David Gordon - Lincoln'ün Gerçek Amacı Anarşiyi Ve Ayrılıkçılığı Bitirmekti, Köleliği Değil
Yakın tarihli bir köşe yazımda, Abraham Lincoln tarafından ortaya atılmış ve
Michael P. Zuckert tarafından A Nation So Conceived adlı önemli kitabında
samimi bir şekilde ifade edilmiş olan ayrılıkçılık üzerine bir argümanı ele
almıştım. Lincoln, bir ulusun bir kez kurulduktan sonra ayrılıkçılık eğilimlerine
izin verilemeyeceğini, zira böyle bir durumun anarşiyle sonuçlanabilecek sınırsız
ayrılıkçı eğilimlere yol açacağını savunuyordu. Bu argüman, İç Savaş'ın somut
koşullarıyla kesinlikle ilgili olan kölelik sorununa değinmiyordu. Zuckert'in
Lincoln'ün ayrılık ve köleliğe bakışına dair, bana göre hatalı olsa da,
düşündürücü bir tartışması var ve bu haftaki makalemde Zuckert'in bakış açısını
ve bunu savunurken karşılaştığı zorlukları açıklamaya çalışacağım.
Zuckert'in görüşü şudur: Lincoln köleliğin ahlaki açıdan yanlış olduğunu ve
Amerikan ulusunu birbirine bağlayan evrensel olarak geçerli hakikatleri ifade
ettiğini düşündüğü Bağımsızlık Bildirgesi'ne aykırı olduğunu düşünüyordu. Bunu
iddia etmek ilk başta zor görünebilir çünkü kölelik bildirgenin imzalandığı tarihte
de vardı ve 1860 başkanlık seçimlerindeki zaferinden ardından Lincoln'ün karşı
karşıya kaldığı ayrılık meselesine kadar da var olmaya devam etti. Ancak Lincoln
bu gerçeğe yanıt olarak, ulusumuzun kuruluşu sırasında köleliğin bir şer
olduğunun ülkenin tüm kesimlerinde anlaşıldığını söyledi. Köle sahibi olanlar
bile buna inanıyor ve köleliğin kademeli olarak özgürleştirilmesiyle eninde
sonunda ortadan kalkacağını umuyorlardı.
Pamuk çırçırının köle emeğini on sekizinci yüzyıl kölelik dönemindekine kıyasla
çok daha üretken ve kârlı hale getirmesinden sonra işler değişti ve başta John C.
Calhoun olmak üzere bazı Güneyliler Bağımsızlık Bildirgesi'nin eşitlik maddesini
reddederek köleliği olumlu bir şey olarak gördüler. Lincoln buna tahammül
edemedi ve köleliği sona erdirmek için ayrılık sorununu ve bunun kaçınılmaz
sonucu olarak öngördüğü savaş ihtimalini bahane ederek bu meydan okumaya
yanıt vermeye kararlıydı.
Bu söyleme açık bir itiraz vardır. Lincoln ilk açılış konuşmasında köleliğin var
olduğu eyaletlerdeki köleliğe müdahale etme niyetinde olmadığını ve bunu
yapmak için anayasal bir yetkisi olmadığına inandığını söylemiştir. Ayrıca,
Zuckert'in bahsetmediği bir konu da, Lincoln'ün Ohio'lu Thomas Corwin
tarafından sunulan ve Kongre'nin herhangi bir eyalette köleliğe müdahale
etmesini engelleyecek olan yasa değişikliğini desteklemiş olmasıdır.
Zuckert'in cevabı, Lincoln'ün ilk açılış konuşmasını kışkırtıcı olarak tasarladığı
şeklindedir:
“Lincoln bize umutlarını dile getiriyor ama gerçek dünyadaki gelişmelerle ilgili
beklentileri nelerdir? Hükümet kontrolündeki kaleler de dahil olmak üzere
hükümet mülklerini elinde bulunduracak ve gelirlerini toplayacaktır. Özetle,
hükümetin iki temel unsuru olan güç ve mali kaynak üzerinde hak iddia ediyor. .
. . Gelirleri toplama yetkisini talep etmesi, Andrew Jackson döneminde
Anayasa'yı geçersiz kılma sorununun yaşandığı Güney Carolina'da bilhassa
rahatsız edicidir. Lincoln'ün görünüşte barışçıl ve uzlaşmacı tavrı, genel olarak
bakıldığında pek de öyle görünmemektedir.”
Lincoln neden kışkırtıcı bir politika yürüttü? Bunun bir nedeni eyaletlerin
ayrılıkçı tutumlarını reddetmesi ve bunu engellemek için savaşmaya niyetli
olmasıydı. Ancak Zuckert, Lincoln'ün başka bir amacının daha olduğunu
düşünüyor. Lincoln'ün amaçlarını daha önceki "House Divided" konuşmasıyla
paralel olarak değerlendiriyor; provokasyon köleliği sona erdirmek için bir şans
sağlayabilir:
“Lincoln'ün zihnindeki en önemli düşüncesi, kölelikle ilgili anlaşmazlıkların sona
ermesi için bir "kriz" ile başa çıkılması gerektiği fikridir. Lincoln'ün aşılması
gereken kriz hakkındaki düşüncesi insanın aklına bir hummanın gidişatını
çağrıştırıyor. Hastalığın ciddi olanları kriz aşamasına gelene kadar şiddetlenir -
çok yüksek ateş, hastanın hayatını tehdit eder, sonra ateş düşer ve şanslı olan
hasta sağlığına kavuşur. "House Divided" konuşmasını böyle bir hastalığın
öngörüsü ve hatta reçetesi olarak yorumlayabiliriz. Lincoln'ün politika
önerilerindeki ılımlı tavrının altında, köleliğin sona erdirilmesi ve kamuoyunda
kınanması konusundaki ısrarının asıl amacının, insanları rahatlatmak değil, ulusu
sağlıklı bir şekilde bir araya getirmek için zorlu bir krizle yüzleşmek olduğuna
dair daha uç bir olasılık yatmaktadır.”
Zuckert'in argümanının başarısız olmasının sebebi, önemli bir noktayı göz ardı
etmesidir. Lincoln gerçekten de köleliğe karşıydı, fakat onun asıl kaygısı, ülkenin
yasal kurumlarını tehdit eden kölelik tartışmalarıydı. Köleci eyaletler köleliğin
kötü bir şey olduğunu kabul ettikleri sürece, Lincoln kölelikten kurtulmak için
acele etmedi. Sorun daha çok köleliğin iyi bir şey olduğunu düşünen ve bir köle
imparatorluğu kurmak isteyenlerle ilgiliydi. Zuckert, Lincoln'ün endişesini kabul
etse de, Lincoln'ün amacını yorumlarken bunun sonuçlarını tam olarak
görememektedir. Zuckert şöyle diyor:
“Lincoln, Henry Clay'in siyasi taktiklerinin kölelik yanlısı gruplara, ayrılık
tehdidini yeniden ortaya koyarak daha fazla güç elde etme teşviki sağladığını
düşündü ve bu yaklaşımı benimsedi. 1850 ile 1861 yılları arasında yaptığı bir dizi
açıklamada, kölelik genişlemesine izin vermenin bu planlara boyun eğmenin
birliği gelecekte sağlamlaştırmayacağını, sadece kısa süreli olarak kölelik
genişlemesi isteğini bastıracağını ve uzun vadede ulusun tekrar tehditler ve
provokasyonlarla karşı karşıya kalacağını dile getirdi.”
Neden Zuckert'in değil de benim Lincoln'ün politikasına ilişkin yorumum kabul
edilmeli? Cevap, Güney'in teslim olmasından sonra yaşananlarda yatıyor. Güney
eyaletleri On üçüncü Değişiklikle köleliği reddettiklerini gösterdikten sonra,
Lincoln eski Güneyli elitlerin iktidarlarını sürdürmelerinden ve birçok siyahın
kölelikten pek de farklı olmayan bir durumda kalmaya devam etmelerinden
tamamen memnundu. Solcu hukukçu akademisyen Sanford Levinson, Zuckert'in
kitabına yazdığı önsözde Lincoln'ü tam da bu nedenle eleştirmektedir:
“Tarihçi Louis Masur, Lincoln'ün son konuşması üzerine yazdığı kitapta, Indiana'lı
Radikal Cumhuriyetçi senatör George Julian'ın, Lincoln'ün suikastının,
muhtemelen Radikalleri destekleyen bir Tanrı tarafından sunulmuş bir hediye
olabileceği fikrini paylaştığını belirtmektedir. Masur'a göre, Lincoln yaşasaydı,
"ılımlı" bir Yeniden Yapılanma kavramına (ve sınırlarına) daha somut bir anlam
vermek zorunda kalacaktı.”
Kölelik Lincoln için şüphesiz kötü bir şeydi, ancak onu harekete geçiren şey
ayrılıkçılığı ezme arzusuydu.
Çeviren: Howard Phillips
Yorumlar
Yorum Gönder