Bruce Giley - Chinua Achebe - Kolonyalizmin Olumlu Mirasları Üzerine


 







ÖZET


Merhum Nijeryalı yazar Chinua Achebe, Afrika'da kolonyalizm karşıtı ideolojinin yükselişinde ve sürekliliğinde kilit bir figür olmuştur. Yine de Achebe kaleme aldığı son eserinde kolonyalizmin olumlu mirasları hakkında net bir açıklama yapmış ve İngilizlerin aşağı Nijer havzasında devlet kurma ve ulus inşa etme yönündeki faaliyetlerini övmüştür. Achebe'nin 1958'den 2013'teki ölümüne kadar olan dönemde kaleme aldığı yazı ve yorumlarının dikkatli bir şekilde incelenmesi, Achebe'nin asla çoğu kişinin varsaydığı gibi basit bir kolonyalizm karşıtı figür olmadığını ve onun görünürdeki tersine dönüşümünün Afrika tarihi ve siyaseti üzerine bir ömür boyu süren derinlemesine tefekkürün doruk noktası olarak değerlendirilebileceğini göstermektedir. Achebe'nin son zamanlarında ortaya koyduğu görüşler, bugün Afrika'da ulusal kimlik oluşumu ve devlet inşası ile ilgili bilgiler açısından önemli paradigmatik çıkarımlara sahiptir. Afrikalı yazarlar arasında en fazla tanınan kişi olan Chinua Achebe, 2012 yılında, ölümünden bir yıl önce, yani 82 yaşındayken, 1967-1970 yılları arasında memleketi olan Nijerya'yı parçalayan Biafran savaşını kederli bir şekilde anlattığı eserini yayınladı. Achebe'nin saygınlığı ve yakın zamanda hayatını kaybetmesi göz önüne alındığında, “There was a country” adlı kitabı, alışılmışın ötesinde sayıda değerlendirme ile karşılaştı ve bunların çoğu Achebe'ye ve mirasına saygı duruşunda bulundu. Kitap esas olarak kişisel bir savaş anısı olmakla birlikte, Nijerya'nın tarihi ve bir devlet ve ulus olarak zayıflığının nedenleri üzerine kaleme alınmış uzun bir tefekkürdür. Achebe'nin ülkedeki siyasi liderlerin başarısızlıklarına ilişkin öne sürdüğü argümanlar tanıdıktır. Ancak şaşırtıcı olan, Achebe'nin Nijerya devletinin zayıflığının temel nedenlerinden birinin İngilizlerden devralınan kolonyal mirasın çok fazla inkâr edilmesi olduğunu savunmasıdır. Kolonyalizm karşıtı görüşleriyle tanınan Achebe, son eserinde Nijer Nehri'nin aşağı bölgesinde kolonyalizmin, zararlı miraslarının yanı sıra faydalı ve hâlâ geçerliliğini koruyan miraslar bıraktığını iddia etmiştir. Belki de daha şaşırtıcı olanı, kimsenin bunu fark etmemiş gibi görünmesidir. “There was a country” adlı kitabı değerlendirenlerin neredeyse tamamı, Achebe'nin İngiliz kolonyalizminin yeniden değer kazanmasına dair dile getirdiği düşüncelerini görmezden gelmiş ya da önemsizleştirmiş ve Achebe'nin kolonyalizm karşıtı bir kahraman olduğunu yeniden teyit etmişlerdir. Bu durum, niyetinin 'tüm cevapları vermek değil, soruları gündeme getirmek ve belki de bu süreçte birkaç baş ağrısına neden olmak' olduğunu ısrarla vurgulayan Achebe'nin son düşüncelerinden daha fazlasının söz konusu olduğunu göstermektedir. Bu kitap daha ziyade, Afrika ile ilgili meselelerde kolonyalizm karşıtı düşüncenin paradigmatik statüsü ve bunun devlet inşası ve ulusal kimlik üzerindeki kötü etkileri konusunda beklenmedik bir ders vermiştir. Bu makale, Achebe'nin kolonyal temasların sıklıkla aldığı biçimleri eleştirdiğini, ancak aynı zamanda kolonyalizmin Afrika'ya getirdiği modernitenin sağlıklı bir değişim olduğuna inandığını savunmaktadır. Dahası, kendisi kolonyalizmin Afrika toplumlarını yetkisiz hale getirme biçimlerini kınarken, yeniden yetki sahibi olabilmenin kolonyalizm altında uygulanan eğitimsel, idari ve sosyal yönetim biçimlerinin çoğunu reddetmeyi değil, benimsemeyi gerektirdiğine inanıyordu. Başka bir deyişle, Achebe'nin çalışması, Afrika'da devlet kapasitesinin yolları ve kaynakları üzerine teoriler üretilirken, akademisyenlerin en bariz olanın, yani kolonyal mirasın olumlu yönlerini göz ardı ettiklerini hatırlatmaktadır. Afrika'da devlet inşası için en iyi yaklaşım olarak 'Doğal Akışa Uygun Gitme' (Going with the Grain) ya da 'kalkınmacı neo-patrimonyalizm' argümanlarının yerelleşme tartışmalarını yeniden canlandırdığı bir dönemde, Achebe'nin kolonyal mirasın olumlu yönlerine ilişkin görüşlerini yeniden ele almak daha önemli olamazdı. Makale dört aşamada ilerlemektedir. İlk bölümde, Achebe'nin kolonyal mirasın paradigmatik bir eleştirmeni olarak sahip olduğu ün, devlet inşası ve ulus oluşumuna ilişkin çağdaş tartışmalar bağlamında özetlenmektedir. İkinci bölümde, Achebe'nin “There was a country “adlı eserinde kolonyalizm üzerine aldığı pozisyonlar ele alınmakta ve üçüncü bölümde bu pozisyonların Achebe'nin daha önceki eserlerinden kesin bir kopuşu temsil edip etmediği değerlendirilmektedir. Dördüncü bölüm, Achebe'nin görüşlerinin daha incelikli bir şekilde anlaşılmasının paradigmatik çıkarımlarını ve bunun Afrika'da siyasi kalkınma ve devlet inşası üzerine çağdaş araştırmalar için uygunluğunu ele almaktadır. 


Kolonyalizm eleştirmeni olarak Achebe


Afrika'da devlet inşası üzerine yapılan araştırmalar kurumsal (demokrasi, hukukun üstünlüğü, anayasalar), kalkınma (büyüme, eğitim, ticaret) ve etno-politik (etnik kimlik, ulus inşası, koalisyon kurma, çatışma yönetimi) boyutlar arasında gidip gelmiştir. Tüm bu yaklaşımların genel olarak ortak noktası, kolonyalizmin kötü bir etkisi olduğu görüşüdür. Bu görüşe göre, Avrupalı idareciler tarafından uygulamaya konulan devlet kurumları ve politikaları yerli yönetim biçimlerini, kalkınma yörüngelerini ve sosyal dengeleri tahrip ederek ilerlemeyi engelleyen ters eğilimler yaratmıştır. Kartograflar tarafından aceleyle bir araya getirilen uluslar tutarlılıktan yoksun kalırken, kolonyal devlete karşı gösterilen direnç, kamu alanına karşı da bir hoşnutsuzluk şeklinde tezahür etmiş ve bu alan yağmalanacak bir nesne olarak görülmeye başlanmıştır. Bu görüşün politik anlamı Gine-Bissau milliyetçisi Amilcar Cabral tarafından şöyle özetlenmiştir: “Bizim görüşümüze göre, halkımız için her şeyi mümkün kılmak amacıyla ülkemizdeki kolonyal devletin tüm yönlerini tamamen yok etmek, kırmak, kül haline getirmek gerekmektedir.” Sonuç olarak, Afrikanistler kolonyal geçmişin izlerini taşıyan politika çözümlerine karşı özel bir çekince göstermişlerdir. Bu tür çözümlere alternatif olarak, yerel halka özgü çözümlerin yeniden canlandırılmasını tercih etmişlerdir. Örneğin Tim Kelsall'ın 'öze dönme' yaklaşımı, 'Afrika'da hiçbir zaman var olmamış kamu ve özel arasında güçlü bir ayrım üzerine kurulu ithal edilmiş ideolojik, yasal ve hükümet sistemini' açıkça reddetmekte ve bunun yerine 'kişiselleştirilmiş kayırmacı ağlar' aracılığıyla kaynak sağlayan Büyük Adam yöneticilerinden oluşan 'şeffaf olmayan' bir sistemi benimsemektedir.  Richard Crook ve David Booth, Batı'nın yönetim anlayışının aksine, 'yerel düzenlemeler, rüşvetler, anlaşmalar ve siyasi kayırmacılıkla gayri resmi hale gelen ve nüfuz edilen' yönetim anlayışının etkinliğini savunmaktadır. Afrika'daki siyasi, ekonomik ve sosyal değişime yönelik bu kolonyalizm karşıtı yaklaşımın tüm ikonik figürleri arasında belki de hiçbiri Chinua Achebe kadar önemli değildir. Onun “Things fall apart” adlı romanı, Afrika'nın temel gerçeği olarak değerlendirilen kolonyalizmin tahribatını teyit etmek için yaygın bir şekilde alıntılanmıştır. Romanın ana karakteri olan Avrupalı, 'bizi bir arada tutan şeylere bıçak dayadı ve biz dağıldık' der. “Things fall apart'ın” anti-kolonyal yorumları, kitabın yayınlanmasından bu yana yapılan tartışmalara hakim olmuştur. Kitap, kolonyalizmin 'kendine özgü varoluş yolları boyunca kaderlerini çizmeye çalışan toplumları istikrarsızlaştırdığını' göstermek için alıntılanmıştır. 2011 tarihli bir kitap bu kalıcı yorumu teyit etmektedir: 'Achebe, Afrikalıları kolonyal etkileşimin tarihi merkezine yerleştiren bir anlatı yarattı; Emperyalist Avrupalılar, müdahaleleriyle kolonileştirilen geleneksel Afrika medeniyeti için dehşet verici bir altüst oluşa yol açan gaspçı dış güçler oldular'. İnternette sadece 'Achebe' yazarak yapılacak bir arama, karşınıza kolonyalizm karşıtı bir yığın materyal çıkaracaktır. Elbette Achebe uzun ve seçkin kariyeri boyunca kolonyalizmi eleştiren görüşlere sahip olmuştur. Aslen Amerikalı akademisyenlere bir konferans olarak verdiği 1974 tarihli 'Colonialist criticism' başlıklı makalesinde Avrupalı yazarların, özellikle de Connrad'ın eserlerinde Afrika'yı yağma ve boyun eğdirmeyi meşrulaştıracak şekilde tasvir ettikleri yönünde suçlamalarda bulunmuştur. Bundan kısa bir süre sonra, İngiliz yazar Iris Andreski'yi Nijerya'daki yaptığı saha çalışmasından kolonyal yönetimin Afrikalı kadınlar için dünyayı daha güvenli hale getirdiği sonucuna vardığı için azarladı; bu bulgu, empirik olarak sağlam temellere dayanmasına rağmen, 1970'lerin radikal kolonyalizm karşıtı ethosuyla uyuşmuyordu. Achebe 1980 yılında kendisiyle röportaj yapan bir kişiye "Nijeryalılar kolonyalizm nedeniyle kendi tarihlerinden koparılıp başkalarının tarihlerine atılmışlardır" demiştir. Amerikalı gazeteci Bill Moyers ile 1988 yılında yaptığı bir röportajda Achebe, kolonyalizmi 'totalitarizmin en uç biçimi' olarak tanımlamıştır. Achebe, kolonyalizmi öz yönetim konusundaki alışkanlıkları ve gelenekleri bozan ve zayıf devletlerin ortaya çıkmasına neden olan bir unsur olarak nitelendirmiş ve bu yaklaşımı hayatı boyunca sürdürmüştür. 2003 yılında bir röportajcısına şöyle demiştir: 'Kolonyal yönetimden önemli ölçüde zarar gördük . . . . Kolonyal yönetim, gücün, inisiyatifin, sizin kararlarınızı veren başka biri tarafından elinizden alınması anlamına gelir. Bu durum yeterince uzun sürerse, bir nesilden sonra, kendi kendini yönetme alışkanlığı unutulur. Bu açılardan Achebe, kolonyal etkileşimin gayrimeşruluğuna ve zayıflatıcı doğasına eleştirel yaklaşmıştır. Achebe bu sözleriyle Afrika'da devlet inşasına dair kolonyalizm karşıtı bakış açısının kutsal sayılan bir kaynağı olarak ün kazanmıştır. Onun kaleme aldığı eserler Robert Wren tarafından 'kolonyal otoritenin yönetimde geleneğin yerini aldığı' ve 'etnik çatışmayı yoğunlaştırdığı', bunun sonucunda da 'toplumun bireysel davranışları kontrol etme gücünün kesin bir şekilde zayıfladığı' şeklinde yorumlandı. Sonuç olarak, Achebe'nin kolonyalizm sonrası Nijerya'ya yönelik daha sonraki kurgusal suçlamalarında - özellikle “A man of the people” ve “Anthills of the savannah” – dile getirdiği görüşler kolonyalizm sonrasında başa gelen yönetimleri değil de kolonyalizmi suçladığı şeklinde yorumlanmıştır. Onyemaechi Udumukwu'nun deyimiyle onun 'bağımsızlığı yadsıması', Nijerya'nın aslında bağımsızlığını 'neo-kolonyal' güçlerden kurtardığı şeklindeki fikrin yadsınmasıydı. Annie Gagiano'ya göre, Achebe 'kıtanın birçok bölgesinde görülen feci tablonun büyük ölçüde yerel hata ve başarısızlıklardan kaynaklandığı' konusunda ısrar etse de, bunlar 'ister kolonyal ister neo-kolonyal dönemlerde olsun, Batı'dan ve onun bazı lider ve temsilcilerinden gelen siyasi ve ekonomik güç uygulamalarından ayrı tutulamazdı'. Achebe öldüğü zaman, Afrika'da yayınlananlar başta olmak üzere hemen her ölüm ilanında onun bu kimliği yeniden vurgulandı. Emeka Chiakwelu, Achebe'nin 'kolonyalizmi tüm biçimleriyle mantıksal ve kategorik olarak reddettiğini' yazdı. Achebe elini taşın altına koymuş ve Afrika'nın pek çok sorununun kaynağı olan kolonyalizmin yakasına yapışmıştır. Kendisi, Ogaga Ifowodo tarafından kolonyalizm karşıtlığı nedeniyle 'devrimci' ve 'gerçek bir kızıl' olarak tanımlanmıştır. Is'haq Modibbo Kawu, 'tüm kolonyalizm karşıtı mücadele sürecinin bu büyük eser için bir zemin oluşturduğunu' yazmıştır. “Tributes & Reflections” adlı kitapta Achebe'nin 'kolonyalizmin yarattığı tahribata ve Afrika üzerindeki uzun vadeli etkilerine karşı Afrika'nın en gür sesli temsilcilerinden biri olarak bıraktığı miras' vurgulanmıştır. Achebe'nin kolonyalizm üzerine yapmış olduğu eleştiriler basitçe şöyle özetlenebilir: siyasi olarak, demokratik olmayan ve manipülatif olarak kötü emsaller oluşturan gayrimeşru ve zayıflatıcı bir yönetim biçimini temsil ediyordu; sosyal olarak, toplumu zayıflatan etnik hiyerarşi ve bölünme biçimlerini kurumsallaştırıyordu. Eğer bunlar Achebe'nin kolonyalizm hakkındaki görüşlerinin bütününü oluşturuyorsa, o zaman devlet kurucuları Cabral'ın tavsiyelerini takip etmeli ve kolonyal mirasın tüm biçimlerini reddetmelidir. Yine de Achebe hayatı boyunca kolonyalizmin siyasi ve toplumsal sonuçlarına ilişkin çok sayıda olumlu görüş de dile getirmiştir. Bu görüşlerin incelenmesine başlanacak yer “There was a country'dir.“


Zamanında Bir Koloni Vardı.


“There was a country'nin” başlarında, okuyucu kolonyalizm karşıtı çeşitli iddialarla karşılaşır. Achebe açılış sayfasında, Avrupa'nın Afrika üzerine yürüttüğü mücadelenin 'Afrika'nın kadim toplumlarına şiddet uyguladığını ve gerilime meyilli modern devletlere yol açtığını' yazıyor. Nijerya'nın erken dönem demokrasisinin çöküşüne, İngilizlerin kuruluş dönemindeki bölgesel (1956) ve federal (1959) seçimler boyunca uyguladığı 'trajik kolonyal manipülasyon' neden olmuştur. Bu kısımlarda kitap, kolonyalizm karşıtı bir yazar olarak Achebe'nin ortodoks bakış açısına uyuyor gibi görünüyor. Ancak bunlar kitabın baskın tonunu yansıtmamaktadır; zira bu kitapta kolonyalizmle ilgili olumlu bir bakış açısı ve dolayısıyla koloni dönemi sonrası Nijerya'nın çektiği sıkıntıların nedenlerine dair daha nüanslı bir bakış açısı önceki eserlerden çok daha fazla dile getirilmektedir. Başlangıç olarak Achebe, gönül rızasıyla gerçekleştirilen kendi kendini kolonize etme (yerli halkların kolonyal yönetimin daha yoğun olduğu bölgelere doğru göç ettiği yaygın tarihsel örnekler) konusunda önceki eserlerine kıyasla çok daha açık sözlüdür. "Babam misyonerleri ve verdikleri mesajları çok övüyordu, ben de öyle... Misyonerlerin girişimlerinin ana unsurlarından biri haline getirdikleri eğitim olanaklarından başlıca yararlananlardan biriyim. Ortaokul için uzak Umuahia'daki Hükümet Koleji'ne gitti çünkü "buranın koloni hükümeti tarafından kurulmuş bir "hükümet koleji" olarak sahip olduğu statü aileme güven veriyordu”. Eğitim sistemi onların yüksek beklentilerini karşıladı: 'Bu okullar genel olarak mali açıdan çok daha iyi koşullara ve mükemmel olanaklara sahipti ve birinci sınıf öğretmenler, görevliler, eğitmenler, aşçılar ve kütüphanecilerle donatılmıştı. Elbette bugün, Nijerya'nın kontrolü altında, bu okullar bakımsız kaldı ve en parlak dönemlerinde oldukları gibi değiller. Daha sonra da İngilizler tarafından Batı Afrika için kurulan yeni bir üniversitede tam burs kazanır:

“Koloni dönemi sırasında kurulan eğitim sisteminin sıkı çalışmayı ve yüksek başarıyı teşvik ettiği bir dönemde büyüdüm; ailelerimiz ve çevremiz de öyle. Tüm bu heyecanla çevrili genç bir adam olarak, İngilizler sanki her fırsatta benim için yeni bir üniversite inşaatı da dahil olmak üzere birçok sürpriz planlıyor gibiydi!”

 

Geç İngiliz koloni döneminin sunduğu iyimserlik ve ilerleme duygusu aşikârdır. Achebe kendi kuşağının 'çok şanslı' olduğunu ve 'benim şansım aslında oldukça olağanüstüydü' diye belirtiyor:

“Nijerya'da 1940'lardan itibaren yaşanan değişimin hızı inanılmazdı. yalnızca köylerin kasabalara dönüştüğü kalkınma hızından ya da elektrik, şebeke suyu veya ulaşım araçları gibi modern konforların hayatımıza girmesinden bahsetmiyorum, daha çok hem mecazi hem de gerçek anlamda yeni bir çağın şafağında olduğumuzu hissediyorduk.”

Daha sonra şöyle hissettiğini hatırlıyor: 'Bizim için olasılıklar sonsuzdu, en azından o zamanlar öyle görünüyordu. Nijerya, dizginlenemez bir kaderin kesin güvencesiyle, hayatın vaatlerine dair ezici bir heyecanla, ilahi takdirin öngördüğü hedefe dair herhangi bir bilgi olmaksızın kuşatılmıştı. Başka bir deyişle, Achebe'nin hatırladığı Nijerya, her şeyin darmadağın olduğu bir Nijerya değildi. Aksine, Douglas Chambers'ın yorumladığı gibi, 'işlerin yolunda gittiği' bir yerdi. Daha genel olarak, Achebe birkaç noktada koloni döneminin açık bir şekilde yeniden değerlendirilmesine girişir. Bunlardan en bariz olanı, nefes kesen şu cümleyle başlar: 'İşte size aykırı bir parça'. Sonra şöyle devam ediyor:

“İngilizler kendi kolonileri olan Nijerya'yı büyük bir özenle yönetmişlerdir. Bir ülkenin nasıl yönetileceğine dair yüksek düzeyde bilgi birikimine sahip, son derece yetkin bir hükümet yetkilileri kadrosu vardı. Bu, İngilizlerin sadece Nijerya'da başardığı bir şey değildi; bunu Hindistan ve Avustralya'da daha büyük ölçekte başarabildiler. İngilizler yönetim konusunda deneyim sahibiydiler ve bunu yetkin bir şekilde yapıyorlardı. Amacım kolonyalizmi meşrulaştırmak değil. Ancak İngiliz kolonilerinin az ya da çok ustalıkla yönetildiği gerçeğiyle yüzleşmek önemlidir.”

Daha sonra birkaç somut örnek sunulmuştur. Bunlardan biri, arkadaşlarını ziyaret etmek için Lagos'tan İbadan'a yaptığı uzun bir araba yolculuğu ve ardından akrabalarını ziyaret etmek için Asaba'ya doğru yaptığı yolculuktur. "Bu süre zarfında belirgin bir düzen vardı" diye hatırlıyor. "kaçırılma ya da silahlı soygun korkusuna kapılmıyordu. Bir başka yazısında Achebe, Things Fall Apart adlı kitabının yayınlanmasının İngiliz asıllı bir dil profesörünün danışmanlığı, sempatik bir İngiliz editörün (Alan Hill) tavsiyesi, büyük bir İngiliz yayıncının (Heinemann) risk alması ve BBC'den bir arkadaşının iyi niyetli yardımları sayesinde nasıl mümkün olduğunu anlatıyor.

 

En büyük övgüyü ise daha sıradan bir müttefik olan, 1956'da el yazmasının tek nüshasını Londra'ya daktilo ve redaksiyon için gönderdiği İngiliz posta sistemine ayırıyor:

“İçinde büyüdüğümüz İngiliz sistemine, İngiliz kurumlarına büyük bir güven ve inanç vardı. Bir şeylerin gönderildikleri yere ulaşacağına güvenilirdi; posta hırsızlığı, tahrifat ya da belgelerin kaybolması gibi şeyler duyulmamış şeylerdi. Bugün [Nijerya'da], yurt dışına ya da hatta yurt içine bile posta yoluyla bu kadar kolay bir şekilde önemli materyaller göndermeyi düşünemezsiniz bile.”

“There was a country” esasen Biafran savaşıyla ilgilidir, İngiliz kolonyalizmiyle değil, ancak bu ikisi birbirinden ayrılamaz. Achebe'nin İngiliz kolonyalizmi hakkındaki değerlendirmesi, aşağı Nijer nehri havzasının tarihsel olarak birbiriyle rekabet halinde olan halklarının, kolonyalizm olmadan ya da daha uzun bir kolonyal dönem içerisinde küreselleşme ve modernitenin baskıları altında nasıl ilerleyeceğine dair uygun bir karşı olgu inşa etmesine bağlıdır. Savaşın nedenleri üzerine uzun uzun düşünmesi, bu tür karşı olguları inşa etmek için tüyler ürpertici bir ölçüt sağlıyor. Dağılan şey aslında Nijerya toplumu değil, kolonyal yönetimin kendisidir. O halde kitap, İngilizlerin Nijerya'nın farklı halkları arasında tutarlı bir siyasi topluluk ve işleyen bir devlet oluşturma girişimleri ile Jeffrey Herbst'in 'Birleşmiş Milletler dekolonizasyon makinesi' olarak adlandırdığı bu projenin aceleyle sonlandırılması arasındaki karşıtlığı ortaya koymaktadır. Achebe, İngiliz yönetiminin kuzey ve batı Nijerya açısından 'büyük bir başarı' olduğunu, ancak doğudaki Igbo anavatanında 'uygulanmasının çok daha zor' olduğunu yazmaktadır. Hatta dekolonizasyon bile düzenli bir şekilde gerçekleşmiştir: 'İngilizlerin kolonilerinde gerçekleştirdiği belli bir hazırlık vardı. Dolayısıyla devir teslim zamanı geldiğinde, bu büyük bir hassasiyetle yapıldı. Başka bir deyişle, kitabın adı There was a colony olabilirdi. Achebe'nin bir ila üç milyon kişinin öldüğü Biafra savaşı üzerinden anlattığı şey, ortada ne bir ülke, ne bir Biafra ne de bir Nijerya olduğudur; ortada sadece bir ülke yaratmaya çalışan bir koloni vardı. Dekolonizasyon, bu yeni oluşan siyasi topluluğu, makul bir başarı şansı yokken bile kendi kendini yönetmeye itti. Malawili akademisyen Mpalive-Hangson Msiska'nın deyimiyle Achebe'nin 'söylenemeyeni dile getirmesi' konusunda önemli olan, İngilizlerin Nijerya'yı Nijeryalılardan daha iyi yönettiği gibi yüzeysel bir tespit değildir. Bundan ziyade, İngilizlerin aşağı Nijer nehri havzasında devlet ve toplum oluşumunu uzun süre vesayet altında tutma projesinin, daha sonra ortaya çıkan aceleci "ulusal bağımsızlık" projesinden daha uygulanabilir bir modernite yolu olduğudur.

Achebe muhtemelen Igboların bu süreçteki rolünü abartmaktadır: “Nijerya'nın tek bir ülke olması fikri Doğu bölgesinin liderleri ve entelektüelleri tarafından ortaya atılmıştı. Sahip oldukları tüm yetersizliklere rağmen, ülkeyi tek bir ülke olarak inşa etme fikrine sahiptiler”. Sonuç olarak Nijerya ideali 1914 yılında İngilizlerin kuzey ve güneyi birleştirmesiyle başlamıştır. Yine de asıl önemli olan nokta, Achebe'nin artık birleşik bir Nijerya kurma yönündeki 'kolonyal' projeyi onaylıyor olmasıdır. Msiska bunu fark eden tek eleştirmen ve bu nedenle onun analizi vurgulanmaya değer:

“Postkolonyal dönemin perspektifinden bakıldığında, Achebe kolonyal ulus toplumunu daha verimli ve düzenli bir toplum olarak görmektedir. Kolonyal dönemin coşkulu bir milliyetçi tarafından bu şekilde yeniden değerlendirilmesi bir çelişki gibi görünebilir. Ancak, koloni dönemi sonrası Nijerya'nın dekolonizasyon beklentilerinin ne ölçüde altında kaldığını vurgulamak için kullanılan retorik bir araç olarak anlaşılabilir. Dolayısıyla onun kolonyal döneme dönüş arayışı, kolonyal yönetime değil, düzenli bir topluluğun belli bir ölçüsünü sağlayan yönetim biçimlerine yöneliktir. Hatıra kitabında yeniden canlandırılmaya çalışılan ülkelerden biri, düzenli bir toplum olan kolonyal ulus biçimidir. Achebe, baskın bir konumda olan kolonyalizmin milliyetçi eleştirisine karşı bir duruş sergiler.”

İngiliz kolonyalizminin yokluğunda böylesi yaşanabilir bir topluluğun ortaya çıkıp çıkmayacağı hususu Msiska'nın bıraktığı büyük bir sessizliktir. Ancak en azından Msiska, Achebe'nin son kitabında neyin meseleye dahil olduğunu tanımlıyor: Achebe, Lord Lugard olsa da olmasa da aşağı Nijer havzasına inecek olan devlet oluşumu ve siyasi topluluğun gereklilikleriyle hayatının son dönemlerinde bir muhakeme yapıyor. O halde Achebe, bu son eserinde, kolonyalizmin bıraktığı mirasın karmaşıklığını ortaya koymak için bir ömür boyu sürdürdüğü çabaların çemberini tamamlıyor. Achebe, 1975 yılında Things fall apart'ı 'geçmişimle ilgili bir kefaret eylemi, müsrif bir evladın ritüel dönüşü ve saygı duruşu' olarak tanımlamıştı. Bu çalışmasında, gençliğinde gönüllü olarak kendisini kolonyalizme tabi tutmasının kefaretini ödüyordu. There was a country kitabında ise Achebe bunun tam tersi bir kefaret eylemine girişir. Şimdi o, elli yıllık kolonyalizm karşıtı ajitasyonun ve belki de kolonileştirilmemiş Nijerya'nın aşırı idealleştirilmesi olan karşıt olgunun kefaretini ödüyor. Bu, kolonyal yönetime yönelik ritüel bir geri dönüş ve saygı duruşudur. Bu son bakış açısından Achebe, Nijerya'yı olumsuz bir biçimde kolonyalizm karşıtı olarak görmektedir. Nijerya, kolonyalizmin erdemlerinden kaçınırken beraberinde kötülüklerini de büyütmüştür. Larry Diamond 1989'da Achebe'nin 'devrimci' Nijerya'ya yönelik sert eleştirileriyle devrimci anti-kolonyalizmden (kolonyal mirasla mücadele etmek için devrime duyulan ihtiyaç) uzaklaşıp liberal anti-kolonyalizmi (kolonyal mirasla mücadele etmek için demokrasiye duyulan ihtiyaç) benimsediğini ileri sürmüştür. Hatta bir başka 'aykırılık' daha öne sürülebilir: Blessing Diala'nın deyimiyle Igbo 'gelenekçisi' Achebe, bu son eserinde zaman zaman İngiliz dönemi elitizmine, kanun ve düzene, dine ve iyi huylu paternalizme yaptığı övgülerle muhafazakâr kolonyalizm unsurlarını benimser. Ölümüne kadar kolonyalizm hakkındaki görüşleri ne kadar nüanslı hale gelmiş olursa olsun, bir şey açıktır: bu son sözler, genellikle tek boyutlu olarak saplantılı bir kolonyalizm karşıtı savunucu olarak anlaşılan bir figürde daha büyük bir karmaşıklığı temsil etmektedir.


Şeytana hakkını vermek


Achebe'nin hayatının son dönemlerinde kolonyalizmi yeniden değerlendirmesi, onun daha önceki yazılarını ve yorumlarını yeniden gözden geçirmemizi gerektirmektedir. Bunu yaptığımızda, 1958'den sonra Achebe'nin etrafında gelişen kolonyalizm karşıtı yorumların amansız itici gücüne rağmen, onun kolonyalizm hakkındaki karmaşık görüşlerinin en başından beri belirgin olduğunu görürüz. Bunu ilk göreceğimiz yer, Things fall apart kitabının kendisidir. Kitap sıklıkla kolonyalistlere karşı fazla yumuşak bir tutum sergilediği, hatta kolonyalizmin getirdiği eğitim ve gelişimin Igbo toplumuna hoş bir müdahale olduğunu öne sürecek kadar 'ileri gittiği' için eleştirilmiştir. Kitabın başlığı Yeats'ten gelmektedir ve kitapta modern dünya kötülükten ziyade cazip ve şaşırtıcı olarak sunulmaktadır. Aslında kitap ilk başta kolonyalizm lehinde bir eser olarak yorumlanmıştır. Achebe, İgboların kolonyalizm olsun ya da olmasın moderniteyle zorlu bir karşılaşma yaşayacaklarını ve kolonyal dönemin aslında onların bir arada kalmalarına yardımcı olduklarını savunmuştur. Donald Wehrs, kitapta tasvir edildiği şekliyle kolonyal temasın 'daha adil bir toplum için üretken bir dinamiği ... harekete geçirdiğini' ileri sürmüştür. Bu nedenlerden ötürü, bazı kolonyalizm karşıtı yazarlar, Things fall apart'ı kolonyalizmin suç ortağı ve onaylayıcısı olarak nitelendirerek sert eleştirilerde bulunmuşlardır. Üç Pakistanlı akademisyenin ifade ettiği gibi:

“Bu kitabın içeriğinde kolonyalist kültür ve ideoloji daha iyi bir alternatif olarak sunulmaktadır. Kolonyalistlere ya da ideolojilerine karşı hiçbir direniş gösterilmemektedir. Anlatı, kolonyalist kültürün üstünlüğünü pekiştirir. Things fall apart adlı eser bir direniş edebiyatı olarak kategorize edilemez.” Achebe'nin ikinci romanı olan No longer at ease ise belirgin bir duygusallığa sahiptir. Achebe, ülkeden ayrılmış olan kolonyalistlere karşı duyduğu özlemi, Graham Greene ile ilgili yaptığı nükteli konuşmalarda, British Council'da tenis oynayıp içki içmesinde ve başkahraman olan Obi'nin uymak zorunda olduğu izin ve araç alımlarıyla ilgili özenli bir şekilde hazırlanmış sivil hizmet kurallarında hissettirmektedir. Achebe, imparatorluğa dair karmaşık görüşleri evrensel insani zayıflık görüşüne dayanan Greene'e duyduğu hayranlığa sık sık dönüş yapacaktır. Bir Igbo eliti olan Achebe aynı zamanda bir Anglofildi ve Britanya'nın elitist idari, eğitim ve edebi kültürlerine duyduğu sevgi aşikârdı. Bu yüzden bazı radikal eleştirmenler onu 'kolonyal zihniyetin tortusu' olarak nitelendirmiştir. Achebe'nin üçüncü romanı olan Arrow of God hakkında yazan Muoneke, Achebe'nin 'fanatik bir kolonyalizm karşıtı olmadığını', çünkü bu romanda onun asıl kaygısının özellikle İngiliz yöneticilerden ziyade tüm yöneticilerin ahmaklıkları olduğunu ileri sürmüştür. Gerçekten de Muoneke, Achebe'nin o zamana kadar İngiliz devleti kurma projesinin istemeden de olsa bir Nijerya milliyetçiliği yaratmasına hayranlık duymaya başladığını iddia etmiştir. Achebe'ye göre bu, 'İngilizlerin bilmeden de olsa yaptığı en iyi şeydi'.  Kolonyalizm karşıtı değerlendirmeler Achebe'nin yaşamı boyunca çalışmalarında baskın olurken, söz konusu olan daha kompleks değerlendirmeler ise kenarda kalmıştır. 2009 yılında Nijerya'da düzenlenen bir konferansta Achebe'nin eserleri üzerine hazırlanan kitaba uygun bir şekilde Themes fall apart (Temalar dağılıyor) ismi verilmiştir. Daha önce kaleme aldığı eserleri tekrar gözden geçirildiğinde, Achebe'nin, kendi kuşağındaki pek çok yazar gibi, merkezî olarak kolonyalizmle ilgilendiği açıktır. Ancak onun için en önemli olan nokta, kolonyalizmin maddi etkileri değil, ortaya çıkardığı fikirler ve meselelerdi. Achebe, kolonyalizmin Nijerya'da kültürel ve ulusal alanda kendini ifade etme sürecinin itici gücü olduğunu ve beraberinde getirdiği güçlüklerin kaçınılmaz olduğunu anlamıştı. Nihayetinde, Things fall apart adlı eserin başlığını aldığı Yeats şiiri, yeni meydan okumalarla başa çıkamayan baskın bir dünya kültürünün çöküşünü doğal (trajik değil) olarak tanımlamaktadır. 1980 yılında Achebe şöyle demiştir:

 

 

“Igbo kültürü Avrupalılar tarafından yok edilmedi. Sadece tahrip edildi. Çok ciddi bir şekilde tahrip edildi ama bu, dünya üzerinde yeni görülen bir şey değil. Kültürler, belirli bir zamanda bir tür avantaja sahip olabilen diğer kültürler tarafından sürekli olarak etkilenir, zorlanır, itilip kakılır. Ancak daha önce de söylediğim gibi, sağlıklı olan bir kültür genellikle hayatta kalacaktır. Tam olarak istilacı kültür tarafından karşılandığı biçimde hayatta kalmayacaktır, ancak kendini değiştirecek ve yoluna devam edecektir. Dolayısıyla bir kültürün diri ve aktif olması, uyum sağlamaya ve zorlukları göğüslemeye hazır olması gerekir. Zorlukları göğüslemekte başarısız olan bir kültür yok olacaktır.”

 

Bu nedenle, kültürel saflaştırma yanlısı Négritude tepkisinin ateşli bir eleştirmeniydi. Ayrıca kendisini Batı karşıtı olarak nitelendirme girişimlerine de karşı çıktı: 'Bunun Avrupa'ya karşı bir protesto ya da sadece yerel koşullara karşı bir protesto meselesi olduğunu düşünmüyorum. Bu, insan toplumunu ele alış biçimimize karşı bir protestodur' demişti 1976'da. Ya da 1981'de: 'Hangisinin daha iyi olduğu ile ilgilenmiyorum, eski ya da yeni, Afrikalı ya da Avrupalı; her ikisinin de olanakları, ölçülemez yanları ve belirsizlikleri var'. Achebe, Batı'yı odak noktasına yerleştiren etki-tepki temelli Üçüncü Dünya tarih yazımlarının aksine, en azından koloni dönemi sonrası Nijerya'nın temel açıklayıcısı olarak kolonyalizmin maddi ya da yapısal etkisini merkezi bir konuma yerleştirmeyi reddetmiştir. Sonuç olarak post-kolonyal dönemde faillik ve tercih yapma hakkı Avrupalılara değil Afrikalılara aitti. Bu bakımdan Achebe, kolonyalizm karşıtı akademisyenlerin ve aktivistlerin aksine, Afrika'nın Avrupa-merkezci açıklamalarından gerçekten kopmuştur. Achebe 1967'de “Afrika'da bağımsızlığımızı ne hale getirdiğimize dikkatle bakmak niyetindeyim” dedi. 1980'de 'Igbo halkının kendi kültürlerini yok etmek konusunda İngilizlerin yaptığı kadar ya da daha fazlasını yaptığı' uyarısında bulundu. The trouble with Nigeria (1983) adlı kitabını 'son yirmi beş yılda kendi ellerimizle ortaya çıkardığımız trajik ve traji-komik sorunların kaotik kargaşasının' bir iddianamesi olarak tanımladı. Nijerya'nın post-kolonyal tarihi uzadıkça, Achebe buna karşıt bir mercek olarak kolonyal döneme giderek daha sıklıkla yöneldi. “Önceden adalet şiddetli olabilirdi fakat alınıp satılamazdı. Unvanlar ve ayrıcalıklar vardı ama bunlar çok çalışarak kazanılırdı. Şimdi bunların hepsi değişti' diye yakınıyordu 1962'de. 1966 yılında verdiği bir röportajda, İngilizlerin Nijerya'daki ulus inşası projesiyle özdeşleştiği açıkça görülmektedir:

“Bu uluslar ilk etapta İngilizlerin müdahalesi ile oluşturulmuştur, ancak bu ulusları oluşturan halkların İngilizler tarafından yaratıldığını söylemiyorum. Nijerya adı verilen bu gelişigüzel oluşumun siyasi ve ekonomik açıdan harika umutlar vaat ettiğine inanıyorum. Yine de Nijerya'nın İngilizler tarafından kendi amaçları doğrultusunda oluşturulduğu bir gerçektir. Şeytana hakkını verelim: kolonyalizm Afrika'da pek çok şeyi altüst etti ama daha önce dağınık küçük siyasi birimlerin olduğu yerlerde büyük siyasi birimler yarattı.”

 

Onun kolonyalizmin olumlu mirasını takdir ettiği 1967'de verdiği bir röportajda da açıkça görülüyordu:

 

“Ben Afrika'nın kolonyal dönem boyunca hiçbir kazanım elde etmediğini iddia edenlerden değilim. Yani, bu çok saçma - çok fazla şey kazandık. Ancak ne yazık ki iki kültür karşılaştığında [Eski kültürün en kötü unsurlarından bazıları korunur ve yeninin en kötü unsurlarından bazıları eklenir ve bu böyle devam eder. Ama ben yine de bunu hayatın bir parçası olarak görüyorum. Her toplum gelişmek zorundadır, her toplum mutlaka kendi dersini çıkarmalıdır.”

 

O halde Achebe, Nijerya'da gerçekleşen kolonyal etkileşim konusunda kompleks bir düşünür olarak tanımlanabilir. Brian May'in de belirttiği gibi, dönemin diğer yazarları gibi Achebe de İngiliz kolonyalizminin Nijeryalılara yönelttiği genel modernleşme mücadelesini benimsemiştir. 2008 yılında, sanki herkes bunu biliyormuş gibi konuşmuştur:

 

“Çalışmalarımı takdir ettiğini düşündüğüm bir arkadaşım vardı, ama aslında öyle olmadığı ortaya çıktı. Avrupalıların Afrika'daki hizmetlerini ve çalışmalarını yeterince takdir etmediğim için bana kızgındı; Avrupalıların daha fazla saygı görmeyi hak ettiklerini düşünüyordu. Bu yüzden hayal kırıklığına uğradım çünkü yıllarca milliyetçiliğin ve kolonyalizmin tarihimizdeki -Nijerya'nın tarihindeki- rolü konusunda hemfikir olduğumuzu düşünmüştüm.”

 

Achebe'nin İngiliz modernleşme projesiyle kendini özdeşleştirmesi, There was a country'den çok önce de belirgindi. İngiliz eğitiminin meritokratik elitizmine duyduğu hayranlığı dile getirmiştir. 1948-1953 yılları arasında University College Ibadan'da (Londra Üniversitesi'ne bağlı) geçirdiği üniversite günlerinde, milliyetçiler etrafta ayaklanırken bile İngiliz politikalarına karşı bir öğrenci aktivisti olmadı. İlk romanını “kolonyal” bir yayıncıya teklif etmemesi gerektiği yönündeki eleştirileri özellikle reddetti. “Alan Hill ve Heinemann'ın girişimleri olmasaydı, o kuşaktan pek çok yazar sesini duyuramayabilirdi” diyordu. Kendi hayatı ona sürekli olarak kolonyal mirasın faydalarını hatırlatıyordu. İngilizce kullanımı konusundaki şiddetli tartışmalara rağmen, Achebe'nin Things Fall Apart'ın Igbo dilinde yayınlanması için yaptığı çeşitli girişimler ölümüne kadar boşa çıkmıştı. İgbo okuyucuları arasında talep yoktu ve İngiliz edebiyat dünyasında yaşadığı deneyimin aksine, akıl hocaları, editörler, yayıncılar ve elbette güvenilir bir posta servisi yoktu. Batı üniversiteleri ona fahri unvanlar yağdırırken, Lagos Devlet Üniversitesi Yoruba muhalefeti nedeniyle 1988'de fahri unvanını iptal etmek zorunda kaldı. 1990'da onu kısmen sakat bırakan araba kazası, Ogidi kabilesi içinde yaşanan şiddetli bir liderlik anlaşmazlığına müdahale etmek için Nijerya'ya geri döndükten sonra meydana geldi. Arabanın dingili bakımsız yollarda kırıldı ve onu bir hendeğe fırlattı. British Council ve British Airways onun İngiltere'deki bir hastaneye naklini kolaylaştırdı ve burada rehabilite edildi. Anti-kolonyal zihniyet tarafından hor görülen Batılı sistemler, kurumlar ve kuruluşlar onun hayatını kurtarmış oldu. Bu onun için bir dönüm noktası olmuşa benziyor. 1993 yılında Cambridge'de verdiği konferansın başlığı 'İngiliz himayesindeki bir çocuğun eğitimi' idi; 'İngiliz himayesi' terimi, altında büyüdüğü İngiliz himayesine ve ilk pasaportunda yer alan statüye bir göndermeydi. Achebe bu terimi ironik bir şekilde kullanmıştır çünkü hiç kimse Nijeryalılara himaye edilmek isteyip istemediklerini sormamıştır ki bu da onun kolonyalizmin yetki kaybına yol açan sonuçlarına ilişkin sahip olduğu görüşün merkezinde yer almaktadır. Achebe aynı zamanda, kolonyal himayenin gerçekten de başka durumlarda mevcut olmayacak pek çok güvence sunduğunu kabul ediyordu. Koloni dönemi İngiliz yetkililerinin eğitim ve ticareti geliştirmeye yönelik çalışmalarını 'büyük bir insanlık öyküsü' olarak nitelendirmiştir. Achebe öldüğünde ailesi geleneksel Igbo cenaze törenini reddetmiş, bunun yerine babasının kurduğu Anglikan kilisesinde cenaze töreni düzenlemişlerdir. Kurgusal olmayan denemelerinden oluşan çeşitli koleksiyonlarına dönüp baktığımızda - Morning yet on creation day (1975), The trouble with Nigeria (1983), Hopes and impedients (1988), Home and exile (2000) ve The education of a Britishprotected child (2009) - sonunda There was a country'de tam anlamıyla yeşerecek olan kolonyalizme ilişkin kompleks görüşlerine dair ara sıra ortaya çıkan ipuçlarından daha fazlası vardır. 1973 tarihli bir denemesinde Achebe, İngiliz okullarında yetişmesinin kendisini 'kültürlerin kesiştiği bir noktada' buluşturduğunu, bunun da kitaplara sahip olmak konusunda kendisini 'şanslı' kıldığını ve aynı zamanda 'tehlikeli bir etki'(kendi kültüründen uzaklaştırması anlamında) sağladığını kabul eder. 1993 tarihli bir makalesinde 'Nijerya'daki İngiliz koloni yönetiminin . . iki adet birinci sınıf yatılı erkek okulunun yanı sıra ulusal bir üniversite kurmaya” sevk eden şeyin ne olduğunu merak ediyor ve bunların 'öncelikle kolonize edilenlerin arasında, ama zaman zaman da kolonize edenlerin saflarında' ortak bir insanlığın onaylanmasına zemin hazırladığını öne sürüyor. Ölümünden altı ay önce, İranlı gazeteciler tarafından kolonyalizmi kınaması istendiğinde, tereddüt etmiştir:

'Kolonyalizmin mirası basit bir miras değildir, aksine çelişkilerle dolu büyük bir karmaşıklığa sahiptir - iyi şeyler olduğu kadar kötü şeyler de vardır'.

Başka bir deyişle, dikkatli bir gözlemci onun bu noktaya varacağını görebilirdi. Achebe, There was a country'yi yazdığında kolonyalizmin karmaşık mirasıyla ve kolonyalizm olmasaydı ne olurdu sorusuyla boğuşarak bir ömür geçirmişti. Achebe'nin kolonyal mirası karışık bir şekilde yorumlaması elbette Afrika siyaseti ve tarihi üzerine yapılan çalışmalar için yeni bir şey sayılmaz. Bazı araştırmacılar daha erken dönemlerde ve daha uzun süre boyunca kolonileştirilen ya da emperyal ticaret sistemleri içinde yer alan ülkelerde ekonomik büyüme ve sağlık göstergelerinin daha iyi durumda olduğunu tespit etmiştir. Diğer bazı araştırmacılar ise modernleştirici etkilerin - mahkemeler, toprak mülkiyeti sistemleri, bankacılık hizmetleri, ulaşım altyapısı, kentsel genişleme, ihracat gelişimi ve eğitim - kolonyalizmin en sağlam olumlu mirası olduğunu tespit etmiştir. Göran Hyden, kolonyalizmin fiziksel olmayan ve tarafsız kurumlar aracılığıyla siyasi modernitenin; emeğin, girişimciliğin, teknolojinin ve sermayenin kamusal alana dahil edilmesiyle de ekonomik modernitenin temellerini attığını savunmuştur. Son zamanlarda yapılan bazı çalışmalar, bu modernleştirici etkilerin özellikle Nijerya gibi başlangıçta heterojen olan toplumlar üzerinde doğrudan kolonyal yönetimi deneyimleyen yerlerde güçlü olduğunu göstermektedir. Camille Lefebvre, Afrika'daki kolonyal yöneticiler tarafından yaratılan sözde 'yapay' sınırların, Peter Ekeh'in uzun zaman önce Afrika modernitesinin 'sivil kamusu' olarak adlandırdığı şeyi yaratmak için olumlu bir itici güç olduğunu savunmaktadır. Burada ilgi çekici olan şey, bu tür iddiaların niteliği değildir. Daha ziyade, Achebe'nin kolonyalizm hakkındaki görüşlerinin Afrika üzerine yapılan çalışmalarda muhalif bir literatür olarak kalan görüşlerle tutarlı olmasıdır. Kolonyalizm karşıtı ideolojinin panteonik bir figürü olan Achebe'nin ortaya koyduğu bu görüşlerin daha geniş paradigmatik sonuçları vardır.


Paradigmanın değişimi ve devlet yapısının kolonyal temelleri


Chinua Achebe gibi önemli bir şahsiyetin, kolonyal mirası direnç gösterilmesi gereken basit bir unsur olarak değil de Afrikalıların daha ciddi bir şekilde ilgilenmesi gereken kompleks bir tarih ve kaynak olarak yeniden düşünülmesi gerektiği yönündeki görüşünü açıkça teyit ederek hayatına son vermesinin, Nijerya ve daha genel olarak Sahraaltı Afrika ve diğer eski kolonyal ülkeler üzerine yapılan çalışmalar için önemini abartmamak gerekir. Achebe kolonyalizmin bir destekçisi olarak yeniden tanımlanamaz, bu onun görüşlerine karşı ciddi bir saygısızlık olur. Ancak, Afrika'da kolonyalizmin mirasları üzerine sorulan sorular da dahil olmak üzere, çoğu büyük soruya karmaşık yanıtlar verilmesi gerektiği iddiasını dikkate alan biri olarak yeniden değerlendirilebilir. 2016'da Achebe üzerine düzenlenen Massachusetts Review sempozyumuna katkıda bulunan bir düzine yazar gibi edebiyat teorisyenleri için Achebe'yi kolonyalizm karşıtı bir kahraman olarak göstermeye devam etmenin pek bir maliyeti yok, zira Achebe'nin rolü onların ideolojik çabaları için hayali bir malzeme sağlamaktan ibaret. Ancak zorlu politik tercihler hakkında düşünmekle görevli sosyal bilimciler için Achebenin mirasının bu şekilde kötüye kullanılması yeterli olmayacaktır. Achebe'nin son çalışması, kolonyalizmin birçok yönünün aşağı Nijer nehri havzasında yaşanabilir bir siyasi topluluk yaratma girişimlerini desteklediği görüşünü ortaya koymaktadır. Kuhncu terimlerle ifade edilecek olursa Achebe, Nijerya üzerine yapılan araştırmaların, bir anomali olan Biafran savaşı gibi olayları dikkate almadaki başarısızlığı nedeniyle bir kriz içinde olduğunu kabul etmektedir. İngiliz “baskısından” kurtulmuş ve birleşik bir Nijerya'nın coşkusunu yaşayan bir ulusun savaşa girmemesi gerekirdi. Bu konuda alternatif bir paradigma olan liberal kolonyalizm bu anomaliyi açıklayabilir: İngiliz yönetiminin aceleyle sona ermesi, böyle bir savaştan kaçınmak ve iyi yönetişimi desteklemek için gereken siyasi kurumların ve toplumun oluşumunu alt üst etmiştir. Kolonyalizm hiçbir zaman günümüzün iyi yönetişim gündeminde yer alan standartları tam olarak karşılayamamıştır. Birçok açıdan, Crook ve Booth gibi yazarların savunduğu şey tam da gelenek ve modernitenin pratik bir bileşimiydi - yerel sorunların çözümü konusunda yetkiyi elinde bulunduran 'kalkınmacı neo-patrimonyal' bir devlet. Bu anlamda, Achebe'nin bir yandan kolonyalizmin kültürel, hesap verilemez ve yetkiyi azaltan yönlerini reddederken, diğer yandan da bazı idari, kalkınmacı ve meritokratik yönlerinin geri kazanılması gerektiğine dair görüşleri kısmen tutarlıdır. Aradaki tek açık fark, Achebe'nin İngilizler tarafından teşvik edilen ve son dönem yerli yaklaşımların büyük ölçüde terk ettiği bir yaklaşım olan sivil kamusal alana hala inanıyor olmasıdır. Eski bir Igbo gelenekçisi olan Achebe, son yıllarında İngiliz idari, eğitim ve edebiyat kültürünün belirli yönleri ile Nijerya'da yaşanabilir bir siyasi topluluk umutları arasındaki seçici yakınlığı keşfetmiştir. Böyle bir topluluk, feci bir iç savaşa ve ardından onlarca yıl süren korkunç bir kötü yönetime yol açan genel bir direnç yerine, Nijeryalı toplulukların bu mirası seçici bir şekilde benimsemesiyle mümkün olabilirdi. Achebe, kolonyal mirasın erdemlerinin geri kazanılması ve kötülüklerinden kaçınılması için bu mirasla yaratıcı bir ilişki kurulması çağrısında bulunuyor. Ulusal kimlik oluşumu gereklidir, ancak herhangi bir grubun baskın statüsünü sağlamlaştırmamalıdır. Meritokrasiye değer verilmeli, ancak bu, kapsayıcı yaklaşımın pahasına yapılmamalıdır. Geleneksel yönetim sistemleri kullanılabilir ancak bunlar da modernize edilmelidir. Daha iyi bir yönetim, daha iyi bir hesap verebilirlikle birlikte gelmelidir. Yollara ve sağlık sistemlerine yapılacak olan kamu yatırımları, ancak yerel temsilcilikler aracılığıyla gerçekleştirilmelidir. Afrika'da devlet inşası (ekonomik ve sosyal iyileşmenin yanı sıra) için olumlu gelişmeler, eğer toplumlar geçmişlerindeki etkili devlet dönemlerinin (bu durumda kolonyal geçmişlerinin) düşünsel kaynaklarından seçici bir şekilde yararlanırlarsa mümkün olabilir. Gerçekten de Berny Sèbe'nin birçok Afrika ülkesinde gözlemlediği şey tam da böyle bir süreçtir. Sèbe, Avrupa kolonyalizminin önemli figürlerinin (Zambiya'da Livingstone, Nijerya'da Lugard ve Kongo'da de Brazza) Afrika'da onlarca yıl süren hor görülmenin ardından hem resmi hem de toplumsal açıdan yeniden saygı görmeye başladıklarını anlatmaktadır. Sèbe'ye göre bunun nedeni, koloni dönemi sonrasında görülen başarısız liderliklerin sonucunda toplumların Achebe'nin yaptığı gibi 'yaşanabilir bir siyasi topluluk' arayışına girmeleriyle birlikte, devlet kurucuları olan koloni liderlerinin sahip oldukları işlevlerin birdenbire faydalı ve övgüye değer görülmeye başlanmasıdır. Sèbe, bu ülkelerde 'ulusal kökenlerin artık az ya da çok efsaneleşmiş bir koloni dönemi öncesi oluşuma ya da koloni boyunduruğundan kurtulan yüceltilmiş bir kuvvete değil, basitçe kolonilerin Avrupalı kurucularına dayandırılması gerektiğini' belirtiyor. Achebe'nin yapmış olduğu son çağrı, bağımsızlıkla birlikte terk edilen kolonyal yörüngenin taşıdığı bu yönlere ilişkin yeni araştırmalara duyulan ihtiyacı ortaya koymaktadır.



Orijinal Yazı: Chinua Achebe on the positive legacies of colonialism (pdx.edu)


Çeviren: Howard Phillips








1. Chinua Achebe, There was a country: A personal history of Biafra (Penguin Press, New York, NY, 2012).

2. Biodun Jeyifo, ‘First, there was a country; then there wasn’t: Reflections on Achebe’s new book’, Journal of Asian and African Studies 48, 6 (2013), pp. 683–97; Ogaga Ifowodo, ‘Chinua Achebe – the novelist as revolutionary’, All Africa, 3 April 2013; Herbert EkweEkwe, ‘The Achebean restoration’, Journal of Asian and African Studies 48, 6 (2013), pp. 698–709; Emmanuel Ejiogu, ‘Chinua Achebe on Biafra: An elaborate deconstruction’, Journal of Asian and African Studies 48, 6 (2013), pp. 653–70.

3. Achebe, There was a country, p. 228.

4. Tim Kelsall, ‘Going with the grain in African development?’ Development Policy Review 26, 6 (2008), pp. 627–55.

5. Richard C. Crook and David Booth, ‘Conclusion: Rethinking African governance and development’, IDS Bulletin 42, 2 (2011), pp. 97–101.

6. Mengisteab Kidane and Cyril K. Daddieh, State building and democratization in Africa: Faith, hope, and realities (Praeger, Westport, CT, 1999); Alice Hills, ‘Somalia works: Police development as state building’, African Affairs 113, 450 (2014), pp. 88–107.

7. Kate Meagher, ‘Smuggling ideologies: From criminalization to hybrid governance in African clandestine economies’, African Affairs 113, 453 (2014), pp. 497–517.

8. Crawford Young, The postcolonial state in Africa: Fifty years of independence, 1960–2010 (University of Wisconsin Press, Madison, WI, 2012); Alemseged Abbay, ‘Diversity and state-building in Ethiopia’, African Affairs 103, 413 (2004), pp. 593–614.

9. George Klay Kieh, Beyond state failure and collapse: Making the state relevant in Africa (Lexington Books, Lanham, MD, 2007); Olufemi Taiwo, How colonialism preempted modernity in Africa (Indiana University Press, Bloomington, IN, 2010).

10. Robin Cohen, ‘The state in Africa’, Review of African Political Economy 3, 5 (1976), pp. 1–3, p. 1.

11. Kelsall, ‘Going with the grain in African development?’, p. 636.

12. Crook and Booth, ‘Conclusion’, pp. 99, 98.

13. Chinua Achebe, Things fall apart (Heinemann, London, 1958), p. 125.

14. Catherine Lynette Innes, Chinua Achebe (Cambridge University Press, Cambridge, 1990); Herbert Ekwe-Ekwe, African literature in defence of history: An essay on Chinua Achebe (African Renaissance, Dakar, 2001).

15. Isidore Okpewho, ‘Introduction’, in Isidore Okpewho (ed.), Chinua Achebe’s Things fall apart: A casebook (Oxford University Press, Oxford, 2003), pp. 3–54, pp. 14–15.

16. David Whittaker, ‘Introduction’, in David Whittaker (ed.), Chinua Achebe’s Things fall apart: 1958–2008 (Rodopi, Amsterdam, 2011), pp. i–xx, p. xi.

17. Chinua Achebe, The education of a British-protected child: Essays (Alfred A. Knopf, New York, 2009), pp. 85–8.

18. Iris Andreski, Old wives’ tales: Life-stories from Ibibioland (Routledge and Kegan Paul, London, 1970); Chinua Achebe, Morning yet on creation day: Essays (Heinemann Educational, London, 1975), p. 5.

19. Bernth Lindfors, Conversations with Chinua Achebe (University Press of Mississippi, Jackson, MS, 1997), p. 58.

20. Bill Moyers, Chinua Achebe, a world of ideas (WNET, New York, 1988).

21. Holger Ehling, ‘No condition is permanent: An interview with Chinua Achebe’, Publishing Research Quarterly 19, 1 (2003), pp. 55–70, p. 55.

22. Sun-sik Kim, Colonial and postcolonial discourse in the novels of Yom Sang-sop, Chinua Achebe, and Salman Rushdie (P. Lang, New York, NY, 2004); Romanus Okey Muoneke, Art, rebellion and redemption: A reading of the novels of Chinua Achebe (Peter Lang, New York, NY, 1994); Chima Anyadike, ‘The cracks in the wall and the colonial incursion: Things fall apart and Arrow of God as novels of resistance’, in Remi Raji and Oyeniyi Okunoye (eds), The postcolonial lamp: Essays in honour of Dan Izevbaye (Bookcraft, Ibadan, 2008), pp. 237–78; Raphael Njoku, ‘Chinua Achebe and the development of Igbo/African studies’, in Gloria Chuku (ed.), The Igbo intellectual tradition (Palgrave Macmillan, New York, 2013), pp. 249– 66.

23. Robert M. Wren, Achebe’s world: The historical and cultural context of the novels of Chinua Achebe (Three Continents Press, Washington, DC, 1980), pp. 49, 103.

24. Chinua Achebe, A man of the people (Heinemann, London, 1966).

25. Chinua Achebe, Anthills of the savannah (Heinemann, London, 1987).

26. Onyemaechi Udumukwu, ‘Achebe and the negation of independence’, Modern Fiction Studies 37, 3 (1991), pp. 471–92.

27. Annie Gagiano, ‘Illuminating Africa: Commemorating and reassessing the work of Chinua Achebe (1930–2013)’, Development and Change 45, 5 (2014), pp. 1074–92, p. 1083.

28. Emeka Chiakwelu, ‘Achebe’s Things fall apart – an agent of change’, All Africa News, 8 April 2013.

29. Ifowodo, ‘Chinua Achebe – the novelist as revolutionary’.

30. Is’haq Modibbo Kawu, ‘Chinua Achebe’s undying place in our memories’, All Africa News, 28 March 2013.

31. Nana Ayebia Clarke and James Currey (eds), Chinua Achebe: Tributes and reflections (Ayebia Clarke Publishing, Banbury, 2014). Jacket copy.

32. Achebe, There was a country, pp. 1, 51.

33. Ibid., p. 14.

34. Ibid., p. 20.

35. Ibid.

36. Ibid., p. 27.

37. Ibid., p. 39.

38. Ibid., p. 40.

39. Douglas B. Chambers, ‘There was a country: Achebe’s final work’, Journal of Asian and African Studies 48, 6 (2013), pp. 752–9, p. 753.

40. Achebe, There was a country, p. 43.

41. Ibid., p. 44.

42. Ibid., p. 36.

43. Jeffrey I. Herbst, States and power in Africa: Comparative lessons in authority and control (Princeton University Press, Princeton, NJ, 2000), p. 257.

44. Achebe, There was a country, p. 2.

45. Ibid., p. 44.

46. Mpalive-Hangson Msiska, ‘Imagined nations and imaginary Nigeria: Chinua Achebe’s quest for a country’, Journal of Genocide Research 16, 2–3 (2014), pp. 401–19, p. 413.

47. Achebe, There was a country, p. 51.

48. Msiska, ‘Imagined nations and imaginary Nigeria’, pp. 413–14, italics added.

49. Achebe, Morning yet on creation day, p. 123.

50. Larry Diamond, ‘Fiction as political thought: Anthills of the savannah by Chinua Achebe’, African Affairs 88, 352 (1989), pp. 435–45.

51. Blessing Diala, ‘Achebe the traditionalist: A critical analysis of No longer at ease’, in Ernest Emenyonu and Iniobong Uko (eds), Emerging perspectives on Chinua Achebe (Africa World Press, Trenton, NJ, 2004), pp. 167–73.

52. Willene Taylor, ‘Igbo and European cultures clash’, in Louise Hawker (ed.), Colonialism in Chinua Achebe’s Things fall apart (Greenhaven Press, Farmington Hills, MI, 2010), pp. 88–95, p. 93; Wren, Achebe’s world; Eustace Palmer, An introduction to the African novel (Heinemann, London, 1972), pp. 51–2.

53. Jago Morrison, The fiction of Chinua Achebe (Palgrave Macmillan, New York, NY, 2007), p. 21.

54. Neil Ten Kortenaar, ‘How the center is made to hold in Things fall apart’, in Isidore Okpewho (ed.), Chinua Achebe’s Things fall apart: A casebook (Oxford University Press, Oxford, 2003), pp. 123–46.

55. Donald R. Wehrs, Pre-colonial Africa in colonial African narratives: From Ethiopia unbound to Things fall apart, 1911–1958 (Ashgate, Aldershot, and Burlington, VT, 2008), p. 165.

56. Ode Ogede, Achebe and the politics of representation: Form against itself, from colonial conquest and occupation to post-independence disillusionment (Africa World Press, Trenton, NJ, 2001).

57. Mamuna Ghani, Mohammad Ayub Jajja, and Irshad Hussain, ‘Things fall apart: Chinua Achebe writes back to the centre’, Journal of Educational Research (Pakistan) 16, 1 (2013), pp. 95–105, p. 104.

58. Chinua Achebe, No longer at ease (I. Obolensky, New York, NY, 1961).

59. Lindfors, Conversations with Chinua Achebe, p. 131.

60. Onwuchekwa Jemie Chinweizu and Ihechukwu Madubuike, Toward the decolonization of African literature (Fourth Dimension, Enugu, Nigeria, 1980).

61. Chinua Achebe, Arrow of God (Heinemann, London, 1964).

62. Muoneke, Art, rebellion and redemption, pp. 44, 54.

63. Joe Ushie and Denja Abdullahi, Themes fall apart but the centre holds: 50 seasons of Chinua Achebe’s Things fall apart (1958–2008) (Association of Nigerian Authors, Lagos, 2009).

64. Lindfors, Conversations with Chinua Achebe, pp. 66–7.

65. Ibid., p. 37.

66. Ibid., p. 72.

67. Ibid., p. 89.

68. Paul A. Cohen, Discovering history in China: American historical writing on the recent Chinese past (Columbia University Press, New York, NY, 1984).

69. Lindfors, Conversations with Chinua Achebe, p. 23.

70. Ibid., p. 66.

71. Chinua Achebe, The trouble with Nigeria (Fourth Dimension Publishers, Enugu, Nigeria, 1983), p. 62.

72. Ohaeto Ezenwa, Chinua Achebe: A biography (Indiana University Press, Bloomington, IN, 1997), p. 88.

73. G. D. Killam, The novels of Chinua Achebe (Heinemann Educational, London, 1969), p. 4.

74. Ibid., p. 5.

75. Brian May, Extravagant postcolonialism: Modernism and modernity in Anglophone fiction, 1958–1988 (University of South Carolina Press, Columbia, SC, 2014).

76. Jack Mapanje and Laura Fish, ‘Chinua Achebe in conversation’, in David Whittaker (ed.), Chinua Achebe’s Things fall apart: 1958–2008 (Rodopi, Amsterdam, 2011), pp. 3–9, p. 8.

77. Lindfors, Conversations with Chinua Achebe, p. 100.

78. Phanuel Akubueze Egejuru, Chinua Achebe – Pure and simple: An oral biography (Malthouse Press, Ikeja, 2002), p. 35.

79. Nasrin Pourhamrang, ‘Things fall apart now more famous than me, says Chinua Achebe’, Daily Trust, 8 September 2012.

80. Egejuru, Chinua Achebe, p. 78.

81. Chinua Achebe, ‘The education of a “British-protected” child’, Cambridge Review 114, 3 (1993), pp. 51–7.

82. Chinua Achebe, Hopes and impediments: Selected essays, 1965–1987 (Heinemann, London, 1988), pp. 34–5.

83. Achebe, The education of a British-protected child, pp. 19, 23.

84. Pourhamrang, ‘Things fall apart now more famous than me, says Chinua Achebe’.

85. James Riley, ‘The timing and pace of health transitions around the world’, Population and Development Review 31, 4 (2005), pp. 741–64; D. K. Fieldhouse, The West and the Third World: Trade, colonialism, dependence, and development (Blackwell, Oxford, 1999).

86. Kris James Mitchener and Marc Weidenmier, ‘Empire, public goods, and the Roosevelt corollary’, Journal of Economic History 65, 3 (2005), pp. 658–92.

87. Lewis H. Gann and Peter Duignan, Colonialism in Africa, 1870–1960 (Cambridge University Press, London, 1969); Niall Ferguson, Empire: The rise and demise of the British world order and the lessons for global power (Basic Books, New York, NY, 2003).

88. Göran Hyden, No shortcuts to progress: African development management in perspective (University of California Press, Berkeley, CA, 1983); Göran Hyden, African politics in comparative perspective (Cambridge University Press, Cambridge, 2006).

89. Leander Heldring and James A. Robinson, ‘Colonialism and economic development in Africa’, NBER Working Papers 18566 (2012); Joseph Mangut and Terhemba Wuam, Colonialism and the transition to modernity in Africa (2012); Matthew Lange, Lineages of despotism and development: British colonialism and state power (University of Chicago Press, Chicago, IL, 2009).

90. Camille Lefebvre, ‘We have tailored Africa: French colonialism and the “artificiality” of Africa’s borders in the interwar period’, Journal of Historical Geography 37, 2 (2011), pp. 191–202; Peter Ekeh, ‘Colonialism and the two publics in Africa: A theoretical statement’, Comparative Studies in Society and History 17, 1 (1975), pp. 91–112.

91. Massachusetts Review 57, 1 (2016), pp. 7–90.

92. Crook and Booth, ‘Conclusion’, p. 101.

93. Berny Sèbe, ‘From post-colonialism to cosmopolitan nation-building? British and French imperial heroes in twenty-first-century Africa’, Journal of Imperial and Commonwealth History 42, 5 (2014), pp. 936–68.

94. Ibid., p. 955.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İsrail Bir Apartheid Ülkesi midir? Hayır

Michael Huemer - İsrail-Arap Meselesini Neden Çözemiyoruz?