleyi vs.
karşılaştırmakta ve ikincisinin lehine sonuçlara varmaktadır. Hoppe ise tam
tersine, Yahudilerin toprak taleplerinin zayıf olduğunu; İsrail Savunma
Kuvvetleri'nin (IDF) şunu, bunu ve diğer korkunç hataları yaptığını; İsrail'in
etnik temizlikten, soykırımdan, apartheid'dan vs. suçlu olduğunu iddia etmekle
yetiniyor. Rothbard (1967) tarafından ortaya konan doğrultuda yaptığımız İsrail
savunması, Hoppe'nin tüm suçlamaları doğru olsa bile¹¹, bu suçlamaların başarısız
olacağı yönündedir. Evet, İsrail, Platoncu ideal formlar dünyasının aksine,
Hans Hoppe'nin kendisi gibi gerçek dünyada yaşayan herhangi bir gerçek varlık
gibi, her yönüyle mükemmellikten sapmaktadır. Ancak bunun konuyla ilgisi
yoktur. İfade etmekten asla yorulmadığımız gibi, Rothbard (1967) böyle bir
analize ihtiyaç duymamaktadır. Aksine, o, liberteryenleri¹² bir tarafı diğeriyle
mukayese etmeye davet ediyor. İsrail yalnızca 0.100 vuruş yapsa bile, bu
onların yarışmayı kaybettikleri anlamına gelmez.¹³ Hoppe'nin mezhepçi bakış
açısında yatan temel sorun, aslında liberteryenizmin bir siyasi felsefe olarak
temel amacını unutmasıdır: bireysel özgürlüğün savunulması. Bu bağlamda, bir
coğrafyada mevcut olan reel koşullar, insanların yaşamlarını savunabilecek bir
hükümet yerine uygulanabilir bir alternatife izin vermeyebilir. Örneğin, Chaim
Weizmann'ın Evian Konferansı'ndan sonra açıkladığı gibi, 1938'de Yahudilerin
gidecek bir yeri yoktu, dünya Yahudilerin yaşayamayacağı ve Yahudilerin
gidemeyeceği yerler arasında bölünmüştü. Peki o dönemde Yahudilerin haklarını
savunacak anarko-kapitalist cennet neredeydi? Hiçbir yerde. Yalnızca bir Yahudi
devleti gerçek anlamda Yahudileri koruyabilirdi. Aynı şey şimdiki durum için de
geçerlidir. Hoppe İsrail'in ortadan kalkmasının bölgede barışçıl işbirliğini ve
refahı garanti edeceğini mi düşünüyor? Eğer bu şekilde düşünüyorsa, o zaman
realiteye bir göz atması iyi olacaktır. Eğer İsrail ortadan kalkarsa Yahudiler
serbest piyasa anarşizmi yerine 7 Ekim'in steroidli versiyonuna sahip olacaktır.
Hamas, İsrail'e bir devlet olduğu için karşı çıkmıyor, İsrail'e bir Yahudi
devleti olduğu ve Yahudilerle dolu olduğu için karşı çıkıyor. İsrail'in ortadan
kalkması Yahudi nefretini (savaşın gerçek nedeni) ortadan kaldırmayacaktır.
Hoppe, olguları kendi gözlükleriyle, kendi anlatısına uyacak şekilde okumak
yerine, İsrail'in düşmanlarının gerçekte ne söylediğine ve ne yaptığına
bakmalıdır. Steve Horwitz'in (2012) belirttiği gibi:
"Pek çok liberteryenle ilgili problemlerden biri, ki bu
çeşitli konular için geçerlidir, 'özgürlük yanlısı' olmadan önce 'devlet
karşıtı' olmalarıdır. Bununla kastettiğim şey, onların entelektüel-politik
reflekslerinin, devletlerin faaliyetlerine karşı çıkmanın zaman içinde
gerçekten de önemsediğimiz şeyi, yani özgürlüğü ilerletip ilerletmeyeceğini
bilmek için gereken iki yönlü ahlaki muhasebeyi yapmadan hükümetlerin yaptığı
her şeye şiddetle karşı çıkmak olmasıdır... Orta Doğu bağlamında, bence bu, hem
karşılaştırmalı soruları sormadan hem de olası istenmeyen sonuçları
araştırmadan İsrail'in şiddetle kınanması şeklinde ortaya çıkıyor. "Açık
konuşayım: bu bölgede geniş anlamda klasik liberal değerlere dayanan tek bir
devlet vardır, o da İsrail'dir. Hukukun üstünlüğü, bağımsız bir yargı, özel
mülkiyeti koruyan aşağı yukarı bir piyasa ekonomisi ve siyasi kurumlarında
yüksek derecede etnik/dinsel kapsayıcılık söz konusudur. Mükemmel olmaktan
uzaktır, ancak bölgedeki en klasik liberal ülkedir.
"Bölgedeki tüm devletler eşit derecede kötüymüş gibi
İsrail'i şeytanlaştıran ve çatışmanın çözümünde İsrail'in yer almaması
gerektiğini düşünen liberteryenlere basit bir soru sormak gerekir: İsrail
ortadan kalkarsa, elimizde ne kalır? Rothbard'cılar ve diğerleri havai
fişekleri yakıp bir devletin yıkılışını kutlayabilir, ancak enkazından çıkacak
olanın klasik liberal anlamda aynı derecede ya da daha liberal olacağını
düşünen var mı? İsrail'in komşularına üstünkörü bir bakış bile size nasıl bir
baskıcı, otoriter, çağ dışı bir devletle karşılaşacağınızı ve bunun kadınlar
için daha da kötü olacağını gösterecektir.
"Bir devleti sona erdirmek, özgürlüğün temellerini
oluşturmakla aynı anlama gelmez. Tek yaptığımız şey devletlere karşı mücadele
etmek olduğunda, bazen bu süreçte özgürlüğü de yok etmiş oluruz."
Bir benzetme daha yapalım; bu noktayı vurgulamak çok önemli.
Eğer Hoppe gibi parlak bir akademisyen bile Rothbard'ı (1967) bu noktada
tamamen ve bariz bir şekilde yanlış anlayabiliyorsa, o zaman herkes bu hataya
açıktır. Yazarlar kitaplarında (Gwartney, Lawson ve Block, 1996) 100'den fazla
ülkede geçerli olan ekonomik özgürlüğü karşılaştırmaya çalışmışlardır. Bu
kavramın tanımını dört kategoriye ayırmışlar: para, regülasyon, vergilendirme
ve uluslararası ticaret; her ülkeye bu alt kategorilerin her birinde kaydettiği
puan için 1 ila 10 puan verilmiştir. Parasal özgürlük başlığı altında, doğal
olarak, hepsi de serbest piyasa ekonomisti olan yazarların odak noktası ilk
olarak altına yönelmiştir.¹⁴ Eğer bir siyasi varlık altın standardına bağlıysa 10
puan alacaktır. Eğer bu metalden tamamen vazgeçmişse, sıfır. Eğer altını kısmen
uyguluyorsa, o zaman orta bir puan alacaktır. Peki bu hesaplamalarda altın hiç
hesaba dahil edildi mi? Hayır, dahil edilmedi. Peki niçin? Bunun nedeni her
ülkenin kocaman bir sıfır puan alacak olması ve bu değişkenin bir ulusu
diğerinden ayırt etmede hiçbir işe yaramayacak olmasıdır. Mesele şu ki,
kullanılan her değişkenin bir siyasi varlık ile diğerleri arasında ayrım
yapması gerekmektedir. Eğer bu işlevi yerine getirmiyorsa, araştırmacılar bu
değişkeni kullanamazlardı, çünkü değişkenleri seçmelerindeki tek amaç buydu.
Benzer şekilde, Rothbard'ın (1967) mezhepçiliği reddettiği görüşünü benimseyeceksek, Hamas ve İsrail'in eylemlerini mukayese etmeli, aralarında karşıtlık kurmalı, fark gözetmeli ve birbirlerinden ayırt etmeliyiz. Hoppe'nin yaptığı gibi yalnızca ikinci tarafın sözde kusurlarına işaret edemeyiz. Üzgünüm, bir başka analojiden daha bahsetmeden edemeyeceğiz: ekonomide tam rekabet piyasası ile eksik rekabet piyasası arasındaki analoji. İlkinde, firma düz bir talep eğrisiyle karşı karşıyadır, kâr elde etmez, sonsuz derecede küçüktür, elinin altında tüm bilgi mevcuttur ve bu türden sınırsız sayıda kuruluş vardır. Oysa gerçek dünya şirketleri tüm boyutlarıyla tamamen farklıdır. Ana akım ekonomistlere göre, bu tam rekabetten herhangi bir sapma, firmayı anti-tröst cezalarına karşı potansiyel olarak savunmasız hale getirir. Hoppe'nin ekonomi alanında cahil olanları gerçekte hayvan olarak tanımlamasına dayanarak, kendisini bu tür bir mantıksızlıktan suçlu olamayacak kadar iyi bir ekonomist olarak gördüğü sonucuna varabiliriz - kasvetli bilimde. Ancak korkarız ki, Hamas ve İsrail'e ilişkin analizinde tam da bu tür bir hataya düşmektedir. Nasıl yani? Bu soruyu yanıtlamadan önce, Rothbard'ın kınadığı mezhepçilik anlayışından kaçınmak amacıyla liberteryenizmin aslında ne olduğunu incelememiz iyi olacaktır. Görüldüğü üzere, bu politik ekonomik felsefenin iki temel aksiyomu vardır: saldırmazlık ilkesi ve başlangıçta toprak sahibi olmayı ve daha sonra da her türlü gönüllü etkileşimi temel alan özel mülkiyet hakları. Ayrıca bu iki prensip ile ne kadar uyumlu olduklarına bağlı olarak bu perspektifin dört seviyesi vardır. En üstte bu temel ilkelerle tamamen uyumlu olan Anarko-kapitalizm yer alır. Bunun nedeni, tüm devletlerin bu ilkelerle bağdaşmayan iki uygulamada bulunmasıdır. Birincisi, sözleşme gereği böyle bir yükümlülükleri olmamasına rağmen insanları finansal varlıklarını kendilerine vermeye zorlarlar. Birisi bir başkasını kendisine para ödemeye zorladığı zaman, buna hırsızlık denir. İkinci olarak, devletler vatandaşlara sağladıklarını iddia ettikleri koruyucu hizmetler üzerinde bir tekel talep ederler. Anarko- Kapitalizmin, liberteryenizmin en üst seviyesi olduğunu herkesten daha fazla savunan düşünür, Hoppe'nin de öğrencisi olduğu Murray Rothbard'dır. Bu seviyenin hemen altında, hepsi de farklı derecelerde devletçiliği benimseyen üç seviye daha bulunmaktadır. Bu bağlamda ilk bahsedilmesi icap eden görüş, sınırlı hükümet ya da minarşizmdir. Burada hükümetin yalnızca üç meşru işlevi vardır: bizi yabancı düşmanlardan koruyacak olan ordu, ama dünyanın geri kalanına "demokrasi" ya da başka bir şey ihraç etmek değil. Ve bu koruma hizmeti yalnızca yurt içinde yaşayanlar için geçerlidir; yurt dışına çıktığınızda kendi başınızasınızdır.¹⁵ İkincisi, yerel suçları önlemek için polis, kurbansız suçları önlemek için değil. Ve üçüncüsü de mahkemeler. Bu görüşün önde gelen temsilcileri Ayn Rand ve Robert Nozick'tir. Daha sonra ABD anayasacılığı gelir. Herhangi bir Yüksek Mahkeme tarafından yorumlandığı şekliyle değil; Ron Paul gibi liberteryen bir görüşe sahip önde gelen bir temsilci tarafından yorumlandığı şekliyle. Bu seviye daha önce bahsedilen seviyenin altında yer alır çünkü yukarıda yer almayan iki işlevi de ilave eder: kamu yolları ve postaneler. Sonuncusu ve aslında en düşük olanı klasik liberalizmdir. Burada, bir dizi başka sözde "meşru" işlev eklenir. Örneğin, en meşhur iki taraftarından bahsetmek gerekirse, Milton Friedman'ın Federal Rezervi, negatif gelir vergisi ve okul kuponu programı¹⁶ ve Hayek'in katı Laissez Faire kapitalizminden verdiği sayısız taviz.¹⁷ Bu makalenin yazarları İsrail'i, liberteryenizmin en zayıf kategorisi olan klasik liberal gerekçelerle savunmayı tercih etmişlerdir¹⁸ ki bu bakış açısı, liberteryenizmin en saf versiyonu olan Anarko-Kapitalizmden en uzak olanıdır. Her ne kadar liberteryenizmin Rothbard’cı versiyonunu sadık bir şekilde destekliyor olsak da, kesinlikle Anarko-Kapitalizmi tercih edemezdik. Peki ya ama neden? Çünkü bunu yapmak bizi Rothbard'ın (1967) bizzat kendisinin etkili ve sert bir şekilde karşı çıktığı mezhepçiliğe sürüklerdi. Hoppe'nin Rothbard'ı savunuyormuş gibi görünmesi ve 2024 tarihli makalesiyle aslında Rothbard'a karşı çıkmış olması oldukça dikkat çekicidir. Zira birbiriyle ihtilaf halindeki tüm taraflar, ister İsrail örneğinde olduğu gibi resmen ve hukuken olsun, isterse Hamas örneğinde olduğu gibi en azından De Facto olsun, gerçekte birer hükümettir. Anarko-kapitalizmi ölçüt olarak kullanırsak, her ikisini de eşit derecede kınamak zorunda kalırız ve böylece Rothbard'ın (1967) uyardığı tuzağa düşmüş oluruz. Hoppe'nin eleştirisine yönelik temel itirazlarımızdan biri de tam olarak bu noktadır. O, hükümetleri daima ve sürekli bir şekilde "gangsterler" olarak suçlamaktadır. Ona göre, burada bir "gangster" orada bir "gangster", her yerde bir "gangster" vardır. Bu bizi Rothbard'ın (1967) karşı çıktığı tuzaktan kaçınmak konusunda kesinlikle hiçbir yere götürmez. Bunun aksine, Hoppe tuzağın içine düşmektedir. Ormanın o tarafında, hatta dünyanın her yerinde bulunan tüm siyasi aktörler "gangster"dir. Kimin daha suçlu olduğunu belirlemek istiyorsak, herkesin uymakta başarısız olduğu bir ölçüt kullanmamız mümkün değildir. Neden Rothbard'ın (1967) buyruğuna uymamızı sağlayacak olan liberteryanizmin diğer iki unsuru yerine klasik liberalizmi tercih ettik? Bilgisayarımız "minarşizmi" kabul etmedi; sürekli olarak bu kelimeyi "monarşizm" olarak değiştirmeye çalıştı ve bu asla işe yaramadı. Ama belki de Hoppe (2001) ikincisini kabul ederdi, ki görünüşe göre demokrasinin aksine reel dünyada var olan siyasi sistemlere ilişkin olarak savunmayı tercih ettiği "ikinci en iyi" budur. Saf liberteryenizm olarak gördüğü şeye olan güçlü bağlılığı göz önüne alındığında, "kusurlu" bir siyasi sistemi savunması gariptir. Monarşi söz konusu olduğunda, kendisi hiç de Rothbard'ın deyimiyle bir "mezhepçi" değildir. Ya da belki de bu konuya göre değişir? Daha ciddi bir not olarak, Nozick kesinlikle kayda değer bir teknik akademisyen olsa da, Rand genellikle akademide böyle görülmez; ayrıca, Hayek ve Friedman'ın görüşleri sadece dar profesyonel felsefe camiasında değil, kesinlikle bir bütün olarak dünyada çok daha iyi bilinmektedir. ABD Anayasacılığı fazla ABD merkezli olduğu için reddedilmiştir. O halde Klasik Liberalizm yalnızca tarihsel olarak uygulanmakla kalmamış, aynı zamanda bu açıdan "mezhepçilikten" kaçınmak ve gerçek dünyadaki olayları ideale yeterince yakın bir felsefeye göre değerlendirmek için uygun bir standart olmuştur. Bir sonraki nokta, kolektivizmdir. Hoppe bizi bu doktrini desteklemekle, bu doktrine angaje olmakla ve analizlerimizi buna dayandırmakla suçluyor. Bir anlamda haklı. Peki ya gerekçelerimiz nedir? Yine Rothbard (1967). Kolektivizm nerede devreye giriyor? Liberteryenizmin 2-4 seviyeleri vergilendirmeyi destekler. Vergilendirme kolektivizmdir. Vergilendirme toplumu iki farklı gruba ayırır: net vergi ödeyenler ve net vergiden yararlananlar (vergilendirme tüm ekonomiyi zayıflattığı için gerçekten kazançlı sayılmazlar, ancak vergi olarak ödediklerinden daha fazla sübvansiyon alırlar). Kolektivizmin bir diğer yönü de eşitlikçiliktir. Friedman (1962) negatif gelir vergisini savunduğu için bu konuda kesinlikle suçludur. Neden kolektivizme doğru bir yolculuk yapıyoruz? Eğer katı anarko-kapitalist tutumu Hamas ve İsrail mukayesesine uygulayacak olursak, "İkinizin de canı cehenneme" dememiz gerekir. Her ikisi de saldırmazlık teoremine ve Anarko-kapitalizmin özel mülkiyet hakları prensiplerine yakın bir noktada bile değildir.¹⁹ Ancak böyle bir şey yapmak, tam da Rothbard'ın bizi uyardığı mezhepçiliği benimsemek anlamına gelir. Bu nedenle ana kitabımızın başlığı anarko kapitalizmi özellikle reddetmiştir. Klasik liberalizm perspektifini kasıtlı olarak benimsemektedir. Kitabın başlığı da bu perspektifi yansıtmaktadır. Evet, birçok yönden liberteryen bir kitaptır, ancak bu felsefenin dört seviyesinden hangisini temsil etmektedir: anarko-kapitalizm mi? Hayır. Minarşizm, yine olumsuz cevap veriyoruz. Anayasalcılık? O bile değil. Hayır, biz klasik liberalizmi ve bu sistemle birlikte gelen sınırlı kolektivizmi benimsiyoruz. Bu konuda çok netiz. Diyoruz ki (2021, s. 370): " Hangi devletlerin saldırmazlık ilkesine diğer devletlerden nispeten daha uzak olduklarını değerlendirebilmek için katı liberteryenizm anlayışından uzaklaşmalı ve bir ihtilafı bireyler yerine gruplar (bizim deyimimizle 'kabileler') açısından analiz etmeliyiz. Bu tür göreceli iddiaları rasyonel bir şekilde analiz etmenin başka bir yolu yoktur." Hoppe kitabımızın bu bölümünü okudu mu? Belki de okumuştur. Ancak o, sanki bunu hiç okumamış gibi davranıyor. Oysa bu bizim bakış açımıza göre son derece önemlidir. Ulusal egemenlik de kolektivist bir kavramdır. Klasik liberalizm temelinde yazarken, zorunlu olarak bu tür bir kolektivizmi de benimsemeliyiz. Ancak tüm bunlar, mülkiyet haklarına meşru olarak sahip olabilecek tek kişilerin bireyler olduğu iddiasından keskin bir şekilde ayrılmalıdır. Hoppe, liberteryenizmin dört versiyonunda yer alan mutlak Cebelitarık Kayası olarak gördüğü şeye sözde bağlı kalmadığımız için bizi tekrar tekrar eleştirmektedir, ancak aşağıda onun yaptığı bu eleştirilerin yanlış olduğunu iddia ediyoruz. Bu giriş bölümü ile birlikte, artık Hoppe tarafından işlenen belirli hataları ele almaya ve çürütmeye hazırız. Prosedürümüz Hoppe'den (2024) bazı alıntılar yapmak ve bu alıntılara karşılık olarak kendi yanıtlarımızı sunmak olacaktır. Hoppe'ye karşı paragraf paragraf vereceğimiz bu yanıt çalışmasında Hoppe'nin kullanmış olduğu formatı taklit edeceğiz. I. bölümümüzde Hoppe'nin kaleme almış olduğu yazısında yer alan I numaralı bölümde sunduğu yorumlara karşı cevap vereceğiz. II. bölümümüzde ise yine kendisinin kaleme almış olduğu yazıda yer alan II numaralı bölümde sunduğu yorumlara karşı cevap vereceğiz. III. bölümümüzde ise onun, III. bölümünde dile getirdiği yorumlara cevap vereceğiz. Bundan sonra da sonuç kısmı yer almaktadır. Hoppe, kendisinin ve Block'un "... toplumsal entelektüel(ler) olarak ortak bir konuma sahip olduğunu ve her ikimizin de aynı öğretmenin, Murray N. Rothbard'ın önde gelen öğrencileri ve Rothbard tarafından kurulan modern liberteryen hareketin önde gelen entelektüel aydınları olarak isimlerimizin sıklıkla anıldığını" belirterek başlıyor. Yeterince doğru. Ancak daha sonra, "kendi kişisel ve entelektüel itibarının (Rothbard'ın ve tüm liberteryen entelektüel yapınınki ile birlikte)" gözden düşmemesi için İsrail karşıtı perspektifini Block'un bu ülkeye verdiği destekten ayırmanın "neredeyse zorunlu" olduğunu iddia ediyor. Bu iddianın doğruluk payı yok gibi görünmektedir. Hoppe'nin Hamas destekçisi olan arkadaşlarının, Block ile bu şekilde çok gevşek bir şekilde ilişkili olduğu için Hoppe'yi karalayacakları ciddi olarak iddia edilemez. Şüphesiz, olsa olsa, bu ilişkiden dolayı onu suçlamak yerine onunla dertleşeceklerdir. Sonuç bölümümüzde Hoppe'yi bu nefret dolu notu yazmaya gerçekten neyin motive ettiği konusunda spekülasyon yapıyoruz ve bu tavsiyelerimizden biri olmayacak. Dahası, Hoppe'nin yukarıda yer verdiğimiz (hiçbir zaman pişmanlık göstermediği) alıntıları göz önüne alındığında, "Rothbard'ın ve tüm liberteryen entelektüel yapınınkiyle birlikte" itibarının zedelenmesinden bu kadar endişe duyduğuna inanmak biraz zor olabilir. Bu noktada Hoppe, Block'u "soykırım dürtülerine kapılmış akli dengesi yerinde olmayan bir kolektivist..." olarak nitelendirerek hakaretlerine başlıyor.²⁰ Bize göre bu sözler bir âlimin sözleri değildir. Yine de biz akademisyenlerin elinde dil haricinde başka ne olabilir ki? Hoppe'nin makalesi boyunca yaptığı gibi, dili bu kadar ciddi bir şekilde kötüye kullanmak, bizce, onun mesajını zayıflatmaktadır.
Hoppe'un
1 Nolu Deliline Cevap
Murray Rothbard'ın izinden giderek hayatını liberteryen
(Locke'cu, 1689) özel mülkiyet hakları teorisini aydınlatmaya, savunmaya ve
açıklamaya adamış olan yazarımız, anlaşılmaz bir biçimde sözlerine çaylakça bir
hata yaparak başlıyor. Şöyle iddia ediyor:
"Tüm mülkiyet daima ve değişmez bir şekilde belirli,
tanımlanabilir birey(ler)in mülkiyetidir..."
Buna karşı verilebilecek örneklerden bazıları ortaklıklar,
kat mülkiyeti, ev sahibi dernekleri ve şirketlerdir. Bu tür düzenlemelerde
mülkiyet hiçbir şekilde Hoppe'nin öne sürdüğü kadar belirgin değildir. Ancak,
yazarımızın "birey" kelimesinin çoğulunu kullandığına dikkat edin. Bu
da onun iddiasını sentetik bir apriori ifadeye değil, bir totolojiye
dönüştürmektedir. Dünyanın herhangi bir yerinde, "birey(ler)"
tarafından sahip olunmayan herhangi bir mülkten bahsetmek imkansızdır. Bu
iddiada yer alan daha ciddi bir kusur, Avrupalıların gelişinden önce Amerika
kıtasında var olan Kızılderili kabilelerinin durumudur. Bu kabileler en azından
bazı toprakları ortaklaşa ve kolektif olarak sahiplenmişlerdi. Elbette Hoppe
iddiasını, Yahudilerin Orta Doğu'da tartışmalı topraklar üzerindeki hak
iddialarını baltalamak için kullanıyor. Her biri tek başına onun bu iddiasını
çürütmek için yeterli olan üç olası yanıt vardır. Birincisi, biz
anarko-kapitalist katı liberteryen bir bakış açısı ile konuyu tartışmıyoruz.
Aksine, Rothbard'ın (1967) görüşüne göre bu bakış açısını, tartışan her iki
tarafın iddialarının mezhepçi bir şekilde reddedilmesine yol açtığı
gerekçesiyle reddediyoruz. Bu tartışmada günümüzde yaşanan kavgaya dahil
olabilmek istiyoruz ve bunu ancak klasik liberalizmi benimseyerek yapabiliriz.²¹ Dolayısıyla,
günümüzde yaşayan herhangi bir Yahudi ile 2000 yıl öncesinde yaşayan Yahudiler
arasında sıkı bir ilişki olmasa bile, Kohanim için bile, Klasik Liberalizmin
gerektirdiği kolektivizm biçimi Hoppe'nin iddia ettiği gibi dava dışı
bırakılmak zorunda değildir. Hadi yalnızca tartışma amaçlı olarak, bu 2000
yıllık bağlantının son derece zayıf olduğunu, belki de vuruş ortalaması
yalnızca .100 olan bir Yahudi beyzbol takımına benzetilebileceğini kabul
edelim. Peki diğer takımın, yani Arap takımının vuruş ortalaması nedir? Düz bir
sıfır bile değildir; o düşük vuruş ortalamasını bile kaydetmemişlerdir. Neden
mi? Çünkü o zamanlar bölgede varlık göstermiyorlardı. Müslümanların yalnızca
1423 yıldır var olduklarını hesap ediyoruz.²² Peki ya Yahudiler? Yaklaşık 3000 yıldır.²³ Yahudiler, birincilerin iki katından biraz daha uzun bir süredir varlıklarını
sürdürmektedirler. Yahudiler, şu anda ihtilaf konusu olan bölgeleri ellerinde
tuttukları ilave yüzyıllar boyunca öylece boş boş oturmadılar. Hayır, John
Locke'un felsefesinde yer aldığı gibi, aktif bir şekilde emeklerini bu
topraklara katarak burayı yurt ediniyorlardı. Mesele şu ki, Hoppe iddia sahibi
taraflardan birinin savını inceliyor, eksik buluyor ve diğer tarafın haklı
olduğu sonucuna varıyor. Ancak alternatif bakış açısının erdemlerini dikkate
bile almıyor. Bunu tamamen görmezden geliyor. Rothbard eğer bu tutumu görmüş
olsaydı bunu "mezhepçilik" olarak kötülerdi. Bu bakış açısına göre,
her iki taraf da eşit derecede suçludur ama Hoppe'yi başka ne ile suçlarsak
suçlayalım, bu kesinlikle doğru değildir. Bununla birlikte, Rothbard hangi
tarafın daha fazla suçlu olduğunun analiz edilmesi yönünde bir çağrı yapar. Hoppe,
neredeyse tüm dikkatini yalnızca tek bir tarafın (iddia edilen eksikliklerine)
odaklayıp diğer tarafı neredeyse tamamen görmezden gelirken, kendisini bu
meseleye nasıl odaklayabilir? Cevap: yapamaz. Dahası, bu konuda tek bir kanıt
bile getirmeden, diğer tarafın doğru olduğunu dolaylı olarak varsaymaktadır.
Hoppe'nin ima ettiği üzere, bu topraklar tamamen Araplara aittir. Aşağıdaki
durumu ele alalım. Şu anda Kanada ve ABD arasında her şey barış içinde. Ancak,
aniden, damdan düşer gibi, British Columbia'da bulunan Kanada ordusu sürpriz
bir saldırı başlatır. Gerçekleştirdikleri sinsi bir saldırı ile tecavüz,
işkence ve cinayete başvururlar. Çoğunluğu Montana, Idaho, Oregon, California
ve Washington Eyaletlerinde yaşayan Amerikalıların %1'ini, yani toplamda
yaklaşık 3,3 milyon kişiyi öldürürler. ABD bu saldırı karşısında kısa bir süre sersemledikten
sonra karşılık verir. Savaşın sonucunda Britanya Kolumbiyası'nın tamamını işgal
ederler. Hoppe bu vakayı nasıl analiz ederdi? Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail'e
yönelik gerçekleştirdiği alçakça saldırı hakkında yazdıklarından yola çıkarsak,
muhtemelen ölümlerin çoğunu "dost ateşi" gerekçesiyle mazur
görecektir. İkinci olarak, tartışmalı bölgelerde yer alan Arap arazi
tapularının birçoğunun uygunsuz olduğuna dair elimizde gerçekten de kanıtlar
var. Bunlar Locke'cu, özgürlükçü, arazi sahibi olmaya dayanmıyor. Daha ziyade,
bu araziler ekilemez olarak kabul ediliyordu ve dolayısıyla ekilmiyordu.
Çoğunlukla çöl ve bataklıktan oluşuyorlardı. O halde bu arazinin mülkiyet hakkı
nasıl ortaya çıktı? Devletlerin cömertliğine dayanıyordu; yani, yıllar boyunca
Osmanlı ve İngiltere gibi çeşitli devletler yapay ve uygunsuz bir şekilde bu
mülkiyeti tahsis etmişlerdi. O halde bu durum, tam da Hoppe'nin öne sürdüğü
gerekçelerle özel mülkiyet haklarını geçersiz kılmıştır. Evet, Hoppe'un iddia
ettiği gibi, varsayım her zaman mevcut mülk sahibinin lehinedir. Mülkiyet
hakları gerçekten de hukukun onda dokuzunu oluşturur. Ancak, Arapların arazi
tapularının kökeninde büyük hak ihlalleri yattığında, varsayım, beklenti 180
derecelik bir dönüş yapabilir. Üçüncü olarak, Hoppe hiç kanıt sunmadığımızı mı
iddia ediyor? Aslında tam tersine, tezimiz için oldukça fazla kanıt sunuyoruz.
Kitabımızın tamamı (Block ve Futerman, 2021), pratik olarak bir ucundan diğer
ucuna kadar kanıtlar içeriyor. Bu bağlamda 1, 2, 3, 6 ve 7. bölümleri şiddetle
tavsiye ediyoruz. Hoppe, sanki Araplar ve Yahudiler arasındaki en önemli
anlaşmazlık noktasının toprak tapuları üzerindeki anlaşmazlık olduğunu
zannederek yazmaktadır. Halbuki öyle değildir. Aksine, birincilerin ikincilere
karşı dizginlenemez nefreti söz konusudur. Hamas'ın orijinal tüzüğünde (1988)
İslami kaynaklardan alıntı yaparak ilan ettiği gibi:
"Müslümanlar Yahudilerle savaşmadan (Yahudileri
öldürmeden), Yahudiler kayaların ve ağaçların arkasına saklanmadan Kıyamet Günü
gelmeyecektir. O zaman kayalar ve ağaçlar Ey Müslümanlar, Ey Allah'ın kulları,
arkamda bir Yahudi gizleniyor, gelin ve onu öldürün diyeceklerdir."
Hoppe ayrıca Hamas'ın "açıkça Yahudilere karşı değil,
özellikle Siyonistlere karşı olduğunu" iddia etmektedir. Ancak Hoppe, bu
konuda olduğu gibi diğer pek çok konuda da ne konuştuğunu bilmiyor. Hamas,
kendi tüzüğünde de belirtildiği üzere (Madde 28), sadece İsrail'e değil, genel
olarak Yahudilere karşı savaş açma niyetindedir:
"İsrail, Yahudilik ve Yahudiler İslam'a ve Müslüman
halklara meydan okumaktadır. 'Korkaklar asla uyumasın'."
Araplar tarafından Yahudilere karşı başlatılan ve
Yahudilerden yaklaşık 70 kişinin katledildiği 1929 Hebron pogromunu göz önünde
bulundurun. Bu, 1948'de İsrail devletinin kurulmasından çok önceydi. O dönemde
herhangi bir toprak gaspı söz konusu değildi. O zamanlar "apartheid",
"etnik temizlik", "soykırım", "kolektif
cezalandırma" vb. söz konusu değildi. Yahudileri en ağır şekilde
eleştirenler bile böyle bir şikâyette bulunmadı. Yine de kitlesel katliamlar
yaşandı. Evet, meşru toprak mülkiyeti herhangi bir liberteryen analizin
temelinin önemli bir parçasını oluşturmalıdır, ancak bu, gerçekte Hoppe'nin
onlara atfettiği aşırılık rolünü oynadıklarını göstermez. Yoksa Hoppe,
İsrail'in ve Yahudilerin düşmanları olan kimselerin İslam'ın en şiddetli
yorumuna dayanan soykırımcı bir nefretten ziyade katı Rothbardcı
liberteryenizme bağlılıkları temelinde hareket ettiklerine mi inanmaktadır?
Rose Wilder Lane'in Yahudilere yönelik nefretin oluşumunu açıklayan görüşlerine
atıfta bulunuyoruz. Ya da Ludwig Von Mises'in. Bu, İsrail'i savunmamızın önemli
bir parçasıdır, ancak Hoppe bunu anlamanın yakınından bile geçmiyor. Ya da
belki de alternatif pozisyonu onaylıyordur. Bir de İngilizlerin Kutsal
Topraklara gelen Avrupalı Yahudi göçmenlerin sayısını radikal bir şekilde azalttığı
(aynı zamanda Arap göçünü de göz ardı ettiği) gerçeği var. Bunu yapmamış
olsalardı, çok daha geniş araziler üzerindeki mülkiyet hakları meşrulaşmış
olacaktı. Hoppe (2001, bölüm 7) uygun liberteryen perspektifin bu tür
kısıtlamaları desteklediğini iddia etmektedir, ancak bu iddiasında
yanılmaktadır. Tartışmalı bir şekilde, 3000 yıl önce Yahudilerin şu anda
ihtilaf konusu olan bölgeyi haksız yere fethettiklerini kabul edelim. Böylece
bölgenin tek sahibi oldular, ama bu uygunsuz bir şekilde gerçekleşti. Onlar
dışında herhangi biri bu topraklar üzerinde daha fazla hak iddia edebilirdi,
çünkü bu toprakları zorla ele geçirmişlerdi. Ancak, başka kimse hak iddia
etmediği sürece, onların tamamen masum çocukları eninde sonunda bu bölgenin
meşru sahipleri olacaklardı. Ve 2000 yıl öncesine kadar (yani Hoppe'nin
bahsettiği İncil'deki Yeşu'dan 1000 yıl sonra) tarihi kayıtlarda da görüldüğü
üzere, nihayetinde toprağın büyük bir kısmını yurt edinerek bunu
gerçekleştirdiler.
Arapların uygunsuz bir şekilde (Locke'cu, yani liberteryen
standartlar açısından) toprak sahibi olmaları göz önüne alındığında, aynı
düşünce neden modern çağda geçerli değildir? Çünkü toprakların bir kısmının
tapusuna sahiptiler ancak buraları yurt edinmemişlerdi. Bunun nedeni, bu
çağlarda, özellikle İngiliz ve Osmanlı olmak üzere, bu toprak tapularını
uygunsuz bir şekilde destekleyen hükümetlerin mevcut olmasıdır. Hoppe, 2000 yıl
önce gerçekleşen ya da gerçekleşmeyen olaylara dayanarak Yahudiler için mülk tapularının
zayıflığına yaptığı vurgu ile yanlış ağaca doğru havlamaktadır. Arazi
tapularına ilişkin gerekçelerimiz bu tür mülahazalarla sınırlı değildir. Bu
yazarın bile tam olarak reddetmediği Kohanim ile ilgili olarak Tapınak Tepesi
ve benzeri diğer bölgeler önemli bir örnek teşkil etmektedir. Bize göre çok
daha fazla arazi, daha yakın tarihli olaylara ilişkin değerlendirmelere
dayanmaktadır. Başka bir deyişle, Hoppe'nin tamamen görmezden geldiği, günümüz
Yahudilerinin geniş bakir toprakları somut olarak yurt edinmesi söz konusudur.
Hoppe, Yahudilerin yüzyıllar önce Kohanim tarafından inşa edilen Tapınak Tepesi
üzerindeki hak iddiasının "şüpheli" olduğunu savunmaktadır. Ancak
bunun neden böyle olması gerektiğini açıklamaya tenezzül etmemektedir. Bu
iddiası lehine, mevcut yazarlardan talep ettiği türden bir kanıt
"kırıntısı" bile sunmamaktadır. Bu, tarihi iddialara dayanan eski
Yahudi mülkiyeti için belki de en güçlü delildir. Eğer Yahudiler bu bölgeye
gerçek anlamda sahip değillerse, Ortadoğu'da hiçbir şeye sahip değillerdir.
Dahası, Hoppe alternatif için, yani Arapların bu toprakların gerçek sahipleri
olduğuna dair ne gibi bir kanıt sunmaktadır? Hiçbir şey. Şimdi Hoppe'nin
Avusturyalı bir iktisatçı olduğu iddiasının "şüpheli" olduğunu iddia
ettiğimizi varsayalım. Serbest teşebbüsü gerçekten desteklediğinin de
"şüpheli" olduğunu. Liberteryenizm ile bağlantısının
"şüpheli" olduğunu. Söylemeye gerek yok, bu açıkça yanlış olan
beyanlardan herhangi birini desteklemek için hiçbir kanıt sunmayacağız. Böyle
bir şey yapsaydık, akademik seviyemiz nasıl değerlendirilirdi? Çok yüksek
değil. Mevcut durumda aynı şeyi bu yazar için de söyleyebiliriz. Münazara
muhatabımız bundan sonra şöyle demektedir: "Günümüz Yahudilerinin Filistin
toprakları üzerinde bir vatan iddiasında bulunabilmeleri için, tüm liberteryen
düşüncenin temelinde yatan ve karakteristik özelliği olan metodolojik
bireycilikten, yani bireysel kişilik, özel mülkiyet, özel üretim ve başarım,
özel suç ve özel suçluluk kavramlarından vazgeçilmesi gerekir. Bunun yerine,
grup veya kabile mülkiyeti ve mülkiyet hakları, kolektif sorumluluk ve kolektif
suçluluk gibi kavramlara izin veren bir tür kolektivizmi
benimsemelisiniz." Burada Hoppe, değerden bağımsız Avusturya iktisadını
değer yüklü liberteryen teori ile karıştırmaktadır. Biz Avusturyalılar olarak,
Hoppe'nin "metodolojik bireycilik" vurgusunu tamamen destekliyoruz.
Yalnızca bireyler insani eylemde bulunabilir. Bir grupta yer alan tüm bireyler
gruptan ayrıldığında, geriye hiçbir şey, hiç kimse kalmaz. Onu oluşturan
bireylerden ayrı olarak grup diye bir şey yoktur. Evet, Avusturyalı
"metodolojik bireycilik" gerçekten de geçerli ve önemli bir
kavramdır. Metodolojik kolektivizm yanlıştır. Ancak bu, siyasi bireyciliğe
karşı siyasi kolektivizmden tamamen farklıdır. Burada her iki kavram da
meşrudur. Hoppe bu konuda kendini biraz zora sokuyor: "Ancak çiftçilik
'Yahudiler' tarafından değil, belirli bir Ben veya Nate tarafından yapılır ve
aynı şekilde Ben veya Nate'e karşı işlenen suçlar için tazminatlar 'Yahudilere'
değil, mirasçıları olarak belirli bir David veya Moshe'ye ödenmelidir ve tüm
'İsrail' ile değil, belirli mülk parçaları ile ilgilidir. Eski Ben'in ya da
Nate'in belirli bir mülk parçasının varisi olarak tanımlanabilecek herhangi bir
mevcut David ya da Moshe bulunamadığından dolayı, herhangi bir mevcut mal
sahibine yöneltilen tüm tazminat talepleri dayanaktan yoksundur." Hoppe
burada yanılıyor; paradoksal bir şekilde kendisinin de katkıda bulunduğu
liberteryen yurt edinme teorisini yanlış yorumluyor. Evet, özel mülkiyet
hakları tipik olarak Ben ya da Nate, David ya da Moshe gibi bireyler için
meşrulaştırılır. Bu kesinlikle yeterlidir, ancak pek de elzem değildir.
Avrupalılar kitleler halinde Amerika'ya gelmeden önce Amerika'da bulunan
Kızılderili kabilelerini ele alalım. Onlar bireysel olarak toprak sahibi
olmadılar. Aksine, bunu bir topluluk halinde yaptılar. İçlerinden biri daha
yeşil otlaklar için ayrıldığı zaman, müşterek topraklardaki "kendi"
payını satamıyordu. Aksine, yalnızca uzak kıyılara göç ediyordu. Kızılderili
Ben ya da Nate ya da David ya da Moshe bireysel olarak herhangi bir toprağa
sahip değildi. Topraklara tüm kabile ortaklaşa sahipti. Bunu kolektif bir
temelde yaptılar. Kolektif mülkiyet optimal midir? Hayır. Hoppe kolektif arazi
sahipliğinin var olduğunu inkar etmekte haklı mıdır? Hayır. Her ikisi de
doğrudur. Bu açıdan ve aynı nedenle, Tapınak Tepesi'ni inşa edenlerin bugünkü
Yahudi mirasçılarının Tapınak Tepesi üzerinde hiçbir hakkı olmadığını, ancak
bir şekilde İslami Vakfın hakkı olduğunu iddia etmek saçma olacaktır. Şimdi,
Kızılderililerin Amerika kıtasının tamamına sahip olduğunu inkar etmek başka
bir şeydir. Bu kesinlikle doğrudur. Modern çağda 330 milyon kişi bile hâlâ bu
ülkeyi doldurabilmiş durumda değildir. New York'tan Los Angeles'a giden bir
akşam uçağına biner ve pencereden dışarı bakarsanız, Mississippi'nin doğusunda
pek çok ışık görürsünüz. Ancak bu nehrin batısında, Denver ve Las Vegas
dışında, batı kıyısına varana kadar yanan bir ampul bile göremezsiniz.
Avrupalılar doğu kıyılarına varmadan önce Kızılderililerin nüfusu için yapılan
en iyi tahmin bir ila on iki milyon arasındadır. Arazi sahibi olma konusunda ne
kadar liberal bir yorum yapılırsa yapılsın, en azından liberteryen
gerekçelerle, bu insanların arazinin tamamını sahiplendikleri ve dolayısıyla
arazinin gerçek sahipleri oldukları düşünülemez. Ancak Ben, Nate, David ya da
Moshe adlı tek bir Kızılderili bile kendi başına bir mülk sahibi olmadığından,
Kızılderililer "kolektivizm" uyguladıkları için hep birlikte hiçbir
mülke sahip olmadıklarını, bu toprakların tek bir santimetrekaresine bile sahip
olmadıklarını iddia etmek tamamen farklı bir konudur. Yine de, Hoppe'nin
kendisini içine soktuğu köşe tam da budur. Tahminimizce bunu yapmasının nedeni,
liberteryenizmi esasen sağcı ya da muhafazakâr bir teşebbüs olarak görmesi ve
kolektivizmin herhangi bir biçiminin siyasi ekonomik sol-sağ yelpazesinde yer
alan bu alan için bir anathema olmasıdır. Homesteading teorisine katkıda
bulunmuş bir akademisyenin böylesine temel bir hata yapmış olması gerçekten de
paradoksaldır. Kat mülkiyeti, kooperatifler, ev sahipleri dernekleri, şirketler
ve benzeri diğer "kolektivizm" biçimlerinde doğrudan toprak sahibi
olan tek bir Ben, Nate, David ya da Moshe yoktur. Yine de, bu tür gerekçelerle
arazi veya gayrimenkul tapularını reddetmek liberteryen teorinin bir milyon mil
yakınında bile yer almaz. Eğer bu Kızılderililer için doğruysa, Yahudiler ya da
herhangi bir başkası için de geçerli olmalıdır. Hoppe'nin ruhsatlı arazi
tapuları için öne sürdüğü şartlar bu nedenle çok katıdır. İlk bakışta, Ben,
Nate, David ya da Moshe isimli Kızılderililere ayrı ayrı odaklanması son derece
makul görünmektedir. Ancak biraz düşünüldüğü takdirde, bu gerekliliğin yeterli
bir koşul değil, gerekli bir koşul olduğu anlaşılacaktır. Homesteading ve uygun
toprak mülkiyeti konusunda azımsanmayacak kadar önemli bir otorite olan
Rothbard, "kolektivizm" meselesinde Hoppe'nin değil, bizim
değerlendirmemize katılmaktadır. Rothbard'ın (1975) kendisi şöyle demektedir:
"Williams, Massachusetts Körfezi'nin toplumsal yapısına
bir başka temel darbe vurmaya devam etti. Kralın Massachusetts topraklarını
kolonicilere keyfi olarak hibe etme hakkını reddetti. Yerlilerin toprağın
gerçek sahibi olduğunu ve bu nedenle yerleşimcilerin toprağı onlardan satın
alması gerektiğini savundu. Bu doktrin, Amerikan kolonizasyonunun kraliyet
beratlarındaki keyfi toprak hibeleri şeklindeki yarı-feodal kökenine yönelik
bir saldırı niteliğindeydi ve aynı zamanda Kızılderililerin acımasızca topraklarından
sürülmesi politikasını da hedef alıyordu. Gerçekten de Williams, toprağın
üzerindeki tam mülkiyet hakkının yerlilere ait olduğunu ve beyaz mülkiyetin
ancak gerçek sahiplerinden satın alınarak geçerli bir şekilde elde
edilebileceğini söyleyecek kadar cesur olan nadir beyaz koloniciydi. Williams'a
göre beyazlar 'başkalarının mülklerini gasp etme günahı' altında
yaşıyorlardı."
Williams'ın çağrıda bulunduğu satış faaliyetlerinde
Kızılderili Ben, Nate, David ya da Moshe yer almıyordu. Umarım, otoriteden
kaynaklı bir argümanı kullandığımız için suçlanmayız. Sırf Rothbard öyle diyor
diye, bu onu doğru kılmaz. Ancak Hoppe'nin yorumunun bu destekten tamamen ayrı
olarak geçersiz olduğu görülebilir. Hoppe'nin yorumu, Kızılderililer
kolektivist oldukları için hiçbir toprağa sahip olmadıklarını ima etmektedir ve
bunu liberteryenizm, John Locke ve homesteading teorisi hakkında bildiklerimizle
bağdaştırmak son derece zordur. Peki ya devlet tarafından tahsis edilen arazi
tapuları nedeniyle "Arap mülkiyetinin", Kızılderililerin ABD'de ya da
Yahudilerin Tapınak Dağı'nda sahip oldukları topraklar üzerindeki kabul
edilebilir kolektivist mülkiyetle uyumlu olduğunu iddia etmeye ne demeli? Bu
geçerli değildir. Çünkü Arap toprağı olarak kabul edilen toprakların çoğu
aslında hiçbir zaman Araplar tarafından yurt edinilmedi ya da en azından böyle
bir kanıt yoktu. Çoğu ekilemez olarak kabul edildi, dolayısıyla ekilmedi ve
böylece yurt edinilmedi. Tapınak Tepesi ya da bataklıkların tarım alanlarına ve
işletmelere dönüştürülmesi gibi diğer Yahudi mülkleri için durum aynı değildi.
Bunlar gerçekten de ya şimdi ya da daha önce Yahudilerin birey ya da grup olarak
sahip oldukları mülklerdi. Araplar meşru olarak herhangi bir toprağa sahip
miydi? Elbette sahiplerdi, ancak Yahudilerde olduğu gibi bunun sadece bir
kısmına sahiptiler (Hoppe'den bir ifade ödünç alırsak, tüm arazi ile
karşılaştırıldığında Yahudilerden daha az "yetersiz" değildi). Ya da
ABD'deki Kızılderililer için olduğu gibi. Ancak bu, Hoppe'nin Araplar için
dolaylı olarak varsaydığı gibi, tüm arazinin tam mülkiyeti anlamına gelmez.
Başka bir deyişle, arazi tapuları ancak belirli bir mülkün mülkiyetine ilişkin
tapular oldukları ölçüde, yani ilk etapta bir tarafın mülkiyeti mevcut ise
meşrudur. Tapu tek başına hiçbir şey ifade etmez ve mülkiyet hükümet
kararnamesiyle değil, (ister bireysel ister kolektif olsun) toprağı işleme
yoluyla kazanılır. Başka bir deyişle, felsefi olarak (Locke'çu bakış açısıyla),
bir tapu mülkiyeti onaylar, onu bahşetmez. Eğer herhangi bir mülkiyet yoksa,
zira herhangi bir toprak edinimi gerçekleşmemişse, liberteryenizme göre tapu
geçersizdir. Peki ya İsrail kurulmadan önce Yahudilerin toprak satın almalarına
ne demeli? O dönemde yasal olarak toprak satın almanın tek yolu bu olmakla
kalmıyor, aynı zamanda bu toprakları yurt edinmenin de tek yolu buydu. Elbette
Yahudiler boş bir arazinin üzerine yerleşip orayı yurt edinebilecek olsalardı,
bunu yaparlardı. Ancak yasal olarak çalışabilmek ve üzerine yapı inşa edebilmek
için önce arazi tapusu satın almaları gerekiyordu. Ancak bu, Yahudilerin ne bu
tapuların çoğunun satıcılarına felsefi meşruiyet tanıdığı ne de satın alımların
bu tapulara felsefi meşruiyet kazandırdığı anlamına gelir. Aslında Siyonistler
hem Osmanlıyı hem de İngilizleri gayrimeşru işgalciler olarak görüyordu. Ve pek
çok Arap da gönüllü olarak Yahudilere toprak sattı. Kısacası, Yahudilerin o
zamanki koşullar nedeniyle yapmak zorunda kaldıkları şey buydu: esas olarak
toprak işlemeye değil, hükümet imtiyazlarına dayanan tapular için ödeme yapmak.
Ancak buradaki kilit nokta, satın aldıkları arazileri işlemiş olmalarıdır. Bu
bağlamda, Anti-Siyonistlerin yanlış bir şekilde iddia ettiği gibi hiçbir şey
çalmadılar, İsrail'i satın aldılar ve inşa ettiler. Bu klasik liberalizm ile
uyumlu mudur? Elbette uyumludur. Klasik liberalizm ile (ve bu bağlamda
liberteryenizm ile) uyumlu olmayan şey, Arapların sahip olduğu varsayılan
toprakların büyük bir kısmında görüldüğü üzere, toprağı işlemeden mülk
edinmektir. Profesör Hoppe şunu savunmaktadır:
"Günümüz Yahudilerinin Filistin toprakları üzerinde
vatan iddiasında bulunmaları ancak tüm liberteryen düşüncenin temelinde yatan
ve karakteristik özelliği olan metodolojik bireycilikten, yani bireysel
şahsiyet, özel mülkiyet, özel ürün ve başarı, özel suç ve özel suçluluk
kavramlarından vazgeçilmesi halinde geçerli olabilir. Bunun yerine, grup veya
kabile mülkiyeti ve mülkiyet hakları, kolektif sorumluluk ve kolektif suçluluk
gibi kavramlara olanak tanıyan bir tür kolektivizmi benimsemelisiniz."
Bu iddia sıra dışıdır çünkü Hoppe'nin üstü kapalı temel
öncülünü sergilemektedir: Daha sonra, günümüz Yahudilerinin eski
anavatanlarında toprak sahibi olduğunu kabul etse bile ("En iyi ihtimalle,
mevcut İsrail topraklarının yalnızca yüzde 7'si 1948'den önce Yahudiler
tarafından düzenli olarak edinilmiş veya satın alınmıştır ve bu nedenle meşru
Yahudi mülkü olarak iddia edilebilir. "), ki bu da tek başına
"Günümüz Yahudilerinin Filistin'de bir anavatan iddiasını"
(prensipte, İsrail'in bugünkü büyüklüğünden bağımsız olarak) haklı çıkarmak
için yeterli olmalıdır, ancak o yukarıda yer alan alıntısında bu iddianın
meşruiyetini destekleyebilecek tek şeyin kolektivizm olduğunu iddia etmektedir.
Peki ya Arapların mülkiyeti ne olacak? Tek kelime bile yok. Çünkü Hoppe dolaylı
olarak tüm toprağın Araplara ait olduğunu, hiçbir Yahudi'nin gerçekten toprak
sahibi olmadığını ve Yahudi oldukları için satın alma işlemlerinin hepsinin
gayrimeşru olduğunu varsaymaktadır. Aksi takdirde yukarıda bahsi geçen iddiada
bulunamazdı. Eğer bu kolektivizm değil ise, başka ne olduğunu bilmiyoruz. Peki
bu zımni varsayımına ilişkin kanıtı nedir? Hiçbir şey, çünkü hiçbiri mevcut
değildir. Ancak burada, sofistike olan tartışma partnerimizin gözünden kaçmış
gibi görünen başka kavramlar da söz konusudur. Bunlardan biri ve en önemlisi
egemenlik kavramıdır. Belki de devletleri "çeteler" olarak
aşağılamakla meşgul olduğu için bu onun dikkatinden kaçıyor. Hoppe, "...
mülkiyet hakları ve tazminat taleplerinin ... genetik ve kültürel benzerlikle
de gerekçelendirilebileceği" yönündeki teorimize soğuk su döküyor. Hoppe,
genetik ve kültürel benzerliğin ihtilaflı mülkiyet haklarında adaletin
belirlenmesinde herhangi bir rol oynayabileceği yönündeki iddiamızı
"düpedüz saçma" olarak nitelendirmektedir. İşte bu konudaki görüşümüz
(2021, s. 50):
"Şu anda İsrail Devleti olarak bilinen toprakların
tamamının, sırf 2000 yıl önce aynı toprakların bazı kısımlarına yerleşmiş olan
farklı bir grupla kültürel devamlılık söz konusu olduğu için günümüzde yaşayan
tüm Yahudilere ait olduğunu iddia etmiyoruz. Demek istediğimiz şu ki, eğer 1)
günümüz Yahudilerinin en azından bir kısmının hem kültürel hem de (veya
özellikle) fiziksel olarak Roma döneminde Filistin'de (Yahudiye) toprak sahibi
olan insanların soyundan geldiği kanıtlanabilirse ve 2) bu modern Yahudiler
daha önce mülk edinilmiş bu topraklar üzerinde hak iddia ediyorsa ve 3) daha
önce mülk edinilmiş bu topraklara dair kanıtlar bugün hala mevcutsa, o zaman
klasik liberal ve liberteryen hukuka göre, daha önce mülk edinilmiş bu belirli
topraklar, başlangıçta bu toprakları işleyen Yahudilerin mirasçılarına aittir.
Yasal mirasçı statüsü, kültürel olduğu kadar genetik olarak da belirlenebilen
en yakın akraba tarafından belirlenecektir. Eğer bir arsa tek bir mirasçıya
atfedilemiyorsa, teorik olarak söz konusu arazide eşit pay için başvurabilecek
bir topluluğa ait olacaktır."
Block ve Futerman'ın çalışmasında (2021, s. 50)
yazdıklarımızı tekrardan gözden geçirdiğimiz zaman, bu iddiaların hiç de
"saçma" olmadığını gözlemliyoruz. Hoppe, söz konusu zamanaşımı kararı
için liberteryen bir gerekçelendirmenin bulunmadığını kabul etmektedir. Tarihte
ne kadar geriye gidersek, herhangi bir şeyi kanıtlamanın o kadar zor olduğu ve
buna ek olarak, ispat yükünün her zaman davacı tarafta olduğu ölçüde, her zaman
doğal bir zamanaşımı süresi vardır. Ancak, dikkat ediniz, ihtirazi kayıtlar
listesine "Söylediğimiz şey, eğer kanıtlanabilirse..." ifadesini
eklemeye ve ardından bir dizi ihtirazi kayıt sıralamaya çok dikkat ediyoruz.
Hoppe, bizim burada yaptığımız gibi, asıl sözlerimizden alıntı yapma ve
ardından onlara yanıt verme onurunu bize bahşetmiyor. Bunun yerine, sahip
olduğumuz görüşleri kendi tatmin olacağı şekilde "özetlemekte" ve
ardından gerçekte ne söylediğimize dair kendi saman adam versiyonunu
yorumlamaktadır. "İlginç bir şekilde, eski zamanlarda yaşamış olan
Yahudiler ile en yakın genetik benzerliğin yerli Hıristiyan Filistinliler
arasında olduğu görülmektedir" iddiasına gelecek olursak, bu sadece din
değiştirmelerin gerçekleştiğine dair bir kanıttır. Bunun doğru olduğunu
varsaysak bile, İbranilerin toprak taleplerine ilişkin liberteryen iddiamıza
yönelik bir engel teşkil etmemektedir. Aynı zamanda savımız Hoppe'nin şu
iddiasına karşı dirençlidir: "O halde, günümüz Yahudilerinin eski
Yahudilerle genetik olarak ilişkilendirilmesi imkânsız bir iş haline
gelmektedir." Peki, eğer iddiamızın kanıtlanması imkânsız ise, ki biz bunu
bir an bile doğru bulmuyoruz, kitabımızda yer alan aksi yöndeki kanıtlarımıza
bir göz atabilirsiniz, tezimiz henüz yanlışlanmış sayılmaz. Çünkü şu koşulumuzu
hatırlayın: "Söylediğimiz şey, eğer kanıtlanabilirse..." Hoppe,
iddialarımızı bize atfederken gerçekten de daha dikkatli olmalıdır. Hoppe,
"En iyi ihtimalle, bugünkü İsrail topraklarının yalnızca yüzde 7'sinin
1948'den önce Yahudiler tarafından düzenli olarak edinildiğini veya satın
alındığını ve dolayısıyla meşru Yahudi mülkü olarak iddia edilebileceğini"
iddia etmektedir. Kitabımızda (2021, s. 367-368) bunu açıklıyoruz:
"İsrail'in 1948 yılında, Rothbard'ın ve onu takip eden
Mosquito'nun meşru Yahudi toprağı olduğunu kabul ettiği toprakların tam olarak
%7'si ile başladığını varsayalım. Şimdi biraz gerçeğe aykırı tarihle uğraşalım.
Arapların bu 'meşru' İsrail devletine karşı tepkisi ne olurdu? Bu kurgusal
varsayım çerçevesinde, o dönemde gerçekte gösterdikleri tepkinin aynısını
göstereceklerini varsaymak çok da büyük bir yanılgı sayılmaz. Yani, Suriye,
Mısır, Mavera-i Ürdün, Lübnan, Irak, Suudi Arabistan ve Yemen ulusları bu yeni
kurulan ulusa saldırırlardı. Hem de bu 'meşru' ulus daha da zayıf olacağından,
belki daha da hırslı bir şekilde saldırırlardı. Araplar Yahudileri
sinelerindeki bir engerek yılanı olarak görüyorlardı. Bu iddianın kanıtı,
1948'de Yahudi devletinin kurulmasından çok önce Arapların Yahudilere karşı
düzenledikleri sayısız ayaklanma ve katliamda yatmaktadır."
Dahası, tıpkı 1948'de fiilen meydana gelen savaşta olduğu
gibi, Yahudilerin mücadeleyi kazandığını varsayalım. İsrail'i en sert şekilde
eleştirenlerin bile Yahudilerin meşru olarak bazı topraklara sahip olduğunu, bu
temelde bir hükümet kurmaya herkes kadar hakları olduğunu ve saldıran Arap
ordularının hatalı olduğunu kabul etmeleri gerektiği göz önüne alındığında. O
zaman ne olacak, söyler misiniz? Bu senaryoyu devam ettirirsek, Yahudiler
savaşın sonunda işgal edecekleri ilave topraklardan feragat etmeye zorlanmalı
mıdır? Eğer liberteryen cezalandırma teorisinin devreye girmesine izin
verilirse hayır. Çünkü burada, adaletsizliğin failleri olan suçlular,
başlattıkları şiddet için ciddi bir bedel ödemeye zorlanmalıdır. Sadece bu
bile, daha önce Yahudiler tarafından işgal edilen topraklardan çok daha büyük
bir "büyük İsrail"i haklı çıkarabilir. Daha sonra, Hoppe bir reductio
ad absurdum kullanmaktadır. Şöyle diyor: "... ya genetik benzerlik yoluyla
mülk edinme ve miras bırakmaya ilişkin bu hayali yeni teori tüm kabilelere ve
etnik kökenlere genelleştirilirse? İnsanlık tarihinde bir grubun ya da
kabilenin başka bir grup ya da kabile tarafından mülksüzleştirilmesi ve
sürülmesine ilişkin sayısız vaka vardır; mağdurlar ve failler arasında Yahudi
olmayanların yanı sıra günümüz Yahudileri de yer almaktadır." Birincisi,
"bizim hayali yeni teorimiz", tüm liberteryenlerin ve hatta klasik
liberallerin bağlı olduğu Locke'çu mülk edinme teorisinin bir uygulamasıdır.
Eğer genetik bağlantı kanıtlanabilirse ve yalnızca kanıtlanabilirse ve yalnızca
diğer kanıtlarımızla bağlantılı olarak, o zaman mülkiyet haklarının yeniden
oluşturulması meşru olacaktır. İkinci olarak, elbette bu durum Orta Doğu'daki
Yahudilerle sınırlandırılamaz. Eğer ABD'deki bir Kızılderili kabilesinin üyesi
şu anda kendisine ait olmayan bir mülkün sahibi olduğunu kanıtlayabilirse, bu
mülk ona tahsis edilmelidir. Harlem'de yaşayan bir siyahi, büyük büyük
dedesinin Louisiana'da belirli bir plantasyonda çalıştığını kanıtlayabilirse,
1865'te adaletli bir şekilde atasına verilmesi gereken mülkün mülkiyeti ona da
tahsis edilmelidir. Hoppe bu olasılığa açık görünmemektedir. Uzak geçmişte
meydana gelmiş adaletsizliklere yönelik her türlü tazminata karşı çıkarken
liberteryenlerin değil muhafazakarların yanında yer alıyor gibi görünüyor.
Konumumuzun "genetik benzerlik yoluyla mülk edinme ve miras" gibi
"hayali yeni bir teori" olarak tasvir edilmesi, yalnızca genetik
faktörün hangi bağlamda ve ne ölçüde devreye girebileceğini iddia ettiğimizi
göz ardı etmekle kalmayıp, aynı zamanda genetik bir testin miras haklarını
sürdürmek için bir bağlantıyı kanıtlamanın birçok yolundan yalnızca biri olduğu
gerçeğini de göz ardı eden konumumuzla alay etme girişiminden başka bir şey
değildir. Başka bir deyişle, ilgili kısım "genetik benzerlik" değil,
diğer bazı hususlarla birlikte bu yöntemle desteklenen mülkiyet iddiasıdır.
Aynı şekilde, benzer miras talepleri için başka bağlamlarda da böyle bir yöntem
kullanılmaktadır. Ancak temel unsur mülkiyet iddiasıdır, bunu sürdürmek için
kullanılan yöntem değil. Ya da daha iyi bir ifadeyle, ilgili husus genetik
benzerlik değil, diğer faktörlerle birlikte bununla tanımlanabilen mirastır.
Hoppe'nin Tapınak Tepesi'nin gerçek sahibinin kim olduğuna karar vermek için
herhangi bir alternatifi varsa, kendisini bunu sunmaya davet ediyoruz. Bu
durum, İslami Vakfın fiili olarak tüm mekanın sahibi olması gerektiğini
savunmadığı sürece geçerlidir. Başka bir deyişle, Tapınak Tepesi örneğinde
belirli bir mülkün sahiplerini tespit edebilmek için yalnızca olası bir yöntem
uyguluyoruz çünkü bu hem Yahudiler hem de Araplar için önemli (hatta en önemli)
bir ihtilaf kaynağı olan son derece karmaşık bir konudur. Bu, herhangi bir
durumda mülk sahipliğini belirlemek için kullanılabilecek tek veya en iyi
yöntem midir? Elbette değildir. Ancak bu son derece karmaşık durumda alternatif
seçenekler ne olabilir? Hoppe'yi bir alternatif sunmaya davet ediyoruz. Eğer
yazar bu yöntemle ilgili bir sorun buluyorsa, akla gelebilecek her durumda tüm
genetik testlere karşı çıkmalıdır. Ancak burada önemli olan genetik değil,
mülkiyettir. Belirli bir Yahudi grubunun, Kohanim'in, daha iyi hak iddia eden
başka bir grup ya da bireyin yokluğunda, hem genetik hem de kültürel olarak
yapıyı inşa edenlerle bağlantılı oldukları için bu spesifik mülk parçası
üzerinde hak sahibi olduklarını iddia ettik ve hala da iddia ediyoruz.
Filistinli Araplar sürekli olarak "Siyonistlerin" El Aksa'yı
kendilerinden nasıl çaldıklarını dile getirdikleri için bu durum bir örnek
teşkil etmektedir. Aslında 1400 yıl önce Tapınak Tepesi'ni Yahudilerden
çalanlar Araplardı. Dolayısıyla bizim davamız, Yahudilerin 2000 yıl önce sahip
oldukları bu mülkü ele geçirmek için şiddet kullanmalarının adil olduğu değil,
Kohanim'in var olduğunu ve başka hiçbir grup ya da bireyin bu mülk üzerinde
kendilerinden daha fazla hak iddia edemeyeceğini kanıtlayabildiğimiz için bu
mülkün onlara tahsis edilmesi gerektiği yönündedir. Alternatif ne olabilir?
Arapların İslami Vakıflar aracılığıyla bunu fiilen ellerinde tutmaları mı? Bu
Hoppe için kolektivist bir yaklaşım değil midir? Bu yazarın bu tarihi alanın
önemi konusunu tamamen göz ardı etmesinin nedeninin, mülkiyet hakları ya da
bölgedeki diğer haklar konusunda adaletle ilgilendiği için değil, İsrail'e
karşı olduğu için olduğuna inanıyoruz. Ve bu iki sayfalık çok kısa örneği, tam
olarak geliştirmemiz 500 sayfa süren bir argümanın ana özelliğiymiş gibi
yansıtıyor. Onun makalesi, bizim pozisyonumuzun kasıtlı bir çarpıtmasıdır. Ve
Arapların neredeyse tüm topraklara sahip olduğu yönündeki gerçek anlamda kolektivist
önermeyi dolaylı olarak varsaymaktadır; oysa gerçekte Arapların sahip oldukları
toprakların sadece küçük bir kısmında (sahip olmadıkları ve tüm bölgenin
%70'inden fazlasını kapsayan topraklardan bahsetmiyorum bile) toprağı yurt
edindiklerine dair kanıtlar vardır. Ne genel olarak Yahudilerin her toprak
parçası üzerinde hak sahibi olduğundan bahsettik ne de bu genetik ve kültürel
benzerlik durumunun mülkiyet hakkı sahiplerini belirlemek için her yerde
uygulanacak genel bir ilke olduğundan. Bu yalnızca belirli bir sorunu klasik
liberal/liberteryen açıdan çözmenin yenilikçi bir yoludur. Profesör Hoppe bunu
nasıl çözerdi? Ona göre Tapınak Tepesi kime aittir? Ayrıca, Kohanim gibi Yahudi
grupların veya Müslüman grupların (eğer uygun olanlar varsa) ya da herhangi bir
grubun, diğer gruplar veya bireyler tarafından ortaya konan daha iyi iddialar
olmadığı takdirde, diğer belirli mülkler üzerinde benzer iddialar ortaya
koyabilmesi halinde, bu hakların onlara verilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu
tür tarihsel karmaşıklıklara sahip ihtilaflı mülkiyet hakları sorununu
çözebilmek için yapılabilecek en iyi şey budur. En azından klasik ve
liberteryen perspektiften bakıldığında bu doğrudur, ki bu perspektif kesinlikle
var olan tek perspektif değildir, ancak bizim kullandığımız bir perspektiftir.
Bununla birlikte, bilgili meslektaşımız "bunun sonucunun hukuki kargaşaya,
bitmez tükenmez çekişmelere, çatışmalara ve savaşlara yol açacağı"
konusunda ısrar etmektedir. Burada kendisini deontolojik bir liberteryen olarak
değil, bir tür faydacı ya da pragmatist olarak ortaya koymaktadır. "Gökler
yıkılsa da adalet yerini bulmalıdır" kavramı onun için geçerli değildir.
"Adalet yoksa barış da yoktur"; " hukuki kaostan, bitmek
tükenmek bilmeyen çekişmelerden, çatışmalardan ve savaşlardan" kaçınmanın
en iyi yolunun özel mülkiyet haklarını ilga etmek değil, gerekirse bu haklara
sonuna kadar sahip çıkmak olduğu liberteryenlerin temel önermesidir. Diplomat
olan meslektaşımız makalesinin bu bölümünü şu notla bitiriyor: "Eğer bu
kolektivist saçmalık Block'u bir liberteryen olarak tasfiye etmek için yeterli
değilse, bunun korkunç sonuçlarını gösteren aşağıdaki bölüm, onun bir
liberteryen, bir Rothbard'cı ya da iyi kalpli bir insan olduğuna dair kalan en
ufak bir şüpheyi bile ortadan kaldırmalıdır." Durumun böyle olup
olmadığını bir sonraki bölümde göreceğiz.
Hoppe'un 2
Nolu Deliline Cevap
Bölüm iki: Değerli meslektaşımız, Block ve Futerman'ın
(2023) (mevcut yazarları) ... liberteryen doktrinin ikinci, tamamlayıcı temel
direği olarak saldırmazlık ilkesine bağlı liberteryen(ler) olarak değil, ...
akli dengesi yerinde olmayan, kana susamış canavar(lar) şeklinde açığa
vurduklarını iddia etmektedir." Hoppe bir "kanıt" destekçisidir.
Bu iyi bir şeydir. Yine de, kendisi söz konusu belgeler mevcut olmadığı halde
tartışmalı iddialarda bulunmaktadır. Örneğin, "...bu tür kayıpların [7
Ekim 2023'te Hamas tarafından verilenler] önemli bir kısmının aslında İsrail
Savunma Kuvvetleri tarafından helikopter ile gerçekleştirilen 'dost ateşi'
sonucu meydana geldiğini" ileri sürmektedir (vurgu eklenmiştir). Bu
alçakça olayla ilgili olarak bizzat Hamas mensubu katiller tarafından geniş
çapta yayınlanmış olan görüntüler göz önüne alındığında, bu olağanüstü bir
iddiadır. Diğer her türlü kanıtın yanında. Ve bu, "helikopter"
iddiasının Hoppe'nin açık mektubunu yayınlamasından çok önce, uzun zamandır çürütülmüş
olan tam bir aldatmaca olduğu gerçeğinden ayrıdır (Czopek, 2023)... Ancak bu
sonuncusu, Hoppe'nin yaklaşımının bir başka önemli dersini göstermektedir.
Futerman & Block'da (2023B), Hoppe'nin kesinlikle iyi bir örnek teşkil
ettiği Anti-Siyonist zihniyeti izah etmeye çalışıyoruz. Anti-Siyonist zihinsel
süreç, "İsrail'in tüm kötülüklerin kaynağı olduğunu" iddia eden
totolojik bir önerme ile aynı yapıyı paylaşmaktadır. Refusenik Natan
Sharansky'ye göre Anti-Siyonizm 3 ayrı madde ile tanımlanabilir: Gayrimeşrulaştırma,
Şeytanlaştırma ve Çifte Standart. Birincisi, Yahudilerin ulusal yurdu olan
İsrail'in hiçbir şekilde var olma hakkı olmadığını ima eder. İkincisi,
İsrail'in tüm kötülüklerin kaynağı olduğu, dolayısıyla İsrail'i tanımlamak için
kullanılan dilin "Apartheid" veya "Naziler" gibi en kötü
iftiraları içermesi gerektiği anlamına gelir. Üçüncüsü ise İsrail'in
eylemlerine saplantılı bir şekilde odaklanmak ve dünyanın geri kalanına
uygulanandan farklı bir standart uygulamaktır. Ayrıca şunu da açıkladık:
Futerman & Block (2023B)
"Dolayısıyla, İsrail tarafından iyi bir şeyler
yapıldığı zaman (örneğin Haiti'deki bir doğal afet sırasında yardım etmek)
aslında kötü niyetleri olduğu (afetten etkilenenlerin organlarını çalmak gibi)
ve İsrail'in asla iyilik yapamayacağı iddia edilir. Bu yaklaşıma göre, dünyanın
herhangi bir yerinde kötülük ortaya çıktığı zaman, bunun arkasında İsrail'in
olması akla yatkındır. Elbette bu, bir zamanlar Yahudilere uygulanan ve şimdi
ise Yahudi devletine uygulanan aynı 'Mantık'tan başka bir şey değildir. Bu arada,
bu düşünce yapısı, savunucularının her yerde görmekten kendilerini alamadıkları
komplo teorilerinin mantıksal yapısıyla aynıdır".
Hoppe, her ne kadar Hamas gaddarca eylemlerde bulunmuş olsa
da, kurbanların "önemli bir kısmının" bizzat İsrail ordusu tarafından
katledildiğini ima etmektedir. Yani, İsrail'e karşı yapılan kötülükler
kanıtların çokluğu nedeniyle görmezden gelinemediği zaman, Anti-Siyonistlere
göre yine de İsrail suçlanabilir (ve suçlanmalıdır). İsrailli kurbanlar IDF'nin
"dost ateşi" nedeniyle ölmüş olsalar bile, Hoppe yine de nedensellik
zincirini karşılıklı çatışmanın yaşandığı saniyelerin dışına taşıyarak, bu
zincirin İsrail'in binlerce Hamaslı soykırımcı katil tarafından işgal
edilmesiyle başladığını ve bunun için de bölgede böyle bir helikopterin uçuyor
olması gerektiğini tespit etmelidir. Hoppe'nin işaret ettiği nokta ve ima
ettiği şey ancak yukarıda bahsedilen Anti-Siyonist zihniyete, yani İsrailliler
öldürüldüğünde bile İsrail'i suçlama takıntısına atıfta bulunarak
açıklanabilir. Hoppe şöyle diyor: "Bir liberteryen bu (7 Ekim 2003)
olaydan ne anlam çıkarmalıdır? Öncelikle, hem Hamas'ın hem de İsrail Devleti'nin
gönüllü üye katkılarıyla değil, gasp, vergilendirme, el koyma ve kamulaştırma
yoluyla finanse edilen gangsterler olduğunu kabul etmelidir. Hamas bunu
Gazze'de yaşayan insanlara karşı gerçekleştirirken, İsrail Devleti de hem
İsrail'de yaşayan insanlara hem de Batı Şeria'da yaşayan Filistinlilere karşı
gerçekleştirmektedir." Eğer hatalı bir ahlaki değerlendirme konusunda bir
ödül verilseydi, bu kesinlikle pastayı kapardı. İlerleyin millet, görülecek
fazla bir şey yok. Bu iki siyasi oluşum, Hamas ve İsrail arasında ahlaki açıdan
gerçek bir fark yoktur. Her ikisi de eşit derecede anarko-kapitalist
liberteryen hukuka aykırıdır. Her ikisi de aynı derecede, aynı niyetle, çaresiz
kadınlara tecavüz etmekte, bebekleri öldürmektedir? Bu alanda ciddi bir
akademisyenin, ki Hoppe bu konuda uzman olduğunu iddia etmektedir, böyle bir
yazı yazacağına inanmak güçtür. Evet, IDF masum Gazzelileri öldürüyor, ancak bu
üzüntü duyulacak bir ikincil zarar meselesidir ve İsrail ordusu bu tür
katliamları sınırlandırabilmek için mümkün olan her şeyi yapmaktadır. IDF
askerlerinin masum sivilleri kasten öldürmek, kadınlara tecavüz etmek ya da
Hamas'ın 7 Ekim'de yaptığı gibi aileleri diri diri yakmak gibi bir niyeti
yoktur. Bu iki grubu liberteryen hukuktan eşit derecede uzak olarak konumlandırmak
inanılmazdır; hayal gücünü zorlamaktadır. Hoppe'ye göre, "... İsrail
Devleti, dünyanın en güçlü ve en varlıklı çetesi olan ABD tarafından uzun
süreli ve ciddi bir şekilde sübvanse edilmektedir." Öncelikle, bu
"çete" meselesi de neyin nesi? Elbette Hamas, İsrail, ABD, İsviçre ve
dünya üzerindeki diğer tüm devletler gerçekten de birer "çete "dir.
Fakat bu tutum bizi hiçbir yere götürmez. Meseleleri bu şekilde nitelendirmek,
Rothbard'ın (1967) mezhepçiliğe karşı yaptığı savunmayı görmezden gelmektir.
Rothbard liberteryenleri bu alakasız bakış açısından kaçınmaya davet eder. Bu
konuda Rothbard'ı titizlikle takip ediyoruz; Hoppe bu konuda sanki Rothbard
(1967) hiç yokmuş gibi yazmaktadır. Her ne kadar kendisi bunu tam da
"Rothbard'ın ve tüm liberteryen entelektüel yapının" itibarını
korumak için yaptığını iddia etse de. İkinci olarak, evet, ABD Orta Doğu'dan
çekilmelidir. Zira faydadan çok zarar getirmektedir. Özellikle, ABD'nin Orta
Doğu'daki varlığı, İsraillilerin kendi güvenlik ve askeri stratejilerini tam
anlamıyla uygulamalarını engelliyor. ABD'nin politikaları, İsraillileri
düşmanlarına karşı savaşırken bir elleri arkadan bağlıymış gibi sınırlı ve
kısıtlı hareket etmeye zorluyor. İsrail'in politikacıları sürekli olarak
ABD'nin tepkilerinden çekindikleri için kararlarını dikkatle gözden geçirmek
zorunda kalıyorlar. Bu durum, İsrail'in bağımsız ve etkin bir şekilde kendi
düşmanlarıyla mücadele etme kapasitesini ciddi şekilde kısıtlıyor. Üçüncü
olarak ise, evet, Hoppe bir noktada haklıdır: İsrail, ABD dış yardımlarının en
önemli "faydalanıcısıdır". Ancak ABD vatandaşlarından toplanan
vergilerin ne kadarının bu tek ülkeye gittiğini, tüm düşmanlarının toplamıyla
karşılaştırdığınızda ortaya çok farklı bir tablo çıkıyor. Dahası, bu yardım
aslında ABD silah endüstrisine (İsrail'in geliştirdiği ve kimsenin inkar
edemeyeceği ileri askeri teknoloji karşılığında aldığı) yönelik bir
sübvansiyondur ve örneğin Ukrayna'ya sağlanan yardımın önemli bir kısmında
olduğu gibi İsrail'e yönelik bir ekonomik yardım transferi değildir. Hoppe
Gazze'yi "bir açık hava toplama kampı" olarak tanımlamaktadır. Bu
ifadeyle birlikte Hoppe, bu bölgeyi "açık hava hapishanesi" olarak
niteleyen İsrail karşıtı alışılagelmiş tanımlamanın ötesine geçmektedir. Laf
kalabalığının bu denli artması insanı hayrete düşürüyor. Yukarıda bahsettiğimiz
Anti-Siyonist zihniyet bir şeyler çağrıştırıyor olabilir. Ancak bu bilgili
akademisyenin tanımına yönelik daha ciddi bir eleştiri mevcut: Hoppe, Gazze'nin
neden "İsrail tarafından sıkı bir kara, hava ve deniz ablukasına tabi
tutul(duğunu)" ya da bu ülkenin neden bu bölgeye bir dizi başka kısıtlama
ve düzenleme uyguladığını belirtmiyor. Hoppe'ye bir ipucu verelim: Hamas'ın
aldığı büyük dış "yardımlar" sayesinde İsrail'e saldırmak için
tüneller inşa etmeyi seçmesi; İsrail'i bombalamak için roketatarlar üretmesi;
okullarında Yahudilere karşı nefret aşılaması. Eğer İsrail'in elinde olsaydı,
Gazzelilere Orta Doğu'nun Hong Kong'u olma yolunda yardım ederdi. Mevcut
durumun aksine desalinasyon tesisleri, güzel sahil[1] boyunca lüks oteller,
yüksek teknolojili fabrikalar vs. kurabilirdi. Mesele şu ki, İsrail'in bu tür
müdahaleleri saldırgan değil savunmacı nitelikteydi. Bunun Hoppe'nin
liberteryen hukuk kaygılarını tatmin edeceği düşünülebilirdi. Belli ki etmemiş.
Dahası, Gazze "ablukası" mallara değil silahlara yönelikti. Yakın
zamanda gördüğümüz alçakça olaylardan sonra, en başta neden silah ablukası
uygulandığı yeterince açık olmalıdır. Dahası, Hamas'ın bunca yıldır
biriktirebildiği bol miktarda cephaneliğin de gösterdiği gibi, bu önlemler bile
yeterli olmaktan uzaktı. Mısır'ın da Gazze'ye bir sınırı var ve benzer bir
abluka uyguluyor ama İsrail işin içinde olmadığı için Hoppe dahil kimsenin
umurunda değil gibi görünüyor. Yoksa Hoppe'den Gazze'deki "toplama
kampının" İsrail'in olduğu kadar Mısır'ın da hatası olduğuna dair bir
açıklama mı bekleyeceğiz? Bundan şüpheliyiz, aksi takdirde mektubunda bunu
belirtirdi. Dahası, Gazze'de yaşayan binlerce kişinin İsrail'de çalışma iznine
sahip olması bu suçlamayı daha da saçma kılıyor. Bunlardan bazılarının 7 Ekim
pogromuna hazırlanmak için teroristlerle birlikte plan yaptıklarından
şüpheleniliyor. Ancak Gazze'ye hiçbir yardımın ulaşmadığı iddiası tamamen
uydurmadır. IDF, 7 Ekim 2023'ten 15 Mart 2024'e kadar 215.160 ton gıda, 27.040 ton
su, 19.180 ton tıbbi malzeme, 187 yakıt tankı ve 350 yemeklik gaz tankı da
dahil olmak üzere 319.110 ton yardımın (17.186 kamyon) Gazze'ye girişine izin
verdi. Hoppe Hamas'ın "7 Ekim'de olduğu gibi terör eylemlerinden"
suçlu olduğunu kabul ediyor. Bu iyi bir şey, zira kendisi bile IDF'nin Gazze'ye
yönelik saldırılarını bu şekilde nitelendirmemişti. Ancak bu durum karşısında,
Hamas'ın haklı, İsrail'in ise haksız olduğu sonucuna nasıl vardığı merak
konusu. Bilgili dostumuz "... barış sürecini sekteye uğratmaya çalışan ve
bunu Batı Şeria'yı İsrail'in kontrolünde bitişik olmayan açık hava
hapishanelerine bölen ve bir Filistin devletini esasen imkansız hale getiren
Yahudi yerleşim yerlerinin inşasını artırarak başaran, giderek daha etkili olan
radikal İsrailli gruplara" atıfta bulunuyor. En azından burada
"toplama kampları" yerine "hapishaneler" ifadesini
kullanıyor. Bununla birlikte, analizinde zorluklar bulunmaktadır. Bir kere,
Hoppe "barış süreci" ifadesi ile ima edildiği üzere iki devletli bir
çözümü destekliyor gibi görünmektedir. Bu durum, Hoppe'nin taraflar arasında
bölgenin anarko-kapitalist bir sisteme dönüştürülmesini içeren bir müzakere
sürecinden haberdar olmadığı sürece geçerlidir. Eğer öyleyse, mevcut yazarlar
böyle bir şeyi hiç duymamışlardır. Ne Filistin Yönetimi'nden, ne de Hamas'tan.
Görünüşe göre Hoppe "iki devletli çözüm "e inanıyor. Ancak, yüksek
matematik yasalarına göre, iki birden büyüktür. Hoppe sürekli olarak hükümetler
aleyhinde konuşuyor; insan onun, bu kötü kurumların sayısını azaltmak için
kesinlikle kasıtlı olarak hareket etmeyen "aşırılık yanlısı İsrailli
grupların" çabalarını destekleyeceğini düşünüyor. Ancak bunların hepsi
lafın gelişi. Orta Doğu uzmanımızın bu pasajında yer alan zorluk, meseleleri
tam olarak tersinden ele almasıdır. İsrailliler, özellikle de sol görüşlü
olanlar, Likud partisinin ortaya çıkışından önce, Araplarla barış için yanıp
tutuşuyorlardı. Barış için çok sayıda toprak verilmesi yönünde anlaşmalar
teklif etmişlerdi. Bu teklifler Arap muhatapları tarafından her zaman
reddedilmiştir. Ancak görünen o ki Hoppe'ye göre Filistinli Arapların son yirmi
yılda gerçekleştirdiği ve yüzlerce İsraillinin ölümüne neden olan binlerce cani
saldırı "barış sürecinin sekteye uğramasıyla" ilgili değildir. Hoppe
ayrıca "Yahudi yerleşimlerini" de suçluyor. Ancak İsrail'i yok etme
hedefi, İsrail'in 1967'de Gazze'nin kontrolünü Mısır'dan ele geçirmesinden
öncesine dayanıyor ve İsrail'in 2005'te kendi halkını sürme pahasına Gazze'yi
Filistinlilere teslim etmesinden sonra da devam etti. Nefret aynı zamanda
İsrail'in 1967'deki Altı Gün Savaşı'ndan sonra Yahudiye ve Samiriye'yi ele
geçirmesinden çok daha öncesine dayanıyor. Dahası, Yahudiye ve Samiriye'deki
Filistinli Arapların çoğu İsrail'in değil Filistin Yönetimi'nin idari kontrolü
altında yaşamaktadır. Gazze'de artık "Yahudi yerleşimi" yok ve bu da
Hamas'ı durdurmadı, aksine bu terör örgütünü cesaretlendirdi. Yahudiye ve
Samiriye'de var olanlar ise Yahudiler tarafından sıfırdan inşa edildi; bu
bölgeleri yurt edindiler. Bunlar Yahudiye'de yaşayan Yahudilerdir. Koyu bir
anarşist olan Hoppe, sözde "bir Filistin devletini esasen imkânsız hale
getirdikleri" için bu yerleşim birimlerine neden muhalefet etsin ki? Bu
inanılır gibi değil. Radikal liberteryen anarko-kapitalist neden bir Filistin
Devletini desteklesin ki? Bu oluşum bir "çete" teşkil etmez mi?
Kendisi çetelere karşı değil miydi? Her halükarda, değerli meslektaşımız bu
yerleşimlere başka bir mal sahibinin mülkünü işgal ediyor olsalardı karşı
çıkmalıydı, ancak bunlar esasen sahipsiz topraklardı. Yahudi oldukları için
Yahudilerin bakir toprakları yurt edinmelerine izin verilmemesi mi gerekiyor?
Filistinli Arapların mülkleri üzerinde Yahudiler tarafından bazı inşaat
çalışmaları yapıldığında bile İsrail Yüksek Mahkemesi ilkini değil ikincisini
desteklemiştir. Hoppe bunu biliyor mu? Elbette, bilgili profesörümüz dolaylı
olarak her karış toprağın Araplara ait olduğunu varsaydığı için, bu onun bakış
açısını açıklamaktadır. Ancak bu, herhangi bir liberteryen standarttan ya da
empirik kanıttan değil, kendi hayal gücünden kaynaklanmaktadır. Dahası, Yahudi
yerleşim birimleri prensip olarak neden bir Filistin Arap devletinin
kurulmasını engellesin ki? Hoppe böyle bir devletin Judenfrei olması
gerektiğine mi inanmaktadır? İsrail %20 Arap nüfusuna sahiptir ve bu durum
Yahudi Devleti'nin varlığını engellemediği gibi Arap vatandaşlarının haklarını
da aşağılamamaktadır. Belki de bir Filistin Arap devletinde Yahudilerin
olmaması gerektiği (ya da Yahudilerle birlikte var olamayacağı) varsayımının
ardındaki örtük fikir, savaşın gerçek nedenidir. Daniel Doron'un (2009)
açıkladığı gibi:
"'Yasadışı yerleşim yerlerinin' barışın önünde bir
engel teşkil ettiği iddiası da saçmadır. Yahudi yerleşimleri Batı Şeria
topraklarının %4'ünden daha azını kaplamaktadır ve çoğunlukla terk edilmiş
devlet arazileri üzerine inşa edilmiştir. Arapların bu yerleşimlerin
kaldırılmasını istemelerinin (ancak İsrail'deki Arap yerleşimlerinin
kaldırılmasını istememelerinin) nedeni, radikal liderlerinin kendi aralarında
yaşayan Yahudilere tahammül edememeleridir. Tüm Arap toprakları 1948'den sonra
etnik olarak temizlendi ve bir milyondan fazla Yahudi, Müslüman işgalinden çok
önce yaşadıkları ülkelerden kaçmak zorunda kaldı."
Şimdi de İsrail'e karşı son derece alçakça, belden aşağı bir
vuruş geliyor. Hoppe şöyle diyor: "İsrail'in Hamas'a destek vermek gibi
tuhaf görünen bu kararının nedenine ilişkin spekülasyonlar var. Oldukça makul:
çünkü 7 Ekim'deki gibi olaylar İsrail tarafından, İsrail-Filistin meselesine
asla iki devletli bir çözüm bulunamayacağı ve bölgesel barış için İsrail'in
daha da genişletilmesi ve tek bir devlet olarak sözde orijinal, Kutsal Kitap'ta
belirtilen boyutuna geri döndürülmesi gerektiği yönündeki uzun süredir devam
eden iddiasının dramatik bir kanıtı ve kamuoyu önünde gösterimi olarak
kullanılabilir ve kullanılmaktadır." Başka bir deyişle, eğer bu satırların
ardında yatan düşünceleri doğru bir şekilde okuyabilirsek, kendisi İsrail'in 7
Ekim 2023 tarihinde Hamas tarafından gerçekleştirilen alçakça saldırıyı
gerçekten memnuniyetle karşıladığını iddia etmektedir. Yukarıda bahsettiğimiz
Anti-Siyonist zihniyet size bir şeyler çağrıştırıyor mu? Hoppe aslında
bahsettiği "dost ateşi"nin o kadar da dost ateşi olmayabileceğini
söylüyor. Başka bir deyişle, Hamas bu civarda halkını kalkan olarak kullanan,
onları hırsları uğruna kurban eden tek grup olmayacaktır. İsrail de bu tür
iğrenç, dehşet verici, korkunç ve gaddarca davranışlardan suçlu olabilir.
Hoppe'nin mantığına göre 7 Ekim 2023'te yaşanan tek sorun, Yahudilerin ölü
sayısının çok "az" olmasıydı. Kurbanların sayısı, tecavüzlerin
sayısı, öldürülen bebeklerin sayısı, rehin alınanların sayısı ikiye ya da üçe
katlansaydı İsrail daha da rahat ederdi. Hoppe böyle bir "spekülasyondan"
bahsetmek için bile hangi kanıtı sunuyor? Hiçbir kanıt yok. Peki, bu nereden
kaynaklanıyor? Bir kez daha Anti-Siyonist zihniyetten. Şimdi, bu tür
suçlamalarda bulunmakta yanlış bir şey yok, tabii ki eğer bunları destekleyecek
kanıt benzeri bir şey gösterilebilirse. Ne de olsa ayakkabı uyuyorsa giyilir.
Ancak saygıdeğer meslektaşımız kendi iddialarımız için "bir parça
kanıt" talep ediyor. Böyle bir şey olmadığında da nutuk çekiyor. Bu
spekülasyon için en ufak bir kanıt kırıntısı bile sunuyor mu? Bunu sormak cevap
vermek demektir: hayır, vermiyor. Yanına bile yaklaşmıyor. Görünüşe göre, ne
kadar ciddi bir suçlamada bulunduğunun farkında değil. Daha önce onun ahlaki
eşdeğerlik konusunda "pastayı kaptığı" ile ilgili söylediklerimizi geri
alıyoruz. Hayır, şimdiki suçlaması daha da acımasız. Bir kez ve herkes için
yüksek sesle ve açıkça söylenmesine izin verin, mevcut çatışmada halkını
harcanabilir bir kalkan olarak kullanan tek bir taraf vardır. O da İsrail
değildir. Peki ya "Hamas'a destek verme" suçlamasına ne demeli? Bu
suçlama 7 Ekim pogromundan beri (ve hatta ondan önce) devam ediyor. Hoppe gibi
anti-Siyonistler her iki şekilde de davranamazlar. Birincisi, mantıksal olarak
İsrail'in hem Hamas'ı yok etmeye çalıştığı için hem de Hamas'ı desteklediği
için suçlu olduğunu iddia edemez. Gerçek şu ki, Siyonizm karşıtlarının
İsrail'in Hamas'a "desteği" olarak nitelendirdikleri şey aslında
İsrail'in Hamas'a gönülsüzce müsamaha göstermesidir. Yani, 2007'de Hamas'ın
Şerid'i ele geçirmesinden bu yana her iki yılda bir savunma operasyonları
düzenleyerek Hamas'ı tamamen yok etmek yerine Hamas'ın kapasitesini azaltmaya
çalışmak. Neden mi? Siyonizm karşıtlarının şu anda şikayet ettiği durumdan,
yani IDF'nin Hamas'ı kesin olarak yok etmek üzere Gazze'ye geniş çaplı bir
operasyon düzenlemesinden kaçınmak için. Filistinli Arapların 2006'da Hamas'ı
bizzat seçim yolu ile başa getirdikleri (Hoppe bunu neden yaptıklarını ve bunun
şu anki kargaşa ile bir ilgisi olup olmadığını kendisine sorabilir) ve Hamas'ın
Gazze'yi fiilen yönettiği göz önüne alındığında, İsrail'in Hamas'a silah
akışını durdurmak için elinden gelen her şeyi yapmaktan başka gerçekçi olarak
ne yapması beklenebilirdi ki? Bölgedeki somut siyasi durumun İsrail'e dayattığı
diğer şeylerin yanı sıra, şeride elektrik sağlamaya, İsrail'deki Gazzelilere
sağlık hizmeti vermeye, mal akışına izin vermeye, binlerce Gazzeliye çalışma
izni vermeye (Luttwak, 2023) ve elbette Katar ve diğerlerinden Hamas'a
finansman akışına göz yummaya devam etmek zorundaydı. Bunları Hamas'ın yarı
hükümet olarak işlev görebilmesi için yaptı (UNRWA tesislerinin ve personelinin
çalışmasına izin vermek de dahil. Hamas bunları kendi altyapısı olarak kullandı
ve hatta bazı üyeleri 7 Ekim'deki dehşete aktif olarak katıldı).
Tüm bunların Hamas'ı "desteklemek" anlamına
geldiğini düşünmek Anti-Siyonist zihniyetin bir parçasıdır. Ama diyelim ki
İsrail Gazze'ye elektrik ya da su vermeyi kesti ya da Gazzelilere İsrail'de
çalışma izni vermedi ya da İsrail'deki Gazzelilere sağlık hizmeti vermeyi
reddetti, bu durumda da aynı Anti-Siyonist zihniyet İsrail'i Gazzelilerin temel
ihtiyaçlarına erişimini engellemekle suçlayacaktır. Başka bir deyişle, yaparsan
da yapmazsan da lanetlenirsin. Benzer şekilde, İsrail şu anda kuzeydeki Gazzeli
sivilleri zarar görmemeleri için Şeridin güneyine gitmeye teşvik ettiğinde,
Anti-Siyonist zihniyete göre bu "etnik temizlik"tir; ancak kalıp
Hamas'ın onları canlı kalkan olarak kullanması sonucu ikincil hasar olarak
ölürlerse bu "soykırım "dır. Başka bir deyişle, hiçbir yanlış
yapmamak için İsrailliler adına tek kaçış yolu hiçbir şey yapmamak, yani
intihar etmektir. Ancak tüm bunları görmezden gelebileceğimizi, statükonun
siyasi olarak uygulanabilir tek seçenek olmadığını ve İsrail'in bir şekilde
Gazze'de Hamas'tan sivil kayıpları da içeren geniş çaplı bir işgal olmadan
(muhtemelen sihirle) kurtulabileceğini varsayalım. Bu bağlamda bir başka
anti-Siyonist argüman da İsrail'in bir Filistin Arap Devleti kurulmasını
engellemek için Hamas'ı Filistin Yönetimi'ne tercih ettiği yönünde olacaktır.
Ancak bu, Filistin Yönetimi'nin de barış yanlısı bir ortak olmadığı gerçeğini
göz ardı etmektedir. Filistin Yönetimi ancak Hamas'la karşılaştırıldığında
barışçıl ve "ılımlı" görünmektedir. Oysa durum bunun tam tersidir.
Kendilerine sunulan tüm barış tekliflerini reddetmekle, çocuklarına
Yahudilerden nefret etmeyi aşılamakla ve toplu katliamcılara maaş ödemekle
kalmayıp, tarihleri de şiddet ve cinayetle doludur. Filistin Yönetimi'nin
geçmişte Hamas ile ortaklık kurmasının nedeni de budur. Farklı olarak
görülmelerinin temel nedeni (ideolojileri dışında) Gazze'de bir iç savaş
yaşamış olmaları ve Hamas'ın 2007'de Gazze Şeridi'nin kontrolünü tamamen ele
geçirmek için aşırı şiddet kullanarak Filistin Yönetimi'ni bölgeden çıkarmasıdır
(aslında iki "çete" arasında bir mücadele). Hamas olmadan barış
olacağını ve bir Filistin Arap Devleti kurulacağını varsaymak Oslo
Anlaşmalarından bu yana tarihi görmezden gelmektir. Hamas'ın yok edilmesini
geciktirmek bir hata mıydı? Elbette hataydı. Alternatif neydi? Hamas'ı yok
etmek. Anti-Siyonistler her iki seçeneği de beğenmezler çünkü tek makul yolun
İsraillilerin intihar etmesi olduğunu varsayarlar. İsrailliler bunu yapmayı
saygıyla reddediyor. Gerçek şu ki Hamas, 1987 yılında İhvânü'l-Müslimîn takipçileri
tarafından kurulan ve 2007 yılından bu yana Gazze Şeridi'ni kontrol eden
soykırımcı, katil bir İslamcı gruptur. Anti-Siyonistlerin ima ettiği gibi
(Bard, 2021-A, 2021-B) İsrail tarafından kurulmamış ve İsrail tarafından
desteklenmemiştir. İran (Abu-Toameh, 2023A; 2023B), Katar ve Türkiye tarafından
finanse edilmekte ve desteklenmektedir. Ve 2007'den beri İsrail'e karşı savaş
halinde ve aradan geçen yıllar boyunca IDF tarafından birçok operasyon
düzenlendi. Bunu, on binlerce adet roket içeren sürekli saldırıları durdurmak
için yaptı. İsrail'in amacının " Kutsal Kitap'taki boyutuna " geri
dönmek olduğu şeklindeki tamamen uydurma iddianın dışında (ki Hoppe her zamanki
gibi kendi iddiaları dışında hiçbir kanıt sunmamaktadır), Anti-Siyonist zihinsel
mekaniği bir kez daha gözlemleyiniz: Hoppe'ye göre savaş için suçlanması
gereken Hamas ve onun motivasyonları değil, bunun yerine savaş olmasını
istediği için Hamas'ı destekleyen İsrail'dir. Anti-Siyonistler için genellikle
olduğu gibi, Hamas gibi Filistinli Araplar kitlesel katliam ve savaşı teşvik
etme niyetinde olsalar bile, sonuçta suçlanması gereken taraf İsrail'dir.
Hoppean zihniyetine göre Filistinli Arapların hiçbir failliği yoktur, yalnızca
İsrailli Yahudilerin vardır. Hamas, Gazze'de Filistinli Araplar tarafından
seçildiği için (ve büyük bir kısmı hala desteklediği için) değil, İsrail
tarafından "teşvik edildiği" için iktidara gelmiştir. Aynı şey
Hamas'ı İsrail'in yarattığı fikri için de geçerlidir: Hoppe'nin çok iyi bir
şekilde temsil ettiği Anti-Siyonist zihniyete göre, Filistinli Araplar
ortaçağdan kalma soykırımcı bir örgüt yaratmış olsalar bile, bu da İsrail'in
suçudur. Hoppe'nin bir sonraki hamlesi aşağıdaki gibidir:
"Her halükarda, bu arka plandan önce, bir liberteryen 7
Ekim olaylarına nasıl tepki vermeli ve değerlendirmelidir? Öncelikle, her iki
çetenin liderlerine ve savaşan iki çeteden birine kendi halklarından çalınan
fonlarla destek vermiş ve vermeye devam eden yabancı devletlerin tüm çete
liderlerine lanet etmek isteyecektir. Aynı zamanda Hamas'ın İsrail'e yönelik
saldırısının, Rusya'nın kısa bir süre önce Ukrayna'ya yönelik saldırısından
daha 'tamamen provoke edilmemiş' olmadığını da kabul edecektir. İsrail'e yönelik
saldırı kesinlikle İsrail'in kendi siyasi yönetiminin davranışları tarafından
kışkırtılmıştır, tıpkı Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırısının Ukrayna
yönetimi tarafından kışkırtılmış olması gibi."
Hoppe'nin sürekli anarko-kapitalist çıkışlarına bir son
vermesini diliyoruz. Her üçümüz de, Hoppe ve mevcut yazarlar, bu görüşe
kesinlikle katılıyoruz. Bu bizi hiçbir yere götürmez ve Rothbard'ın (1967) bu
tür mezhepçilikten vazgeçme çağrısının güçlü bir reddidir. Hoppe ahlaki
eşdeğerlik alanında Nobel Ödülü almayı mı umuyor? Sürekli olarak hem Hamas'ın
hem de İsrail'in başına bela olmasını dilediği göz önüne alındığında, kendisini
bu onura aday göstermeye hazırız. "Provokasyon" konusuna gelince,
Block Rusya-Ukrayna savaşı konusunda Hoppe ile hemfikir, Futerman ise değil.
Ancak her iki yazar da, İsrail'in Hamas'ı o gün gerçekleştirdiği ve sonsuza
kadar unutulmayacak olan vahşi saldırıya "kışkırtıp kışkırtmadığı"
konusunda tartışma ortağımızdan keskin bir şekilde ayrılıyor. Yani, İsrail
yönetimi tecavüzlerden, sivillerin kasıtlı olarak öldürülmesinden ve o
vicdansız günün geri kalanında yaşananlardan tamamen sorumlu muydu? Bu,
Harvard'daki 31 öğrenci grubunun tam olarak savunduğu görüştür. Hoppe'un bu
yersiz iddiayı desteklemek için uzun uzun anlattığı "kanıt kırıntısı"
nerede? Hiçbir yerde, işte orada. Genel olarak Siyonizm karşıtlarında görüldüğü
üzere Hoppe'ye göre de İsraillilere yönelik korkunç bir şey yapıldığı zaman
herkes suçludur (Hoppe'nin başlangıçta iddia ettiği gibi) ama aslında yalnızca
Yahudiler suçludur (Hoppe'nin sonunda ima ettiği gibi). Hamas gerçekten nasıl
suçlanabilir ki? Hoppe'a göre sorumlu olan başından beri İsrail yönetimidir. Bu
bağlamda Hoppe, İsraillilerin bunu hak ettiği gibi çok daha kötü bir şeyi ima
etmektedir. Hoppe ayrıca şunu da ekliyor: "...her iki durumda da, hem
İsrail'in hem de Ukrayna'nın provokasyonları, ABD hükümetinin tepesinde yer
alan ağırlıklı olarak Yahudi Neo-con çete yönetimi tarafından teşvik edilmiş ve
desteklenmiştir." ABD hükümetini Yahudiler mi yönetiyor? Bunu daha önce
nerede duymuştuk?... Yazarımız devam ediyor: "Bunun dışında, bir
liberteryenin barış, görüşmeler, müzakereler ve diplomasi lehine sesini
yükseltmekten başka yapabileceği çok az şey vardır." "Acil
ateşkes" çağrısında bulunuyor. Hamas hâlâ yenilgiye uğratılmamışken
ateşkes mi? Ellerinde hala İsrailli rehineler varken mi? Bu terör örgütünün
birçok kez 7 Ekim katliamının tekrarlanacağı sözünü verdiğini unutmak çok
kolay. Devasa tüneller ve Gazze'den atılan on binlerce roket sayesinde
vatandaşlarının sayısız kez öldürülmesinin ardından IDF nihayet harekete geçti.
Şu anda biz yazarken Hamas'ı tamamen yok etmenin eşiğinde. Hangi liberteryen bu
soykırımcı terörist grubun varlığını sürdürmesini isteyebilir ki? İsrail'in hiç
mi meşru müdafaa hakkı yok? Belki de bu Hoppe'nin hassasiyetleri için fazla
"kolektivist" bir yaklaşımdır. Belki de kolektivist IDF yerine
bireysel İsrailliler Hamas'ın yakasına yapışmalıdır? Hayır, bu da olmaz, zira
Hoppe "derhal ateşkes" çağrısında bulunuyor. Bilgili dostumuz, meşru
müdafaa hakkının saldırmazlık ilkesi ve özel mülkiyetin yurt edinilmesi gibi
liberteryen ikiz sütunlardan çıkarılabileceğinin farkında değil gibi görünüyor.
İsrail ordusu, Hamas tamamen sona erdirilmeden ve üyeleri adalete teslim
edilmeden önce durur ve vazgeçerse adalet için üzücü bir gün olacaktır.
Taraflardan biri diğerinin yok edilmesini istediği sürece müzakere edilecek bir
şey yoktur. Tabii Hoppe katliamı destekleyen taraftan yana değilse. Başka bir deyişle,
bir kundakçı ile ateşkes mümkün değildir. Hamas liderleri 7 Ekim olaylarını ve
daha fazlasını tekrarlamak niyetinde olduklarını defalarca ilan ettiler.
Nitekim Hamas'ın siyasi büro üyesi Gazi Hamad 24 Ekim 2023'te Lübnan
televizyonuna verdiği demeçte Hamas'ın 7 Ekim katliamlarını tekrarlamaya hazır
olduğunu belirtmiştir (MEMRI, 2023):
"İsrail'e bir ders vermeliyiz ve bunu tekrar tekrar
yapacağız. El Aksa Tufanı sadece bir ilkti ve ikincisi, üçüncüsü, dördüncüsü
olacak çünkü savaşma kararlılığımız, azmimiz ve kabiliyetimiz var. Bir bedel
ödemek zorunda kalacak mıyız? Evet ve biz bunu ödemeye hazırız. Bize şehitler
milleti deniyor ve biz şehit vermekten gurur duyuyoruz."
Hamas liderlerinden biri olan İsmail Haniye, Uluslararası
Müslüman Âlimler Birliği'nin (IUMS) Katar'daki bir konferansında (9 Ocak 2024)
şunları söylemiştir (MEMRI, 2024A):
"7 Ekim'de elde edilen zafere sıkı sıkıya sarılmalı ve
bunun üzerine yenilerini ilave etmeliyiz."
Bir başka Hamas yetkilisi olan Ali Baraka ise 30 Ocak
2024'te Lübnan televizyonunda şunları söylemiştir (MEMRI, 2024B):
"7 Ekim'i birçok kez tekrarlayabiliriz, çünkü bir kez
baskın yaptığınızda çökerler."
Hoppe'nin IDF'nin bu türden pislikleri tamamen ortadan
kaldırma girişiminden vazgeçmesi gerektiği yönündeki görüşünü anlamak mümkün
değildir. Bunu, saldırıya karşı savunmaya büyük önem veren liberteryen felsefe
ile bağdaştırmak mümkün değildir. Hamas tarafından gerçekleştirilen yıkımın
büyüklüğünü anlayabilmek için, ABD nüfusuna oranla öldürülen insan sayısının 40
bin civarında olması gerekir (birkaç bin kişi daha kaçırıldı ve daha da fazlası
yaralandı). Ancak hepsi bu kadar da değil, çünkü kilit unsurlardan biri de bu
insanların nasıl bir şekilde öldürüldükleri idi. Çocuklar, kadınlar ve yaşlılar
öldürüldü, parçalara ayrıldı, diri diri yakıldı ve daha pek çok sadist
ahlaksızlık yapıldı. Ve tüm bunlar tek bir gün içinde gerçekleşti. Hamas ve
destekçilerinin 7 Ekim sırasında ve hemen sonrasında yaptıkları kutlamalar
gerçek niyetlerinin ne olduğunu göstermektedir. Hoppe hangi ateşkesten
bahsediyor? Hoppe İsraillilere yönelik tavsiyelerini de henüz bitirmedi.
Tavsiyesi şu şekildedir: "Ancak her durumda ve her ne pahasına olursa
olsun kaçınılması gereken şey, İsrail ordusunun Hamas'ın Gazze'de barındığı ve
saklandığı yerlere karşı büyük bir misilleme saldırısı düzenleyerek silahlı
çatışmayı tırmandırmasıdır. Bu daha da önemlidir, zira 2 milyon Arap azınlığı
da dahil olmak üzere yaklaşık 10 milyon nüfusa sahip İsrail'in etrafı, toplam
nüfusları yüz milyonları bulan, pek de dostane olmayan, hatta açıkça düşmanca
davranan komşu devletlerle çevrilidir ve İsrail ile Hamas arasındaki çatışmanın
tırmanması, tüm Yakın ve Orta Doğu bölgesini içine alacak şekilde
genişleyebilir ve topyekün bir savaşa dönüşebilir." Hoppe burada
pragmatik, faydacı yüzünü gösteriyor ama bu yüz liberteryen değildir. Peki ya
adalet? Nefsi müdafaa? Hamas 7 Ekim 2023'te olduğu gibi daha fazla olay
yaşanacağı sözünü verdi. Hoppe'nin İsrail'in etrafını saran çok sayıdaki
düşmanı karşısında güvenliği için timsah gözyaşları dökmesine gerek yok.
Bugünkünden çok daha zayıf oldukları 1948'de (ve daha sonra birkaç kez), çok
sayıda işgalci orduya karşı gayet iyi iş çıkardılar, çok teşekkür ederim. Peki
ya "her ne pahasına olursa olsun" iddiası? Bu ne anlama geliyor
Profesör Hoppe? İsrail'in Hamas'ı yok etmek için "ne pahasına olursa
olsun" yapılması gereken ahlaki bir görevi olduğu iddiamıza şiddetle
itiraz ettiniz (ki bunu aşağıda daha detaylı açıklıyoruz). Ancak, sizin için
"ne pahasına olursa olsun" ifadesinin soykırım anlamına geldiği göz
önüne alındığında, sizin "ne pahasına olursa olsun" ifadeniz (ki bu
açıkça aynı ifadenin farklı bir şekilde ifade edilmesidir) İsrail'in tüm Yahudi
nüfusunun (ve 7 Ekim'de birçok kişiyi öldürdüklerinde açıkça gösterdikleri gibi
Hamas katliamcıları tarafından hain olarak görülecek olan Arap vatandaşlarının
da) yok edilmesi ve ardından kamulaştırılması, işkence edilmesi ve toplu olarak
öldürülmesi anlamına mı gelmektedir? Orta Doğu'da barış için tek umut
İsraillilerin pasif bir şekilde toplu katliam ya da intiharı kabul etmeleri
değil (görünüşe göre Hoppe'yi tatmin edecektir), Arap uluslarının (ve özellikle
İran rejiminin) nihayet İsrail'in kendi refahları ve hatta kendilerini
korumaları için düşmandan çok daha iyi bir dost olacağını anlamalarıdır;
çocuklarını Nate, Ben, David ve Moshe'den nefret ettiklerinden daha çok sevmeye
başladıklarında. Başka bir deyişle, bazı Arap ülkelerinin zaten yaptığı gibi,
İbrahim Anlaşmalarının (Abraham Accords) ardında bulunan ruhu takip
ettiklerinde. Hoppe'nin değerlendirmesine göre Netanyahu "tam da Block'un
istediği şeyi yaptı." Hem evet hem hayır. Evet, çünkü İsrail halkını savunmak
gibi onurlu bir çabaya kararlı ve cesur bir şekilde girişti. Hayır, çünkü şu
anda Gazze'deki tünellerde ve evlerde göğüs göğüse çarpışırken gereksiz yere
ölen 200'den fazla IDF askeri var. Bu hayatların her biri çok değerlidir. Eğer
Netanyahu, ABD'nin de aralarında bulunduğu ağır diplomatik baskılar nedeniyle
bir eli arkasında savaşıyor olmasaydı, bu genç askerlerin çoğu hala hayatta
olacaktı. Masum Gazzelilerin uğradığı ikincil zarardan elbette üzüntü
duyuyoruz. Ancak bu tamamen ve bütünüyle Hamas'ın sorumluluğundadır. Teslim
oldukları ve kaçırdıkları tüm kurbanları serbest bıraktıkları anda bu kayıplar
sona erecektir. Eğer rehineler olmasaydı, Gazze'den fırlatılan büyük roketler
olmasaydı, 7 Ekim olmasaydı, İsrail'in Gazze'ye herhangi bir saldırısı da
olmayacaktı. Hamas yarattığı ve yol açtığı yıkımdan sorumludur. Hoppe neden
Hamas'ın teslim olması ve rehineleri serbest bırakması gerektiğinden
bahsetmiyor da ateşkes ve müzakere çağrısı yapıyor? Neyi müzakere edecek?
Kiminle? Kadınları, bebekleri ve yaşlıları kaçırıp öldüren aynı insanlarla mı?
İnsan Hoppe'nin benzer bir durum karşısında ne düşündüğünü merak ediyor.
Polisler ve soyguncular arasında bir "ateşkesi" mi savunuyor? Polis
ve tecavüzcüler arasında? Kaliforniya'da 950 doların altında hırsızlık yapılmasını
yasallaştıran yasayı destekliyor mu? Eğer değilse, neden? Hamas'ın sıradan cani
suçlulardan farkı nedir? Hoppe'un bu soruya vereceği yanıtı merakla bekliyoruz.
Fakat bir yanıt almayı beklemiyoruz. Evet, New York polisleri de o şehirdeki
yağmacılar da "çetelerin" parçasıdır. Ancak bu iki "çete"
arasında hiçbir fark görmemek son derece sorunludur. Tıpkı ikincisi yağmaya
devam ederken aralarında ateşkes, duraklama ya da barış çağrısı yapmak gibi.
Şimdi sıra, değerli meslektaşımızın mevcut yazarlara yönelttiği bir dizi
soruya/ meydan okumaya geliyor. Onları burada, çok az değiştirerek,
yanıtlarımızla birlikte listeliyoruz: Hoppe: "(İsrail'e) destek (çağrınız)
Batılı Devletlerin başındaki çeşitli çetecilerin kendi halklarından zorla
aldıkları vergileri de içeriyor mu?" Block ve Futerman: Bu kitabımızı
(2021) yazarken aklımızda finansal destek yoktu; daha ziyade duygusal destek,
BM'de destek (örneğin ABD'nin veto yetkisi ile) vb. konulara odaklanmıştık.
Ancak, ABD'den İsrail hükümetine yapılan gerçek fon transferlerini ele alalım.
Anarko-kapitalistler olarak, elbette sadece bu tür transferleri değil, aynı
zamanda bu paraların ilk etapta ABD veya Avrupa sakinlerinden toplanmasını da
kınamalıyız. Ancak, zaman zaman, birden fazla vesileyle duyurduğumuz ve eleştirmenimizin
aklından çıkmış gibi göründüğü üzere, anarko-kapitalist perspektiften
yazmıyoruz. Aksine, ana katkımız olan 2021 kitabımızın başlığından da
anlaşılacağı üzere, bu meseleleri klasik liberal bir bakış açısıyla ele
alıyoruz; bu bakış açısına göre sadece vergiler değil, dış
"yardımlar" da haklıdır. Neden böyle yapıyoruz? Neden son derece
doğru bir felsefeyi bırakıp, onun yerine çok daha düşük bir felsefeyi
benimsiyoruz? Bunu, Rothbard'ın (1967) tüm liberteryenlere mezhepçiliğe
saplanmamaları için yaptığı çağrıya uygun davranmak için yapıyoruz. Hoppe bizi
tam tersi bir yöne itebilir, ama biz hareket etmeyeceğiz. Hem İsrail hem de
Arap devletleri yardım alıyor, bu basit bir gerçek ve bu sadece
"yardım" olarak kullanılmıyor, aynı zamanda yardım alan ülkeyi
etkilemek için bir dış politika aracına dönüşüyor. Bu, "teşekkür ederim
ama sizde kalsın" demek kadar basit değildir. Yine de ABD'nin İsrail'e
yönelik yaptığı yardımlara karşı çıkıyor muyuz? Evet, tıpkı düşmanlarına
yapılan yardımları reddettiğimiz gibi. Yardım almayı durdurmak İsrail'e zarar
vermez (Siegel & Leibovitz, 2023), aksine kendisini savunmak için uygun
gördüğü şeyi yapması için onu güçlendirir. Yardımlar GSYH'sinin çok küçük bir
kısmını oluşturmaktadır. Aynı şey, siyasi ve ekonomik modelleri durgunluk ve
çürümeden başka bir şeyi garanti etmediği için, kelimenin tam anlamıyla yardıma
dayalı olarak yönetilen ve on yıllardır bunu yapan Hamas veya Filistin Yönetimi
için söylenemez. Belki Hoppe farkında değil ama bu örgütler kontrol ettikleri
topraklarda laissez faire kapitalizmini tam olarak teşvik etmiyorlar. Öte
yandan İsrail, anarko-kapitalist bir ideal olmasa da girişimci kapitalizmin bir
örneğidir. Belki de Hoppe, Rothbard'ın (1967) uyardığı "mezhepçiliği"
benimseyerek her ikisi arasında bir fark görmeyecektir. Neyse ki hem Yahudiler
hem de İsrail'in Arap vatandaşları kesinlikle görüyor. Daha sonra Hamas'ın
"Nazilerle aynı nedenle ve aynı yöntemle yok edilmesi" çağrısında
bulunuyoruz. Hoppe şöyle diyor: "'Naziler' o dönemde Almanya'da yaşayan
tüm Almanları, Nazi olmayanları, Nazi karşıtlarını ve tüm Alman bebekleri ve
çocuklarını mı ifade ediyor; ve onların yok edilme yöntemi Dresden gibi
çoğunlukla masum sivillerle dolu tüm şehirlerin halı bombardımanını da içeriyor
mu?" Block ve Futerman'ın kısa cevabı: Hayır. Uzun cevap: Dresden'in
bombalanması, Müttefiklerin Nazi rejimine zarar vermek için Nazi olan ve
olmayan Alman sivilleri kasıtlı olarak cezalandırmak amacıyla kullandıkları bir
yöntemdi. Bu anlamda bir kolektif cezalandırmaydı. Ancak Nazileri yok etmenin
birincil yöntemi bu değildi, bizzat savaşın kendisiydi. Dolayısıyla, Hoppe Nazi
rejiminin yok edilmesinin, Nazi savaş makinesinin yok edilmesini gerektirmek
yerine sivil bir nüfusun bombalanmasına eşit olduğuna inanmıyorsa,
ifadelerimizi söz konusu bombalama veya sivillerin kasıtlı olarak öldürülmesi
ile ilişkilendirmeye gerek yoktur... Naziler yok edilirken Hamas'ın da yok
edilmesinden bahsediyoruz, bağımsız bir hedef olarak Filistinli Arapları
cezalandırmaktan değil. Dahası, İkinci Dünya Savaşı öncelikle Dresden'in
bombalanmasıyla değil, Nazi rejiminin savaş yürütme kapasitesinin tamamen yok
edilmesiyle kazanılmıştır. Hoppe, Nazi rejiminin yıkılması için neden ilk
olarak Dresden'in bombalanması olayını gündeme getirmektedir? Nazi rejiminin
yıkılmasının, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir soykırımcı rejim tarafından
işletilen savaş makinesinin askeri olarak imha edilmesi yerine, esas olarak
masum bir sivil nüfusun bombalanmasından ibaret olduğunu mu düşünüyor? Hoppe'ye
bir sorumuz daha var: Dresden'in bombalanması dışında, Müttefiklerin Nazilerle
savaşırken haklı olduğunu düşünüyor mu (bu arada, sivil nüfusun bombalanmasına
ve endüstriyel ölçekte toplu katliamlara hevesle katılan)? Naziler kazanmalı
mıydı?... Her halükarda, anketler Filistinli Arapların çoğunun 7 Ekim'deki
katliamları desteklediğini gösteriyor diye, örneğin Yahudiye ve Samiriye'deki
Ramallah'ın bombalanmasını destekleyecek değiliz. Ramallah'ı bombalamak Hamas'ı
yok etmek için hiçbir işe yaramaz. Hamas'ı yok etmenin yöntemi Nazileri gerçekten
yok eden yöntemle aynıdır. Sadece Hamas'ın altyapısına, tünellerine ve
tetikçilerine saldırmak bunu sağlayacaktır. İşte tam da bu nedenle IDF
operasyonu, yalnızca Hamas canilerinin (ya da Nazilerin) gururla destekleyeceği
bir sivil nüfusun soykırımına değil, bu tür altyapı ve savaş kabiliyetlerine
odaklanmıştır. Eğer durum tam tersi olsaydı ve İsrail'in amacı soykırım
olsaydı, Gazze nüfusu şu anda yok olurdu. Ancak Nazi kıyaslamasına devam edecek
olursak, Hamas, Nazilerin aksine, Yahudilere yönelik toplu katliamını gizlemeye
çalışmamış, aksine bu yıkımı kaydedip yayınlayarak tüm dünyaya gururla
göstermiştir. Dahası Hamas, Nazilerin 1945'te Berlin'de yaptığı gibi,
(saldırıları ve operasyonları için kasıtlı olarak hazırlık alanı olarak
kullandığı) birçok altyapı yok edilene kadar teslim olmayı reddederek kendi
halkına benzer bir saygı göstermektedir. Eğer Hoppe bizim açıklamamızdan
düşmanın saldırı kabiliyetlerini yok etmeye odaklanmak yerine sivil bir nüfusa
yönelik kasıtlı saldırıyı yorumluyorsa, bu onun suçudur, bizim değil. Bir nokta
daha var: Hamas'ın Nazilere yönelik gösterdiği yoğun sempati göz önünde
bulundurulduğunda (Kavgam'a olan düşkünlükleri ve 7 Ekim'de
Einsatzgruppen'inkiyle kıyaslanabilecek çılgınca yağmalamaları bunun
kanıtıdır), onlarla kıyaslama yapmak daha yerinde olacaktır. İsrail'in Hamas'ı
yok etmek için ne gerekiyorsa yapmaya hakkı olduğunu söylediğimizde ne demek
istiyoruz? Bunun anlamı, bizi hiçbir yere götürmeyecek olan mezhepçi anarşist
görüş yerine klasik liberalizmin felsefi çerçevesi içinde (Rothbard'ı takiben,
1967) İsrail'in vatandaşlarını korumak ve bu tehdidi sonsuza dek sona erdirmek
için ahlaki bir hakka ve ahlaki bir göreve sahip olduğudur. Bu da İsrail'in tam
ve mutlak zaferi anlamına gelmektedir. Aksini söylemek insani bir tutum değil,
tek gerçek alternatifi savunmak anlamına gelir: Yahudilerin soykırımını ve
Arapların teokratik diktatörlüğünü desteklemek. Hamas var olduğu sürece
İsrail'deki Yahudi ve Yahudi olmayanların yaşamları büyük bir tehlike
altındadır. Bu durdurulmalıdır ve her namuslu insan bu eylemi desteklemelidir. Profesör
Hoppe'nin İkinci Dünya Savaşı sırasında Dresden ve Alman siviller ile ilgili
sorduğu soruyla ima ettiği yaklaşım ışığında birkaç sözümüz daha var. Kısa bir
otobiyografisinde Hoppe şöyle demektedir:
"İkinci Dünya Savaşı'nın bitiminden kısa bir süre
sonra, 1949 yılında, Batı Almanya'nın İngiliz işgali altında bulunan bölgesinde
doğdum. Annem de babam da mülteciydi, Sovyet[1] işgali altında bulunan Doğu
Almanya'daki evlerinde tehlike içindeydiler ya da evlerinden zorla
çıkarılmışlardı. Benim kuşağımdan olan sayısız kişi gibi, ben de korkunç bir
askeri yenilgi yaşamış ve ardından düşman yabancı işgalciler tarafından sert ve
çoğu zaman acımasız muameleye maruz kalmış bir ebeveyn ve öğretmen kuşağı
tarafından yetiştirildim. Aşağılanan, istismar edilen ve korkutulan
ebeveynlerimin nesli büyük ölçüde sessiz kaldı ve Batı'da ABD tarafından
giderek daha fazla dikte edilen ''gidişata'' itaat ettiler. Dolayısıyla, benim
neslimin 'eğitimi' büyük ölçüde Anglo-Amerikan propagandası ve telkinlerinin
bir sonucuydu" (Hoppe, 2023, 179).
Profesör Hoppe'nin öğretmenlerini ya da ebeveynlerini
(yukarıda "Nazi olmayanlardan, Nazi karşıtlarından..." bahsettiği
noktada bize yönelttiği sorunun aksine) Müttefikler tarafından kurtarılmış
Almanlar olarak tasvir etmediğini gözlemlemekten kendimizi alamıyoruz. Aksine,
onları "korkunç bir askeri yenilgi yaşamış ve ardından düşman yabancı
işgalciler tarafından sert ve genellikle acımasız muameleye maruz kalmış bir
ebeveyn ve öğretmen nesli" olarak tanımlıyor. Açıkçası, Nazi olmayan
Almanlar ve Nazi rejimine karşı olan Almanlar yenilgiye uğratılmamış, ancak
Nazi rejiminden kurtarılmışlardır. Nazilere karşı olan herkes için gerçek
"işgalciler" bunlardı, müttefikler (kurtarıcılar) değil. Dahası,
Hoppe'ye göre, (Batı Almanya'da) diğer Batılı ulusların sahip olduğu (Doğu
Almanya'nın aksine) ve önceki totaliter Nazi rejiminin aksine aynı derecede
özgürlüğe sahip olmak yerine "Aşağılandılar, istismar edildiler ve
korkutuldular". Dahası, Nazi savaş makinesinin bir parçası olan Almanlar "korkunç
bir askeri yenilgi" yaşamadılar, ancak başlattıkları şeyin bir sonucu
olarak hak ettiklerini elde ettiler: tüm Avrupa kıtasını ve dünyayı çılgın bir
kitlesel katliam ve yıkım alemine sürüklediler. Aynı bağlamda, değerli
meslektaşımız kendi eğitiminin de "büyük ölçüde Anglo-Amerikan
propagandası ve telkinlerinin bir sonucu olduğunu" iddia etmektedir.
Kullandığı kelimelere bakılırsa Profesör Hoppe, Almanya'nın Müttefikler
tarafından kurtarılmasını olumlu bir olay olarak görmüyor. Belki de bu yüzden
Nazilerin yenilgisinden bahsederken, öncelikle Nazi savaş makinesinin yok
edilmesi yerine Dresden'in bombalanması fikri akla geliyor. Belki de Nazileri
kurban olarak görüyordur? Eğer öyleyse (ve bize cevap verme lütfunda
bulunmadığı sürece bunu kesinlikle bilemeyiz), aynı fikirde olmadığımızı
belirtmek isteriz. Hamas ve destekçilerinin günümüzde yaptığı gibi o zamanlar
da Nazilerin eylemleri vardı. Ve kendi yıkımlarını kendileri getirdiler. Hoppe:
"Peki ya savaşa karşı çıkan İsrailli Yahudiler? Ne pahasına olursa olsun
onları da mı susturalım?" Block ve Futerman: Biz nerede böyle bir şey
söyledik? Hoppe'un yazılarımızdan geçersiz sonuçlar çıkarması ve bunlara
dayanarak saman adamlar inşa etmesi gerçekten dikkat çekicidir. Biz ifade
özgürlüğünden ve genel olarak özgürlükten yanayız. Profesör Hoppe'un aksine,
aynı fikirde olmadığımız insanların "fiziksel olarak ayrılması ve
toplumdan kovulması..." gerektiğini savunmuyoruz ve kesinlikle ifade
özgürlüğünün ortadan kaldırılmasından yana değiliz. Ne kadar yanlış ya da
hatalı olursa olsun, fikir beyan etmek suç değildir. Ancak Hoppe, Rothbard'ı
savunmakta ve temsil etmekte bu kadar usta olduğuna göre, konuyu tersine
çevirelim ve üçümüzün de büyük hayranlık duyduğu kişinin konumunu ele alalım:
Murray Rothbard. Akıl hocamız iki savaşı desteklemiştir: Bunlardan biri,
1776'da Büyük Britanya'dan ayrılmak için başarılı bir girişimde bulunan 13
koloninin savaşıydı. Akıl hocamız Devrim Savaşı sırasında İngiltere'ye sadık
olanlara nasıl davranırdı? Bu sorunun cevabı ne olursa olsun, iyi bir
Rothbardcı olmak için ülkelerinin Hamas'a karşı yürüttüğü savunma savaşına
karşı çıkan İsrailli pasifistlere de aynı muamelenin yapılmasını savunmamız
gerekirdi, değil mi? Muhtemelen, olabildiğince nazik. En azından, tamamen
Rothbardcı kimliği göz önüne alındığında, Hoppe kesinlikle itiraz etmezdi.
Dahası, bu bağlamda ve 1949'da Arapların İsrail'i yok etme girişiminin
başarısız olmasının ardından yüz binlerce Arap'ın İsrail'e dönmesine izin
verilmesi gerektiği fikriyle ilgili olarak, Amerikan Devrim Savaşı sona erdikten
sonra geri dönmek isteyen Sadıklar hakkında aşağıdakileri bir düşünün:
"İngiltere'ye sadık birçok sömürgecinin Kanada'ya
kaçtığı Amerikan Devrimi dönemiyle de bir paralellik kurulabilir. İngilizler
yeni kurulan cumhuriyetin, sadıkların mülklerini talep etmek için geri
dönmelerine izin vermesini talep etti. Benjamin Franklin, İngiliz müzakereci
Richard Oswald'a yazdığı 26 Kasım 1782 tarihli bir mektupta bu öneriyi
reddetti:
'Bakanlarınız, en azılı düşmanlarımız olan kişileri tekrar
bağrımıza basmamızı ve bizim mallarımızı yok edenlerin mallarını geri vermemizi
istiyorlar; hem de bize açtıkları yaralar hâlâ kanarken!" (Bard, 2012,
161).
Hoppe: "(Sizin) İsrail'de uygulanan apartheid türü
hakkındaki görüşünüz nedir?" Block ve Futerman: Profesör Hoppe bu soruya
dört kenarlı üçgen, üç kenarlı kare ve tek boynuzlu atlar hakkındaki
görüşlerimizi de ekleyebilir. Çünkü İsrail'de Apartheid diye bir şey yoktur.
Tam tersine, Profesör Hoppe Filistin Yönetimi'nin kontrolü altında olan
Filistinli Arap kasabalarında Yahudilere toprak satmanın cezasının ne olduğunu
kontrol etse iyi olur. Bu gerçekten de Apartheid ile uyumlu olacaktır. Ya da 1948'den
önce ve sonra Arap ülkelerinde yaşayan Yahudilerin durumunu incelesin. Ya da
bugün Arap ülkelerinde yaşayan Yahudilerin durumunu (ipucu: 1 milyonu
sürüldükten ve mülkleri ellerinden alındıktan sonra neredeyse hiç Yahudi
kalmadı). Bu Apartheid iftirasına kitabımızda, örneğin 3. Bölümde (2021,
112-113) değindik. Hoppe'nin kitabı okuyup okumadığını gerçekten merak
ediyoruz. Ayrıca bkz. bu Block (2024A). Hoppe: "Yani Hamas üyeleri ile
genel olarak Gazze sakinleri arasında ayrım yapmaya gerek yok mu? Bebekler ve
çocuklar da dahil olmak üzere hepsi ayrım gözetmeksizin suçludur, ahlaksız bir
kültürün parçasıdır ve bir an önce kökü kazınması gereken kolektif bir
kötülüktür öyle mi?" Block ve Futerman: Hamas'ın gerçekten de "kökü
bir an önce kazınmalıdır". Kalkanlarına gelince, Profesör Hoppe, bir
manyak size doğru koşsa, "liberteryeni öldürün" diye bağırsa, yani
siz, elinde bir bıçak ya da silahla, fakat önünüzde çocuğunu tutarak koşsanız
ve kendinizi savunmanın tek yolu, en doğru yolu, nefsi müdafaa için bebeğine
ateş edip onu öldürmek olsa ne yapardınız? Eğer o bebeği ve babasını
öldürmezseniz, öleceksiniz. Siz ne yapardınız, Profesör Hoppe? Liberteryen
cevabın ne olduğunu biliyoruz. Kendinizi savunmak. Sadece pragmatik açıdan
bakıldığında, eğer bu tür kalkanları delip geçmek uygunsuz olsaydı, suçlular,
Hamas'ın ortaya koyduğu emsali takip ederek, giderek daha fazla bu tür alçakça
eylemlerde bulunacaktı. Profesör Hoppe'ye sormak istiyoruz: İsrail'in karşı
karşıya olduğu senaryoyu daha da gerçekçi kılmak için, önünüzde kendi
"bebekleriniz ve çocuklarınız" olduğunu ve hem bu manyağı hem de
çocuğunu vurmazsanız, sadece sizin değil, kendi neslinizin de öleceğini
varsayalım. Bu soruyu görmezden gelmeyin, sizden rica ediyoruz. Bu mikro bir
meydan okumaydı. Şimdi makro düzeye geçelim. Şu anda, bu yazı yazılırken, Hamas
hâlâ 100'den fazla İsrailliyi rehine olarak tutuyor. Onları infaz ettiklerini
varsayalım, her birini, her zamanki gibi listelerinin başında kadın ve çocuklar
olmak üzere. Sonra da kafalarını sivri uçlu sopalara geçirip bir geçit
töreninde onlarla birlikte yürüyorlar. Hoppe'nin savunduğu bu halk böylesi bir
hayvanlığı yapabilir mi? Bu soruyu sormak, cevaplamak demektir. Kesinlikle
yapabilirler. Dahası, bu geçit törenini filme alma konusunda da son derece
yeteneklidirler ve kendi türlerinden olan diğerleri de bu faaliyetleri
alkışlayacaktır. Şimdi İsraillilerin önünde üç seçenek var. Birincisi, BM'ye
şikayette bulunmak. İkincisi, Hamas'ı ele geçirmeye çalışarak şu anda
yaptıklarından kesinlikle daha fazlasını yapmamak. Üçüncüsü, Biden
(Netanyahu'nun yaptığı "aşırı") ve Schumer (İsrail Başbakanından
kurtulmak, Hamas'la barış ilan etmek, İsrail hapishanelerinde karşılığında çok
fazla insan talep etmeden tüm rehineleri serbest bırakmalarını ummak ve daha
fazla 7 Ekim olmaması için dua etmek) gibi kişilerin "tavsiyelerine",
aslında üstü kapalı tehditlerine uymak.
Burada asıl mesele Hoppe'nin asıl noktayı kaçırmasıdır.
Hamas'ın kullandığı kalkanların ne kadar güçlü bir demagojik araç olduğunun
farkında değil. Kendisi gibi sivri dilli bir yorumcu bile bu oyuna kanıyor.
Elbette "bebeklerin ve çocukların" öldürülmesini savunmak kulağa
korkunç, haddini aşan, zalimce ve olağandışı geliyor. Hamas tam da bu sonuca
varmayı umuyor ve Hoppe de bu tuzağa kökten düşmüş durumda. Ancak işin aslı tam
tersidir: Masum bebekleri ve çocukları İsrail'in kendini savunmasına karşı
kalkan olarak kullanarak ölüme mahkum eden daha ziyade Hamas'tır. Hoppe'nin
öfkesi neden Hamas'a yönelmiyor? Bu caniler yalnızca masum İsrailli bebekleri
ve çocukları kasten öldürmekle kalmıyor, aynı zamanda kendi çocuklarını da
kalkan olarak kullanıyorlar? Nasıl olur da bu senaryoda ana odak noktası bu
olmaz? Bunu ancak Anti-Siyonist zihniyet açıklayabilir. Ancak daha da önemlisi,
Profesör Hoppe neden yazısında ima ettiği gerçek soruyu sormuyor? Bu soru
"Hamas üyeleri ile genel olarak Gazze sakinleri arasında ayrım yapmaya
gerek olup olmadığı" ya da "bebekler ve çocuklar da dahil olmak üzere
hepsinin ayrım gözetmeksizin suçlu olup olmadığı" değil, bu soruyu ilk
etapta ortaya çıkaran böyle bir senaryonun neden var olduğudur. Başka bir
deyişle, masum çocukların hayatları neden tehlikede? Çünkü Hamas, Londra
metrosu büyüklüğünde bir tünel ağı (Bell, 2023) da dahil olmak üzere tüm
altyapısını yerleşim alanlarının altına inşa etmiş durumda ve dahası camileri
(Fabian, 2023B), okulları (Falk, 2023), hastaneleri (İsrail Savunma Kuvvetleri,
2023A) ve sivil binaları roket fırlatma alanı, silah deposu ve üs olarak
kullanıyor. Hamas bunu yapıyor çünkü kurbanları ister Yahudi ister Arap olsun,
insan hayatına verdikleri değer sıfır. Dahası, ölümü hoş bir şekilde
karşılamakta ve bunu bir propaganda aracı olarak kullanarak Profesör Hoppe gibi
insanların dikkatlerini saldırgan taraf yerine kendini savunan (ve bu şekilde
kendi nüfusunu feda eden) tarafa çevirmelerini sağlamaktadırlar. İsrail'in
amacının soykırım yapmak olmadığı gerçeği bizzat Hoppe tarafından da zımnen
kabul edilmektedir. Hoppe şöyle yazıyor: "Gazze küçük, fakir ve yoğun
nüfuslu bir bölge ve Hamas da buna bağlı olarak küçük, düşük bütçeli bir çete,
yalnızca ayak takımı bir ordusu ve az sayıda ve çoğunlukla düşük kaliteli
silahlara sahip. İsrail ise çok daha büyük, çok daha müreffeh ve daha az
nüfuslu bir bölgedir ve İsrail Devleti, dünyanın en güçlü ve en zengin çetesi
olan ABD tarafından uzun[1] süreli ve yoğun bir şekilde sübvanse edilen, atom
bombaları da dahil olmak üzere mevcut en sofistike ve yıkıcı silahlarla
donatılmış, büyük, iyi eğitimli profesyonel bir orduya sahip, büyük ve
yüksek[1] bütçeli bir çetedir." O halde Hoppe bu yazının yazıldığı sırada
İsrail'in beş ay sonra hala Hamas'la savaşıyor olmasını nasıl açıklayabilir?
Çünkü IDF sivil kayıpları önlemek için elinden geleni yaparken (Magid, 2023),
Hamas da Londra Metrosu'ndan daha büyük bir tünel ağında faaliyet göstererek
sivil kayıpları arttırmak için elinden geleni yapıyor. Görüldüğü üzere Hamas
"düşük bütçeli bir çete" değildir, zira altyapısı, silahları ve
operasyonları İran ve Katar'daki kukla efendileri (diğer kuruluşların yanı
sıra) tarafından sağlanan milyarlarca dolara tekabül etmektedir. İsrail,
Gazze'de Hamas ve Lübnan'da Hizbullah ile karşı karşıya geldiği zaman gerçekte
İran ile bir vekalet savaşı vermektedir (Nakhoul, 2023; Said, Faucon &
Kalin, 2023; Abu Toameh, 2023B). Hamas Başkan Yardımcısı Saleh Al Arouri 30
Aralık 2017'de Al-Quds TV'ye verdiği bir röportajda şöyle demiştir (MEMRI,
2017):
"Bizim İran ile olan ilişkilerimiz, İran'ın Siyonist
varlığa karşı dünyadaki en [düşmanca] ülke olduğu gerçeğine dayanmaktadır.
İran, bu varlığın kanserli olduğunu ve bölgeden sökülüp atılması gerektiğini
söyleyen tek ülkedir. İran'ın resmi pozisyonu budur ve bu varlığa karşı savaşan
Filistinli ve diğer direniş hareketlerine gerçek ve açık destek sağlamaya
isteklidir. Kardeşim, eğer herhangi bir resmi kurum bize destek verirse -
askeri yardımdan bahsetmiyorum çünkü İran dışında kimse bize askeri destek vermiyor.
Biri bize yardım ederse, bunu açıklamayacağımıza dair bize yüz kere yemin
ettirir, çünkü dünya düzeninden korkar.
"Öte yandan İranlılar Filistin direnişine yardım ediyor
ve bunun sonuçlarından endişe etmiyorlar. Belirtmek istediğim önemli bir nokta
var. İran'ın direnişe yaptığı yardımın sadece sembolik olmadığını halkımıza ve
kardeşlerimize anlatıyoruz. Bu, direnişin devam etmesi ve etkili olması için
gerekli olan gerçek bir yardımdır. İkinci olarak, birçok insan şöyle diyor:
İran şimdiye kadar Filistin davası için ne yaptı? [Bana İsrail'in varlığıyla
nerede karşı karşıya geldiğini gösterin diyorlar. Ben ülkemi savunan bir İranlı
değilim. Ben Hamas'tan Sünni Arap bir Filistinliyim ama ben gerçeklerden
bahsediyorum. Bir tarafta İsrail'i destekleyen, onunla her gün komplo kuran,
Kudüs'ü ve kutsal yerleri feda eden ülkeler var, diğer tarafta ise İsrail
varlığına karşı bize yardım eden [İran] var.
"İran'ın İsrail ile karşı karşıya gelmesini
sorgulayanlara şunu söylüyorum: İsrail devletini kovana kadar Lübnan'daki
direnişi kim destekledi? İran'dı. Gazze ve Filistin'deki direnişi kim
destekliyor? İran. Bizimle birlikte İsrail'e karşı koyan İran ve
Hizbullah'tır."
İranlı yetkili Muhammed Mehdi Shariatmadar 26 Ocak 2024'te
Suudi Arabistan'da yayın yapan Asharq News TV'ye verdiği röportajda şunları
söylemiştir (MEMRI, 2024C):
"[Kudüs] Gücü Siyonist varlıkla yüzleşmek için
nerelerden gelecek? Ürdün buna izin verecek mi? Suriye, işgal altındaki
topraklarda savaşabilmeleri için İranlı savaşçıların geçişine izin verecek mi?
Farklı bir milliyete sahip olan ve çatışmada İran tarafından desteklenen
savaşçılar ile [gerçek İranlı] savaşçıların gönderilmesi arasındaki fark nedir?
Açıkçası İran bunu yaptı. İran geçmişte Güney Lübnan'a ve Suriye'ye askeri güç
gönderdi. Bugün Irak, Ürdün, Mısır, Suriye ya da Lübnan İran'ın doğrudan askeri
varlığına izin veriyorsa, bu İran'ın askeri varlığının bir parçasıdır. İran'ın
şimdiye kadar tam olarak anlaşılamayan stratejik sabrı doğrultusunda ve
planının bir parçası olarak bir çatışma yaşanacağına inanıyorum. Her halükarda
çatışma devam ediyor. Bu çatışma Golan Tepeleri, Ürdün, Filistin ya da Suriye
vb. sınırlarla sınırlı değil."
İsrail'in yanı başında şeytani, ahlaksız bir kültürün
yaşadığı iddiamıza ne demeli? Çocukların Yahudileri öldürmeye endoktrine
edildiği, intihar bombacılarının rol model olarak görüldüğü ve şiddetin
övüldüğü bir yerde bunun böyle olduğu oldukça açıktır. Elan Journo'nun (2023)
açıkladığı gibi:
"Filistinli fraksiyonlar nerede kendi kendini yönetme
ve toprak kontrolü elde ettiyse orada militan diktatörlükler kurdu: Ürdün'de
(1968-1970), Lübnan'da (1970-1982), Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nde (1993'ten
itibaren). Bunların bir sonucu olarak ilk kurbanlar Filistinlilerin kendileri
oldu. Bu toplum için mücadele ettiklerini iddia etmelerine rağmen, Filistinli
liderler ifade özgürlüğünü ortadan kaldırarak, keyfi tutuklamalar yaparak,
mülkleri kamulaştırarak, ateistlere, Hıristiyanlara, eşcinsellere zulmederek
demir yumrukla hüküm sürdüler. "Kendi halklarına boyun eğdirirken,
Filistinli liderler İsraillilere karşı düşmanlığı körükledi ve onlara savaş
açtı. Konuşmalarda, radyo programlarında, televizyon programlarında, haber
medyasında, sınıflarda Filistin davası İsraillilerin katledilmesini yüceltiyor.
Ve onları terörize etmek için kasıtlı zulümler işledi.
"...Filistin davası içerisinde yer alan fraksiyonlar,
korkunç saldırılar gerçekleştirerek (hatta öldürülen kişi sayısını şişirerek)
prestij ve taraftar kazanmak için yarıştılar. Ne kadar militan olurlarsa,
onurları ve meşruiyetleri de o kadar artıyordu. Esasen, kimin daha cani
olduğunu kanıtlamak için yarıştılar.
"Daha sonra bu taktik, diskolarda, otobüslerde,
alışveriş merkezlerinde, restoranlarda intihar saldırılarına dönüştü.
Kudüs'teki bir pizzacıda bir Hamas 'şehidi' 5-10 kg'lık bir bombayı, maksimum
katliam için çiviler, cıvatalar ve vidalarla bir gitar kutusunun içine
gizleyerek patlattı. Patlama restoranı yerle bir etti. Enkazda bebek arabaları
ve bebek taşıyıcıları yatıyordu. Bu tür saldırılar Hamas'ın öne çıkmasının bir
parçasıydı. Rakiplerini katletti. Bu İslami totaliter grup, vahşet yoluyla İsrail'i
yok etme kararlılığını gösterdi."
O halde Hamas, böylesine ahlaksız eylemlerde bulunabilen
ahlaksız bir kültürün açık bir ifadesidir (Abu Toameh, 2023A):
"2002 yılında Hamas, İsrail'in Netanya kentinde
Yahudilerin Hamursuz Bayramı sırasında en ölümcül katliamlarından birini
gerçekleştirdi. Kadın kılığına girmiş bir Hamas teröristinin, Yahudilerin
Hamursuz Bayramı'nı kutladıkları otelin yemek salonunda güçlü patlayıcılarla
dolu bir bavulu patlatması sonucu 30 sivil öldürüldü ve 140 kişi yaralandı.
Kurbanların çoğu yaşlı vatandaşlardan (70 yaş ve üzeri) oluşuyordu. En yaşlı
kurban 90, en genci ise 20 yaşındaydı."
Ölümün bu şekilde yüceltilmesi Hamas tüzüğünün 8. Maddesinde
savunulmaktadır:
"Allah onun gayesidir, Peygamber onun modelidir, Kuran
onun anayasasıdır: Cihat onun yoludur ve Allah uğruna ölüm onun isteklerinin en
yücesidir."
Ölümü yüceltmek, diktatörlükler kurmak, korkunç kitlesel
katliamlar yapmak ahlaksız, şeytani bir kültürün işareti değil midir? Tersine,
ne tür sağlıklı, barışçıl bir kültür bu şekilde ölüm ve yıkıma değer verir?
Belki de Profesör Hoppe bu eylemleri olumlu görüyor ve cinayet çağrılarını kötü
bir kültürün tam tersi özellikler olarak değerlendiriyor, ama biz öyle
düşünmüyoruz. Hoppe: "O halde, ABD'nin yaklaşık seksen yıl önce Hiroşima
ve Nagazaki'deki sivil halka Japon hükümet çetesi tarafından işlenen suçlar için
toplu ceza olarak yaptığı gibi Gazze'ye atom bombası atmaya ne dersiniz?"
Block ve Futerman: Hükümet-çete meselesini bırakın lütfen. Burada hepimiz
anarko[1] kapitalistiz. Bu sürekli vurgunun doğrudan Rothbard'ın (1967)
uyardığı mezhepçiliğe yol açtığından tekrar bahsetmeyeceğiz. Hoppe akıl
hocasını dinlemelidir, zira tüm amacı itibarını bizim gibilerden korumaktır.
Hoppe'un bu atom bombası sorusunu gündeme getirmesi, Hamas kalkanı şemasına ne
kadar derinden inandığını göstermektedir. Bunun bizim pozisyonumuza karşı bir
reductio ad absurdum oluşturduğunu düşünüyor. Hayır değildir. İsrail'in
Gazze'de asla atom bombası kullanmayacağı gerçeği tam da Hamas'ın kalkan
taktiğinin hem askeri hem de propaganda düzeyinde etkili olmasının nedenidir.
Çünkü İsrail sivilleri doğrudan hedef almamakta ve dahası sivil kayıpları
azaltmaya çalışmaktadır. Aksi takdirde, İsrail "atom bombası" ya da
eşdeğerini atıp herkesi dakikalar içinde yok edip öldürebileceği için bunun
hiçbir anlamı olmazdı. Profesör Hoppe böyle bir şeyi destekleyip
desteklemeyeceğimizi sorarsa, buna zaten Dresden örneği ile cevap verdik. Hoppe
daha sonra Wall Street Journal'da yer alan şu açıklama için bizi sorumlu
tutuyor:
"Sadece zafer yeterli değildir. İsrail bugüne kadar
girdiği her savaşı kazandı. Bu seferki zafer o kadar kapsamlı ve kesin olmalı
ki, bu ülke için başka bir savaş asla söz konusu olmamalı."
Hoppe: "Bunu daha önce de duymamış mıydık: tüm
savaşları sona erdirecek bir savaş!"
Block ve Futerman: Ne? Bunun bize özgü olduğunu sanıyorduk.
Daha ciddi bir not olarak, bunu en azından bir kez daha duymamız gerekmez mi?
Hayır, çok, çok daha fazla kez. Sonuçta kim savaş ister ki? Şüphesiz, iyi
niyetli herkes artık kimsenin savaşa girmediği bir durumun özlemini çeker. Orta
Doğu'ya barış ne zaman gelecek? İsrail'in komşuları İsrail'in hafife alınmaması
gerektiğini öğrenir öğrenmez, bundan bir dakika önce değil. Saldırıya
uğramayacak. Üzerine roketler fırlatılmayacak. Vatandaşları tecavüze uğramayacak
ve öldürülmeyecek. Gemileri açık denizlerde rahatsız edilmeyecektir. Medeni bir
komşuya nasıl davranılırsa, ona da öyle davranılacaktır. Bazıları bu dersi
çoktan aldı, örneğin İbrahim Anlaşmalarını imzalayan ve mevcut çatışmalar
sırasında barışçıl tutumlarını sürdüren ülkeler. IDF şu anda bazı komşularına
bu çok önemli dersi verme sürecindedir. Ancak ve ancak o zaman barış olabilir.
Adalet yoksa barış da yok. Üstelik bu "tüm savaşları sona erdirecek bir
savaş" değil, yalnızca İsrail'in savaşını sona erdirecek bir savaş. Yoksa
Profesör Hoppe çevredeki tek savaşın İsrail'i ilgilendiren savaş olduğunu mu
düşünüyor? Belki de bu, onun bu tek ülkeye olan takıntısını açıklar. Yoksa
dünya klasmanında ekonomist ve filozof olan bu kişi İsrail'e karşı ebedi bir
savaştan mı yana? Bunu bilmek ilginç olurdu. Acaba cevap vermeye tenezzül
edecek mi? Devam ediyoruz: "İsrail'in işi bitirmek için ahlaki bir hakkı
ve Batı'nın da onu desteklemek için ahlaki bir görevi var. Bırakın İsrail bu
savaşı mümkün olan en hızlı şekilde, en az sivil ve askeri kayıpla bitirmek
için ne gerekiyorsa yapsın." Hoppe: "Sivil kayıpların önemsizliği
konusunda daha önce aksi yönde söylenen onca şeyden sonra ne kadar düşüncesizce
ve tamamen anlamsız, hatta utanç verici!" Block ve Futerman: Tartışmayı
sorun etmiyoruz. Hans Hoppe gibi seçkin bir liberteryenin bu tür önemli
konularda bizi aydınlatmaya tenezzül etmesinden onur duyuyoruz. Bizim gerçekte
söylediğimiz şeyleri eleştirdiği zaman, her şey yolunda demektir. Cevap verebiliriz.
Konumumuzu savunabiliriz. Ancak ağzımıza alçakça kelimeler yerleştirdiği zaman,
öfkelenmekte haklıyız. Milyon yıl geçse de "sivil kayıpların
önemsizliğine" uzaktan yakından benzeyen bir şey söylemedik, yazmadık ya
da yayınlamadık. Liberteryen hareketin bu temsilcisinden, tüm saygımızla, bize
yönelik bu uygunsuz suçlamanın dayanağını bulmasını ve bu iğrenç sözlerin
kalemimizden çıktığı yeri tam olarak belirtmesini istiyoruz. Yazdığımız şey
"Hamas'ın sivil kayıplardan sorumlu olduğu ve olacağı "dır ve bu
gerçekten de doğrudur, sivil kayıpların "önemsiz" olduğu değil. Sivil
kayıplar "önemsiz" değildir. Tam tersi. Çok önemlidirler, bu yüzden
Hamas kalkan taktiğiyle sivil kayıpları teşvik etmektedir. Ve İsrail'in bunları
en aza indirecek şekilde hareket etmesinin nedeni de budur. Bu noktada Hoppe bu
ileri geri formatını bırakıyor ve daha geleneksel sunumuna devam ediyor. Biz de
onu yine bu formatta takip edeceğiz. Liberteryen kahramanımızın bir sonraki
iddiası nedir? Burada tetikleyici bir uyarımız var: pek hoş değil:
"Block'un bu çıkışları her ne olursa olsun,
liberteryenizmle hiçbir ilgisi yoktur. Aslında, masumların ayrım gözetmeksizin
katledilmesini savunmak, liberteryenizmin ve saldırmazlık ilkesinin tamamen ve
bütünüyle yadsınmasıdır. Benim tanıdığım Murray Rothbard olsa bunları derhal
akıldışı, canavarca, vicdansızca ve mide bulandırıcı olarak nitelendirir ve
Block'u bir Rothbard'cı olarak alenen alaya alır, ihbar eder, 'arkadaşlıktan
çıkarır' ve aforoz ederdi."
Bunları histerik iddialar olarak görüp görmezden gelme
eğilimindeyiz. Bu ayartmaya kapılmayacağız. Biz "masumların ayrım
gözetmeksizin katledilmesini savunmuyoruz". Bunun yerine, Hoppe'nin
Hamas'ın kalkan kullanımının demagojik gücüne yeterince dikkat etmediğini iddia
ediyoruz. Bu Hamas açısından çok güçlü bir araçtır ve Hoppe bunun kurbanı
olmuştur. Hoppe'un fark etmediği şey, neredeyse tüm savaşlarda çok sayıda
masumun öldüğüdür. Bu neredeyse gerekli ve talihsiz durumu kınaması onu
gerçekte bir pasifist haline getirmektedir. Ancak, Rothbard'ın tüm savaşlara
karşı çıkmadığını unutmayın. Hoppe, Rothbard'ın desteklediği 1776 ve 1861
savaşlarında çok sayıda masumun öldüğünün farkında değil midir? Bu seçkin
iktisat profesörü hiçbir savaşı desteklemiyor mu? Savunma amaçlı olanları bile
mi? Eğer öyleyse, en azından kullandığı hatalı mantığı ciddiye alırsak, bu tip
her çatışmada masumlar öldüğüne göre, kendisi aslında bir cinayet hayranıdır.
Bu arada, sanki hiç önemi yokmuş gibi, 7 Ekim 2023'te başlayan bu savaşı kim
başlattı? İsrail mi? Belki Hamas? Hoppe'yi okurken, onun bu soruya nasıl yanıt
vereceğini anlamakta zorlanıyoruz. Belki de isteksizce Hamas olduğunu kabul
edebilir? O zaman soruyoruz, bu savaşları başlatanlara karşı savunma
savaşlarını desteklemiyor mu? Öte yandan, çok acele konuşuyor da olabiliriz.
Zira Açık Mektup'ta ortaya koyduğu materyaller okunduğunda, İsrail'in Gazze'ye
uyguladığı "abluka", "açık hava toplama kampı" vs. ile bu
savaşı 7 Ekim 2023'ten önce başlattığını söylediği düşünülebilir. Ancak,
tartışmalı bir şekilde, buna kim ihtiyaç duymaya başladı? İsrail, Hoppe
unutmasın, 2005 yılında o bölgeden çekildi ve yönetimi tamamen Filistinli
Araplara bıraktı. Kendilerine verilen bu egemenlikle ne yaptılar? Okullara,
hastanelere, çocuk parklarına, pazar yerlerine vs. tüneller ve roketatarlar
inşa ettiler. Hoppe konuşmasına devam ediyor: "Gerçekten de, affedilmez
bir şekilde, WSJ'deki yazısıyla Block, 7 Ekim olaylarının ardından gelen ve
hala devam eden dehşete katkıda bulunmuştur: Gazze'nin neredeyse tamamen yok
edilmesi ve devasa bir moloz yığını ve geniş bir harabe alanı haline gelmesi,
on binlerce masum sivilin İsrail ordusu tarafından katledilmesi ve silahlı
çatışmanın şu ana kadar Lübnan ve Yemen'i de kapsayacak şekilde sürekli
genişlemesi..." Block'un birkaç kez yardımcı yazarlığına, küçük
benliklerimize böyle bir güç atfettiği için son derece minnettarız. Her şeyden
önce Block, tek başına bu "affedilemez" köşe yazısının tüm kredisini
alamaz. Futerman en azından yarım krediyi hak etmiştir. İkinci olarak, biz
birlikte bir değil iki Wall Street Journal makalesinin ortak yazarlarıyız
(Block & Futerman 2023A; Futerman & Block, 2023A). İnsan neden
bunlardan sadece birine odaklandığını merak ediyor. Ze uzzer vun'u (the other
one) sevmedi mi? Üçüncüsü, her ne kadar "iltifatınız" için teşekkür
etsek de, Orta Doğu'daki gerçek olaylarla çok fazla ilgimiz olduğundan
şüpheliyiz (ancak görünüşe göre Profesör Hoppe için çok önemliyiz!). Evet, Wall
Street Journal devasa bir megafon, ancak bu gazete için yazan tek kişi biz
değiliz. Dördüncüsü, sürekli tekrarlaması biraz yorucu olmaya başladı. Tüm
esaslı suçlamalarına zaten yanıt verdik, bu nedenle bize yöneltmek istediği bir
sonraki suçlamaya geçeceğiz. Suçlandığımız bir sonraki iddia, henüz ifade
etmediğimiz bir başka iddiadır. Hoppe şöyle diyor: "Esasen [argümanımız]
şuna dayanıyor: İsrail'deki Yahudiler, kendi kontrolleri altındaki toprakları
Arapların kontrol ettikleri topraklarda yaptıklarından ya da yapmakta
olduklarından daha fazla ve daha iyi bir şekilde kullanmışlardır; dolayısıyla
Yahudiler ihtilaflı topraklar üzerinde Araplardan daha fazla hak iddia
etmektedirler." Tekrar etmek gerekirse, söylediklerimize yönelik
eleştirileri yadırgamıyoruz, hatta takdir ediyoruz. Ancak yayınlamadığımız bir
materyali bize atfetmek ve sonra da bunun için bize saldırmak biraz aşırıya
kaçmaktır. Burada Hoppe bizi Coase (1960) ile karıştırıyor. Bu tam da Nobel
Ekonomi Ödülü sahibi bu iktisatçının yapacağı türden bir argümandır. Ona göre,
zenginliği maksimize etmek göz önünde bulundurmamız gereken hemen hemen her
şeydir ve kesinlikle İsrailliler Arap komşularından çok daha üretken
olmuşlardır. Block, Coase'yi işlem maliyetleri ve mülkiyet haklarında adalet
pahasına GSYİH'yi maksimize etme konusunda oldukça eleştirmektedir. Hoppe'nin
dünya çapında bir ekonomist olarak tamamen haklı olan referansları, bu ikisinin
görüşlerini birbirinden ayırt edemediği için burada biraz kayıyor.
Hoppe'un 3
Nolu Deliline Cevap
Şimdi Hoppe'nin "üçüncü bulgusuna geçiyoruz: Bu,
Block'un (2023x) Kevin Duffy'nin (2023) kısa bir yazısına karşı verdiği yanıtla
ilgilidir." Duffy (2023) Block ve Futerman'ın (2023A) Rothbard (1973) ile
uzlaştırılamayacağını savunmaktadır. Hoppe, mevcut yazarları "topyekûn,
sınırsız savaş savunuculuğu" yapmakla suçlamaktadır. Bu suçlamanın
karşılığını zaten verdik, bu yüzden devam edeceğiz. Bu mükemmel liberteryen
teorisyen daha sonra şöyle demektedir: "Rothbard'ın [desteklemek için]
aklında olan şey, ayrılıkçı hareketlerin savaş yoluyla ayrılmalarını
engellemeye çalışan bazı merkezi işgalci güçlere karşı kullandıkları savunma
amaçlı şiddetti, yani Block tarafından savunulan topyekûn savaştan açıkça
farklı bir şeydi." Hoppe burada yanılıyor. Evet, Rothbard'ın 1776'da 13
koloniyi desteklemesi bu tanımlamaya mükemmel bir şekilde uymaktadır. Ancak bu,
hikayenin sadece küçük bir kısmıdır. Rothbard bir liberteryen olduğu ölçüde, ki
bu tam olmasa da çok büyük bir ölçüde böyledir, Hoppe'un iddia ettiği gibi
yalnızca "ayrılıkçı hareketlerin" savaşlarını değil, tüm gerçek
savunma savaşlarını desteklemesi gerekir. Evet, Tayvan Çin'den ayrı kalmak
istemektedir, dolayısıyla Rothbard'ın Çin'e karşı birincisini destekleyeceğini
tahmin etmek kolaydır. Ancak insanlık tarihi boyunca, yine Hoppe'un iddia
ettiği gibi, ayrılma ile hiçbir ilgisi olmayan sayısız savaş örneği olmuştur ve
yine de açık bir saldırgan ve aynı zamanda açık bir mağdur-savunucu vardı.
Mevcut yazarlar gibi bir Rothbard'ın, sırf ayrılmanın konuyla ilgisi olmadığı
için ikincisini destekleyemeyeceğini söylemek son derece sorunludur. Elbette
Rothbard'ın 7 Ekim 2023'teki alçakça olaylardan kaynaklanan mevcut çatışmada
İsrail'i değil Hamas'ı destekleme olasılığına açığız, ancak bunun nedeni
Hoppe'un iddia ettiği gibi ayrılma ile uzaktan yakından ilgisi olamaz. Bunu
başka kelimelerle ifade edelim. Hoppe, Rothbard'ın Hamas'a karşı İsrail'i
desteklemiş olamayacağını, çünkü Bay Liberteryen'in herhangi bir savaşta
herhangi bir tarafı desteklediği tek zamanın ayrılma girişiminde bulunduğu
zaman olduğunu iddia etmektedir. Bu açıkça yanlıştır. Rothbard büyük olasılıkla
İsrail'i değil Hamas'ı desteklerdi, ancak bu onun özel mülkiyet haklarındaki
tarihsel adalet yanılgısı olarak gördüğümüz şeyden kaynaklanırdı ve Hoppe gibi
ayrılma ya da ayrılmama ile hiçbir ilgisi olmazdı. Hoppe'nin temel liberteryen
savaş teorisi konusunda bir derse ihtiyacı vardır. Rothbard, ABD'nin dahil
olduğu yalnızca iki savaşı desteklemiştir: 1776 Devrim Savaşı ve 1861 İç
Savaşında yer alan Güney tarafı. Ancak ABD uzun tarihi boyunca düzinelerce
başka savaşa da dahil olmuştur. Bu, Rothbard'ın ABD'ye karşı düzinelerce başka
savaşı desteklediği anlamına mı geliyor? Tam olarak değil. Kesin olarak
bildiğimiz şey, Rothbard'ın bir savaşın saldırı tarafı olarak gördüğü şeye
karşı çıktığı, ancak savunmayı desteklediğidir. Ve birçok savaş söz konusu
olduğunda hüküm vermemiştir. A ülkesinin B ülkesini işgal ettiğini varsayalım,
tersini değil. O zaman, Rothbard ve liberteryenizmin temel ilkesi olan
saldırmazlık ilkesini ciddiye alan herkes, Hoppe'nin aksine, A Ülkesini değil B
Ülkesini desteklerdi. Rus[1]Japon Savaşı (1904-05) sırasında ilkinin ikincisine
saldırdığını, tersinin olmadığını varsayalım. Dolayısıyla, eğer saldırmazlık
ilkesinden yola çıkarsak, liberteryenler Japonya'yı desteklemeli ve Rusya'ya
karşı çıkmalıdır. İsrail'in 1948'deki bağımsızlık savaşında Rothbard'ın işgalci
Arap ordularını destekleyeceğine dair çok az şüphe vardır, ancak bunun nedeni
İsraillilerin Arap topraklarını çaldığını ve dolayısıyla bu savaşı fiilen
başlattığını, dolayısıyla saldırgan pozisyonunu aldığını düşünmesidir. Biz bu
değerlendirmeden ayrılıyoruz çünkü uygun toprak tapuları ve İsrail'in
kuruluşunu ve Siyonist hareketi çevreleyen tarihsel gelişmeler konusunda
Rothbard'dan farklı düşünüyoruz; ayrıca 1948'den çok önce Araplar tarafından
Yahudilere karşı başlatılan pogromlara gerekli ağırlığı vermediğini ve 1948'den
önce bölgedeki durum konusunda kesinlikle doğru bilgilere sahip olmadığını
iddia ediyoruz. Hamas ve İsrail arasındaki 2023 savaşı ne olacak? Doğru bir
liberteryen analiz için bunu kimin başlattığını sormalıyız? Savaşı başlatan kimdi?
Hangi grup saldırgan, hangisi savunmacıydı? Bu konuda Hamas'ı haksız görmemiz
şaşırtıcı olmayacaktır. Hoppe devam ediyor: " Ancak Block, Rothbard'ın
'savaşa tamamen karşı olmadığını' belirterek, Rothbard'dan ayrılmasının sadece
küçük bir sapma olduğunu, sadece bir düzey meselesi olduğu gibi aldatıcı bir
izlenim yaratmaya çalışmaktadır." Hayır, burada hiçbir şekilde ayrışma
yoktur. Duffy, Rothbard'ın tüm savaşlara karşı olduğunu söylüyor. Block sadece
Duffy'yi bu noktada düzeltmiştir. Şimdi Duffy ile meselenin özüne geliyoruz. Bu
yazar, Block ve Futerman'ın bu belirli noktada Rothbard'dan ayrıldıkları için,
her ikisinin de izinsiz, AWOL olduklarını iddia ediyor. Orduda bu bir suçtur.
Duffy'nin bakış açısına göre bu durum, bu kişilerin artık kendilerini liberteryen
olarak göremeyecekleri anlamına gelmektedir. Ancak liberteryenizm, Papa ve
Katoliklik gibi kabul edilmiş bir lideri olan bir din değildir. Evet, Rothbard
kesinlikle bu felsefenin öncüsüdür. Onun yaygın ve doğru bir şekilde "Bay
Liberteryenizm" olarak selamlanması boşuna değildir. Ancak, bu AWOL
meselesi "kesinleşmiş bilim" kadar mantıklı değildir. Her iki alanda
da böyle bir şey yoktur. Block (2023), diğer önde gelen Avusturya
liberteryenlerinin de AWOL olduklarını ve onların da Duffy tarzı aforoz
edilmeleri gerektiğini düşünmenin aptalca olduğunu belirterek Duffy'yi
çürütmeye çalışmıştır. Bu bağlamda Joe Salerno, Peter Klein ve Hans Hoppe'nin
kendisinden bahsetmiştir. Hoppe, “Gerçekten de Rothbard bu tür sapmalardan
bazılarını (örneğin benimkileri) benimsemiştir” derken oldukça haklıdır. Block,
Rothbard'ın tekel teorisine çok farklı bir bakış açısıyla yaklaştığı İnsan,
Ekonomi ve Devlet adlı eserinin 9. bölümünde, Mises'e karşı AWOL durumuna
düştüğünü de belirtmiştir. Ancak Hoppe, Block'un Duffy'ye karşı yaptığı
savunmanın hiçbirini kabul etmiyor. Bunu “Grotesk” olarak nitelendirir. Devam
ediyor: "Block'un bu değerlendirmesi olsa olsa ölçü ve orantı anlayışını
kaybettiğini gösterir.
Onun savaş sorununa ilişkin kendi sapmacı tutumunun mazereti
ve gerekçesi olarak bahsettiği diğer 'sapmacı' yazıların hiçbiri, hayal gücünün
herhangi bir uzantısı tarafından Avusturya[1] liberteryen entelektüel
yapılanmasının temel ilkelerinden bir kopuş ya da bunlardan vazgeçme olarak
yorumlanamaz.
Ancak onun topyekûn ve sınırsız savaş ve masum sivillerin
ayrım gözetmeksizin katledilmesi çağrısı, aslında Rothbardcı sistemin temel
taşlarından birini oluşturan saldırmazlık ilkesinin tamamen ve sınır
tanımaksızın reddi ve feshedilmesidir.
İşte, bir kez daha. Hoppe, bilimsel tartışmalarda yeri
olmayan bir dil kullanmaktadır. Üstelik, içeriğe ilişkin konularda da bir kez
daha hataya düşüyor. Bunu iki şekilde yapıyor. Birincisi, Block Duffy'ye “savaş
sorunundaki kendi sapkın pozisyonu için bir mazeret ve gerekçe olarak” yanıt
vermemiştir. “Savaş sorunu” bu tartışmanın sadece arka planında yer alıyordu.
Daha ziyade, AWOL kavramı ile ilgiliydi: mevcut yazarlar gibi liberteryenleri
liberteryen hareketten aforoz etmek. İkinci olarak, Hoppe'nin savaş ve barışın
kendisinin, Salerno'nun ve Klein'ın Rothbard'dan sapmaları konusundan daha
önemli olduğu iddiasını ele alalım. Evet, birincisi ölüm kalım meselesi,
ikincisi değil. Ancak bu, konuyu tamamen değiştirmektir. Duffy ve Block,
bizatihi sapmaları ve bunların aforoz edilmeyi haklı çıkarıp çıkarmayacağını
tartışıyorlardı. Bu iki yazar sapmaların ciddiyetini tartışmıyordu. Sanki Duffy
ve Block tüm zamanların en iyi beyzbol oyuncusunun kim olduğunu
tartışıyorlarmış da Hoppe gelip Block ve Duffy'yi daha önemli bir konuyu
tartışmadıkları için eleştiriyormuş gibi. Block ve tüm iyi niyetli insanlar,
Hoppe'nin savaş ve barışın anti-tröst yasaları (Rothbard), uzmanlaşma ve
işbölümü (Klein) ve servet ya da gelir ile zaman tercihi (Salerno) arasındaki
ilişkiye dair teorik tartışmalardan daha önemli olduğuna dair değerlendirmesini
kesinlikle paylaşmaktadır. Duffy ve Block basitçe önemi temel alan konular
üzerinde tartışmıyorlardı. Tek anlaşmazlıkları AWOL üzerineydi. Hoppe'yi
(örneğin, Hoppe, 2001) kitaplarındaki sayfaların çoğunu savaş ve barışa daha
fazla odaklanmadığı için boşa harcamakla da eleştirebiliriz. Bu, Block'un
Duffy'ye karşı bu özel Hoppe eleştirisi kadar ilgili olurdu.
SONUÇ
Şimdi biraz da teori üzerine konuşmak istiyoruz. Nasıl
oluyor da makullüğü, rasyonelliği, sakin müzakereciliği, homesteading'e dayalı
özel mülkiyet haklarına güçlü bağlılığı ile bilinen bir hareket olan
Avusturya-liberteryen hareketinin yadsınamaz önderlerinden biri olan Hoppe, bu
özelliklerden böylesine devasa bir derecede sapmış olabiliyor. Hoppe, kuşkusuz,
mevcut yazarları fiili şiddet başlatmakla suçlamıyor. Bizi herhangi bir masumu
kasten öldürmekle suçlamıyor. Daha ziyade, ona göre, IDF'nin iddia edilen bu
tür hak ihlallerine yönelik yardım ve yataklıktan suçluyuz. Biz de burada
yalnızca liberteryen teoriyi karmaşık bir meseleye uygulamaya çalıştığımızı
sanıyorduk. Hoppe'nin bu konuda sergilediği davranışın bir başka açıklaması da,
artık Amerikalı bir akademisyen olmamasına rağmen, şu anda o çevrelerde popüler
olan “abartılı üslubu” (Gutkin, 2024) benimsemesidir. Hoppe liberteryenizmin
lekelenmesinden korkmakta oldukça haklıdır. Kamuoyunun gözü önünde
liberteryenizmi bir şekilde baltalayanları eleştirmekte tamamen haklıdır. Bu
hepimizi çok kötü bir duruma düşürür. Liberteryenizm zaten soluk bir parıltıdan
ibarettir. Söndürüldüğünde ise medeni bir düzene dair umutlar büyük ölçüde
azalır. O, mevcut yazarları böyle korkunç bir davranışla suçluyor. Biz de bu
suçlamaya karşılık veriyoruz. Onun yaptığı analiz, Hamas'ın barbarlığı ile
İsrail'in medeni davranışını aynı kefeye koymaktadır. Hayır, hatta bunu da
bırakın. Ona göre İsrail bu konuda birincisinden çok daha kötüdür. Politika
konusunda yaptığı açıklamalar, İsrail devletinin ve aptalca bir şekilde orada
kalmayı tercih eden tüm Yahudilerin fiili intiharından ne daha fazlasını ne de
daha azını ima ediyor; aslında çoğu yorumcunun zihninde bu, Araplara Naziler
tarafından başlatılan işi tamamlamaları için bir çağrı olarak yorumlanacaktır.
Bu tür bir analizin genel kamuoyunun gözünde liberteryenizmin itibarını nasıl
koruyacağını anlamak son derece zordur. Hoppe nasıl olur da liberteryenizmin
izinden bu kadar uzaklaşabilir? Birkaç açıklama üzerinde düşünelim. Bunlardan
biri, bu felsefeye önemli katkılarda bulunmuş olmasına rağmen liberteryenizm
konusundaki tutumunun o kadar da sağlam olmamasıdır. Kendisi göç, kürtaj,
homesteading'de kolektivizme karşı bireycilik, politik ekonomik spektrumdaki
uygun yeri, insanları eylemleri için değil görüşleri için (diğerlerinin yanı
sıra) “toplumdan” uzaklaştırma gibi konularda liberteryenizmin perspektifi ile
ilgili hatalı görüşler ortaya koymuştur. Birçok açıdan kayda değer bir
teorisyendir. Ancak dikkatli bir araştırmacı değildir. Kullandığı üst düzey
dilin yanı sıra, hedef aldığı kişilerden, bu örnekte olduğu gibi, doğrudan
alıntı yapmaya tenezzül etmiyor. Bunu yapmış olsaydı, bireyciliğe karşı
kolektivizm veya sınırlı hükümet liberteryenizmine karşı anarko-kapitalizm gibi
bazı önemli konularda sahip olduğumuz görüşleri bu kadar ciddi biçimde yanlış
tanımlamazdı. Hoppe'nin Block-Futerman tezine karşı kullandığı, ancak esas
olarak bu ikilinin ilki olan Block'a yönelik kinini bir göz önünde bulundurun.
Bu neredeyse, hatta gerçek histerinin nedeni ne olabilir? Bu tür demagojik,
bilimsel olmayan davranışları açıklayabilecek birkaç hipotez vardır. Hoppe,
Block ile “kamusal bir entelektüel olarak ortak bir konuma sahip olduklarını ve
her ikimizin de aynı hocanın, Murray N. Rothbard'ın önde gelen talebeleri ve
Rothbard tarafından kurulan modern liberteryen hareketin önde gelen entelektüel
aydınları olarak isimlerimizin sıklıkla anıldığını” kabul etmektedir. Bir
anlamda Hoppe, her ikisinin de akıl hocası olan Rothbard'ın halefi olma konusunda
Block ile eşit konumdadır. Şu anda yanıt verme çabasında olduğumuz bu makale
bir eşitliği bozma girişimi olarak değerlendirilebilir. Eğer Hoppe, Block'un
aleyhine “ itibar” kazanabilirse, Rothbard'ın uzun süredir ve çok iyi bir
şekilde sahip olduğu liberteryen tahtın tek varisi olabilir. Öte yandan, bize
göre, Hoppe tarafından böyle bir başarı elde edilmemiştir. Bunun yerine tam
tersi gerçekleşmiştir. Hoppe şöyle demektedir: “Benim tanıdığım Murray Rothbard
bunları derhal akıldışı, canavarca, vicdansız ve mide bulandırıcı olarak
nitelendirir ve Block'u bir Rothbardcı olarak alenen alaya alır, ihbar eder,
‘arkadaşlıktan çıkarır’ ve aforoz ederdi.” Ancak, Block'un tanıdığı Murray
Rothbard, ki Block onu Hoppe'den daha uzun yıllardır tanıyordu, farklı tepki
verirdi. Hoppe ile esas itibariyle aynı fikirde olabilirdi (bundan kuvvetle
şüpheleniyoruz), ancak son derece karmaşık bir liberteryen mesele üzerine
yaşanan bir fikir ayrılığı yüzünden Block ya da başka bir liberteryen ile
dostluğunu bozmazdı. Bu iddianın kanıtı nedir? Öncelikle Murray felsefi bir
anlaşmazlık yüzünden hiçbir Avusturya liberteryeniyle yollarını ayırmamıştır.
Evet, meselenin aslından saptıklarını düşündüğü birkaç takipçisinden daha
fazlasını eleştirmiştir, ancak hiçbir zaman onları amiyane tabirle “kesip
atmamıştır”.
İkincisi, Block birçok kez Rothbard'ı eleştirmiştir. Yine de ikisi, 1995'te vakitsiz bir şekilde vefat ettiği güne kadar arkadaştılar. Bir de Hoppe'un kullandığı üslup söz konusu: “akli dengesi yerinde olmayan, kana susamış canavar”, “soykırım dürtülerine kapılmış akli dengesi yerinde olmayan bir kolektivist”, “utanç verici”, “affedilemez”. Bu tür ifadeler gerçekten gerekli mi? Bize öyle geliyor ki bu, İsrail hakkında sahip olduğumuz görüşlere yönelik eleştirisini güçlendirmek yerine zayıflatıyor. Kirzner ve Rothbard da ekonomik meselelerde birbirleriyle anlaşmazlığa düşmüşlerdir. Ancak hiçbiri böyle bir dil kullanmaya tenezzül dahi etmemiştir. Rothbard ve Ron Paul kürtaj konusunda birbirine zıt görüşlere sahiptiler. Yine de, herhangi birinin diğerine karşı böyle bir dil kullanması düşünülemezdi ve bu konu aynı zamanda bir yaşam ve ölüm meselesidir. Hoppe, Block ve Futerman'ı liberteryen hareketten dışlamak istiyor. Biz onun dışlanması için çağrıda bulunarak karşılık vermeyeceğiz. Rothbard “her köpek bir ısırık alabilir” derdi. Biz de bunu görüyor ve yükseltiyoruz: “Her köpek yarım düzine ısırık alabilir.” Hoppe'nin görüşlerinin İsrail-Hamas meselesinin yanı sıra diğer birçok konuda da liberteryenizmle bağdaşmadığını düşünüyoruz. Yine de onu, kendisini haklı çıkaran konularda önde gelen bir liberteryen teorisyen olarak kabul ediyoruz. Ne Rothbard'ın ne de Kirzner'in, kasvetli bilimin(dismal science) çeşitli konularında birbirlerinden ciddi şekilde ayrılmış olsalar da, hiçbir zaman diğerini Avusturyan iktisatçı kimliğinden dışlamaya çalışmadıklarını belirtmek isteriz. Aynı şey Murray Rothbard ve Ron Paul için de geçerlidir. Hoppe'nin İsrail'e karşı aşırı, hatta histerik muhalifliğinin bir başka olası açıklaması da yine liberteryenizmi yanlış kavramasından kaynaklanmaktadır: Hoppe liberteryenizmi sağın bir parçası olarak algılamaktadır. Ona göre liberteryenizm esasen muhafazakâr bir girişimdir. Hem Hoppe hem de Block, Avusturya-liberteryen hareketin önde gelen üyeleri olmalarına rağmen, Hoppe'nin prestijli Wall Street Journal'da hiç makalesi yayınlanmazken, Block'un neredeyse bir düzine makalesinin yayınlanmış olması bir kıskançlık kaynağı olabilir mi? Bu hipotez, Hoppe'nin Block-Futerman pozisyonuna duyduğu öfkenin orada yayınlanan bir köşe yazısına dayanması gerçeğiyle güçlenmektedir. Bu durum oldukça merak uyandırıcıdır, zira entelektüel bir düşmanın (Block) yayınlamış olduğu tek bir köşe yazısından ziyade, konu ile ilgili yazılmış koca bir kitabın daha uygun bir hedef teşkil etmesi beklenirdi. Başka bir olasılık daha var: Hoppe Yahudilerin kendilerini savunmalarını bir türlü kabullenemiyor. İsrail'in kendisini savunmaya yönelik gerçekleştireceği herhangi bir eylem onun tarafından bir haksızlık olarak yorumlanacaktır. Belki de Yahudi öz savunmasının tek alternatifi olan Yahudi intiharını tercih ediyordur. 1939-1945 yılları arasında olduğu gibi düşmanlarının onları kitlesel olarak öldürmesine izin vermek. Ya da 7 Ekim 2023'te. Ancak bugün Yahudiler, Profesör Hoppe'nin ifadelerini ödünç alarak, düşmanları tarafından “fiziksel olarak toplumdan uzaklaştırılmayı” ya da “medeni toplumdan men edilmeyi ve gettolarda fiziksel olarak ayrı yaşamayı...” kabul etmeyecektir. Hayır, Hoppe itiraz etse de, görüşlerimizi “akıl dışı, canavarca, vicdansızca ve mide bulandırıcı” olarak değerlendirse de, İsrail kendini savunacaktır. Yahudiler yaşayacak ve gelişecektir. Düşmanlarıyla savaşacaklar ve Hoppe'nin itirazlarına rağmen kazanacaklardır. Yahudiler toplu katliamları, tecavüzleri ve yıkımı kabul etmeyecek insanlardır. Bir daha asla. Profesör Hoppe buna alışmalıdır. Hoppe'nin aksi yöndeki görüşlerine rağmen, Hamas ve diğer düşmanları karşısında İsrail lehine olan tutumun liberteryen temellerde savunulabileceği sonucuna varıyoruz. Bunu üç düşünceye dayandırıyoruz. Bir, homesteading'e dayalı bireysel özel mülkiyet hakları; iki, egemenlik; üç, Hoppe'nin Hamas ve benzeri diğer terörist grupların Yahudilere karşı duyduğu inkar edilemez ve önüne geçilemez nefreti dikkate almaması. Hoppe'un anarko-kapitalizmin bir savunucusu olarak itibarını zedelemeye çalıştığımızı varsayalım. Kendisini, 2001 tarihli “Democracy, the God that Failed” adlı kitabında monarşizmi desteklediği gerekçesiyle anarko-kapitalist hareketten dışlamaya çalıştığımızı varsayalım. Bunu yaptığı için, Murray Rothbard'dan bizlere kalan ortak mirası çöpe attığı gerekçesiyle ona “canavar” diyebilirdik. Ancak bu bizim açımızdan yanlış olurdu. Bu değerli akademisyen aslında yalnızca monarşiyi desteklemiyordu. Aksine, kendi değerlendirmesine göre birçok açıdan anarko-kapitalizme demokrasiden daha yakın olduğuna işaret ediyordu. Biz de 2021 yılında yayınladığımız kitabımızda aynı şeyden “suçluyuz”. Rothbard'ın (1967) mezhepçilik karşıtı ilkelerini takip ederek ve bunu yaparken klasik liberalizme başvurarak İsrail'i mukayeseli bir temelde analiz ediyoruz.
Çeviren: Howard Phillips
Orijinal Yazı: XXIV_Block_Futerman.pdf (meste.org)
DİPNOT
1. Aksi belirtilmedikçe, sonraki tüm referanslar Hoppe'nin
bu tek çalışmasına yönelik olacaktır.
2. Bunlardan belki de en ünlüsü Arjantin Devlet Başkanı
Javier Milei'dir. Bu konuda bkz.
https://www.reuters.com/world/argentinas-president-milei-visit-israel-display-support-2024-01-26/.
Diğer liberteryenler de Hoppe'nin Block'a saldırısını reddetmektedir, örneğin
Huebert, 2024.
3. Aynı şey Avusturya iktisadı ve praksiyolojisi için de
geçerlidir, ancak bu düşünce ekolü ele alınan konularla tam olarak ilgili
olmadığından, bu önemli gerçeği belirtmekle yetiniyoruz.
4. İlk bahsi geçen mevcut yazarlar da dahil olmak üzere.
5. Joe Biden, İsrail ordusunun 7 Ekim 2023'te Hamas'ın
gerçekleştirdiği vahşete karşı verdiği tepkiyi Hoppe'nin de katılacağı bir
şekilde aşırı olarak nitelendirdi.
6. Ona şüpheyle yaklaşıyorduk, ki bu onun karşılık vermediği
bir şeydi.
7. Hoppe'nin kendisi de boşanmıştır. Muhtemelen bu durum onu
“anormal ve sapkın” kılmaktadır. Ayrıca, bu ikiyüzlülüktür. Kendisini böyle bir
eleştiriye açık bırakmasına ancak şaşılabilir. Yazarımızın burada
muhafazakârlığı doğru bir şekilde değerlendirdiğini inkâr etmek zordur. Ancak
biz liberteryeniz, muhafazakâr değil; ikisi arasında, bu yorumcunun gözünden
kaçmış gibi görünen devasa bir uçurum bulunmaktadır.
8. Ve kitabımızda, Block & Futerman (2021, Bölüm 6).
9. Bu konuda bakınız Block (1977A; 1977B; 1978; 2001; 2004D;
2008; 2010D; 2011A; 2011B; 2012; 2014A; 2014B; 2014C; 2018C; 2021), Block ve
Whitehead (2005), Dyke ve Block (2011).
10. Gettolardan bahseden yukarıdaki alıntısı (Hoppe, 1991
[2007], s. 212) göz önüne alındığında, bunları pek de önemsiyor gibi
görünmüyor...
11. Aşağıda ve bu konudaki birçok yazımızda gösterdiğimiz
gibi, bunlar doğru olmaktan çok uzaktır.
12. Ve aslında, onun sözlerinden çıkarım yaparsak, tüm
rasyonel yorumcular.
13. Bize göre, eğer vuruş skorları hükümet eylemlerinin
meşruiyetini yansıtıyorsa, bu ülke şaşırtıcı bir şekilde .950 vuruş yapıyor. Bu
ülkeye yönelik temel eleştirilerimiz, hâlâ çok sosyalist olduğu ve düşmanlarına
karşı kendini yeterince güçlü bir şekilde savunmadığı yönündedir. Ayrıca Avrupa
ve ABD'deki kamuoyuna çok fazla bağlı kalmaktadır.
14. Bu metal elbette ekonomik özgürlük için yalnızca bir
göstergedir. Eğer piyasa gümüş ya da platine ya da gönüllü olarak ticareti
yürütmek için başka herhangi bir araca yönelmiş olsaydı, bu da aynı şekilde
ekonomik özgürlüğün bir göstergesi olurdu. Serbest girişimcilerin altına
yönelmesinin tek nedeni, piyasa katılımcıları seçim yapmakta özgür oldukları
zaman genellikle altını tercih etmeleridir.
15. Minarşistler arasında bu konuda tartışmalar vardır.
16. Bkz: Rothbard (2002).
17. Bkz: Block, (1996, 2006B, 2006C).
18. 2021 kitabımızın başlığı The Classical Liberal Case for
Israel'dir.
19. Gerçi Hoppe'nin “sapkınlar” olarak gördüğü insanlar
İsrail'de gerçekten de hayatta kalabiliyorlar. Oysa Hamas yönetimindeki Gazze
Şeridi'nde durum böyle değil. Bu açıdan okuyucu hangi toplumun liberteryen
ideale daha yakın olduğuna karar verebilir.
20. Ve muhtemelen Alan Futerman da, her ne kadar
eleştirilerinin çoğu ilkine odaklanmış olsa da. Ancak bize göre her iki yazar
da Hamas'a karşı İsrail'i desteklemekten eşit derecede “suçludur”.
21. Ya da en azından yukarıda bahsedilen sınırlı devlet
liberteryen pozisyonlarından biri.
22. Block and Futerman (2021; see Section 6.6).
23. Ibid
24. Hoppe ayrıca şöyle demektedir: “...Yahudiler yüzlerce
yıl boyunca Mısır'da yaşadılar ve sonunda ‘vaat edilmiş topraklara’
ulaştıklarında burası hiç de boş değildi. Tesniye ve Yeşu'ya göre, toprakları
ele geçirmeden önce epeyce öldürme, yağmalama ve tecavüz yapılması gerekiyordu.
Eski Yahudiler sadece yerleşimci değil, aynı zamanda birer suç
failiydi..." Ancak Profesör Hoppe, bizim argümanımızın, İncil metninin
teolojik gerekçelerle toprağın kime ait olduğu konusunda otorite olarak kabul
edilmesini içeren türden dini bir argüman olmadığını görememektedir; daha
ziyade, bizim argümanımız tarihsel bir argümandır (Talmud'u kullanmamız da aynı
yolu izlemektedir, yani dini otoriteye sahip olduğu için değil, Kudüs'teki
Tapınak Tepesi'nin nasıl inşa edildiğinin belirli yönlerini anlamak için
tarihsel öneme sahip olduğu için): Yahudiler 2,000 yıl önce Yahudiye'de miydi?
Evet. Günümüz Yahudileri var mı? Evet. Buna karşılık, İncil'deki Yeşu'nun
savaştığı ve İsrail topraklarını talep eden halkların günümüzdeki temsilcileri
var mı? Bildiğimiz kadarıyla yok (ne Hoppe'nin ne de bir başkasının).
25. Rothbard bu noktada şunları söylemektedir: “Hayır:
Liberteryenler, nihai ilkeleri papağan gibi tekrarlamanın gerçek dünya
sorunlarıyla başa çıkmak için yeterli olmadığını anlamalıdır. Tüm tarafların
nihai bir Devlet olma suçunu paylaşıyor olması, tüm tarafların eşit derecede
suçlu olduğu anlamına gelmez. Aksine, neredeyse her savaşta bir taraf
diğerinden çok daha suçludur ve saldırganlığın, işgal güdüsünün vb. temel
sorumluluğu bir tarafa yüklenmelidir." Rothbard'dan bu konuda bir değil
iki kez alıntı yaptığımızın farkındayız. Tek mazeretimiz bunun çok önemli
olması ve Hoppe'nin bu konuda Rothbard'a yanıt vermemesi. Buna karşılık, bu
konuya yaptığımız katkıların neredeyse tamamı bu konuya bir cevap (girişimi)
niteliğindedir.
26. Hoppe, Rothbard ile birlikte, Yahudilerin iddia
ettikleri şeyin %7'sine haklı olarak sahip olduklarını kabul etmektedir. Bunu
aşağıda tartışıyoruz.
27. Hoppe'nin bundan Hamas tarafından gerçekleştirilen toplu
tecavüzlere bir çıkarım yapıp yapmayacağı merak ediliyor. Eğer öyleyse, İsrail
askerleri Arap kadınlara tecavüz etmeye niyetliydi. Ancak kafaları karıştı ve
bu suçu İsrailli kadınlara karşı işlediler. Hayır, Hamas tecavüzü bir savaş
taktiği olarak kullanıyor; IDF bunu yapmıyor. IDF, 7 Ekim 2023'teki o rezil
günde kendi vatandaşlarından kitleleri, yüzlercesini de vurmadı. İsrail'in
dostu olmayan BM bile bunu kabul etmiştir; bkz. Kampeas, (2024).
28. Sözlerinin hiçbir yerinde “nefret” kelimesi
geçmemektedir.
29. “Hebron Katliamı” için bkz. https://www.jewishvirtuallibrary.org/the-hebronmassacre-of-1929
30. Rose Wilder Lane (1943, 79-80) bu konuda şunları
söylemiştir: “Bugün Yahudi olarak adlandırılan insanların [...] tek bir ortak
noktası var, o da bir gelenek. Bu Amerikalıların sahip olduğu gelenektir - bir
zamanlar tüm dünyaya karşı insanların özgür olduğunu iddia eden insanlardan
kalan bir miras. Eski Dünya'nın Yahudilerden nefret etmesinin bir sebebi vardı.
Dört bin yıl önce bir Yahudi insanların özgür olduğunu söyledi. İki bin yıl
önce bir Yahudi insanların özgür olduğunu vaaz etti. Ortaçağ Avrupa'sında Yahudiler,
insanların özgür olduğunu bildikleri için İspanya'dan geldiler. Bu bilgi tüm
Eski Dünya'nın evren ve insan kavramını yok edecek, Eski Dünya uluslarının ve
devletlerinin temellerini yıkacak ve tebaalarının yaşamlarının temelini
paramparça edecektir. Bu yüzden Yahudi'den korkuyorlar. Onu uzak tutarlar; onu
dışlarlar; etrafına duvarlar örerler; onu öldürürler. Eylemleri korktuklarını
göstermektedir. Bu ülkenin devlet üniversitelerinden dışlanmalarından gettolara
ve bugün Polonya'daki katliamlara kadar Yahudilere yönelik her saldırı, korkan
insanların eylemleridir. Peki bu saldırıları kim yönetiyor? Bir tiran.
Tiranlığın en güçlü olduğu her yerde -15. yüzyıl İspanya'sında, Çarlık
Rusya'sında, Nazi Almanya'sında- Yahudilere yönelik saldırılar en acımasız
şekilde gerçekleşmiştir. Eski Dünya'nın her yerinde, iki bin yıl boyunca
Yahudilere karşı nefret tekrar tekrar alevlendi. Bu nefret her zaman korkudan
kaynaklanır ve her zaman -her zaman, her örnekte- insanların özgür olduğu
bilgisinden korkan insanlar tarafından başlatılır ve beslenir.” Muhtemelen,
Hoppe'nin görüşüne göre, bir liberteryen olarak güvenilirliği artık şüphelidir.
31. Ludwig Von Mises (1944, 184-185): "Antisemitizm
sorunuyla ilgilenen hemen hemen tüm yazarlar, Yahudilerin davranışları veya
tutumlarıyla antisemitizmi şu veya bu şekilde tahrik ettiklerini göstermeye
çalışmışlardır. Yahudi yazarlar ve Yahudi olmayan antisemitizm karşıtları bile
bu görüşü paylaşmaktadır; onlar da Yahudi olmayanları antisemitizme iten Yahudi
hatalarını aramaktadır. Ancak antisemitizmin nedeni gerçekten Yahudilerin ayırt
edici özelliklerinde bulunacak olsaydı, bu özelliklerin Yahudileri insanlığın
seçkinleri olarak nitelendirecek olağanüstü erdemler ve faziletler olması
gerekirdi. İdealleri sürekli savaş ve kan dökmek olan, şiddete tapan ve
özgürlüğü yok etmeye hevesli kişilerin onları kendi çabalarının en tehlikeli
muhalifleri olarak görmelerinin suçlusu Yahudilerin kendileriyse, bunun nedeni
Yahudilerin özgürlük, adalet ve uluslar arasında barışçıl işbirliğinin
savunucuları arasında en önde yer almaları olmalıdır. Eğer Yahudiler kendi
davranışlarıyla Nazilerin nefretini kazanmışlarsa, bunun nedeni hiç şüphesiz
Alman ulusunun büyük ve asil olan her şeyinin, Almanya'nın geçmişindeki tüm
ölümsüz başarıların ya Yahudiler tarafından gerçekleştirilmiş olması ya da
Yahudi zihnine uygun olmasıdır. Modern uygarlığı yok etmek ve barbarlığa geri
dönmek isteyen partiler antisemitizmi programlarının en başına koyduklarına
göre, bu uygarlık görünüşe göre Yahudilerin eseridir. Bir birey ya da grup
için, uygarlığın ölümcül düşmanlarının onlara zulmetmek için haklı nedenleri
olmasından daha gurur verici bir şey söylenemez”. Muhtemelen, Hoppe'nin
görüşüne göre, bir liberteryen olarak güvenilirliği de artık şüphelidir.
Antisemitizmin doğasıyla ilgilenen herhangi bir liberteryen, Mises'in
Omnipotent Government, Kısım III, Bölüm VIII'ini okumakla iyi yapacaktır. Bu
arada, Mises burada Nazi Anti-Semitizmi ile uğraşıyordu. Aynı Naziler, Filistin
Arap ulusal hareketinin babası Emin El-Hüseyni'nin de müttefikiydi. Ve bugün
Hamas katilleri için de ilham kaynağı olan kişi.
32. Block (1998; 2004B; 2011D, 2011E; 2013A; 2016A; 2016B;
2016C; 2016D, 2017A; 2018), Block and Brekus (2019), Block and Callahan (2003),
Deist (2018), Gregory and Block (2007).
33. Büyük ölçüde meskûn olmayan bataklık ve çölden
oluşuyordu ve çoğu ekilemez olarak kabul ediliyordu. Yani o dönemde Araplar
için. Ancak Yahudiler satın alabildikleri topraklarda “çölün yeşermesini”
sağlayabildiler ve böylece bu tür arazilere sahip olabildiler, çünkü buraları
işlediler.
34. Tapınak Tepesi Yahudiliğin en kutsal mekânıdır. El Aksa
Camii ise Arap Müslümanlar için en saygı duyulan yapılardan biridir. Hangisi
diğerinin üzerine inşa edilmiştir? Cevap: Tapınak Tepesi, Mescid-i Aksa'nın
altında yer almaktadır. Bu, Yahudilerin Araplardan önce orada bulunduğuna dair
arkeoloji alanından çıkan en olumlu kanıttır. Bu nedenle o bölgede daha önceki
Yahudi varlığına dair kanıtları silmek için her türlü girişimde bulunulmuştur
(bkz. Block & Futerman, Bölüm 1).
35. Ya da kat mülkiyeti, kooperatifler, gönüllü ev sahipleri
dernekleri, şirketler vb. gibi gönüllü grupları da kapsayacak şekilde
genişletilebilir.
36. Kolektivizm, Hoppe'un bahsettiği gibi yalnızca kötü bir
kelime olmamalıdır. Ne de olsa gönüllü kolektivizm diye bir şey var. Örneğin,
Kibbutz.
37. Rakamlar farklıdır ve tarihçiler arasında tartışmalar
vardır, ancak örneğin bkz. https://www.statista.com/statistics/1171896/precolonization-population-americas/
38. En fazla kabaca %20 (yine nominal olarak), Yahudiler ise
%7 (en fanatik Anti-Siyonistlerin bile kabul edeceği gibi) ile kabaca %10 (bazı
tahminlere göre biraz daha fazla) arasında bir orana sahipti. İsrail Devleti
kurulmadan önce bölgedeki toprak mülkiyetinin gerçek durumu hakkında daha fazla
bilgi edinmek isteyenler kitabımızın 2, 3, 4, 6 ve 7. Bölümlerine göz
atabilirler (Block & Futerman, 2021). 3. Bölüm ayrıca Hoppe'nin de
katılıyor gibi göründüğü Araplara yönelik etnik temizlik mitini uzun uzadıya
ele almaktadır (Hoppe “...1948'de İsrail devletinin kurulmasından hemen önce ve
sonrasında yüz binlerce Filistinli Arap'ın sürülmesinden” bahsetmektedir).
Bölüm 2 ve 6, Hoppe'nin Siyonizm ve bölgedeki Yahudi varlığı hakkında
bahsettiği yanılgıların çoğunu ele almaktadır. Hoppe'nin mektubunda iddia
ettiklerine bakılırsa, kitabımızın tamamını okuduğundan şüpheliyiz, ancak
umutsuzluğa kapılmasın, Profesör Hoppe'nin veya herhangi birinin açıkça
anlayabilmesi için toprak mülkiyeti konusunu da kısaca sunduğumuz bir özetimiz
yakında çıkacak (Futerman & Block, Forthcoming). Ayrıca, “Yeni Tarihçiler
‘in en önemlisi tarafından yazılan 1948’de neler olduğuna dair kısa bir
açıklama Morris (2008) adresinde görülebilir.
39. Yine de bu, her Yahudi satın alımının gayrimeşru Arap
sahiplerden yapıldığı anlamına gelmez. Mülklerini gönüllü olarak Yahudilere
satan meşru Arap mülk sahipleri kesinlikle vardı. Ve bu gibi durumlarda mülk,
liberteryen standartlara göre artık Yahudi alıcılarına aitti. Ancak burada
sözde Araplara ait olan toprakların çoğundan bahsediyoruz (ki bu topraklar,
önce Osmanlı hükümetine, daha sonra da İngilizlere ait olan tüm toprakların
sadece bir kısmıydı), ki bu topraklar kesinlikle Araplar tarafından sahiplenilmemişti
ve çoğunlukla hükümet imtiyazlarından oluşuyordu.
40. İngilizler sadece Yahudi göçüne değil, aynı zamanda
toprak alımına da kısıtlamalar getirerek Siyonist girişimi zora soktu.
41. Yine, arazi durumunun tam bir açıklaması için Block ve
Futerman'a (2021, bkz. 2, 3, 4, 6 ve 7. Bölümler) bakınız.
42. Ancak Arapların nominal olarak sahip olduğu ancak o
dönemde mülk edinmedikleri toprakların çoğu (ve bir bütün olarak sorumlu
hükümetin sahip olduğu toprakların çoğu) daha sonra onlar tarafından mülk
edinilmiş ve böylece mülklerine meşruiyet kazandırılmış olabilir mi? Evet, ama
o zaman durum böyle değildi, Locke'çu analizimizle ilgili olan tek şey de bu.
Daha sonra Japonlar ya da Perulular tarafından da mülk edinilmiş olabilir. Ya
da Yahudiler de dahil olmak üzere başka herhangi biri tarafından da mülk edinilebilirdi.
Ve 1948'den sonra Yahudiler büyük ölçüde bunu gerçekleştirdi. Peki ya bölgede
devlete ait olan (önce Osmanlı, sonra İngiliz) toprakların çoğunun felsefi
statüsü ne olacak? Bu topraklar üzerinde herhangi bir liberteryen savunma
yapılamazdı çünkü bu topraklar tapusuzdu. İsrail Devleti, bölgedeki bu diğer
hükümetleri takip eden siyasi varlık olarak (topraklarını savunma savaşlarında
kazanmıştır), bu tür topraklar için aynı statüyü miras almıştır. Bu açıdan
ilginç bir not: liberteryen Anti-Siyonistlerin modern İsrail'de toprak
mülkiyeti konusunda kafaları karışık görünmektedir. Devletin nominal olarak
toprağın çoğuna “sahip olduğu” doğrudur, zira bu İngilizlerden ve daha önce
Osmanlılardan miras kalan modeldir. Ancak bunun gerçekte hiçbir özel mülkiyetin
var olmadığı tamamen devletçi bir sistem anlamına geldiği doğru değildir. Bu
sadece, devletin bir asırlığına ya da ebediyen (yenileme ile) hibe ettiği gibi,
aslında toprağa sahip olan (ya da homesteading yoluyla sahip olan) kişiler için
mülkiyet haklarını etkilemeyen farklı bir nominal mülkiyet biçimidir. Bu durum
uygulamada diğer Batılı ülkelerin medeni kanunlarındaki mülkiyet hakkı
sisteminden farklı değildir. Ve buna modern İsrail'de hem Yahudilerin hem de
Arapların sahip olduğu topraklar da dahildir (İsrail'deki birçok Arap
kasabasında kolayca görülebileceği gibi). Optimal mi? Elbette değil (biz tam
özelleştirmeden yanayız). Gerçekte, bazı liberteryen Anti-Siyonistlerin ima
ettiği gibi tam bir devletçilik ya da komünizm mi söz konusudur? Kesinlikle değildir.
İsrail'de gayrimenkul (ya da bu bağlamda tarımsal çabalar) tam olarak
küçümsenen bir sektör değildir ve ekonominin bu sektörü mülkiyet haklarına
(özellikle toprakta) saygı göstermeyen ülkelerde tam olarak gelişmez. Belki de
liberteryen Siyonizm karşıtları, söz konusu olguya ilişkin sınırlı
anlayışlarına göre basit tanımları takip etmek yerine, ampirik kanıtlara dikkat
gerektiren konular için tamamen rasyonalist kategorilerini terk etmelidir.
Nihayetinde felsefi açıdan esas önemli olan, mülk edinmedir, bunun belirli
resmi yasal statüsü değil (elbette bu konuyla ilgilidir ve birçok türde teşvik
mekanizması yaratır).
43. Anarko-kapitalist dostlar olarak bu konuda onu coşkuyla
destekliyoruz (tabii bizi bu kategoriden henüz başarıyla aforoz etmediğini
varsayarak; eğer ettiyse vay halimize). Ancak yine de burada Rothbard'ın (1967)
ilkelerini takip ediyoruz.
44. Hoppe de bu kategoriye girmektedir. Mosquito hakkında
bkz. Farber, Block ve Futerman (2018).
45. Bunu yapan tek halk onlar değildir. Ne yazık ki bu durum
günümüzde de devam etmektedir.
46. Rothbard'a göre (1998, s. 88, ft. 6): "Orantılı
ceza teorimizin - insanların başkalarının haklarını ihlal ettikleri ölçüde
haklarını kaybederek cezalandırılabilecekleri - açık bir şekilde kısasa kısas
teorisi, bir ‘dişe diş (ya da iki diş)’ teorisi olduğu açık olmalıdır. Kısas,
filozoflar arasında kötü bir şöhrete sahiptir ve genellikle bu kavramı 'ilkel'
ya da 'barbarca' bularak hızlıca reddederler ve ardından diğer iki büyük ceza
teorisi olan caydırıcılık ve rehabilitasyon tartışmasına geçerler. Ancak bir
kavramı yalnızca 'barbarca' diye reddetmek yeterli olmayabilir; sonuçta bu
durumda 'barbarlar' modern inançlardan daha üstün bir kavram bulmuş
olabilirler." Ayrıca bakınız Block (2009A; 2009B, 2017B), Dalrymple
(2020), Kinsella (1996A; 1997; 1998-1999), Loo ve Block (2017-2018), Olson
(1979), Rothbard (1977; 1998), Whitehead ve Block (2003).
47. Genetik atalarına dayatılmış olan kölelik için günümüz
siyahlarına tazminat ödenmesini savunan liberteryen görüşler için bkz: Alston
ve Block (2007), Amos ve Block (2022), Block (1993; 2001; 2002; 2014; 2019A;
2020A; 2020B), Block ve Yeatts (1999-2000), Crepelle ve Block (2017), Nouveau
ve Block (2020).
48. Açık mektubunda, eğer varsa, alternatif teorisini
açıklayan hiçbir şey yoktur.
49. Belki de Profesör Hoppe Hamas tüzüğünün 11. Maddesine
katılıyordur: “İslami Direniş Hareketi, Filistin topraklarının kıyamet gününe
kadar gelecek Müslüman nesiller için kutsanmış bir İslami Vakıf olduğuna
inanmaktadır...”
50. Yüzde 7'sinin Yahudilere ait olduğunu kabul ediyor.
51. Hoppe'un mülkiyet hakkı sahiplerinin belirlenmesi için
bu ikinci en iyi yönteme karşı çıkması ama aynı zamanda monarşiyi demokrasiye
tercih etmesi oldukça gariptir. Sonuçta, bu iki sistem de anarşizme göre daha
aşağıdır, öyleyse neden aralarında seçim yapalım? Neden bu konuda bir “
mezhepçi ” olmayalım? Hoppe gibi bir “salt liberteryen” tüm ikinci, üçüncü,
dördüncü, n'inci, en iyileri her zaman reddetmeli ve bunun yerine nihai
liberteryen ütopyayı tercih etmelidir. Yoksa Hoppe ikinci en iyilere sadece Yahudiler
söz konusu olduğunda mı karşı çıkıyor?
52. İlginçtir ki Hoppe bu terörist suç örgütünden “sözde
Hamas” olarak bahsetmektedir.
53. Hoppe, Hamas'ın toplu katliamlarının çoğundan
Yahudilerin sorumlu olduğunu ima eden saldırgan ve asılsız “helikopter”
iddiasını geri alacak mı? Eğer makalenin başında yer verdiğimiz Hoppe'nin utanç
verici alıntıları bize yol gösterici olacaksa, muhtemelen hayır.
54. Bu kavramın çoğu zaman zararlı olduğu için aşağılayıcı
bir ifade olduğu konusunda defalarca ısrar eden Peter Bauer'in onuruna
korkutucu alıntılar. Kendisi çok daha tarafsız ve dolayısıyla bu bağlamda doğru
olan “hükümetten hükümete fon transferi” ifadesini tercih etmiştir.
55. Verilere buradan ulaşabilirsiniz: https://www.foreignassistance.gov
56. BM istatistiklerine bakıldığında bile en fanatik
Siyonizm karşıtları bile Hamas'ın 2007'de yönetimi devralmasından bu yana
Gazze'ye hem malların hem de insanların girip çıktığını kabul etmek zorunda
kalmaktadır ( United Nations Office for the Coordination of Humanitarian
Affairs, 2023). Ayrıca bakınız Bard (2021-B).
57. Israel National Digital Agency - Govextra. 2024. “En son
güncelleme: 15 Mart 2024.” 15 Mart. Bu konuda daha fazla bilgi için bkz. Magid
& AFP (2023).
58. Gazze bir “açık hava” hapishanesi midir? Kanıtlara göre
değildi. Bu konuda Zivotofsky'ye (2023) bakınız. Bir hapishane olmasının tek
açıklaması, totaliter bir İslamcı rejim olan Hamas tarafından kontrol
edilmesidir.
59. Hoppe gibi seçkin bir liberteryenin “aşırılığı” bu
şekilde eleştirmesi pek anlaşılır değildir. O, mevcut iki yazarla birlikte, sık
sık piyasa köktenciliği, yani ekonomik özgürlük lehine aşırılık pozisyonuna
sahip olmakla suçlanmıştır. Gariptir ama bu konuda Hoppe'nin uygun gördüğü
durumlarda salt liberteryenizmden vazgeçtiği görülmektedir; üstelik aynı
makalede kendisi de bu kadar yüksek standartlara sahip olmadığımız için bize
saldırmaktadır.
60. Yine de bu Yahudi “yerleşimleri” (Hoppe'nin farklı bir
bağlamdaki ifadesini ödünç alırsak, Yahudiye ve Samiriye'nin “yetersiz” bir
bölümünü oluşturmaktadır) herhangi bir Filistin Arap devletinin önünde engel
değildir çünkü (İsrail'in gerçek barış tekliflerinde önerildiği gibi)
Filistinli Araplara İsrail'de toprak karşılığında İsrail kontrolündeki Yahudi
yerleşimlerini bırakacak şekilde toprak takası yapmak mümkündür. Örneğin Ehud
Olmert yaklaşık on beş yıl önce İsrail Başbakanı iken “...İsrail Savunma Kuvvetleri'nin
tüm varlığını Yahudiye ve Samiriye'den çekme sözü verdi; Batı Duvarı da dahil
olmak üzere Doğu Kudüs ve Tarihi Şehir üzerindeki egemenliği kabul etti!
Yahudiye ve Samiriye topraklarının %94'ünü teklif etti ve geri kalan %6'lık
kısmın, Gazze'yi Batı Şeria'ya bağlayacak bir tünel de dahil olmak üzere
İsrail'in merkezi bölgelerinde toprak takasıyla Filistinlilere verileceğini
söyledi. Olmert, Ebu Mazen'e yalvardı: 'Filistinliler 50 yıl sonra bile böyle
bir teklif alamayacaklar!" (Baratz, 2017). Hoppe bunu ya bilmiyor
(muhtemelen) ya da görmezden geliyor (daha da kötüsü). Bu seçkin liberteryen
teorisyenin barışın sağlanamamasından dolayı İsrail'i ve “barış sürecini”
sekteye uğratmaktan dolayı “aşırılık yanlısı İsrailli grupları” suçladığı
düşünüldüğünde, Filistinli Arapların sunduğu çözüm önerisinin ne olduğundan
bahsetmesi iyi olurdu. Hoppe bundan hiç bahsetmiyor, çünkü böyle bir teklif
yok. Tek teklif İsrail'in varlığının sona ermesi. Ancak bu Anti-Siyonist isteğe
rağmen bu gerçekleşmeyecek. Aslında, bir Filistin Arap Devleti kurmak için adım
atan bir taraf varsa o da İsrail'dir. İsrail 90'lı yıllarda Oslo Anlaşmalarını
imzalayarak tarihteki ilk idari özerk Filistinli Arap oluşumunu oluşturmakla
kalmadı (özellikle Gazze'de ve Yahudiye ve Samiriye'nin “A Bölgesi ‘nde), aynı
zamanda 2005 yılında Gazze Şeridi'nin %100’ünü Filistin Yönetimi'ne teslim
etti. Diğer tarafta ne oldu? İkinci İntifada, Gazze'de Hamas'ın iktidara
gelmesi, toplu katliamcılara maaş ödenmesi, Yahudi nefretinin kitlesel olarak
aşılanması ve hiçbir makul insan tarafından barışı teşvik ettiği şeklinde
yorumlanamayacak daha birçok adım. Bu durumda yalnızca Anti-Siyonist zihniyet
öncelikle İsrail'e odaklanabilir.
61. Sadece 1949'da, İsrail'in ülkeden ayrılan Arapların geri
dönmesine izin vermediği dönemde, Filistinlilere ait mülklerden büyük çapta
toprak hırsızlığı yapıldığını varsayalım (Unutmayalım ki “geri dönüş hakkı ”na
izin verilmesi halinde İsrail, ülkelerinin altını oyacak ve ellerinden
geldiğince çok sayıda Yahudi'yi öldürecek insanlarla dolup taşacak, başka bir
deyişle 7 Ekim'deki vahşetler kat be kat devam edecektir). Peki ya Mısır,
Suriye, Lübnan, Irak gibi Arap ülkelerindeki mülklerinden gönüllü olarak ayrılmayan
yaklaşık 1.000.000 Yahudi ne olacak? Hoppe onlardan bir kez bile bahsetmeye
tenezzül etmiyor. Onların mülkleri Filistinli Araplarınkinden daha mı az meşru?
(Burada bir uyumsuzluk var: Yahudiler hiçbir suç işlemediler ve ev sahibi
ülkeler için hiçbir tehdit oluşturmadılar. Aynı şey Filistinli Arapların çoğu
için söylenemez; ama bunları geçelim). Burada Profesör Hoppe'nin ilginç bir
miyopluğuna dikkat çekiyoruz. Hoppe, Araplara karşı Yahudilerin (sözde) toprak
hırsızlığı ile ilgilenmekte, ancak bunun tersi ile hiç ilgilenmemektedir.
Hazlitt (1946) bizi onun tek dersini benimsemeye çağırmıştır: “İktisat sanatı,
herhangi bir eylemin ya da politikanın sadece anlık değil uzun vadeli
etkilerine bakmaktan ibarettir; bu politikanın sadece bir grup için değil tüm
gruplar için sonuçlarının izini sürmekten ibarettir” (vurgular mevcut yazarlar
tarafından eklenmiştir). Saygıdeğer profesörümüz Hoppe henüz bu dersi
almamıştır. Ayrıca bakınız Block & Futerman (2021, Bölüm 3).
62. Ayrıca bkz. Wistrich (2014).
63. UNRWA hakkında bkz: Joffre (2023), Goldenberg, Jobain
& Jeffery (2024), Kingsley & Bergman (2024B), Reuters (2024), Fabian
(2024). Ayrıca, “Hamas, enklavda yaşayan insanların ihtiyaçlarını tamamen göz
ardı edebilecek bir konumdadır. Gıda, eğitim ve sağlık gibi temel ihtiyaçlar
Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve
Bayındırlık Ajansı (UNRWA), 30 kadar ülkeden 100'den fazla STK ve
Filistinlilerle dayanışma göstermek isteyen ülkelerin sık sık yaptığı
bağışlarla karşılanmaktadır. Bazı durumlarda, (sic) yabancı bağışçılar yerel
yönetimdeki personelin maaşlarını bile ödemektedir” (Taheri, 2023).
64. Tıpkı Nazi SA'sının SS'lere kıyasla ılımlı olması gibi.
Filistin Yönetimi gerçekte bir diktatörlüktür.
65. Dahası, farz edelim ki Yahudiye, Samiriye ve Gazze'de
Filistin Yönetimi'ne bağlı bir Filistin Arap Devleti olsun. Peki bu durumda
İsrail, Hamas'ın 2007'de Gazze'de yaptığı gibi Filistin Yönetimi'ni yerinden
ederek yönetimi ele geçirmeyeceğini, ancak daha geniş bir bölge olan Yahudiye
ve Samiriye'yi kontrol ederek 7 Ekim'i birkaç kat daha kötü bir şekilde
gerçekleştirmeyeceğini nasıl garanti edebilir? Filistinli Arapların çoğunun
Hamas'ı desteklediği ve Hamas'ın Gazze'de kontrolü ele geçirmesiyle yukarıda anlatılanların
gerçekleştiği gerçeği, aklı başında herkesin, bir Filistin Arap Devletinin
İsraillilere karşı soykırım girişiminde bulunma olasılığının çok yüksek
olduğunu ve dolayısıyla şimdikinden çok daha kötü bir savaşa yol açacağını
ciddi bir şekilde düşünmesini sağlar. Anti- Siyonistler bu senaryodan
bahsetmiyor bile. Filistinli Arapların barış tekliflerini kabul etmesini ya da
Gazze gibi belirli bir bölgeyi büyük bir saldırı kaynağına dönüştürmeden tam
olarak yönetmesini imkansız kılan şey aslında savaşı teşvik eden Yahudi nefreti
iken, savaşı körükleyen nefreti yaratanın bir Filistin Arap Devletinin olmaması
olduğunu varsaymaktadır.
66. Hamas'ın “...aslında başlangıçta, daha büyük, daha
ılımlı ve daha iyi finanse edilen seküler yeraltı direniş grubu El Fetih'in ve
Tunus'ta sürgünde bulunan FKÖ liderliğinin artan etkisine karşı bir denge
unsuru olarak inşa edilmesi için İsrail'den de finansman aldığını” söyleyen
Hoppe de dahil. Aslında İsrail başlangıçta Hamas'ı dikkate almadı çünkü asıl
düşman FKÖ'ydü, FKÖ'den daha çılgın ve kötü bir düşman yaratma niyetinde olduğu
için değil.
67. Hoppe'nin bizi “ ihraç etme ” girişimine rağmen, biz
Murray Rothbard'ın takipçileriyiz.
68. Bkz. Koenig (2023).
69. Bir “liberteryen” in her şeyden önce rehinelerin geri
verilmesini talep edebileceği Hoppe'un aklına gelmiyor.
70. Hamas'ın en hararetli destekçilerinden biri olan Hoppe
bile bu nitelemeye katılmaktadır.
71. Mevcut yazarlar Hamas'ı pek çok iğrenç eylemle
suçlamışlardır. Ancak, bu tür tehditlerde bulunduklarında dürüst olduklarına
inanıyoruz. Dolayısıyla, onları her zaman %100 eleştirdiğimiz söylenmesin...
72. Ayrıca, Gazze'ye yakın yaşayan 250.000'den fazla
İsrailli bölgeden tahliye edilmek zorunda kaldı. Bu durum nedeniyle 700,000'den
fazla kişi çalışamaz ya da askerlik hizmetini yerine getiremez hale geldi.
Hamas ayrıca 7 Ekim'den bu yana İsrailli sivilleri hedef alan 13 binden fazla
roket fırlattı. Ancak 7 Ekim'in başka sonuçları da oldu: Saldırıya maruz kalan
kurbanları ve genel olarak İsrail'deki sivilleri psikolojik olarak nasıl
etkilediği (Kuttler, 2024). Hamas saldırısı İsrailli siviller için muazzam sonuçlar
doğurmuştur.
73. “Barış Süreci” ve İsrail'in düşmanlarıyla müzakere etme
(ve onlara taviz verme) stratejisinin şimdiye kadar nasıl gittiğine dair bir
analiz için (özet: iyi değil) kitabımızın 4. Bölümüne bakınız (Block &
Futerman, 2021).
74. Hoppe'nin İsrail'in %20 Arap vatandaşı olduğunu kabul
etmesi güzel. Belki de Filistin Yönetimi, Hamas ve genel olarak Arap dünyası
altındaki topraklardaki Yahudi nüfusuna da bakması iyi olur. Çok fazla
bulamayacağına (ya da hiç bulamayacağına) göre, belki de tüm bu durumun en
başta bununla bir ilgisi olduğunu ve nefret ve saldırganlığın gerçekte nereden
kaynaklandığını anlaması için bir gösterge olacaktır.
75. Devamlılık için; eklediğimiz materyaller parantez içinde
verilmiştir
76. Örneğin, Palestinian Center for Policy and Survey
Research (2023) tarafından yapılan bir anket, “Hamas'ın 7 Ekim'deki saldırısına
geniş bir kamuoyu desteği olduğunu, ancak büyük çoğunluğun Hamas'ın İsrailli
sivillere karşı vahşet işlediğini reddettiğini” ortaya koymuştur.
77. El Fetih'in üst düzey yetkililerinden Cibril Rajoub
(Pacchiani, 2023) bile, “El Fetih Merkez Komitesi Genel Sekreteri... Hamas'ın 7
Ekim'de İsrail'de çoğu sivil binden fazla kişiyi öldürdüğü katliamı ‘halkımızın
yürüttüğü savunma savaşı bağlamında’ bir eylem olarak gerekçelendirdi.”
78. Bu, dünyanın herhangi bir yerindeki Yahudi yaşamları için de geçerlidir.
79. Pozisyonumuzu tümüyle kötülemesinin temelinde Wall
Street Journal'daki bir ya da iki köşe yazımızı okumuş olması mümkün mü?
Meraklı zihinler bilmek istiyor.
80. Kalkan konusunda liberteryen bir analiz için bakınız
Block (2010E; 2011; 2019B).
81. Bu, muhtemelen Hoppe'nin mantıksal olarak desteklemesi
gereken 7 Ekim katliamlarından sadece İsrail'i sorumlu tutan 31 kötü şöhretli
Harvard öğrenci örgütünü de kapsamaktadır.
82. Bir mizah anlayışımızın olduğunu kanıtlamalıyız, değil
mi?
83. Block (2024B).
84. İsrail Savunma Kuvvetleri 7 Ekim 2023'ten bu yana, tam
da sivil kayıpları azaltmak amacıyla Filistinli Arap sivillere tahliye
uyarıları içeren on binlerce telefon görüşmesi yapmış, milyonlarca kayıtlı
mesaj göndermiş, milyonlarca broşür atmış ve milyonlarca kısa mesaj
göndermiştir (Fabian, 2023A). Başka hangi ordu bu uygulamaya uzaktan yakından
benzeyen bir şey yapmıştır? Hiçbiri.
85. Bir zamanlar İsrail tarafından altı günlük bir savaşa
girişilmişti. Eğer İsrail ordusu Hamas'a karşı tüm gücünü ortaya koysaydı ve
Hoppe'nin iki ordunun göreceli gücüne ilişkin doğru analizinin de kanıtladığı
gibi, ikincil ölümler konusunda hiç endişe duymasaydı, bu beş günlük bir savaş
olurdu. Yazarımız burada mantıksal bir çelişkiye düşmektedir.
86. Nükleer silahların liberteryen bir analizi için Block ve
Block'a (2000) bakınız.
87. Hamas'ın İsrailli kadınlara tecavüzleri hakkında bkz:
Botbol (2023), Gettleman, Schwartz ve Sella (2023), Frey (2024), BM
Toplantıları Kapsamı ve Basın Açıklamaları (2024), Nichols (2024), BBC (2024),
Times of Israel Personeli (2024), Kingsley ve Bergman (2024A), Sky News (2024).
88. Kendi adına konuşacak konumda olmayan biri adına
konuşmak biraz küstahlıktan öte, hatta belki de küstahlığın bu tarafı gibi
görünüyor. Ne de olsa Rothbard yaşının ilerlediği dönemlerde birçok önemli
konuda pozisyonunu değiştirmiştir. Sınırlı hükümet liberteryenizmi
pozisyonundan anarko-kapitalizme geçti; liberteryenizm için doğal haklar
gerekçesinden vazgeçti ve Hoppe'nin argümantasyon argümanını benimsedi. Bir
zamanlar açık sınırlar liberteryen pozisyonunu desteklemiş, ancak daha sonra
göç konusunda hükümet sınırlamalarını haklı bulmuştur. Kim bilir, eğer Hamas'ın
masum kadın ve çocuklara uyguladığı vahşi muameleye tanık olsaydı, belki de bu
terörist gruba karşı tutumunu değiştirirdi. Entelektüel alçakgönüllülük
Hoppe'nin güçlü yanlarından biri değildir. Murray Rothbard bir keresinde bu
satırların yazarlarından birine (Block) Hoppe'nin UNLV'de meslektaşı olmasının
zor olduğunu, çünkü Hoppe'nin sık sık ve alenen, çoğu ikisine dostça yaklaşmaya
ve destek olmaya meyilli olan profesör arkadaşlarına saldırdığını söylemişti.
89. Görünüşe göre Profesör Hoppe saldırganlık ile güç
kullanımı arasında bir ayrım yapmamaktadır. Birincisi ikincisini ima eder ancak
tersi zorunlu değildir. Dahası, ikinci seçenek savunma durumlarında
kullanılabilir ve kullanılmalıdır da, tam da birincisinin reddedilmesi
gerektiği aynı nedenden ötürü.
90. Gazze'deki durum için bu tür kavramların kullanılmasına
hiçbir şekilde katılmıyoruz. Tabii Profesör Hoppe, Hamas gibi İslamcı totaliter
bir grubun kontrolü altındaki bir bölgeden “açık hava toplama kampı” olarak
bahsetmiyorsa, bu durumda kesinlikle haklı olacaktır.
91. Hoppe, Hulsmann ve Block (1998), Block, Kinsella ve
Hoppe (2000), Hoppe ve Block (2002).
92. Sanki Profesör Hoppe günahlarımızı affedebilecek (ya da
affetmeyecek) liberteryen bir Papa olacakmış gibi.
93. Yahudi anne oğluna iki gömlek alır. Oğlu bunlardan
birini giymek için odasına koşar. Aşağı inip annesine üzerinde nasıl durduğunu
gösterir. Annesinin yanıtı, “Ze uzzer vun, beğenmedin mi?” İsrail üzerine diğer
çalışmalarımız Block, Futerman & Farber (2016; 2021), Block & Futerman
(2023B; 2023C; 2023D; 2024A; 2024B), Futerman & Block (2023A; 2023B; 2023C;
2023D; 2023E; 2023F; 2023G; 2023H; 2023I; 2023J), Futerman, Block & Farber
(2016; 2020).
94. Hoppe'nin IDF'nin on binlerce masum sivili katlettiği
iddiasıyla ilgili olarak, IDF'nin bu tür kayıpları azaltmak için elinden gelen
her şeyi yaptığı, Hamas'ın ise bu kayıpları arttırmayı amaçladığı gerçeğini bir
kenara bırakarak soruyoruz: Peki ya Hamas üyeleri? Hoppe'ye göre tek bir kişi
bile öldürülmedi mi? IDF şu ana kadar siyasi liderlik üyeleri, tugay
komutanları, tabur komutanları ve bölük komutanları da dahil olmak üzere
yaklaşık 10.000 Hamas katilinin ölümünü sağladı. Gazze'de 30.000 Hamas hedefi IDF
tarafından vuruldu ve 3.000'den fazla Hamas askeri alanı bulunarak imha edildi.
Bulunan binden fazla tünelden yüzlercesi çökertildi. Sivil kayıplar konusunda
ise Hamas'ın açıkladığı rakamlar ciddi bir kaynak olarak kullanılamaz (Wyner,
2024). İslami Cihad tarafından bombalanan AlAhli Hastanesi vakası, İsrail'in
başlangıçta haksız yere (ve otomatik olarak) suçlanmasının (UN News, 2023) yanı
sıra kayıp sayısının da şişirildiği bir başka vakadır (Israel Defense Forces,
2023B).
95. Bize göre kötü reklam diye bir şey yoktur. Hoppe'a Açık
Mektubu nedeniyle son derece minnettarız; bunun konuyla ilgili 2021 kitabımızın
bilinirliğini büyük ölçüde artıracağından hiç şüphemiz yok.
96. Barnett and Block (2007A; 2009B), Block (1977, 1995,
1996, 2000, 2003, 2006A, 2010A, 2010B, 2010C, 2011F, 2013B, 2014, 2015-2016),
Block, Barnett and Callahan (2005).
97. Parantez içindeki materyaller mevcut yazarlar tarafından
sağlanmıştır. Baştan sona, Hoppe'nin sözlerini açıklığa kavuşturmak amacıyla
biraz düzenledik. Kendisinin bizi intihal yapmakla, söylediklerinin anlamını
değiştirmekle ya da benzeri şeylerle suçlamayacağına inanıyoruz. Ancak, kendisi
saldırgan bir tutum sergilediği için bundan emin olamıyoruz.
98. Hiç kimse bir felsefeyi mükemmel bir şekilde tam olarak
somutlaştıramaz (Hoppe de dahil, her ne kadar Açık Mektup'unun gösterdiği gibi
kendisinin bunu yaptığını düşünse de; bu yanıtın ilk bölümünde açıkladığımız
gibi öyle değildir). Rothbard'ın Avusturya-liberteryen tezlerinin
Avusturya-liberteryen bir perspektiften eleştirileri için bakınız Barnett ve
Block (2004; 2005; 2005-2006; 2007B; 2009B; 2012), Block (1998; 2003; 2004A;
2011A; 2011B; 2022), Block ve Futerman (2021), Block, Barnett ve Salerno (2006),
Block, Klein ve Hansen (2007). Ancak Hoppe'nin umutsuzluğa kapılmasına gerek
yok, ne onu ne de Rothbard'ı liberteryanizmden ihraç etmeyeceğiz.
99. Ayrıca Arapların Yahudilere yönelik ezeli nefretine
gereken önemi vermediği için de.
100. Block'un bu bölümüne bakınız (2024C).
101. Bu durumda bile, bu dinin diğer liderleri arasında
görüş ayrılıkları vardır. Zaman zaman bölünmeler oluyor.
102. Bu, Hoppe'nin argümantasyonu ile ilgili kayda değer
katkısına atıfta bulunmaktadır. Eğer Rothbard, Duffy tarafından belirlenen
modeli takip etseydi, Hoppe'yi bu hayati katkıyı yaptığı için liberteryen
hareketten ihraç ederdi (sanki böyle bir şey yapabilirmiş gibi, ki yapamaz;
düşününce Hoppe de yapamaz). Hoppe'un bu son derece önemli içgörüsü hakkında
daha fazla bilgi için bakınız Block (2004C; 2011F), Gordon (1988), Hoppe (1988;
1993; 1995), Kinsella (1996B; 2002), Meng (2002), Rothbard (1998).
103. Rothbard'ın iki takipçisinden hangisi, Hoppe veya
Block, herhangi bir yayının ortak yazarıdır? İpucu, birincisiyle değil
ikincisiyleydi: Rothbard ve Block (1987). Bu kulağa alakasız gelebilir, ancak
belki de Rothbard'ın Block'un kendi düşüncesiyle ilgili anlayışını Hoppe'den
daha iyi bildiğinin bir göstergesidir.
104. Gordon ve Njoya (2024) da Hoppe gibi tezimizi oldukça
eleştirmektedir. Yine de, Hoppe'nin değil, onların sunumu
Avusturya-liberteryenizminin bu ilkeleriyle tamamen uyumludur. Bu sakin ve
bilinçli yaklaşıma yönelik cevabımıza bakınız: Futerman ve Block, yakında
çıkacak. Senatore (2023) gibi diğer yazarlar ise bizim pozisyonumuzu
desteklemiştir.
105. İma yoluyla, örneğin Amerikan Kızılderililerinin,
bireysel olarak değil, toplu olarak yurt edindikleri ölçüde hiçbir mülke sahip
olamayacaklarını savunmaktadır.
106. Kendisi liberteryenizmin “muhafazakâr” bir görüş
olduğunu savunmaktadır, oysa liberteryenizm ne sağda ne de solda yer almakta,
aksine kendine özgü ve sui generis bir görüştür.
107. Yani, bu konuyu ele aldığımız uzun çalışmamızı (Block
& Futerman, 2021) görmezden geliyor ve çoğunlukla Wall Street Journal'da
yayınlanan bir köşe yazımızı eleştirmekle yetiniyor.
108. Block'un (Futerman'la birlikte) “dışavurumları”. Yani,
İsrail'i ve İsrail Savunma Güçlerini (IDF) savunan yayınları.
109. Block, Murray ile ilk kez 1966'da tanıştı.
110. See Barnett and Block (2004; 2005; 2005-2006; 2007;
2009; 2012), Block (1998; 2003; 2004A; 2011A; 2011B; 2022), Block and Futerman
(2021), Block, Barnett and Salerno (2006), Block, Klein and Hansen (2007).
111. Hoppe'ye verdiğimiz yanıt, onun bu tehlikeli
entelektüel sulara ilk girişinden biraz daha uzun. Bu konudaki savunmamız, ilk
etapta yanlışları benimsemenin onları düzeltmekten daha kolay olduğudur. Çok
kısa ve öz bir şekilde 2+2=5 olduğu söylenebilir. Bunun neden yanlış olduğunu
göstermek için biraz daha fazla laf kalabalığı yapmak gerekir. İyi dostumuz
Profesör Gustavo Perednik'in sık sık söylediği gibi, bazı insanlar bazen birkaç
cümle ve paragraf yazarlar ve biz kelimelerden daha fazla hata bulabiliriz.
KAYNAKLAR
Abu Toameh, K. (2023A). Hamas and Iran: Slaughtering Jews
for Decades. Gatestone Institute, October 12. Retrieved from https://www.gatestoneinstitute.org/20045/hamas-iran-slaughtering-jews
Abu Toameh, K. (2023B). How Iran, the 'Head of the Snake,'
Directly Helped Hamas's Assault on Israel. Gatestone Institute, October 16.
Retrieved from https://www.gatestoneinstitute.org/20059/iran-helped-hamas-assault
Alston, W. D. & Block, W. E. (2007, Sep). Reparations,
Once Again. Human Rights Review, 9(3), 379- 392. http://tinyurl.com/2b75fl;
https://philpapers.org/rec/ALSROA; https://link.springer.com/article/10.1007/s12142-007-0055-x
Amos, J.-P., & Block, W. E. (2022). Contra Horowitz: A
Case for Reparations to Blacks for Slavery. International Studies, 22(2),
37-57. https://hrcak.srce.hr/medunarodnestudije;
https://hrcak.srce.hr/en/broj/21807; https://hrcak.srce.hr/file/416288; https://hrcak.srce.hr/clanak/416288
Baratz, R. (2017). Mr. President: It’s a Fake Deal. Mida,
May 22. Retrieved from http://en.mida.org.il/2017/05/22/mr-president-fake-deal/
Bard, M. G. (2012). Myths and Facts, A Guide to the
Arab-Israeli Conflict. American-Israeli Cooperative Enterprise. Retrieved from https://www.jewishvirtuallibrary.org/myths-and-facts-toc
Bard, M. (2021a). Myth: Israel Created Hamas. Retrieved from
https://www.jewishvirtuallibrary.org/myths-facts-online-exclusives#343
Bard, M. (2021b). Myth: Israel is Blockading Gaza. Retrieved
from https://www.jewishvirtuallibrary.org/myths-facts-online-exclusives#343
Barnett, W. II, & Block, W. E. (2004). On the Optimum
Quantity of Money. Quarterly Journal of Austrian Economics, 7(1), 39-52.
Barnett, W. II, & Block, W. E. (2005). Money: Capital
Good, Consumers’ Good, or (Media of) Exchange Good? Review of Austrian
Economics, 18(2), 179-194.
Barnett, W. II, & Block, W. E. (2005-2006). Mises,
Rothbard and Salerno on Costs. Corporate Ownership & Control, 3(2),
204-206.
Barnett, W. II, & Block, W. E. (2007a). Coase and Van
Zandt on Lighthouses. Public Finance Review, 35(6), 710-733.
Barnett, W. II, & Block, W. E. (2007b). Saving and
Investment: A Praxeological Approach. New Perspectives on Political Economy,
3(2), 129-138. Retrieved from http://pcpe.libinst.cz/nppe/3_2/nppe3_2_1.pdf
Barnett, W. II, & Block, W. E. (2009a). Coase and
Bertrand on Lighthouses. Public Choice, 140(1-2), 1– 13.
Barnett, W. II, & Block, W. E. (2009b). Investment and
Consumption: A critique of Rothbard’s claim that there can be no such thing as
governmental ‘investment’. Journal of Public Finance and Public Choice,
27(2-3), 183-188.
Barnett II, W., & Block, W. E. (2012). The Optimum
Quantity of Money, Once Again. Economics, Management, and Financial Markets,
7(1), 9-24. BBC. (2024). UN: 'Convincing information' sexual violence committed
against hostages in Gaza.
BBC News. March 5. Retrieved from https://www.bbc.co.uk/news/world-middle-east-68474899
Bell, S. (2023). Hamas's tunnels are bigger in scale than
the Tube in London - what can Israel do? Sky News. December 11. Retrieved from
https://news.sky.com/story/why-israel-is-struggling-to-tackle-hamass-alien-tunnel-network-under-gaza-13025769
Block, W. E. (1977). Coase and Demsetz on Private Property
Rights. The Journal of Libertarian Studies, 1(2), 111-115. http://www.mises.org/journals/jls/1_2/1_2_4.pdf
Block, W. E. (1977a). Toward a Libertarian Theory of
Abortion. The Libertarian Forum, 10(9), 6-8.
Block, W. E. (1977b). L’Aborto: Una Legittima Difesa.
Claustrofobia, 1(3), 16-22.
Block, W. E. (1978). Abortion, Woman and Fetus: Rights in
Conflict? Reason, 9(12), 18-25.
Block, W. E. (1993). Malcolm X. Fraser Forum, January,
18-19. Retrieved from http://mises.org/Community/forums/t/5361.aspx
Block, W. E. (1995). Ethics, Efficiency, Coasean Property
Rights and Psychic Income: A Reply to Demsetz. Review of Austrian Economics,
8(2), 61-125.
Block, W. E. (1996a). O.J.'s Defense: A Reductio Ad Absurdum
of the Economics of Ronald Coase and Richard Posner. European Journal of Law
and Economics, 3, 265-286.
Block, W. E. (1996b). Hayek's Road to Serfdom. Journal of
Libertarian Studies, 12(2), 327-350.
Block, W. E. (1998). A Libertarian Case for Free
Immigration. Journal of Libertarian Studies, 13(2), 167- 186. Retrieved from http://www.mises.org/journals/jls/13_2/13_2_4.pdf
Block, W. E. (1999). Market Inalienability Once Again: Reply
to Radin. Thomas Jefferson Law Review, 22(1), 37-88.
Block, W. E. (2000). Private Property Rights, Erroneous
Interpretations, Morality and Economics: Reply to Demsetz. Quarterly Journal of
Austrian Economics, 3(1), 63-78.
Block, W. E. (2001a). Stem Cell Research: The Libertarian
Compromise. Retrieved from http://archive.lewrockwell.com/block/block5.html
Block, W. E. (2001b). The Moral Dimensions of Poverty,
Entitlements and Theft. The Journal of Markets and Morality, 4(1), 83-93.
Block, W. E. (2002a). On Reparations to Blacks for Slavery.
Human Rights Review, 3(4). 53-73.
Block, W. E. (2002-2003). Berman on Blackmail: Taking
Motives Fervently. Florida State University Business Review, 3(1), 57-114.
Block, W. E. (2003a). Libertarianism vs. Objectivism: A
Response to Peter Schwartz. Reason Papers, 26, 39-62.
Block, W. E. (2003b). The Non-Aggression Axiom of
Libertarianism. Retrieved from http://archive.lewrockwell.com/block/block26.html
Block, W. E. (2003c). Private property rights, economic
freedom, and Professor Coase: A Critique of Friedman, McCloskey, Medema and
Zorn. Harvard Journal of Law and Public Policy, 26(3), 923-951.
Block, W. E. (2003d). Toward a Libertarian Theory of
Inalienability: A Critique of Rothbard, Barnett, Gordon, Smith, Kinsella, and
Epstein. Journal of Libertarian Studies, 17(2), 39-85.
Block, W. E. (2004). The State Was a Mistake. Book review of
Hoppe, Han-Hermann, Democracy, The God that Failed: The Economics and Politics
of Monarchy, Democracy and Natural Order, May 25.
Block, W. E. (2004a). Austrian Law and Economics: The
Contributions of Adolf Reinach and Murray Rothbard. Quarterly Journal of
Austrian Economics, 7(4), 69-85.
Block, W. E. (2004b). Reply to Frank van Dun’s ‘Natural Law
and the Jurisprudence of Freedom’. Journal of Libertarian Studies, 18(2),
65-72.
Block, W. E. (2004C). Are Alienability and the Apriori of
Argument Logically Incompatible? Dialogue, 1(1). Retrieved from http://www.svishtov.bg/dialog/2004/256gord6.pdf
Block, W. E. (2004D). Libertarianism, Positive Obligations
and Property Abandonment: Children's Rights. International Journal of Social
Economics, 31(3), 275-286.
Block, W. E. (2006A). Coase and Kelo: Ominous Parallels and
Reply to Lott on Rothbard on Coase. Whittier Law Review, 27(4), 997-1022.
Block, W. E. (2006B). Fanatical, Not Reasonable: A Short
Correspondence Between Walter E. Block and Milton Friedman (on Friedrich
Hayek's Road to Serfdom). Journal of Libertarian Studies, 20(3), 61-80.
Block, W. E. (2006C). Radical Libertarianism: Applying
Libertarian Principles to Dealing with the Unjust Government, Part II. Reason
Papers, 28, 85-109.
Block, W. E. (2009A). Toward a Libertarian Theory of Guilt
and Punishment for the Crime of Statism. In J. G. Hulsmann & S. Kinsella
(Eds.), Property, Freedom and Society: Essays in Honor of Hans-Hermann Hoppe
(pp. 137-148). Auburn, AL: Ludwig von Mises Institute.
Block, W. E. (2009B). Libertarian punishment theory: working
for, and donating to, the state. Libertarian Papers, 1.
Block, W. E. (2010A). A Response to Brooks' Support of
Demsetz on the Coase Theorem. Dialogue, 2. Retrieved from http://www.uni-svishtov.bg/dialog/2010/2.10.WB.pdf
Block, W. E. (2010B). Rejoinder to Brooks on Coase and
Demsetz. Quarterly Journal of Austrian Economics, 13(4), 56-73.
Block, W. E. (2010C). Rejoinder to Boettke on Coasean
Economics and Communism. Romanian Economic and Business Review, 5(3), 9-90.
Retrieved from http://www.rebe.rau.ro/REBE%205%203.pdf
Block, W. E. (2010D). A libertarian perspective on the stem
cell debate: compromising the uncompromisible. Journal of Medicine and
Philosophy, 35(4), 429-448. Retrieved from https://academic.oup.com/jmp/issue/35/4
Block, W. E. (2010E). Response to Jakobsson on human body
shields. Libertarian Papers. Retrieved from http://libertarianpapers.org/2010/25-block-response-to-jakobsson-on-human-body-shields/
Block, W. E. (2011). The Human Body Shield. Journal of
Libertarian Studies, 22, 625-630. Retrieved from
http://mises.org/journals/jls/22_1/22_1_30.pdf
Block, W. E. (2011A). Response to Wisniewski on Abortion,
Round Three. Libertarian Papers, 3(37), 1- 21. Retrieved from http://libertarianpapers.org/articles/2011/lp-3-37.pdf
Block, W. E. (2011B). Terri Schiavo: A Libertarian Analysis.
Journal of Libertarian Studies, 22, 527–536.
Block, W. E. (2011C). Rejoinder to Bertrand on lighthouses.
Romanian Economic and Business Review, 6(3), 49-67. Retrieved from
http://www.rebe.rau.ro/REBE%206%203.pdf
Block, W. E. (2011DA). Hoppe, Kinsella and Rothbard II on
Immigration: A Critique. Journal of Libertarian Studies, 22(1), 593–623.
Block, W. E. (2011EB). Rejoinder to Hoppe on Immigration.
Journal of Libertarian Studies, 22(1), 771– 792.
Block, W. E. (2011F). Rejoinder to Murphy and Callahan on
Hoppe's Argumentation Ethics. Journal of Libertarian Studies, 22, 631–639.
Block, W. E. (2012). A Not So Funny Thing Happened to Me in
Tampa. Retrieved from http://archive.lewrockwell.com/block/block208.html
Block, W. E. (2013A). Rejoinder to Todea on the 'Open'
Contract of Immigration. The Scientific Journal of Humanistic Studies, 8(5),
52-55.
Block, W. E. (2013B). The Dangerous Fanatic Ronald Coase,
RIP. Retrieved from
http://www.economicpolicyjournal.com/2013/09/walter-block-on-dangerous-fanatic.html?utm_source=feedburner&utm_medium=email&utm_campaign=Feed%3A+econo
micpolicyjournal%2FKpwH+%28EconomicPolicyJournal.com%29
Block, W. E. (2014). Coase and the Chicago School. Retrieved
from http://archive.lewrockwell.com/lrc-blog/coase-and-the-chicago-school
Block, W. E. (2014A) "Should abortion be criminalized?
Rejoinder to Akers, Davies and Shaffer on Abortion." Management Education
Science Technology (MEST) Journal, 2(1), 33-44.
Block, W. E. (2014B) "Evictionism and
Libertarianism." Journal of Medicine and Philosophy, 35(2), 290- 294.
Block, W. E. (2014C) "Toward a libertarian theory of
evictionism." Journal of Family and Economic Issues, 35(2), 290-294. http://link.springer.com/article/10.1007%2Fs10834-013-9361-4
Block, W. E. (2015) "On immigration." December 21.
http://www.economicpolicyjournal.com/2015/12/walter-block-on-immigration.html
Block, W. E. (2015-2016) "On Ronald Coase as political
economist." Rutgers Law Record, 43, 117-132.
Block, W. E. (2016A) "Does Rothbard contradict himself
on punishment theory? No." May 7. https://www.lewrockwell.com/lrc-blog/rothbard-contradict-punishment-theory-no/
Block, W. E. (2016B) "Russian Roulette: Rejoinder to
Robins." Acta Economica et Turistica, 1(2), 197- 205. https://www.researchgate.net/publication/309300488_Russian_Roulette_Rejoinder_to_Robins
Block, W. E. (2016CA) "Contra Hoppe and Brat on
immigration." Management Education Science Technology journal, 4(1), 1-10.
http://mest.meste.org/MEST_1_2016/Sadrzaj_eng.html
Block, W. E. (2016D) "A response to the libertarian
critics of open-borders libertarianism." Lincoln Memorial University Law
Review, 4(1), 142-165. http://digitalcommons.lmunet.edu/lmulrev/vol4/iss1/6/
Block, W. E. (2017A) "Immigration and
Homesteading." The Journal Jurisprudence, 35, 9-42.
Block, W. E. (2017B) "Libertarian punishment theory and
unjust enrichment." Journal of Business Ethics, 154(1), 103-108.
Block, W. E. (2018A) "A libertarian theory of
immigration." The Scientific Journal of Humanistic Studies, Issue18,
34-42.
Block, W. E. (2018B) "The case for punishing those
responsible for minimum wage laws, rent control and protectionist
tariffs." Revista Jurídica Cesumar – Mestrado, 18(1), 235-263. http://periodicos.unicesumar.edu.br/index.php/revjuridica/article/view/6392/3190
Block, W. E. (2018C) "Judith Jarvis Thomson on
abortion; a libertarian critique." DePaul Journal of Health Care Law,
19(1), 1-17. http://via.library.depaul.edu/jhcl/vol19/iss1/3
Block, W. E. (2019A) "Return of Stolen Property: A
Libertarian Case for Reparations." December 23.
https://www.theepochtimes.com/return-of-stolen-property-a-libertarian-case-for-reparations_3177301.html
Block, W. E. (2019B) "Human shields, missiles, negative
homesteading and libertarianism." Ekonomia Wroclaw Economic Review, 25(1),
9-22.
Block, W. E. (2020A) "Reparations." February 16. https://www.unz.com/article/reparations/
Block, W. E. (2020B) "Return of Stolen Property: A
Libertarian Case for Reparations." December 18.
https://www.theepochtimes.com/return-of-stolen-property-a-libertarian-case-for-reparations_3177301.html
Block, W. E. (2021) Evictionism: The compromise solution to
the pro-life pro-choice debate controversy. Springer Publishing Company.
Block, W. E. (2022) "Contra Rothbard on Abortion and
the Beginning of Human Life." The Journal of Libertarian Studies, 26(1),
1-10.
Block, W. E. (2023) "Have I gone AWOL?" November
13. https://walterblock.substack.com/p/have-i-gone-awol
Block, W. E. (2024A) "Israel is an Apartheid Country?
No." January 31. https://www.mindingthecampus.org/2024/01/31/israel-is-an-apartheid-country-no/
Block, W. E. (2024B) "Schumer got it wrong. Israel will
be a pariah state if it adheres to Schumer's suicidal advice." March 22. https://www.israelhayom.com/opinions/schumer-got-it-wrong/
Block, W. E. (2024C) "Israel's opponents will always
find a way to blame it." February 26. https://www.israelhayom.com/opinions/israels-opponents-will-always-find-a-way-to-blame-it/
Block, W. E., William Barnett II, & Gene Callahan.
(2005) "The Paradox of Coase as a Defender of Free Markets." NYU
Journal of Law & Liberty, 1(3), 1075-1095.
Block, W. E., William Barnett II, & Joseph Salerno.
(2006) "Relationship between wealth or income and time preference is
empirical, not apodictic: critique of Rothbard and Hoppe." Review Austrian
Economics, 19(2), 69-80.
Block, W. E., & Matthew A. Block. (2000) "Toward a
Universal Libertarian Theory of Gun (Weapon) Control." Ethics, Place and
Environment, 3(3), 289-298.
Block, W. E., & Drew Brekus. (2019) "On the Problem
of 3 Billion Immigrants Crashing the Border." April 21.
https://www.targetliberty.com/2019/04/on-problem-of-3-billion-immigrants.html?utm_source=feedburner&utm_medium=email&utm_campaign=Feed:+Target
Liberty+(Target+Liberty)
Block, W. E., & Gene Callahan. (2003) "Is There a
Right to Immigration? A Libertarian Perspective." Human Rights Review,
5(1), 46-71.
Block, W. E., Alan G. Futerman, & Rafi Farber. (2016)
"A Libertarian Approach to the Legal Status of the State of Israel."
Indonesian Journal of International and Comparative Law, 3(3), 435-553. https://thejewishlibertarian.com/tag/the-legal-status-of-the-state-of-israel/
Block, W. E., & Alan G. Futerman. (2021) The Classical
Liberal Case for Israel. With commentary by Benjamin Netanyahu. Springer
Publishing Company
Block, W. E., & Alan G. Futerman. (2023A) "The
Moral Duty to Destroy Hamas." The Wall Street Journal, October 11. https://www.wsj.com/articles/the-moral-duty-to-destroy-hamas-ba626a41
Block, W. E., & Alan G. Futerman. (2023B) "Kristof
on Gazan children: A Rejoinder." The Jerusalem Report, November, 25.
Block, W. E., & Alan G. Futerman. (2023C) "Thomas
Friedman Is at It Again." Merion West, December 31. https://merionwest.com/2023/12/31/thomas-friedman-is-at-it-again/
Block, W. E., & Futerman, A. G. (2023D). What
anti-Israel critics get wrong about morality in war. Israel Hayom. https://www.israelhayom.com/opinions/what-anti-israel-critics-get-wrong-about-morality-in-war/
Block, W. E., & Futerman, A. G. (2024A). Pacifism is not
Peaceful, Only Justice Is. ISGAP. https://isgap.org/flashpoint/pacifism-is-not-peaceful-only-justice-is/
Block, W. E., & Futerman, A. G. (2024B). Collective
Punishment for Gaza? No. Collateral Damage? Unfortunately, Yes. Merion West. https://merionwest.com/2024/01/19/collective-punishment-for-gaza-no-collateral-damage-unfortunately-yes/
Block, W. E., Kinsella, S., & Hoppe, H-H. (2000). The
Second Paradox of Blackmail. Business Ethics Quarterly, 10(3), 593-622.
Block, W. E., Klein, P., & Hansen, P. H. (2007). The
Division of Labor under Homogeneity: A Critique of Mises and Rothbard. The
American Journal of Economics and Sociology, 66(2), 457-464.
Block, W. E., & Whitehead, R. (2005). Compromising the
Uncompromisable: A Private Property Rights Approach to Resolving the Abortion
Controversy. Appalachian Law Review, 4(2), 1-45.
Block, W. E., & Yeatts, G. (1999-2000). The Economics
and Ethics of Land Reform: A Critique of the Pontifical Council for Justice and
Peace’s ‘Toward a Better Distribution of Land: The Challenge of Agrarian
Reform.’ Journal of Natural Resources and Environmental Law, 15(1), 37-69.
Botbol, A. (2023). Global women’s rights groups silent as
Israeli women testify about rapes by Hamas. The Times of Israel. https://www.timesofisrael.com/global-womens-rights-groups-silent-as-israeli-women-testify-about-rapes-by-hamas/
Caplan, B. (2015). The Mellow Heuristic. EconLog Post.
https://www.google.com/search?q=The+Mellow+Heuristic
Coase, R. (1960). The Problem of Social Cost. Journal of Law
and Economics, 3, 1–44.
Crepelle, A., & Block, W. E. (2017). Property Rights and
Freedom: The Keys to Improving Life in Indian Country. Washington & Lee
Journal of Civil Rights and Social Justice, 23(2), 314-342.
Czopek, M. (2023). No, this video doesn’t show Israeli
military killing people at Oct. 7 concert in Israel. Politifact. https://www.politifact.com/factchecks/2023/nov/17/stew-peters/no-this-video-doesnt-show-israeli-military-killing/
Dalrymple, T. (2024). Crime and Punishment, Justice
Underserved. https://www.takimag.com/article/justice-underserved
Dalrymple, T. (2020). Justice Means Punishment. https://lawliberty.org/justice-means-punishment/
Deist, J. (2018). Block on immigration. Mises Institute.
https://mises.org/library/immigration-roundtable-walter-block
Dyke, J., & Block, W. E. (2011). Explorations in
Property Rights: Conjoined Twins. Libertarian Papers, 3. http://libertarianpapers.org/2011/38-dyke-block-conjoined-twins/
Doron, D. (2009). Say No To A Palestinian State. Forbes.
https://www.forbes.com/2009/05/16/israel-palestinians-arab-state-opinions-contributors-obama.html
Duffy, K. (2023). Invasion of Gaza - Rothbard vs. Block. Lew
Rockwell.
https://www.lewrockwell.com/2023/11/kevin-duffy/invasion-of-gaza-rothbard-vs-block/
Fabian, E. (2023A). IDF: Some 300 Gaza detainees questioned,
give vital details on Hamas bases in hospitals. The Times of Israel.
https://www.timesofisrael.com/idf-some-300-gaza-terrorists-questioned-give-details-on-hamas-bases-in-hospitals/
Fabian, E. (2023B). IDF says it found Hamas rocket-making
lab, weapons and tunnel entrance inside Gaza City mosque. The Times of Israel. https://www.timesofisrael.com/liveblog_entry/idf-says-it-located-hamas-rocket-making-lab-weapons-and-tunnel-entrance-inside-gaza-city-mosque/
Fabian, E. (2024, February 10). Directly beneath UNRWA’s
Gaza headquarters, IDF uncovers top secret Hamas data center. The Times of
Israel. https://www.timesofisrael.com/directly-beneath-unrwas-gaza-headquarters-idf-uncovers-top-secret-hamas-data-center/
Falk, P. (2023, November 8). Israel says these photos show
how Hamas places weapons in and near U.N. facilities in Gaza, including
schools. CBS News. https://www.cbsnews.com/news/israel-photos-hamas-gaza-weapons-un-facilities-including-schools/
Farber, R., Block, W. E., & Futerman, A. (2018). Reply
to Mosquito on Israel and libertarianism. Review of Social and Economic Issues,
1(5), 29-38. http://rsei.rau.ro/images/V1N5/3-
REPLY%20TO%20MOSQUITO%20ON%20ISRAEL-RSEI%205_2018.pdf
Frey, S. (2024, March 7). UN report confirms sexual violence
during Hamas attack on Israel. Le Monde.
https://www.lemonde.fr/en/international/article/2024/03/07/un-report-confirms-sexual-violence-during-hamas-attack-on-israel_6595811_4.html
Friedman, M. (1962). Capitalism and Freedom. Chicago:
University of Chicago Press
Futerman, A. G., & Block, W. E. (2023A, December 17).
How Jews Escaped Their Dismal Fate. Wall Street Journal.
https://www.wsj.com/articles/how-jews-escaped-their-dismal-fate-zionism-israel-war-gaza-oct-7-persecution-479544f2?st=ri7xawjnpj1d6z5&reflink=desktopwebshare_permalink
Futerman, A. G., & Block, W. E. (2023B, December 28).
The mental mechanics of anti-Zionism. Israel Hayom. https://www.israelhayom.com/opinions/the-mental-mechanics-of-anti-zionism/
Futerman, A. G., & Block, W. E. (2023C, November 9).
Let's give peace a chance in Gaza? Israel Hayom.
https://www.israelhayom.com/2023/11/09/lets-give-peace-a-chance-in-gaza/
Futerman, A. G., & Block, W. E. (2023D, December 11).
Israeli versus Arab land claims. Israel Hayom. https://www.israelnationalnews.com/news/381754
Futerman, A. G., & Block, W. E. (2023E, December 24).
Oct. 7 shows that antisemitism is mainstream. Israel Hayom.
https://www.israelhayom.com/opinions/oct-7-shows-that-antisemitism-is-mainstream/
Futerman, A. G., & Block, W. E. (2023F, December 19).
Hamas has a choice. Israel Hayom. https://www.israelhayom.com/opinions/hamas-has-a-choice/
Futerman, A. G., & Block, W. E. (2023G, November 27).
New York Times: Kristof on Gaza. Israpundit.
https://www.israpundit.org/kristof-on-gaza/
Futerman, A. G., & Block, W. E. (2023H, November 14).
Israel's critics don't know what they are talking about. Israel Hayom. https://www.israelhayom.com/opinions/is-it-reasonable-to-demand-proportionality-of-isarel/
Futerman, A. G., & Block, W. E. (2023I, December). Come
and See. Quadrant Magazine, 602, 14-18. https://quadrant.org.au/magazine/2023/12/come-and-see/
Futerman, A. G., & Block, W. E. (2023J, December 4).
What anti-Israel critics get wrong about morality in war. Israel Hayom.
https://www.israelhayom.com/opinions/what-anti-israel-critics-get-wrong-about-morality-in-war/
Futerman, A. G., Farber, R., & Block, W. E. (2016,
October 13). The Libertarian Case for Israel. Forward. https://forward.com/scribe/351957/tk-tk/
Futerman, A. G., Block, W. E., & Farber, R. (2020, March
15). The True Nature of the BDS Movement. The Jerusalem Post.
https://www.jpost.com/Opinion/The-true-nature-of-the-BDS-movement-620988
Futerman, A. G., & Block, W. E. (Forthcoming). The
Classical Liberal Case for Israel: A Summary. In Cosmos + Taxis, Symposium on
The Classical Liberal Case for Israel.
Futerman, A. G., & Block, W. E. (Forthcoming). Rejoinder
to Gordon and Njoya on Israel, Hamas and Libertarianism.
Gettleman, J., Schwartz, A., & Sella, A. (2023, December
28). ‘Screams Without Words’: How Hamas Weaponized Sexual Violence on Oct. The
New York Times.
https://www.nytimes.com/2023/12/28/world/middleeast/oct-7-attacks-hamas-israel-sexual-violence.html
Globes. (2006, August 14). Olmert: We will continue to
pursue Hizbullah leaders. http://www.globes.co.il/en/article-1000122795
Goldenberg, T., Jobain, N., & Jeffery, J. (2024, January
29). Document spells out allegations against 12 UN employees Israel says
participated in Hamas attack. AP. https://apnews.com/article/israel-hamas-war-news-01-29-2024-4c49c2fb89c3bfd4963f2260b34943c1
Gordon, D. (1988, November). Radical & Quasi-Kantian.
Liberty, 46–47.
Gordon, D., & Njoya, W. (2024, February 2). The
Classical Liberal Case For Israel. LewRockwell. https://www.lewrockwell.com/2024/02/no_author/the-classical-liberal-case-for-israel/
Gordon, D. (2023, July-August). Slobodian Contra Rothbard.
The Austrian, 9(4), 22-25. https://mises.org/es/library/slobodian-contra-rothbard
Gregory, A., & Block, W. E. (2007). On Immigration:
Reply to Hoppe. Journal of Libertarian Studies, 21(3), 25-42.
Gutkin, L. (2024, February 5). The Hyperbolic Style in
American Academe. Chronicle.
https://www.chronicle.com/article/the-hyperbolic-style-in-american-academe?utm_source=Iterable&utm_medium=email&utm_campaign=campaign_8956763_nl_
Academe-Today_date_20240206&cid=at&sra=true
Gwartney, J., Lawson, R. W., & Block, W. E. (1996).
Economic Freedom of the World, 1975-1995. Vancouver, B.C. Canada: the Fraser
Institute. http://www.fraserinstitute.ca/pdf/catalogue.pdf; isbn: 0-88975-157-9
Hamas Covenant. (1988). The Avalon Project, Yale Law School.
https://avalon.law.yale.edu/20th_century/hamas.asp
Hamowy, R. (1961). Hayek’s Concept of Freedom: a Critique.
New Individualist Review. http://oll.libertyfund.org/index.php?Itemid=280&id=1267&option=com_content&task=view
Hamowy, R. (1977). Medicine and the crimination of sin:
'self-abuse' in 19th century America. The Journal of Libertarian Studies, 1(3),
229-270
Hamowy, R. (1978). Law and the liberal society: F.A. Hayek’s
constitution of liberty. The Journal of Libertarian Studies, 2(4), 287-297
Hamowy, R. (1979). The Early Development of Medical
Licensing Laws in the United States, 1875-1900. Journal of Libertarian Studies,
3(1), 73-119. https://mises.org/sites/default/files/3_1_5_0.pdf
Hamowy, R. (1984). Canadian Medicine: A Study in Restricted
Entry. Vancouver: The Fraser Institute
Hazlitt, H. (2008). Economics in One Lesson.
Hazlitt, H. (2008). Economics in One Lesson. Auburn, AL:
Mises Institute. [PDF]. http://mises.org/books/economics_in_one_lesson_hazlitt.pdf
Hoppe, H.-H. (1988). Utilitarians and Randians vs Reason.
Liberty, (November), 53–54.
Hoppe, H.-H. (1993). The Economics and Ethics of Private
Property. Boston: Kluwer Academic Publishers.
Hoppe, H.-H. (1995). Economic Science and the Austrian
Method. Auburn, AL: The Ludwig von Mises Institute. [PDF].
http://www.mises.org/esandtam/pes1.asp; http://www.mises.org/esandtam/pfe3.asp
Hoppe, H.-H., Hulsmann, G., & Block, W. E. (1998).
Against Fiduciary Media. Quarterly Journal of Austrian Economics, 1(1), 19-50.
[PDF]. http://www.mises.org/journals/qjae/pdf/qjae1_1_2.pdf
Hoppe, H.-H. (2001). Democracy - The God That Failed: The
Economics and Politics of Monarchy, Democracy, and Natural Order. New Jersey:
Transaction Publishers.
Hoppe, H.-H., & Block, W. E. (2002). Property and
Exploitation. International Journal of Value-Based Management, 15(3), 225-236.
[PDF]. http://www.mises.org/etexts/propertyexploitation.pdf
Hoppe, H.-H. (2023). The Making of an Anarchist: Rothbard’s
For a New Liberty at Fifty (1973–2023). U Cavallo, J.A., Block, W.E. (eds)
Libertarian Autobiographies. Cham: Palgrave Macmillan.
Hoppe, H.-H. (2024). An Open Letter to Walter E. Block. https://www.lewrockwell.com/2024/01/hans-hermann-hoppe/breaking-up-is-hard-to-do-but-sometimes-necessary/
Horwitz, S. (2012). ‘Anti-State’ or ‘Pro-Liberty’? Some
Thoughts on Israel. Bleeding Heart Libertarians.
https://bleedingheartlibertarians.com/2012/11/anti-state-or-pro-liberty-some-thoughts-on-israel/
Huebert, J. (2024). Statement on Hoppe, Block, Hamas,
Israel. https://twitter.com/JacobHuebert/status/1752857894591053940
Israel Defense Forces. (2023A). The Shifa Hospital: Live
Updates Regarding All Terrorist Infrastructure Located.
https://www.idf.il/en/mini-sites/hamas-israel-war-24/all-articles/the-shifa-hospital-live-updates-regarding-all-terrorist-infrastructure-located/
Israel Defense Forces. (2023B, Oct 18). Gaza Hospital Blast:
Initial IDF Al-Ahli Report.
https://www.idf.il/en/mini-sites/hamas-israel-war-24/all-articles/al-ahli-al-ma-amadani-hospital-initial-idf-aftermath-report-october-18-2023/
Israel National Digital Agency - Govextra. (2024). Most
recent update: Mar. 15, 2024.
https://govextra.gov.il/cogat/humanitarian-efforts/home/
Jewish Virtual Library. (N. D.). Golda Meir quotes on Israel
and Judaism. Retrieved from https://www.jewishvirtuallibrary.org/golda-meir-quotes-on-israel-and-judaism
Joffre, T. (2023). UNRWA continues to teach and spread hate
to Palestinians, report states. The Jerusalem Post.
https://www.jpost.com/middle-east/article-734321
Journo, E. (2023). Hamas’s savagery reflects its nihilistic
goal. New Ideal. https://newideal.aynrand.org/hamass-savagery-reflects-its-nihilistic-goal/
Kampeas, R. (2024). UN report validates ‘clear and
convincing’ allegations of Hamas sexual violence. Jewish Telegraphic Agency.
https://www.jta.org/2024/03/04/politics/un-report-validates-clear-and-convincing-allegations-of-hamas-sexual-violence
Kingsley, P., & Bergman, R. (2024a). Israeli hostage
says she was sexually assaulted and tortured in Gaza. The New York Times. https://www.nytimes.com/2024/03/26/world/middleeast/hamas-hostage-sexual-assault.html
Kingsley, P., & Bergman, R. (2024b). U.N. agency in Gaza
fought Hamas infiltration; not hard enough, Israel says. The New York Times.
https://www.nytimes.com/2024/02/10/world/middleeast/unrwa-hamas-gaza.html
Kinsella, S. (1996a). New rationalist directions in
libertarian rights theory. Journal of Libertarian Studies, 12(1), 323–338.
Kinsella, S. (1996b). Punishment and proportionality: the estoppel approach.
The Journal of Libertarian Studies, 12(1), 51–74. http://www.mises.org/journals/jls/12_1/12_1_3.pdf
Kinsella, S. (1997). A libertarian theory of punishment and
rights. Loyola of Los Angeles Law Review, 30, 607–645.
Kinsella, S. (1998-1999). Inalienability and punishment: A
reply to George Smith. Journal of Libertarian Studies, 14(1), 79–93. http://www.mises.org/journals/jls/14_1/14_1_4.pdf
Kinsella, S. (2002). Defending argumentation ethics: Reply
to Murphy & Callahan. Anti-state.com. https://www.anti-state.com
Koenig, M. (2023). Thirty-one Harvard organizations blame
Israel for Hamas attack: ‘Entirely responsible’. New York Post.
https://nypost.com/2023/10/09/thirty-one-harvard-organizations-blame-israel-for-hamas-attack/
Kuttler, H. (2024). Israel’s mental health tsunami. Tablet. https://www.tabletmag.com/sections/community/articles/israel-mental-health-tsunami
Locke, J. (1689). Second Treatise. In The Founder’s
Constitution (Vol. 1, Ch. 16, Doc. 3). The University of Chicago Press. http://press-pubs.uchicago.edu/founders/documents/v1ch16s3.html
Loo, A., & Block, W. E. (2017-2018). Threats against
third parties: A libertarian analysis. Baku State University Law Review, 4(1),
52–64. http://lr.bsulawss.org/archive/volume4/issue1/
Luttwak, E. N. (2023). Israel’s intelligence failure.
Tablet. https://www.tabletmag.com/sections/israel-middle-east/articles/israel-intelligence-failure-hamas-edward-luttwak
Magid, J., & AFP. (2023). Israel agrees to allow 100
trucks of humanitarian aid into Gaza each day — official. The Times of Israel. https://www.timesofisrael.com/israel-agreed-to-allow-100-trucks-of-humanitarian-aid-into-gaza-each-day-official/
Magid, J. (2023). Biden aide: Israel taking steps to protect
civilians that even US might not have done. The Times of Israel.
https://www.timesofisrael.com/liveblog_entry/biden-aide-israel-taking-steps-to-protect-civilians-that-even-us-might-not-have-done/
MEMRI. (2017). Hamas Political Bureau Deputy Head Saleh
Al-'Arouri: Iran is the only country that provides real and public support to
the Palestinian resistance. https://www.memri.org/tv/hamas-political-bureau-deputy-head-saleh-arouri-iran-only-country-provides-real-support-palestinian-resistance
MEMRI. (2023). Hamas Official Ghazi Hamad: We will repeat
the October 7 attack, time and again, until Israel is annihilated; We are
victims – everything we do is justified. https://www.memri.org/tv/hamas-official-ghazi-hamad-we-will-repeat-october-seven-until-israel-annihilated-victims-everything-we-do-justified
MEMRI. (2024a). Hamas Leader Ismail Haniyeh: We should hold
on to the moment of the victory of October 7 and build upon it; Time is on our
side; Donations to Gaza are not 'humanitarian aid' but 'financial jihad'. https://www.memri.org/reports/hamas-leader-ismail-haniyeh-we-should-hold-moment-victory-october-7-and-build-upon-it-time
MEMRI. (2024b). Hamas Official Ali Baraka on Hizbullah TV:
We can repeat October 7 many times; The Mujahideen stormed the Gaza envelope
and tomorrow they will storm the Galilee, Israel from wherever they can. https://www.memri.org/tv/hamas-official-ali-baraka-hizbullah-tv-repeat-october-seven-mujahideen-gaza-envelope-tomorrow-storm-galilee-israel
MEMRI. (2024c). Former Iranian Cultural Attaché to Lebanon
Mohammad Mehdi Shariatmadar: Every bullet, rocket, UAV fired against Israel
from any place was either made in Iran or is the product of Iranian training. https://www.memri.org/tv/fmr-iran-cultural-attache-lebanon-mohammad-mehdi-shariatmadar-bullet-rocket-uav-fired-israel-anywhere
Meng, J. C. S. (2002). Hopp(e)ing onto new ground: A
Rothbardian proposal for Thomistic natural law as the basis for Hans-Hermann
Hoppe’s praxeological defense of private property. Working paper.
http://www.mises.org/journals/scholar/meng.pdf
Mises, L. von. (1944). Omnipotent Government. Yale
University Press. Liberty Fund and The Ludwig Von Mises Institute.
https://mises.org/library/omnipotent-government-rise-total-state-and-total-war
Morris, Benny. 2008. “Israel and the Palestinians. Madam, -
Israel-haters are fond of citing - and more often, mis-citing - my work in
support of their arguments.” Irish Times, February 21;
https://www.irishtimes.com/opinion/letters/israel-and-the-palestinians-1.896017
Nakhoul, S. (2023). How Hamas secretly built a 'mini-army'
to fight Israel. Reuters. https://www.reuters.com/world/middle-east/how-hamas-secretly-built-mini-army-fight-israel-2023-10-13/
Nichols, M. (2024). UN team says rape, gang rape likely
occurred during Hamas attack on Israel. Reuters. https://www.reuters.com/world/middle-east/un-team-says-rape-gang-rape-likely-occurred-during-hamas-attack-israel-2024-03-04/
Nouveau, L., & Block, W. E. (2020). A comment on
reparations for slavery. Libertas: Segunda Epoca. http://www.journallibertas.com/online-first.html
Olson, C. B. (1979). Law in anarchy. Libertarian Forum,
12(6), 4.
http://64.233.167.104/u/Mises?q=cache:gFT18_ZusWoJ:www.mises.org/journals/lf/1979/1979
_11-12.pdf+two+teeth+for+a+tooth&hl=en&ie=UTF-8
Pacchiani, G. (2023). Senior Fatah official justifies Oct. 7
massacre as ‘defensive war’ against Israel. The Times of Israel. https://www.timesofisrael.com/senior-fatah-official-justifies-oct-7-
massacre-as-defensive-war-against-israel/
Palestinian Center for Policy and Survey Research. (2023).
Public Opinion Poll No (90) December 13. Preuzeto sa https://www.pcpsr.org/sites/default/files/Poll%2090%20English%20Full%20text%20Dec%2020
23.pdf
Raico, R. (1977). Classical Liberal exploitation theory: a
comment on Professor Liggio's paper. The Journal of Libertarian Studies, 1(3),
179-184. http://mises.org/daily/4567/
Raico, R. (1995). The Austrian school and classical
liberalism. Advances in Austrian Economics, 2A, 3- 38. http://www.mises.org/etexts/austrianliberalism.asp
Raico, R. (2010). Great Wars and Great Leaders: A Rebuttal.
Auburn, AL: The Mises Institute.
Raico, R. (2012). Classical Liberalism and the Austrian
School. Auburn, AL: The Mises Institute.
Raimondo, J. (1992). John T. Flynn: Exemplar of the Old
Right. The Journal of Libertarian Studies, 10(2), 107-125.
Raimondo, J. (1993). Reclaiming the American Right.
Burlingame, CA: Center for Libertarian Studies.
Raimondo, J. (1996). Civil Rights for Gays? The Free Market,
14(1). https://mises.org/library/civil-rights-gays
Raimondo, J. (2000). An Enemy of the State: The Life of
Murray N. Rothbard. Amherst, NY: Prometheus Books.
Raimondo, J. (2007). Cato Institute VP Sneers At Ron Paul:
He’s Not Our ‘Kind of Person!’. Preuzeto sa http://www.antiwar.com/blog/2007/12/07/cato-institute-vp-sneers-at-ron-paul-hes-not-our-kind-of-person/
Raimondo, J. (2008). Libertarianism’s Divergent Roads.
Taki’s Magazine. Preuzeto sa http://www.takimag.com/site/article/libertarianisms_divergent_roads/
Reuters. (2024). Hamas had tunnels under UN Gaza HQ, Israel
says. February 11. Preuzeto sa https://www.youtube.com/watch?v=CkXWcEScWGg
Rothbard, M. N. (1967). “War Guilt in the Middle East.” Left
and Right. Volume 3, Number 3; Spring-Autumn, pp. 20-30;
http://mises.org/journals/lar/pdfs/3_3/3_3_4.pdf;
reprinted:http://archive.lewrockwell.com/rothbard/rothbard217.html;
http://original.antiwar.com/rothbard/2010/03/02/war-guilt-in-the-middle-east/;
http://www.lewrockwell.com/2014/07/murray-n-rothbard/war-guilt-in-the-middle-east/;
https://www.panarchy.org/rothbard/palestina.html; http://original.antiwar.com/rothbard/2010/03/02/war-guilt-in-the-middle-east/
Rothbard, M. N. (1973). For A New Liberty. Macmillan, New
York;
https://cdn.mises.org/For%2520a%2520New%2520Liberty%2520The%2520Libertarian%2520
Manifesto_3.pdf
Rothbard, M. N. (1975). Conceived in Liberty, Volume I--A
New Land, A New People, The American Colonies in the Seventeenth Century. New
Rochelle, NY: Arlington House Publishers. https://mises.org/library/libertarian-origins-rhode-island
Rothbard, M. N. (1977). “Punishment and Proportionality.” In
R. E. Barnett and J. Hagel, III (eds.), Assessing the Criminal: Restitution,
Retribution, and the Legal Process. Cambridge, MA: Ballinger Publishing Co.,
pp. 259-270.
Rothbard, M. N., & Block, W. E. (1987). Introductory
Editorial. The Review of Austrian Economics, 1, ix-xiii.
Rothbard, M. N. (1988, Nov). Beyond Is and Ought. Liberty.
pp: 44–45.
Rothbard, M. N. 1998. The Ethics of Liberty. New York: New
York University Press.
https://cdn.mises.org/The%20Ethics%20of%20Liberty%2020191108.pdf; Rothbard, M.
N. (2002, Fall). Milton Friedman Unraveled. Journal of Libertarian Studies,
16(4), 37-54. http://www.mises.org/journals/jls/16_4/16_4_3.pdf
Said, S., Faucon, B., & Kalin, S. (2023, Oct 8). Iran
Helped Plot Attack on Israel Over Several Weeks. The Wall Street Journal. https://www.wsj.com/world/middle-east/iran-israel-hamas-strike-planning-bbe07b25
Senatore, T. D. (2023, Nov 29). Review: The Liberal Case for
Israel by Walter Block and Alan Futerman. The Times of Israel Blogs,
https://blogs.timesofisrael.com/review-the-classical-liberal-case-for-israel-by-block-and-futerman/;
https://blogs.timesofisrael.com/review-the-liberal-case-for-israel-by-walter-block-and-alan-futerman/
Siegel, J., & Leibovitz, L. (2023, Jul 16). End U.S. Aid
to Israel.” Tablet.
https://www.tabletmag.com/sections/news/articles/end-american-aid-israel
Spooner, L. (1875). Vices are not crimes. Auburn, AL: Mises
Institute. https://cdn.mises.org/vices_are_not_crimes.pdf
Sunstein, C. R. (2024, Apr 1). The Nobel Winner Who Liked to
Collaborate with His Adversaries. The New York Times. https://www.nytimes.com/2024/04/01/opinion/nobel-daniel-kahneman-collaboration.html
Taheri, A. (2023, Oct 15). Hamas and Israel: What Next?
Gatestone Institute. https://www.gatestoneinstitute.org/20048/hamas-israel-what-next
Times of Israel Staff. (2024, Feb 21). Israel submits report
to UN on Hamas’s mass weaponization of rape.” The Times of Israel. https://www.timesofisrael.com/israeli-report-submitted-to-un-on-hamass-mass-scale-weaponization-of-rape/
United Nations Office for the Coordination of Humanitarian
Affairs. (2023, Sep 18). Movement in and out of Gaza: update covering August
2023. https://www.ochaopt.org/content/movement-and-out-gaza-update-covering-august-2023
UN News. (2023, Oct 17). UN chief ‘horrified’ by strike on
Gaza hospital, as warring sides blame each other. https://news.un.org/en/story/2023/10/1142472
UN Meetings Coverage and Press Releases. (2024, Mar 11).
Reasonable Grounds to Believe Conflict-Related Sexual Violence Occurred in
Israel During 7 October Attacks, Senior UN Official Tells Security Council.
9572ND Meeting (PM) SC/15621. https://press.un.org/en/2024/sc15621.doc.htm
Sky News. (2024, Feb 1). Women's genitals 'systemically
mutilated' in Hamas attack, says Israeli reservist who dealt with bodies. Sky
News. https://news.sky.com/story/womens-genitals-systemically-mutilated-in-hamas-attack-says-israeli-reservist-who-dealt-with-bodies-13060959
Whitehead, R., & Block, W. E. (2003, Fall). Taking the
assets of the criminal to compensate victims of violence: a legal and
philosophical approach. Wayne State University Law School Journal of Law in
Society 5(1), 229-254
Wilder Lane, R. (1943). The Discovery of Freedom: Man's
Struggle Against Authority. New York: The John Day Company.
Wistrich, R. S. (2014). Gaza, Hamas, and the Return of
Antisemitism. Israel Journal of Foreign Affairs, 8(3), 35-48. DOI
10.1080/23739770.2014.11446601
Wyner, A. (2024, Mar 7). How the Gaza Ministry of Health
Fakes Casualty Numbers. Tablet. https://www.tabletmag.com/sections/news/articles/how-gaza-health-ministry-fakes-casualty-numbers
Zivotofsky, A. (2023, Oct 27). Is Gaza actually an open-air
prison? - opinion. The Jerusalem Post. https://www.jpost.com/opinion/article-770411
Yorumlar
Yorum Gönder